TÜRKİYE otomotiv pazarı ekim ayındaki 116 bin adetlik rekor satışla birlikte 10 ayın sonunda 1 milyon adet seviyesini geçti. Böylece pazarın bu sene de tarihi satış rekorunu kıracağı kesinleşti. Elektrikliler dahil birçok sınıfta ÖTV’nin arttığı, kredilerin kısıtlı olduğu ve en ucuz otomatik vitesli sıfır otomobilin 1.2 milyon TL’ye ulaştığı 2025’te gerçekleşen rekor satışın arkasında birçok neden yatıyor. Ancak en önemli nedenler arasında; pazara giren yeni markalar ve kağıt üzerinde fiyatları artsa da enflasyondan arındırıldığında yerinde sayan otomobil fiyatları bulunuyor. Öyle ki, 10 aylık satışların yüzde 12.2’si pazara giren yeni markalardan oluşurken, en çok satan 5 otomobildeki 10 aylık fiyat artışı enflasyonun altında kaldı.
PAZARIN YÜZDE 12.2’Sİ
Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği’nin (ODMD) son verilerine göre, Ocak-Ekim 2025’te satılan 1 milyon 43 bin 736 adet otomobil ve hafif ticari aracın 126 bin 833 adedini (yüzde 12.2) Türkiye pazarında son birkaç yıldır satış yapmaya başlayan yeni markalar oluşturdu. Diğer bir ifadeyle, pazara giren yeni markalar olmasaydı satışlar 10 ayın sonunda 916 bin adetler seviyesinde kalabilirdi. Söz konusu markaların başını BYD, Chery ve MG gibi Çinli araç üreticileri çekerken Togg ve Tesla da pazarın büyümesinde önemli rol oynadı.
71 BİN ADEDİ ÇİNLİLERDEN
10 ayın sonunda BYD, Chery, MG ve Foton’un ağırlıkta olduğu Çinli üreticilerin toplam otomobil ve hafif ticari araç pazarından aldığı pay 71 bin 271 adetle yüzde 6.8’e ulaştı. Teşviklerin ardından gaza basan BYD 35 bin 575 adetle pazardaki yeni oyuncuların lideri olurken Chery Grubu, 31 bin 290 adetlik toplam satışla takibini sürdürdü. Çinliler dışında pazarın iki büyük yeni oyuncusu Togg ve Tesla oldu. Sadece elektrikli otomobiller satan bu iki markanın toplam satış adetleri 10 ayın sonunda 55 bin 562 adede çıktı.
FİYATLAR ENFLASYONU SOLLAYAMADI
Ne artan fiyatlar ne ÖTV ne de kısıtlı kredi imkânları otomotiv pazarını frenlemiyor. Henüz yıl bitmeden 1 milyon adetlik psikolojik eşiği geçen otomobil ve hafif ticari araç satışları 2025 yılında yeni bir tarihi rekora doğru koşuyor. Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği’nin (ODMD) açıkladığı son verilere göre, ekim ayında pazar geçen yılın ekim ayı ile karşılaştırıldığında yüzde 19.40 artarak 116 bin 149 adede ulaştı. Bu rakam tüm zamanların en yüksek ‘ekim’ ayı otomotiv pazarı oldu. Ekimdeki satışların 90 bin 695 adedi satışlarını yüzde 19.87 arttıran binek otomobilden gelirken, hafif ticari araç satışları da yüzde 17.78 artarak 25 bin 454 adede ulaştı.
ADIM ADIM TARİHİ REKORA
Ekim ayındaki satışlarla birlikte 10 ayın sonunda (Ocak-Ekim 2025) toplam satışlar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10.20 büyüyerek 1 milyon 43 bin 796 adet oldu. Bu dönemde otomobil satışları yüzde 10.98 artarak 833 bin 382 adede ulaşırken, hafif ticari araç satışları yüzde 7.23 artışla 210 bin 414 adet olarak gerçekleşti. Pazarın yüzde 82.8’ini vergi oranları daha düşük olan A, B ve C segmentlerindeki araçlardan oluştu. Böylece, otomotiv pazarı kalan son iki ayda geçen yıl kırılan tarihi rekoru da sollayarak yeni bir rekora imza atacağını göstermiş oldu. 2024 yılında pazar 1 milyon 238 bin adetle tüm zamanların satış rekorunu kırmıştı.
ELEKTRİKLİNİN PAYI YÜZDE 17
Ocak-Ekim 2025’te otomobil pazarında benzinli otomobillerin payı yüzde 47.2’ye gerilerken, hibrit otomobillerin satışlardan aldığı pay yüzde 26.4’e çıktı. Tamamen elektrikli otomobillerin pazar payı ise yüzde 17.6’ya çıktı. 10 ayın sonunda 146 bin 773 adet tamamen elektrikli otomobil satışı gerçekleşti.
YERLİ OTOMOBİLİN PAYI ARTTI
Son ÖTV düzenlemelerinin ardından Türkiye’de satılan otomobillerde, yerli otomobilin payının arttığı görüldü. Haziran ayında yüzde 24.1’e kadar düşen yerli otomobillerin satışlardan aldığı pay, ekim ayında yüzde 33.1 ile yılın en yüksek seviyesine çıkmış oldu. Buna karşılık pazarın yüzde 72’sini ithal modeller oluşturdu.
Geçen yıl getirilen yüzde 40 yerlilik şartı dikkate alındığında şu anda bu limiti karşılayan yerli otomobiller Togg T10X, Togg T10F, Fiat Egea Sedan, Fiat Egea Cross, Toyota Corolla, Toyota C-HR, Hyundai Bayon, Hyundai i20, Renault Megane Sedan ve Renault Duster şeklinde sıralanıyor. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu oranı indirme ve yükseltme yetkisi bulunuyor.
DÜNYA ticaretindeki korumacılık eğilimi yıllardır Türkiye’de üretip ihracat yapan Türk otomotiv üreticilerinin oyun planlarını değiştirmesine neden oldu. Türkiye’de üretip ihracat yapan markalar artık yurtdışında yatırımcı kimlikleriyle öne çıkmaya başladı. Ford’un Romanya’daki fabrikasını 575 milyon Euro’ya satın alan Ford Otosan’ın ardından yerli otomotivcilerin ikinci büyük hamlesi Anadolu Isuzu’dan geldi. Şirket, Özbekistan’da Japon Isuzu ve Itochu ortaklığıyla faaliyet gösteren ticari araç üreticisi SamAuto’nun yüzde 75.2’sini 80 milyon dolar yatırımla satın almak üzere anlaştı.
‘ÇOK CİDDİ BİR KORUMACILIK VAR’
Satın alma sürecinin kısa süre içerisinde sona ereceğini belirten Anadolu Isuzu Genel Müdürü Tuğrul Arıkan, yatırım kararıyla ilgili süreci, “Bugün dünyanın trendlerinde başarılı olmanın yolu sepetteki modelleri genişletmek. İlk önce yurt içi ağırlıklı kamyonla, Pick-Up’la başlayan bir düzene otobüsü ekledik, yurt içine satmaya başladık. Sonra ihracata başladık. Özellikle otobüste 45 ülkeye ihracatla yayıldık. Fakat artık günümüzde bu yetmiyor. Dünyada trend olarak ciddi bir korumacılık var. Sizler de görüyorsunuz, sürekli tarifeleri konuşuyoruz” dedi.
SADECE İHRACATLA BU GEMİ YÜRÜMEZ
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da otomotiv gazetecileriyle bir araya gelen Arıkan, farklı üreticilerin de yurtdışına yatırımlar yapabileceğini belirterek, “Artık bizim farklı modeller düşünmeye başlamamız gerekiyor. Sadece ihracatla bu işi yürütmemiz mümkün değil. İşbirlikleri, ortaklıklar, satın almalar gibi yöntemleri daha fazla çeşitlendirip zenginleştirmemiz gerekiyor. Dünyadaki korumacılık eğilimi, milliyetçilik kalıcı olacak gibi gözüküyor. Türkiye’nin otobüsçülük ve kamyonculukta ciddi bir bilgi, birikim ve kalitesi söz konusu. Bunun bir şekilde taşınması lazım. Artık tek başına ihracatı bir satış modeli olarak tutamazsınız. Ülkeler bir şey istiyor; katma değer yaratılmasını istiyorlar” diyerek sözlerini sürdürdü.
Arıkan, “Türkiye ekonomisinde yaşanan sıkıntılar da yurtdışında yatırım kararınızda etkili oldu mu?” sorumuzu ise, faizler ve kurdaki baskıların üretimde rekabetçiliklerini etkilediklerini, ancak bu durumun geçici olduğunu ve yatırım kararlarında etkili olmadığını söyledi.
PICK-UP DA ÜRETECEK
ARKA arkaya yaşanan depremler, akıllı telefonların afetlere karşı nasıl hazırlanması gerektiği konusundaki farkındalığı artırdı. Artık birçok kişi, telefonundaki deprem uyarı ayarlarını açarak sarsıntıdan saniyeler önce bildirim alabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Sındırgı’da meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki deprem öncesinde gelen uyarılar da bunun en önemli örneğiydi.
Telefonların içindeki ivme ölçer sensörler sayesinde çalışan bu sistemlerin amacı, ‘çök–kapan–tutun’ hareketi için zaman kazandırabilmek. Yani ilk şokun etkisini azaltmak ve hazırlıklı olmak. Ancak Türkiye gibi bir deprem ülkesinde, telefonlarda yapılması gereken hazırlıklar yalnızca uyarı bildirimlerini açmakla sınırlı değil. Deprem öncesine, sonrasına ve hatta enkaz altında kalma ihtimaline karşı da akıllı telefonları hazırlamak gerekiyor.
İşte 10 adımda telefonları depreme hazırlama rehberi...
Android telefonlarda deprem bildirimlerini aktif edin
Deprem bildirimlerinin en sağlıklı çalıştığı cihazlar Android işletim sistemli telefonlar. Google’ın deprem uyarı sistemiyle entegre çalışan bu cihazlar milyonlarca kişi tarafından kullanılıyor. Bildirimleri açmak için: Ayarlar, Güvenlik ve Acil Durum, Deprem Uyarıları menüsüne girip bildirimleri aktif hale getirin.
iPhone kullanıcıları için özel uygulamalar
Apple (iOS) cihazlarda “Hayati Uyarı Bildirimleri” özelliği bulunuyor ancak bu hizmet henüz Türkiye’de aktif değil. iPhone kullanıcıları deprem uyarısı almak için AFAD, Earthquake Network veya MyShake gibi özel uygulamalardan yararlanabilir.
Konum servislerini açık tutun
2025 yılında Avrupa’nın en büyük beş elektrikli araç pazarından birisi olan Türkiye’de, bu araçlar için kritik önemdeki şarj altyapısı da büyüyor. Eylül 2025 itibarıyla Türkiye yollarında trafiğe kayıtlı elektrikli otomobil sayısı Eylül 2024’e göre yüzde 118.9 artarak 321 bin 710 adede ulaştı. Aynı dönemde halka açık elektrikli araç şarj soketi sayısı ise yüzde 49.9 artarak 35 bin 2 adet oldu. Bu sonuçlar, Türkiye’de her 9 elektrikli otomobile 1 adet şarj soketi düştüğünü gösteriyor. Söz konusu oran, 11 elektrikli otomobile 1 soketin düştüğü Avrupa Birliği (AB) ortalamasının üzerinde ancak beklenenden hızlı büyüyen Türkiye pazarı için daha çok yatırıma ihtiyaç var.
HIZLI ŞARJA HIZLI YATIRIM ŞART
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), eylül ayına ait şarj hizmeti piyasası verilerini açıkladı. Bu verilerden derlediğimiz bilgilere göre, eylül sonu itibarıyla Türkiye genelinde halka açık şarj soketi sayısı 35 bin 2 adede ulaştı. Bu soketlerin 15 bin 10 adedini DC (Doğru Akım) yani hızlı şarj soketleri oluştururken, AC (Alternatif Akım) yani daha normal hızlarda şarj eden soketlerin sayısı 19 bin 992 adet olarak gerçekleşti. Rakamlar eylül sonu itibarıyla Türkiye’deki her 21 elektrikli otomobile 1 adet DC şarj soketinin düştüğünü gösterirken, hızlı şarj alanda yatırımların artması gerektiğine de işaret ediyor.
TÜKETİMİN YÜZDE 62’Sİ YENİLENEBİLİR ENERJİDEN
VODAFONE Türkiye CEO’su Engin Aksoy, Vodafone’un altyapı tarafında test ve inovasyon ortamının büyük bölümünü İspanya’dan Türkiye’ye taşıma kararı aldığını duyurdu. 5G ihalesi sonrası artık 1 Ocak 2043’e kadar tüm operatörlerin önlerini gördüğünü ve böylece yatırımların önünün açıldığını belirten Aksoy, “BESTT olarak isimlendirdiğimiz bu proje ile Türkiye 6G’ye hazırlık kapsamında global ölçekte stratejik bir merkez haline gelecek. Bu kapsamda, İstanbul’da açık bir test ortamı kuruldu. Burada yeni nesil mobil şebekede Open RAN, Massive MIMO, RedCap ve Ambient IoT gibi birçok yeni teknoloji ve özelliğin test edildiği ve referans alındığı bir ortam sunulacak. Bu ortamı da Türkiye’den ihraç etmiş olacağız. BESTT ile Türkiye hem yerel hem de global pazarlar için inovasyon merkezi haline gelecek. Türkiye’nin global teknoloji ekosisteminde söz sahibi olmasına katkı sağlayacak” dedi.
‘İHALENİN KAZANANI TÜRKİYE OLDU’
Dün İstanbul’daki Vodafone binasında düzenlenen basın toplantısında Aksoy, markanın 5G ihalesi sonrası stratejilerini paylaştı. “İhalenin kazananı Türkiye oldu” diyen Engin Aksoy, şöyle devam etti:
“Bu yatırımla Vodafone 2025 yılının en büyük üçüncü doğrudan yatırımını Türkiye’ye yaptı. Cumhuriyet tarihinin en büyük iki doğrudan yatırımcısından birisiyiz. Bugüne kadar 14 milyar doların üzerinde reel değeri olan yatırım yaptık. 5G ihalesinde Türkiye’ye uluslararası sermaye getiren tek operatör olduk. İhalede 700 MHz eşit olarak dağıtıldı. 3.5 GHz’nin de yüzde 71’i eşit dağıtıldı. Bu yöntem 5G hızının herkese adil ulaşması açısından çok önemliydi. Biz de ihtiyaç duyduğumuz frekansları almış olduk. Bizim aldığımız frekans dünya ortalamasının üzerinde. En iyi 5G deneyimini vermekte iddialıyız.”
‘EN HAZIR OPERATÖRÜZ’
“1 Nisan 2026’da 81 ilde, 922 ilçenin tamamında bu hizmeti tüm müşterilerimize sunacağız. Kapsama ve kullanıcı sayısı itibarıyla Vodafone’un dünyada yaptığı en büyük 5G lansmanı olacak” diyen Aksoy, “Son yılda sahada en fazla kapasite iyileştirmesi yapan operatörüz. Sahadaki tüm ekipmanlarımız 5G’ye hazır ve uygun durumda” ifadelerini kullandı.
Vodafone, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından gerçekleştirilen 5G yetkilendirme ihalesinde toplam 627 milyon dolar ödeyerek 700 MHz ve 3.5 GHz frekanslarını almıştı.
‘5G İÇİN AYRI FİYATLANDIRMA YAPMAYACAĞIZ’
Otomotiv üreticileri bu kez ABD ile Çin arasında devam ticaret savaşlarının tam ortasında kaldı. Trump’ın nadir toprak elementleriyle ilgili Çin’e yaptığı baskılar artınca Hollanda hükümeti, etkisi tam olarak hesaplanmamış ilginç bir karara imza attı. Hükümet, merkezi Hollanda’da bulunan Çinli Wingtech Technology’e ait Nexperia şirketinin kontrolünü, acil durumlarda temel ihtiyaçlara erişimi güvence altına alan, Soğuk Savaş döneminden kalma bir yasayı devreye sokarak ele geçirdi. Kararın ardından Çin Ticaret Bakanlığı, Nexperia’nın ihracatını yasaklayan bir bildirim yayınladı. Anahtar ve direksiyon simidi sistemlerinde yaygın olarak kullanılan Nexperia çiplerinin tedarikinin kesilmesiyle Volkswagen, Stellantis, BMW ve Mercedes-Benz gibi otomotiv üreticileri alarma geçti.
‘BİRKAÇ HAFTALIK STOĞUMUZ VAR’
Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA), Nexperia çiplerinin tedarikiyle ilgili sorun çözülmezse Avrupa’nın araç üretiminde ciddi aksaklıklar yaşanabileceğini duyurdu. Açıklamada Nexperia’nın araç elektrik sistemlerinin elektronik kontrol ünitelerinde sıklıkla kullanılan yarı iletkenlerin önemli ve yüksek hacimli bir tedarikçisi olduğu belirtilirken şu ifadelere yer verildi:
“Bu çipler olmadan, Avrupalı otomotiv tedarikçileri araç üreticilerine tedarik sağlamak için gereken parça ve bileşenleri üretemez ve bu da üretim kesintilerine yol açabilir. Sektör halihazırda aynı tip çipleri piyasadaki alternatif oyunculardan tedarik etse de, belirli bileşenler için yeni tedarikçilerin onaylanması ve üretimin artırılması birkaç ay sürecektir. Mevcut Nexperia çip stoklarının ise genellikle yalnızca birkaç hafta yeteceği tahmin edilmektedir.”
STELLANTIS, BMW, MERCEDES-BENZ...
Nexperia’nın Avrupa’da da fabrikaları bulunuyor ancak çiplerinin çoğu Çin’de paketlenerek büyük ürünlere dönüştürülüyor. Bu durum yaşanacak olası bir krizin boyutunun beklenenden daha derin olabileceği endişelerini de doğuruyor. Örneğin, Volkswagen Grubu doğrudan bu şirketten çip almasa da aldığı bir tedarik parçasında Nexperia üretimi çipler yer alıyor. Krizin şimdilik en çok BMW, Mercedes-Benz, Volkswagen gibi Alman üreticilerin yanı sıra bünyesinde Peugeot, Citroen, Opel, Fiat gibi dev markaları bulunduran Stellantis’i hatta Renault’u da etkilemesi bekleniyor. Reuters’a konuşan otomotiv şirketlerinin sözcüleri, durumu izlediklerini ve olası aksaklıkları azaltmak için hazırlandıklarını söyledi.
ALTERNATİFİNİ BULMAK ZOR!
NEXPERIA’yı vazgeçilmez kılan olağanüstü güvenilirlik standartları gerektiren AEC Q100 ve Q101 gibi sıkı otomotiv yeterlilik sertifikalarına sahip olması. Bu nedenle alternatif tedarikçilere geçmek uzun homologasyon süreçleri ve bileşenlerin yeniden sertifikalandırılması anlamına geliyor. Ayrıca, Nexperia ürünleri Bosch, Denso gibi üreticiler tarafından tedarik edilen önceden monte edilmiş bileşenlerin içine yerleştiriliyor. Yani tedarikçilerin kolayca değiştirebileceği bağımsız elemanlar değiller. Çipler, doğrudan araç elektrik mimarisine beslenen karmaşık montajlara lehimleniyor. Bu da tek bir Nexperia çip arızasının tüm üretim hatlarına yayılması anlamına geliyor.