Euro alanı, ABD`deki yavaşlama karşısında ne kadar iyi bir performans gösterebilecek? Yanıt teşvik edici. Euro alanında GSYİH büyümesi her çeyrekte yıllık anlamda hesaplar üzerinden 1999 yılının son iki çeyreğinde yüzde 4 ile zirve yaptı.
Euro alanı, ABD`nin yavaşlamasıyla açılan boşluğu kapatacak en güçlü aday - eğer Avrupa Merkez Bankası (AMB) izin verirse. 1991 yılının haziran ayında Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jacques Poos, Avrupa`nın saati geldi Amerika`nın değil, demişti. Poos daha sonra, Balkan yarımadasındaki istikrarı yeniden sağlamaya çalışma çabalarına katkıda bulunmak için Belgrad`a gitti. Bunu izleyen günlerde, onun bu deyişinin yanlış olmaktan çok, gülünç olduğu ortaya çıktı.
O zaman Avrupa`nın zamanı daha gelmemişti. Ama belki şimdi geldi. Şansa bakın ki, iddia bu kez siyasi değil ekonomik alanda yatıyor: ABD yavaşlarken, Avrupa büyümeye devam edecek. Bu nedenle iddia, Yugoslavya`nın çökmesiyle ortaya çıkan güvenlik tehdidine kıyasla, AB`nin çok daha fazla uzmanı olduğu bir konunun çerçevesine giriyor. Ayrıca, AB`nin ekonomik performansı, belirlilik adına olmasa bile, umut için zemin sağlıyor. Avrupa bu iddianın gerçekleşmesi için harekete geçebilir. Soru, geçecek mi? noktasında düğümleniyor.
Yakın geçmiş teşvik edici bir başlangıçta işaret ediyor. Uzun bir süre işsizlik kuyruklarında bekledikten sonra, kıta Avrupa ekonomisi büyük çapta iyileşti. Birincisi euro alanı ekonomisi 1997 - 2000 arasında ortalama yüzde 2.8 oranında büyüdü. Olağanüstü bir rakam olan yüzde 4.6`lık ABD büyüme oranının çok gerisinde kalmasına rağmen, Avrupa, 1990`ların ortalarındaki kötü performansına kıyasla çok daha ileri noktalara gelmişti. İkincisi, işsizlik oranı 1997 yılında yüzde 11.6`dan geçen Kasım ayında yüzde 8.8`e düştü. Bazı ülkelerde işsizlik olağanüstü düşüşler sergiledi Örneğin, Hollanda`da Aralık ayında bu oran sadece yüzde 2.6`ydı. Daha da iyisi, euro alanındaki büyüme geçen üç yıldır ABD`den daha hızlı gerçekleşti. 6 milyon kişiye iş alanı açıldı. Daha büyük, İspanya ve Fransa gibi ülkelerde iş alanı büyüme oranı çok hızlıydı.
Bu iyileşmelerin ardında iyi siyasetler var. Ekonomik Manzara adlı son raporunda OECD, euro alanında yapısal mali açığın (tam kapasite çıktıda çalışan bir ekonominin bütçe açığı) geçen yılın Gayri Safi Yurt İçi Hasıla`sının (GSYİH) sadece yüzde 0.6`sı kadar olacağını belirtti. Bu rakam ABD`nin yüzde 1.7`lik GSYİH fazlasından daha azdı, ama 1991`de yüzde 4.9 veya 1995`de yüzde 4.1 euro alanı açıklarına kıyasla çok daha iyi bir sonuçtu. Bundan daha az önemli olmayan bir başka konu para istikrarıydı. Euroda görülen zayıflık ve petrol fiyatlarının yükselmesi, gerçek enflasyon oranında yukarıya doğru ani bir trend oluşturdu, ancak çekirdek tüketici fiyat enflasyonu (gıda ve petrol dışında kalan ayarlanmış endeks) 1996 yılının sonundan bu yana yüzde 2`nin altında seyretti.
AMB` de kendine düşeni yaparak, yeni para biriminin dışarıdaki değerinin düşmesi ve manşet enflasyonun ani tırmanışı gibi sorunların üzerindeki baskılara karşı pragmatik bir tavır aldı.
Genel anlamda bakıldığında, kıta Avrupası ekonomisi, 1970`lerin başlarından bu yana en iyi zamanını yaşıyor. Sadece 1993 yılında, yatırım karlılığı, üçte birin üzerine tırmandı. Almanya Maliye Bakanı Hans Eichel ve onun Fransız mevkidaşı Laurent Fabius`un Davos`ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forum`unda Avrupa ekonomisine duydukları güveni dile getirmeleri tamamıyla haklıydı. Euro alanı, ABD`deki yavaşlama karşısında ne kadar iyi bir performans gösterebilecek? Yanıt teşvik edici. Euro alanında GSYİH büyümesi her çeyrekte yıllık anlamda hesaplar üzerinden 1999 yılının son iki çeyreğinde yüzde 4 ile zirve yaptı. Geçen yılın üçüncü çeyreğinde ise yüzde 2.7`ye düştü. Ancak bu düşüş daha çok geçen yıl artışa geçen petrol fiyatlarından kaynaklandı. Daha ötede, bu düşüşün çapı, ABD`ye göre çok daha küçüktü. Petrol fiyatlarının yeniden düştüğü şu sıralarda, euro alanı ekonomisinde sürgit bir düşüş için ortadan herhangi bir neden görülmüyor. Bu durum, ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan`in geçen hafta ABD`nin resesyonla flört ettiğini söylemesine rağmen geçerli.
Birincisi, ABD`ye euro alanı ihracatları, GSYİH`sının sadece yüzde 2.5`u düzeyinde. İkincisi, Avrupalı tüketiciler borsalardaki değişikliklere ABD`deki karşıtlarından çok daha az duyarlı. Üçüncüsü, mali istikrar çağı bitti: Fransa, Almanya ve İtalya`da vergiler düşürülüyor. Bu üç ülke birlikte euro alanı GSYİH`sının yüzde 70`ini oluşturuyor. Dördüncüsü, ileri teknoloji yatırımlarında herhangi bir ani tırmanış gerçekleşmediğinden sonuçta bu tür yatırımların ani bir biçimde azalması gibi bir durum da söz konusu olamaz. ABD`deki keskin yavaşlamanın yansımalarını araştıran Goldman Sachs`a bağlı ekonomistler de, euro alanının bu yavaşlama karşısında dengesini kolaylıkla koruyacağı sonucunu destekliyor. ABD`de bu yıl yüzde 2`lik bir büyüme gerçekleşeceğine ilişkin tezin ışığında, euro alanı yüzde 2.6 oranında büyüyecek. Eğer ABD ekonomisinde büyüme gerçekleşmezse, euro alanı büyümesi sadece yüzde 1.9 oranında kalacak. Bu varsayımlar altında, euronun dolara karşı güçleneceği olasılığı mevcut. Durgun bir ABD ekonomisi de dünya petrol fiyatlarının daha da düşmesine neden olacak. Bu nedenlerden ötürü, euro alanı dışından gelen enflasyonist baskılar zayıf kalacak.
Euro alanı içinde bir yavaşlama, ücretlerde erken görülecek baskıları da engelleyebilecek. Goldman Sachs`a göre, eğer ABD ekonomisi durgunsa, yılın sonunda tüketici fiyat enflasyonu yılda yüzde 0.4 oranında seyredecek.
Goldman Sachs`ın ana tezi, yüzde 2 oranında bir ABD büyüme oranı karşısında, AMB`nin faiz oranlarını yavaş bir süreç içinde düşürmeye gideceği tahminini yapıyor. Bunun nedenlerinden bir tanesi, AMB`nin ABD ekonomisinin büyümesi çerçevesinde Greenspan`in becerilerine güvenmesi, ikincisi, yıllık enflasyon AMB`nin tavanı üzerinde seyrediyor, üçüncüsü, euronun dışarıdaki değerine ilişkin olarak süren kaygılar, ve son olarak para arzında büyümenin referans değer olan yüzde 4.5 rakamının üzerinde kalması. Ancak, ABD`de ekonomisinde büyüme oranının sıfıra düşmesi halinde, AMB`nin faiz oranları yıl sonu itibarıyla yüzde 4 oranında tahmin ediliyor.
AMB`nin enflasyona bakarken, geriye değil, ileriye dönük bir tavır alması gerekiyor. Banka, manşet enflasyonda görülen geçici ani tırmanmaları göz ardı etmeli. ABD`de herhangi bir uzun sürecek veya derin yavaşlama belirtilerine karşı süratli hareket etmeli. Eğer bunları yaparsa, AMB dünya ekonomik aktivitesine yardımcı olabilecek. Bu yardım 1998 - 1999 yıllarında ABD Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilmişti. 1991 yılından bu yana ilk kez olarak euro alanı ekonomisi , 2001 yılında ABD`den daha hızlı büyüme şansını yakalamışa benziyor.
Ana unsurlara bakıldığında, euro alanının, ABD ekonomisi durgunluğa gerilediği şıkta bile, büyümeye devam edebilecekse de, birçok şey, AMB`nin ileriye dönük ve süratli yanıtlarına bağlı olacak. Bu, euro alanının şimdi, üretim iyileşmesi çerçevesinde veya düşük işsizlik oranları temelinde, ABD kapasitesine eşit olduğu anlamına gelmiyor. Avrupa`nın bu başarıları da yakalaması için daha çok şeyin değişmesi gerekiyor. Ancak daha güçlü bir euro ve sürdürülebilir büyüme şu noktada yeterli başarılar olarak görülebilir. Bu, Avrupa`nın saati. Dünya Avrupa`nın bu iddianın düzeyine yükselmesini umut etmeli. (FİNANCİAL TİMES)