Yasemin Salih

Alpet satışının geliri Alfemo’yu büyütecek

2 Aralık 2025

Temmuzda satın alınan mobilya markası Alfemo ile şirketin 50 yıllık tarihinde doğrudan müşteriye dokunan bir kanal açıldı. Arkasından ekimde ise iştiraklerden Alpet’in satışı gerçekleşti. Bir yandan petrol, doğalgaz ve inşaat faaliyetleri ana kolonlar olarak şirketi ayakta tutarken, Zeren Grup CEO Vekili Yusuf Yatkın’a, yeni yatırım rotalarını sorduk.

YENİ ŞİRKET SATIN ALACAK

Zeren Grup’un davetiyle gittiğimiz İtalya’da açıklamalarda bulunan Yatkın, halen grubun amiral gemisinin enerji olduğunu ancak direkt müşteriye dokunan alanlarda da büyüme vizyonu ortaya konulduğunu vurguladı. Yatkın, öncelikle Alpet satışının neden gerçekleştiğini anlattı:

“Grup, petrol ve petrol ürünleri ticaretine gelen kısıtlamaların artması sonucunda bu alandaki işlem hacmini azaltma kararı aldı. Geçmiş dönemde, TP ile yapılan görüşmelerde de TP’nin güçlü satış ağı ile Alpet’in depolama ve ticaret kabiliyetinin birleştirilmesi hedeflenmişti. Ancak süreç istenilen şekilde ilerlemedi. Rusya-Ukrayna savaşında rafineriler ciddi hasar görünce ürün tedarik süreçlerinde büyük aksamalar yaşandı. Bu durum Türkiye’deki tüm akaryakıt dağıtım şirketlerini olumsuz etkiledi. Maliyet avantajı ortadan kalkınca, Alpet yatırımından çıkma kararı alındı.”

Alpet’in satışından elde edilen gelir hakkında bilgi vermese de Yatkın, bu gelirin nasıl değerlendirileceğini net şekilde belirtti. Grubun planı, Alpet’ten gelen parayla Mart 2025’te satın alınan mobilya şirketi Alfemo’nun üretim gücünü artırmak üzere yeni bir şirket satın almak. Yatkın, “Alfemo markası satın alındıktan sonra fabrika ve üretim altyapısına yüksek tutarlı modernizasyon yatırımları yapıldı. Özellikle fabrikanın çatısına GES ve diğer altyapı sistemlerinin modernizasyonu için toplam 5 milyon dolarlık yatırım planlanıyor. Alfemo, Zeren Group’a geçtikten sonra satış rakamları aylık 45–50 milyon TL bandından 175 milyon seviyesine çıktı. Alfemo’yu güçlendirecek tamamlayıcı bir şirket satın alımı için çalışmalarımız devam ediyor” dedi.

 

 

Yazının Devamını Oku

40 bin Çukurovalı cesur kadın

29 Kasım 2025

TARIM’da kadın emeğinin daha görünür ve etkili kılınması, gıda güvenliğinin sürdürülebilirliği için artık olmazsa olmaz çözüm yolları arasında kabul ediliyor. Bu alanda yapılan projelerin hemen hepsi de etki ölçümlerinde fark yaratıyor. Bunlar arasında uzun zamandır globalde öne çıkan bir iş var; ‘Dünyayı Besleyen Kadınlar’.

Dünyayı Besleyen Kadınlar Projesi, kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesine odaklanarak küresel ölçekte yoksullukla mücadele eden 75 yıllık geçmişe sahip CARE International ile PepsiCo Vakfı’nın ortak çalışmasıyla hayata geçirildi. PepsiCo Vakfı bu projeye 2018’den itibaren 18 milyon doları aşkın yatırım yaptığını duyurdu. Bu destek ile çeşitli ülkelerde 5 milyon çiftçi ve topluluk üyesinin sürdürülebilir tarım eğitimi ve ekonomik açıdan güçlendirilmesi, böylece ürün verimliliğinin ve gelirin artırılması, gıda güvenliği ile beslenmenin de iyileşmesi hedefleniyor. Proje ile PepsiCo, CARE’in en büyük özel sektör ortaklarından biri haline gelmiş durumda. Bizim için önemli tarafı ise PepsiCo’nun, 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından projeyi Türkiye’ye taşımış olması. Depremlerden etkilenen ve aynı zamanda şirketin fabrikalarından birinin bulunduğu Adana’da ‘Dünyayı Besleyen Kadınlar’ projesi ile önemli yol kat edildi.

YEREL YÖNETİMLER DESTEK OLDU

PepsiCo’nun, pep+ stratejisinin üç önemli başlığından birini tarım oluşturuyor. Bu nedenle şirketin daha önce tarımda yürüttüğü sosyal projelerin başarılı bir uzantısı oldu ‘Dünyayı Besleyen Kadınlar’. Projenin iki yılını değerlendirmek üzere sorular yönelttiğimiz PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Ergün Günay da tam olarak bu deneyimin altını çizdi. “Daha önce Hatay’da yürüttüğümüz ‘Lay’s Ortak Hareket, Yeniden Bereket’ projesiyle dayanışma temelli bir tarımsal gıda ağı kurmuştuk. Dünyayı Besleyen Kadınlar Projesi ile bu yaklaşımı Adana’ya taşıyarak özellikle çiftçilerimizin güçlenmesini hedefliyoruz. Bu proje, küçük ölçekli çiftçilere odaklanarak kırsal hanelerde gıda güvenliğini artırmaya destek olmayı amaçlıyor. Uzun vadede ise tarımın sürdürülebilirliğini ve bölge genelinde daha dirençli bir üretim ekosistemi oluşturmaya destek olmayı hedefliyoruz” dedi.

Ergün, projede CARE’in yanı sıra Adana Valiliği, Yüreğir Kaymakamlığı, Adana İl ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri, Adana Büyükşehir Belediyesi ve Yüreğir Belediyesi’nin de aktif rol aldığının altını çizdi. Özellikle Meryem Kadın Kooperatifi’nin katkılarıyla “Dünyayı Besleyen Kadınlar” projesinin 2025’in ilk yarısında büyük bir ivme kazandığını vurguladı.

PATATES VE BROKOLİ İLE BAŞLADI

Projenin iki yıllık seyrini sorduğumuz Ergün, şu özeti yaptı: “Ekim 2024’te CARE tarafından Ceyhan ilçesinde 26 çiftçiden oluşan bir grupla birlikte brokoli ve patates yetiştiriciliğine odaklanan ilk demo çiftlik hayata geçirildi. Ocak 2025’te ise CARE, Yüreğir ilçesinde yaklaşık 18 dönümlük bir alanda patates yetiştiriciliğine odaklanan ikinci demo çiftliği kurdu. Bu kez 86 üretici  kadın burada yer aldı. Meryem Kadın Kooperatifi ile ortaklaşa yapılan bu demo çiftliğe Yüreğir Belediyesi de destek verdi. Şubatın sonunda ise Ceyhan’da 57 çiftçiyle, mısır yetiştiriciliğine odaklanan üçüncü demo çiftlik kuruldu. Bugüne kadar toplamda 169 çiftçi, üç demo çiftlikte üretim yaptı.”

İş, sadece topraktan öğrenme ve üretme ile sınırlı değil. Proje kapsamında Yüreğir’deki kompost tesisinin yenilendiğini de belirten Ergün, “Artık tam kapasiteyle çalışan bu tesis, pazardan toplanan atık sebze ve meyvelerden üretilen organik gübreleri 4 bin 300’den fazla çiftçiye ücretsiz ulaştırıyor. Ayrıca Çiftçi Tarla ve İşletme Okulu eğitimleriyle binlerce çiftçi sürdürülebilir tarım, dijital pazarlama ve iletişim konularında bilgi sahibi oldu. Mobil Tohum Otobüsü ise ata tohumlarını yaygınlaştırmak ve özellikle hareket kısıtlılığı yaşayan çiftçilere destek olmak amacıyla hizmet veriyor” dedi.

Yazının Devamını Oku

5 yılda 5 kat büyüme planı... Çin merkezli Midea, Türkiye kapılarını Alman Teka ile açacak

18 Kasım 2025

TÜRKİYE, Avrupa’da ev elektroniği pazarının en büyük üç ülkesinden biri. İç pazarın büyüklüğü 15 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bunun 10 milyar dolara yakın bölümünü beyaz eşya oluşturuyor. Yıllar içinde bu güçlü pazara girme girişiminde bulunan birçok yabancı marka oldu; kimi başardı tutundu, kimi de bir süre sonra çıkmak zorunda kaldı. Bunun en önemli nedeni olarak da güçlü yerli markaların oluşturduğu münhasır bayilik sistemi gösterildi. Pazarda yer edinenler ise oyunu kuralına göre oynayıp bu sisteme uyum sağladılar. Almanya merkezli Teka da bu markalardan biri. 100 yıllık tarihi olan şirket, Türkiye’de 33’üncü yılını dolduruyor. Şu anda 20 mağazaları var ve hedef bunu 100’e çıkarmak.

Teka birkaç ay önce globalde önemli bir kırılım yaşadı. Çin merkezli Midea, ana hissedar olan Alman aileden şirketi satın aldı. İşin ilginç tarafı Midea, Almanya’daki bu satın alma ile Türkiye pazarının da kapılarını aralamış oldu.

Toshiba, Eureka, Master Kitchen gibi markaları çatısı altında bulunduran Çin merkezli şirket, Türkiye’deki 33 yıllık geçmişini referans alarak bütün operasyonları Teka’ya bağladı. Şirketin Genel Müdürü olan Aydın Kuzaltı da Midea Türkiye Bölgesi CEO’su olarak operasyonları üstlendi.

Kuzaltı ile 60 milyar dolarlık ciroya sahip Midea’nın Türkiye planlarını konuştuk. “Teka satın almasında Midea’yı en heyecanlandıran iş Türkiye oldu. Çünkü daha önce üç kez pazara girmeye çalışmışlar, farklı nedenlerle olmamış. Bu yüzden Teka satın alması onlara nihayet Türkiye kapılarını açtı” diyen Kuzaltı, önemli hedefler ortaya koydu.

İSTİHDAM ÜÇ KAT ARTACAK

Kuzaltı’nın çizdiği strateji tek cümle ile net olarak şekillendi: “Beş yılda beş kat büyüme hedefi koyduk Türkiye’de. Bu, istihdama üç kat artış olarak yansıyacak. Çerkezköy ve İzmir’de zaten fabrikalarımız var. Özellikle İzmir çok üst düzey, ihracat odaklı. Şimdi bir de klima fabrikası fizibilitesi yapıldı. İzmir-Manisa hattında, iç pazar odaklı üretim tesisi kurulacak. 20 milyon dolarlık yatırım bütçesi planlandı. Ayrıca her ne kadar pazar ankastre ürünlerde hızlı büyüse de Ortadoğu ve Afrika için solo fırın Ar-Ge merkezi kuracağız.”

Teka’nın Türkiye’ye 33 yılda, 30 milyon doları üretim, 25 milyon doları da pazarlama olmak üzere toplam 55 milyon dolarlık yatırım yaptığını söyleyen Kuzaltı, beş kat büyüme planı çerçevesinde yatırımların artacağının altını çizdi.

Yazının Devamını Oku

Women 20’den eşitlik mesajı

15 Kasım 2025


Hatırlayanlar vardır; 2015’te Türkiye’nin ev sahipliğinde global arenada kadının ekonomik olarak güçlenmesi amacıyla 10’u aşkın ülkeden kadın bir araya geldi. G20 açılım grubu Women 20 (W20) kuruldu. Türkiye o dönemde G20 dönem başkanlığını üstlenmişti. W20’nin ilk zirvesi aynı yıl İstanbul’da gerçekleşmiş ve büyük hedefler konulmuştu. W20 çalışmalarını planlama, yürütme ve hayata geçirme görevi de Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) ve Kadın ve Demokrasi Derneği’ne (KADEM) verilmişti.

100 MİLYON KADIN EKLENDİ

W20 için heyecan verici günler yaklaşıyor. Çünkü aradan tam 10 yıl geçti. 10’uncu yıldaki zirve Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde gerçekleşti. Zirveye katılan KAGİDER Başkanı Esra Bezircioğlu ile geçtiğimiz günlerde bir araya geldik.

Elbette hemen sordum; 10 yıl önce İstanbul’da belirlenen hedeflerin akıbeti nedir?

Bezircioğlu, şöyle yanıtladı: “Johannesburg’da 19 ülkeden kadın temsilciler ile bir araya geldik ve hem geçen 10 yılı hem de yeni hedefleri belirledik. 10 yıl boyunca her sene bir ülkede zirve yaptık, deklarasyonlarımızı oluşturduk ve o ülkenin liderleri aracılığıyla G20 liderlerine sunduk. Johannesburg’da şu başarıları elde ettiğimizi gördük;

* W20 kurulurken kadınlar ve erkekler arasındaki işgücüne katılım farkını 2025 yılına kadar yüzde 25 azaltma hedefi koyulmuştu. Savaşlar, ekonomik krizler ve COVID-19 gibi öngörülemeyen gelişmeler nedeniyle Brisbane hedefi bire bir tutturulamasa da; ILO’nun 2024 Women at Work in G20 Raporu’na göre, yaklaşık yüzde 19 luk bir azalma sağlandı. G20 ülkeleri genelinde hedefe yaklaşıldığını söyleyebiliriz. 

* Aynı zamanda G20 için ortaya konulmuş olan 100 milyon çalışan kadın hedefi de başarıyla tutturulmuş oldu. 

Yazının Devamını Oku

Ceyhan’da Rotterdam modeli

11 Kasım 2025

Rotterdam, 14’üncü yüzyıldan bu yana dünyanın en büyük limanlarından birine ev sahipliği yapıyor. Kaynaklara göre yılda yaklaşık 436 milyon ton ürün buradan dünyaya dağılıyor. Bu da limanın çevresinde büyük bir sanayi yapılanması, istihdam ve ticaret anlamına geliyor... Ceyhan, Adana’ya 42 kilometre uzaklıkta 160 bin nüfusa sahip bir ilçe. Uzun süre tipik bir Çukurova kasabası olarak tarımla büyüdü ama son dönemde kimya ve liman yatırımlarıyla öne çıkmaya başladı. Beş yıl önce alınan ‘endüstri bölgesi’ izninin ilçenin kaderini değiştireceği belirtiliyor. Peki Ceyhan’da, Rotterdam formülü tutar mı?

2019’da Ceyhan Polipropilen (PP) Üretim Tesisi ve Sıvı Yük Limanı yatırımına başlayan ve önemli bir yol alan Rönesans Holding’in Onursal Başkanı Dr. Erman Ilıcak’ın hayali tam olarak bu. Geçtiğimiz günlerde ekonomi gazetecileriyle bir araya gelen Ilıcak, hem yatırımın geldiği noktayı hem de Ceyhan’ın, Rotterdam ya da Singapur’daki Jurong Adası örneğinde olduğu gibi çevresinin kaderini değiştirecek endüstri ve liman bölgesi haline gelmesi hedefiyle yürüttükleri projeyi anlattı.

2 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM OLACAK

Kuruldukları günden bu yana 10 milyar dolarlık yatırımı hayata geçirdiklerinin altını çizen Ilıcak, devam eden yatırımlarla birlikte, önümüzdeki üç yıl içinde Türkiye’deki toplam yatırımlarını 14 milyar dolara çıkaracaklarını ifade etti. “Ülkemize inanıyoruz” diyen Ilıcak, Ceyhan’daki tesisle ilgili şu bilgileri verdi:

“Altyapı ve PPP projelerinin yanı sıra yenilenebilir enerji ve ticari gayrimenkul tarafında da aynı modelle yatırımlara devam ediyoruz. Bunun en yeni örneğini Ceyhan’da hayata geçirmeye hazırlanıyoruz. 1.3 milyar doları uluslararası finansman olmak üzere 2 milyar dolarlık bu yatırımla 472 bin 500 ton kapasiteli bir polipropilen üretim tesisi ve sıvı yük terminali kuruyoruz. PDHPP tesisi için Cezayirli Sonatrach, sıvı yük terminali için Norveçli Stolt-Nielsen ile ortaklık kurduk. Ortaklarımızla birlikte 700 milyon dolarlık özsermaye yatırımı yaptık. Proje kapsamında 12 milletten, 30’dan fazla firmayla çalışıyoruz. Bu sürecin arkasında altı yıllık bir geliştirme ve finansman yolculuğu var. Yaklaşık bir yıl önce, tamamı uluslararası finansörler tarafından sağlanan en büyük özel sektör finansmanlarından birini elde ettik ve inşaata başladık.”

Türkiye’nin bugün yılda 8 milyon ton plastik hammadde ithal ettiğinin altını çizen Ilıcak, Ceyhan’daki tesis ile yılda 300 milyon dolarlık ithalatın engelleneceğini de vurguladı. Ilıcak, “Deniz kıyısında olması sayesinde Ceyhan’ın lojistik, hammaddeye erişim ve Gaziantep, Adana, Kayseri gibi tüketimin yoğun olduğu pazarlara yakın olmak gibi avantajları var. Sonatrach ile uzun vadeli propan tedarik anlaşması imzalayarak hammaddeyi güvence altına aldık. Sıvı yük terminalinde ise Norveçli Stolt-Nielsen ile ortaklık kurduk. Yatırımlarımızın 2027 yılı sonunda tamamlanmasını hedefliyoruz” diye konuştu.

Dr. Erman Ilıcak’ın asıl dikkat çektiği proje ise Ceyhan’daki PP tesisinin de içinde yer aldığı Doğu Akdeniz Petrokimya Kümelenmesi ve Limanı (DAPEK) oldu. Bu yatırım öncesi Port of Rotterdam’a ve Singapur’daki Jurong Adası’na gittiklerini, dünyadaki en iyi örneklerden yola çıkarak Ceyhan’da entegre bir endüstri bölgesi ve liman yapısı tasarladıklarını söyleyen Ilıcak, buradaki potansiyeli anlatmak üzere hayatında ilk kez Davos zirvesine katılacağının da altını çizdi.

Yazının Devamını Oku

Sörfün kitabı Samandağ’da yazılıyor

7 Kasım 2025

Her hayat bir hikâye, bir roman ya da film tadında ama bazılarında başka bir büyü var. Dokunanın hayatını değiştirecek kadar güçlü bir büyü. Hatay Sörf Merkezi’ni kuran Deniz Toprak’ı uzun zamandır takip ediyordum. Samandağ’ın dalgalarıyla birlikte şekil verdiği gençlerle yan yana gördüğümde ise onun da bu büyülü hikâyelerden birinin kahramanı olduğunu düşündüm. Onu bu yolculukta ilk andan itibaren destekleyen ve ana sponsor olan LC Waikiki ile birlikte, 6 Şubat depremleri sonrası sörf merkezinin kuruluş öyküsünü anlatan belgeseli izlemek üzere Hatay’daydık. Adını “Hayatın Çizgisi” koymuşlar. Film bittiğinde alkışlayacak dermanımız kalmamıştı. Yönetmenin Deniz Toprak olduğunu görmek ise elbette hiçbirimizi şaşırtmadı.

‘OYSA CEO OLACAKTI’

Deniz’i Samandağ’da sörf merkezi kurmaya getiren hikâyeyi anlatayım önce sizlere...

Ailesinin tek çocuğu. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ni bitiriyor ve hemen fark ediliyor. Unilever gibi global devler havada kapıyor. Birçok ülkede ona görevler veriyorlar. Annesi ‘benim oğlum CEO olacak’ diye düşünürken Deniz’den ters köşe bir karar geliyor. Hem de ta Sri Lanka’dan. “Sri Lanka’da o müthiş plajları, dalgaları ve sörf yapan insanları görünce hayatımın geri kalanında bunu yapmak istediğime karar verdim. Burada da sörf ile bir turizm gelir modeli oluşturulabileceğini düşündüm. Ve orada bir otel işletmeye başladım” diye anlatıyor bu süreci.



Yazının Devamını Oku

Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Ermut ilk kez açıkladı: 13 milyar dolarlık yatırım yaptık

23 Ekim 2025

TÜRKİYE Varlık Fonu (TVF), 34 şirket ve iki lisansı olan dev bir yapı. 2016’da kurulan fonun beş yılı aşkın süredir Genel Müdürü olan Arda Ermut, önceki gün İstanbul Ortaköy’deki TVF yerleşkesinde ekonomi gazetecileriyle ilk kez bir araya geldi. “Yatırım Ofisi’ndeyken böyle bir kurumun eksikliğini hissederdik, şimdi bizzat içindeyim” diyerek sözlerine başlayan Ermut, “Beş yıl önce atandım. Geldik tespitler yaptık. İhtiyaçların kısa listesini hazırladık. Acil olanları tamamlayıp sizlerin karşısına öyle çıkalım dedik. 360 milyar dolarlık aktif büyüklüğü ile TVF, dünyadaki varlık fonları arasında ilk 10’a girmiş bulunmaktadır. 34 şirket, iki lisans ve 46 taşınmaz ile Türkiye’nin en büyük holdingiyiz” ifadelerini kullandı.

Arda Ermut, toplantıda hem TVF’nin 10 yılını değerlendirdi hem de planlarını anlattı...

İMTİYAZIN UZATILMASI ÖNEMLİYDİ

Ermut fonun teknoloji alanındaki yatırımlarına konuşmasında geniş yer ayırdı. Türk Telekom’da yüzde 61.7 oranında hisseye sahip olduklarını beliren Ermut, “Halka açıklık oranı yüzde 13. Bu oran artırılabilir. Burada imtiyazın uzatılmasını sektörde belirsizliğin ortadan kalkması açısından önemli buluyoruz. Piyasada eleştiriler olmuştu. Muradımız anlaşılmamıştı. Şirketin bugün mobil tarafı güçlü, marka değeri var. 1.6 milyar dolara almıştık, şu anda 3 milyar doların üzerine çıktı. Geleceğinden ümitliyiz. Altın hisse oranı ise Hazine’de” dedi.

Fonun yüzde 26.2 hissesine sahip olduğu Turkcell’de de öncelikle yönetişim sorununu çözdüklerini vurgulayan Ermut, “Burada altın orana sahibiz. Başarılı şekilde yönetiliyor. Gerek Türk Telekom gerekse Turkcell’de önümüz açık. Bu iki şirkette gelecek fırsatlar değerlendirilecektir” diye konuştu.

Ermut’un, 5G ihalesiyle ilgili yorumu ise şöyle oldu: “Sektörün rekabetçiliğini korumamız lazım. İki şirketimiz başarılı bir süreç geçirdi. Üçüncü operatör de Türkiye’nin en büyük doğrudan yatırımını yapanlardan Vodafone. Bizim için değerli. Biz burada mümkün olduğu kadar müdahil olmayan, geri planda, destekleyici durumdayız.”

FONLARIN FONU HAZIRLIĞI

İleride doğrudan yatırım yapacak bir fon kurmak istediklerini vurgulayan Ermut, bunun ilk adımını Türkiye Teknoloji Fonu ile attıklarını anlattı. Ermut, “TTF, doğrudan girişimlere yatırım yapmaktan çok, girişim sermayesi ve özel sermaye fonlarına yatırım yaparak fonların fonu şeklinde işliyor, katalizör rol üstleniyor. TTF, iki yılda 10’dan fazla fona 100 milyon doları aşan yatırım taahhüdü verdik. Yalnızca Türkiye merkezli değil; uluslararası alanda tanınan, köklü fonlar da bu kapsamda yer aldı” dedi.

Yazının Devamını Oku

Juventus’un siber kaleleri Türklere emanet

11 Ekim 2025

 

AVRUPA’da 2025’e siber saldırılar damga vurdu. Elektrikler kesildi, havalimanlarında işler durdu. Milyon Euro’larla ifade edilen maliyetler oluştu. Bakıldığında 2024 boyunca dünya genelinde her gün 600 milyon siber saldırı gerçekleştiği rapor edildi. Bu saldırıların faturası ne kadar dersiniz? Tam 10 trilyon dolar. Felaketin boyutlarını şu söz çok iyi anlatıyor: “Siber suç bir ülke olsaydı, dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olurdu.”

Faturanın keskinliği, özel ya da kamu bütün kuruluşlarda siber savunma bütçelerini artırmış durumda. Bu da bu alanda faaliyet gösteren yeni start-up’ların artmasına neden oluyor. İşte onlardan biri ODTÜ Teknokent’te kurulan Picus Security, geçtiğimi günlerde attığı imzalara bir yenisini ekledi.

İtalyanların ünlü futbol kulübü Juventus, yeşil sahalarda kalesini Michelle Di Gregorio ve Mattia Perin’e emanet ederken siber kalelerini de bizim ODTÜ’lü Picus’a teslim etti. 

KİM BU ‘AĞAÇKAKAN’LAR

Haberi duyunca, Picus Security’yi merak ettim. Kuruculardan Dr. Süleyman Özarslan, merakımı giderdi. Öncelikle neden Picus? “Picus, Latince’de ‘ağaçkakan’ anlamına geliyor. Biz siber güvenlik duvarlarını tıpkı ağaçkakan gibi didikliyor, açıkları ortaya çıkarıyoruz” yanıtını verdi Özarslan.

Mesele korumak değil mi, neden didikliyorlar siber güvenlik duvarlarını? İşte yanıtı:

Yazının Devamını Oku