Türkiye’de konuta talep de ihtiyaç da var. Bunu son açıklanan sosyal konut seferberliğinde bir kez daha gördük. 81 ilde yapılacak 500 bin konut için 16 günde 5 milyonun üzerinde başvuru geldi. Üstelik süreç 19 Aralık’a kadar sürecek, rakam daha da yükselecek...
Başvuru süresi sona erince kura çekimi ile hak sahipleri belirlenecek. 500 bin kişi sevinecek, peki ya ev sahibi olamayan vatandaş ne yapacak? Bu soruyu İnşaatçılar ve Gayrimenkul Geliştiricileri Derneği (İNDER) Yönetim Kurulu Başkanı Engin Keçeli’ye sorduk. Gayrimenkul sektöründe 2025’i değerlendirmek ve gelecek yıl beklentilerini paylaşmak için bir grup gazeteci ile buluşan Keçeli, 500 bin konutun dünyada örneği olmayan iddialı bir hamle olduğunu belirterek başladı söze ve daha yüksek rakamlarda üretim için önerisini anlattı.
PROJELERDE YÜZDE 10-15 PAY AYRILSIN
“Yapılan markalı konut projelerinin içine sosyal konutlar da dahil edilmeli” diyen Keçeli, şunları söyledi: “Biz diyoruz ki 100 konut üretiyorsam 10’unu devlet için üretmeliyim. Devlet bunları bizden alsın ya da kiralasın, dar gelirli vatandaşa belirlediği kriterlere göre sunsun. İşin başında maliyetin enflasyonun üzerinde artmayacağını bilelim, biz kârımızdan bir miktar feragat edelim, mesaimizi ayıralım ve projelerin yüzde 10-15’ini sosyal konut olarak inşa edelim. Özel sektörün de sürece dahil edilmesiyle adet olarak çok daha fazla sosyal konuta ulaşırız. Dünyada uygulanan modeli Türkiye’ye de getirmeliyiz. Bu yolla barınma sorunu çözüldüğü gibi farklı gelir seviyesinde vatandaşın birlikte yaşaması da sağlanır.”
VATANDAŞ YERİNDEN KOPARILMAMALI
Kentsel dönüşüm projelerinde de dar ve üst gelir grubunun bir arada yaşaması gerektiğini söyleyen Engin Keçeli, “İnsanların yaşadıkları semtlerden koparılması sosyal ayrışmayı artırıyor. Dönüşüm alanında vatandaşa ‘Boğaz’ı bırak Başakşehir’e git diyoruz. Sonra gettolar yaratıyoruz. Dünyadaki doğru modellerde olduğu gibi, aynı bölgede üretilen konutların bir bölümü sosyal konut olarak ayrılır ve mahalle bütünlüğü korunur” ifadelerini kullandı.
Keçeli’ye “Dar gelirli sosyal konutu bekliyor, peki orta gelirli ne yapacak?” diye de sorduk.
KOOPERATİF DÖNEMİ YENİDEN BAŞLASIN
Bu sözlerin sahibi IC Holding CEO’su Can Çaka. 20 bin kişiye istihdam sağlayan holding; inşaat, enerji, turizm ve sanayi gibi erkek egemen sektörlerde faaliyette. Yollar, köprüler, havalimanları, altyapı projeleri ile tanınan şirketin odağında ise ‘eşitlik köprüsü’ kurmak var.
Şirket, toplumsal cinsiyet eşitliği projesi DENK Programı kapsamında geçtiğimiz günlerde İstanbul’da ‘Paydaş Buluşması’ gerçekleştirdi. Holding çalışanları ve paydaşlarından oluşan geniş bir katılımcı kitlesiyle düzenlenen etkinlikte, eşitlik odağındaki gelişim alanları masaya yatırıldı. Etkinlik öncesinde gazetecilerle buluşan Çaka, dünyanın kapsamlı bir dönüşümden geçtiğini belirterek başladı konuşmasına. “İş yapış biçimleri, değer tanımları, liderlik anlayışları yeniden şekilleniyor” diyen Çaka, “Bizim için liderlik, yalnızca büyümeyi yönetmek değil; büyümeyi adil kılmak ve bunu organizasyonel bir gelişim sürecine dönüştürmek. Çünkü adil olmayan hiçbir gelişme sürdürülebilir değil” diye konuştu.
ÜÇ ANA STRATEJİ
Program kapsamında üç ana başlığa odaklandıklarını anlatan Çaka, bunu ‘işte eşitlik’, ‘eğitimde eşitlik’ ve ‘fırsatta eşitlik’ olarak sıraladı. Çaka, “Biz, yalnızca eserler ve güçlü bir altyapı inşa etmiyor; eşitlik, umut ve fırsat köprüleri kuruyoruz. Bu adımlar bize bir kez daha gösteriyor ki bir ülkenin gerçek sermayesi yalnızca doğal kaynakları değil, insan potansiyelidir. O potansiyeli ortaya çıkarmanın yolu da eşit, kapsayıcı ve güvenli bir ekosistem yaratabilmekten geçiyor. Dolayısıyla bu gelişmeyi yalnızca rakamlarla ölçmüyor, gerçek başarıyı insana, topluma kattığımız değerler olarak tanımlıyoruz. İnanıyoruz ki; gelecek denk düşünenlerin, denk davrananların ve denk adım atanların olacak” ifadelerini kullandı.
SERTİFİKA ALDI
Taahhütlerinin ilk belgesi olarak, Sürdürülebilirlik Akademisi ve Intertek işbirliğiyle yürütülen ‘İş’te Eşit Kadın Sertifika Programı’na dahil olduklarını söyleyen Çaka, şöyle dedi: “Denetimde; politikalarımız, işe alım ve terfi sistemlerimiz, ücret eşitliği, tedarik zinciri yönetimi, taciz ve ayrımcılığa karşı önleyici mekanizmalar gibi pek çok alan değerlendirildi. 89 puan gibi yüksek bir skorla tamamlayarak sertifikaya hak kazandık. Eğitim ve fırsat eşitliği alanında da İbrahim Çeçen Vakfı üzerinden çalışmalar sürüyor. Bugüne kadar 20 binden fazla öğrenciye burs imkânı sağladık ve sağlamaya devam ediyoruz. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, 17 bini aşkın öğrencisiyle bölgesel kalkınmanın ve eğitimde eşitliğin simgesi haline geldi. Öğrencilere uygulamalı eğitim ve istihdam desteği sunuyoruz. Depremden etkilenen kadınlara mesleki beceriler kazandıracak projeler geliştiriyoruz.”
‘TÜRKLERE KARŞI DİRENÇ VAR’
YURTDIŞI projelerine de değinen Çaka şu bilgileri paylaştı: “Vietnam ve Suudi Arabistan’daki havalimanı projelerimiz devam ederken, Atina Havalimanı’nın genişletilmesi projesinde yer almak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Suriye’nin yeniden yapılanması sürecini de takip ediyoruz. Hem farklı sektörlerde yatırımlar yapabiliriz hem de küresel ölçekte yeni pazarlarda projeler üstlenebiliriz.” Konumuz eşitlik olunca Avrupa’daki ihalelerde Türk şirketlere bakış açısı da gündeme geldi. Çaka, ‘Yurtdışı ihalelerinde eşitlik var mı?’ sorusunu şöyle yanıtladı: “Türklere karşı bir miktar direnç var. Ancak Avrupa’daki tablo gösteriyor ki enerji ve havalimanı yenilenmesi alanında büyük yatırımlar gerekecek. Biz de gerek Türkiye’deki projelerimiz, gerekse yurtdışı tecrübelerimizle fırsatlar kovalayabilecek durumdayız.”
“Yapay zekâ artık yalnızca bir teknoloji değil, geleceğin dili, ekonomilerin motoru, rekabetin yeni ölçüsü. Bu dönüşüm her sektörü, her mesleği, her kararı etkiliyor. Türkiye de bu küresel yarışta yerini almak zorunda.”
Bu sözlerin sahibi Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi’nin (TRAI) Kurucusu Halil Aksu. TRAI, Mayıs 2017’de yapay zekâ farkındalığını artırmak ve Türkiye yapay zekâ ekosistemini geliştirmek hedefiyle kuruldu. O gün bugüne bu iki misyon konusunda var güçleriyle çalıştıklarını, yüzlerce etkinlik düzenlediklerini belirten Aksu, “Ekosistem 12 girişimden 419 girişime büyüdü. Daha gidilecek çok yol, yapılacak çok iş, harcanacak çok paralar var” dedi. Aksu ile yapay zekâ girişimlerinde kat edilen yolu, sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk...
TÜRKİYE 3. LİGDE
“Girişimcilik bizim coğrafyamızda çok zor” vurgusu yapan Aksu, “Girişim sermayesi ekosistemi çok gelişti, ama ABD’nin binde biri kadarız. Bu çok önemli bir faktör. Şirketler belli bir seviyede teveccüh gösterse de, satın alma süreçleri, sözleşmeleri, proje yapma şekilleri genelde büyük şirketler için tasarlanmış, girişimcileri çok yoruyor. Diğer yandan genç girişimciler bazen şirketlerde kime, neyi, nasıl anlatmaları gerektiğini bilemiyorlar. Diğer taraftan her sektörde olduğu gibi, ego sorunları, ekip dağılmaları, ticarileşememe, kurumsallaşamama gibi sorunlar da oldukça yaygın” diye konuştu.
Peki dünyadaki tablo ile ülkemizi kıyaslarsak hangi seviyedeyiz? Aksu şöyle yanıtladı: “ABD’de sermaye, çip, dünyanın verisi, dev veri merkezleri, bilimsel liderlik, risk ve girişim sermayesi derinliği, ekonomik büyüklük ve bu konuda dünyayı domine etme kararlılığı var. OpenAI, Anthropic, Microsoft, Google, X, META, vb. ciddi ekipler, ciddi bütçelerle, ciddi yatırımlar için gece gündüz çalışıyorlar. Çin ise elektrikli araçlar dünyasını domine ediyor ve sürücüsüz araç konusunda da üstünlük kazanacaklar. Robotlar konusunda dünyanın oldukça ilerisindeler. Bu iki güç ile hiçbir ülke rekabet edemiyor. Türkiye ise bir nevi üçüncü ligde.”
KİRALIK ev arıyorsunuz, istediğiniz fiyata evi de buldunuz, ama hemen sevinmeyin. Depozito, peşin kira, emlakçı komisyonu gibi talepler çok eskilerde kaldı. Artık ev sahiplerinin aradığı şartlar bunun çok ötesinde, uzunca bir liste...
Son yıllarda artan ev sahibi-kiracı anlaşmazlıkları öyle bir hâl aldı ki, kira gelirini garanti altına almak isteyen ev sahipleri işi baştan sıkı tutuyor. Bu açıdan haklı oldukları noktalar da var. Ama kiralama için istenen şartlar artık ‘Bu kadarı da fazla’ isyanına neden oluyor. Kefil, findeks raporu, sabıka kaydı ve hatta banka hesap özeti isteyenler var. Kiracının kolay çıkarılmasını sağlayan ‘tahliye taahhüdü’ ise sözleşmelerin olmazsa olmazı oldu.
Tüm bunların yanında geçmişte nadiren görülen senet talebi de son dönemde ciddi oranda yaygınlaştı, ilan sitelerinde yüzlerce örneklerini görmek mümkün hale geldi. Kimileri evdeki eşyalar için teminat olarak, kimi kira alamama riskine karşı ‘senet şart’ diyor. Peki ev sahibi hangi durumda senet ister, kiracının imza atmadan nelere dikkat etmesi gerekir?
Gayrimenkul hukuku uzmanı avukat Ali Güvenç Kiraz, kira sözleşmelerindeki senet talebini değerlendirdi ve kritik uyarılarda bulundu:
TALEP EDEBİLİR AMA...
Ev sahiplerinin senet talebinde hukuka aykırılık yok. Kira sözleşmesinde açık bir şekilde kira borcuna karşılık senet talep edilebilir ve kiracı da bu senetleri düzenleyebilir. Örneğin 1 yıllık bir kira sözleşmesi yapılmışsa, kiraya veren 12 adet senedin düzenlenerek kendisine verilmesini talep edebilir. Ancak bu senetlerin tamamının düzenleme tarihi ve yeri, vadeleri, miktarları tek tek kira sözleşmesi içeriğinde yer almalı.
1. Finansmana erişim zorluğu
Sorun: Girişimci kadınların önündeki en temel eşik finansmana ulaşmak. Finansmana ve krediye erişimde yaşanan zorluklar, yatırımcı tarafındaki önyargılar ve iş ağlarına sınırlı erişim; ölçek büyütmeyi, yeni pazarlara açılmayı ve Ar-Ge yatırımlarını erteliyor. Bu da iyi fikirlerin küçük ölçekli kalmasına ya da erken aşamada kapanmasına neden oluyor.
Çözüm: Bu tabloyu dönüştürmek için kadınlara özel düşük/faizsiz kredi mekanizmalarının devreye alınması, girişim sermayelerinde eşitlik kriterlerinin yerleşmesi ve kadın odaklı yatırım fonlarının kurulması faydalı olacaktır. Bu sürece ticaret odaları da katkı sağlayabilir. Özellikle girişimci kadınlardan ilk iş süreçlerinde aidat almamaları çok önemli bir destek olur ve kadınların iş hayatındaki etkinliğini artırır. Ticaret borsaları, esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri de benzer şekilde etkin rol üstlenebilir.
2. Eğitim ve dijital yetkinlik açığı
Sorun: Dijital dönüşümün hızlandığı günümüz dünyasında işletmelerin ayakta kalmasının başlıca şartlarından biri de teknolojiye uyum. Ancak özellikle Anadolu’daki girişimciler için dijital yetkinlikler, finansal okuryazarlık ve yeni iş modellerine erişimde belirgin sınırlılıklar var.
Çözüm: STEM alanlarına yönelik kapasite geliştirme, e-ticaret ve dijital pazarlama eğitimlerinin yerel-ulusal ölçekte yaygınlaştırılması, bunların mentörlük ve uygulamalı atölyelerle desteklenmesi hem verimliliği artırır hem de girişimci kadınların pazar erişimini güçlendirir.
3. Bakım yüküve iş-yaşam dengesi
Sorun:
Kredi kısıtlaması, yüksek faiz, alternatif yatırım araçları ve gerileyen alım gücü son iki yılda yeni konut piyasasında durağanlığa neden oldu. Ancak son dönemde mevduat ve altından sağlanan birikimlerin gayrimenkule geçişi ile hareketlilik başladı. Sektör temsilcileri bu hareketliliğin 2026’da güçlenmesini bekliyor. Bu isimlerden biri de Pasifik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Erdoğan.
2026 yılında sektörde toparlanma olacağını anlatan Erdoğan, “2 yıldır daraltılmış bir dönemden geçtik ve bu çok uzun sürdü. Bir şekilde insanlar taleplerini erteledi. Ama ilk fırsatta parasını nereye yatırdıysa, oradan toparlayıp ev almak istiyorlar. Bunun işaretlerini görüyoruz. Ciddi bir birikimin gayrimenkul için beklediğini düşünüyorum. Bugün hala mevduatı cazip görenler var, ya da son dönemde altın öne çıktı. Bu nedenle vatandaş birikimlerini biraz daha yukarıya taşıyıp, sonrasında konuta geçmek istiyor. Tasarruflar döner dolaşır gayrimenkulde park eder. Bu süreç başladı ve 2026 da böyle bir yıl olacak” değerlendirmesini yaptı.
REEL GETİRİ BAŞLAYACAK
“Türkiye’de konuta olan talep de ihtiyaç da hiç azalmıyor, aksine artıyor. Ancak ekonomik uygulamalarla dönem dönem soğutuluyor” diyen Erdoğan, yılın son çeyreğinde başlayan ve 2026’da güçlenmesi beklenen canlılığın fiyatlara da yansıyacağını söyledi. Konut fiyatlarında 1.5 yılı aşkın süredir reel düşüş olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Bizim projelerde değil ama piyasa genelinde fiyatlar nominal artarken reelde geriliyor. Önümüzdeki günlerde önce bu toparlanacak. Ardından da artan taleple birlikte yeniden reel artış dönemi başlayacak” ifadelerini kullandı.
10 MİLYAR TL YATIRIM
ANKARA’da başlayan, ardından İstanbul’a taşınan ‘Next Level’ markası ile yeni bir konut projesi daha hayata geçiyor. Göktürk’te yer alan ‘Next Level Kemer’ projesini anlatmak için bir grup gazeteci ile bir araya gelen Erdoğan, arsa dahil 10 milyar TL’lik bir yatırıma imza atıldığını kaydetti.
Projenin inşaatına 2 yıl önce başladıklarını ama ekonomik konjonktür gereği lansmanı ertelediklerini dile getiren Erdoğan, “Aslında bu da alıcı için fırsat yarattı. Çünkü yeni bir projeden ev alınınca ortalama teslim süresi 3 yıldır. Bizde ise kaba inşaat tamamlandı ve evler bir yıl sonra teslim edilecek. Bugün kampanyalı fiyatla alım yapan evini bir yılda teslim alacak. 9 blokta toplam 274 adet konut bulunan projede metrekare satış fiyatı 200 bin liradan başlıyor. Alıcı için 2 önemli seçenek sunuyoruz. Birincisi; yarısı peşin yarısı teslimden sonra ödeme seçeneği. Diğeri de 48 ay vadeli olmak üzere yüzde 1.29 oran ile satın alma alternatifimiz.” Lokasyonu, yatay mimarisi ve yeşil alanları ile öne çıkan projeyi eski Türk konaklarından ilham alarak tasarladıklarını belirten Erdoğan, projenin ortasına sosyal donatıların yer aldığı büyük bir avlu konumlandırdıklarını anlattı.
1- FİYAT YÜZDE 50 DAHA UCUZ
Açıklanan projede İstanbul’da fiyatlar 1 milyon 950 bin TL ila 2 milyon 950 bin TL arasında değişiyor. Diğer illerde ise 1 milyon 800 bin TL’den başlıyor, 2 milyon 650 bin TL’ye kadar çıkıyor. Bu da gösteriyor ki metrekare satış fiyatı 32-37 bin TL seviyesinde.
Bugün konutun metrekare maliyeti ortalama 30 bin TL’ye geldi. Üstelik arsa buna dahil değil. Bir o kadar yük de arsadan gelince özel sektör için maliyet 60 bin TL seviyesine çıkıyor. İşin kârı da hesaba katılınca tüketicinin karşılaştığı rakam daha da yükseliyor. Peki TOKİ ne yapıyor? Arsa maliyeti olmadan ve kâr amacı gütmeden üretim yapıyor. Böylece fiyatlar özel sektöre kıyasla yüzde 40-50 avantajlı hale geliyor.
Kıyaslama için bir de satıştaki konutların, yani ikinci elin ortalamasına bakalım. Yapılan araştırmalara göre; ortalama metrekare satış fiyatı ülke genelinde 38 bin TL’yi, İstanbul’da 53 bin TL’yi geçti. Üstelik bu evler sıfır değil, ilan fiyatlarından yola çıkarak yapılan bir hesaplama. Bu da gösteriyor ki sosyal konut projeleri ikinci ele kıyasla da büyük avantaj sunuyor, üstelik yeni ve güvenli bir konut sahibi yapıyor.
2- AİDAT GİBİ TAKSİT
Sosyal konut projelerinde İstanbul’da taksitler 7 bin 313 TL ile 11 bin 63 TL aralığında değişirken, diğer illerde 6 bin 750 TL ile 9 bin 938 TL bandında. Bu da kira gibi taksit fırsatını bir adım öne taşıyor, adeta aidat öder gibi ev sahibi yapıyor.
Bu noktada vatandaşın aklına ‘ya taksitlerde fahiş artış olursa’? sorusu gelebilir. Sosyal konutta taksitler yılda 2 kere yapılan memur maaş zam oranına göre artıyor. Ancak bu üst sınır. TOKİ, bu oranın yüksek olması halinde vatandaşı korumak için daha düşük zam yapıyor. Geçmişte bunun örnekleri oldu.
1. Vatandaş doğrudan ev alabilecek mi?
Sosyal konut projelerinde doğrudan ev alınamıyor. Vatandaş önce başvuru yapacak, sonra kura ile hak sahipleri belli olacak.
2. Kuraya başvuru ne zaman, nasıl olacak?
Başvurular Ziraat, Halkbank ve Emlak Katılım Bankası üzerinden ve e-Devlet aracılığı ile yapılacak. 10 Kasım - 19 Aralık 2025 tarihlerinde talep toplanacak. Hak sahibi belirleme kuralarının çekimi ise 29 Aralık 2025 - 27 Şubat 2026 tarihleri arasında gerçekleşecek. Vatandaş başvuru için 5 bin TL ödeme yapacak. Kurada hak sahibi olamazsa parasını geri alacak.
3. Kimler başvuru yapabilecek?
Kuraya herkes başvuramıyor. Evlerin gerçek ihtiyaç sahibine ulaşması için bazı kriterler aranıyor. Şöyle:
* 18 yaşını doldurmuş olmak ve en az 10 yıldır TC vatandaşı olmak ilk şart.
* Tapuda kendi, eşi ve çocuklarının üzerine kayıtlı evi olmayanlar başvuru yapabilecek.