Gamze Bal

‘Yerli üretim’ çağrısı

1 Aralık 2025

Yüksek üretim maliyetlerinin baskısı nedeniyle ithalatın yurtiçinde üretmekten daha ucuz hale gelmesi, gıda perakendecilerini de endişelendirmeye başladı. Önceki gün Türk İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) Antalya’da düzenlediği 26. İş Dünyası Zirvesi’nde bu nedenle, yerli üretimin önemi masaya yatırıldı. Zirvedeki bir panelde konuşan Migros İcra Kurulu Başkanı Özgür Tort, yerli üretimin, şirketlerin de desteğiyle ‘kelebek etkisiyle’ büyütülmesinin fiyatların gerilemesine katkı sunacağına işaret etti. Şu anda dünyanın her yerinde gıdaya erişimde sıkıntılar yaşandığını söyleyen Tort, “Ülkemiz de bundan fazlasıyla etkileniyor. Bir taraftan kuraklık, diğer taraftan çiftçinin kazanamadığı için üretmek istememesi... Bu tempoda gidersek satacak ürün bulamayabiliriz. O zaman da ithalat furyasının içinde bazı sektörler varken gıda da bu paydaşlardan biri haline gelir şeklinde ciddi kaygılarımız var” diye konuştu.

‘İSTANBUL’A GELENE KADAR 21 TL OLUYOR’

Yurtiçinde üretim daha pahalı olsa da buna devam etmenin milli bir konu olduğuna dikkat çeken Tort, “Yerli üretime yönelik bir irade ortaya koyup kademe kademe ilerlerseniz, o malı ucuzlatırsınız. Sağlam altyapı kurduğunuzda o mal ucuzlar. Üretimde kelebek etkisi müthiş çalışıyor. Yapmaya başladığınızda karşılığını teker teker görüyorsunuz. Bu seferberliğe hepinizi davet ediyorum” ifadelerine yer verdi.

Tort’un konuşmasında öne çıkan detaylardan biri de artan girdilerin gıda enflasyonu üzerindeki etkisine yönelik oldu. “Bugün randımanlı üretmiyorsak, ürün 0 TL olsa bile İstanbul’da satmanın maliyeti 21 TL’ye çıkıyor” diyen Tort, “Bizim ne yapıp edip tedarik zinciri maliyetini düşürmemiz lazım. Toplu alanda ürettiğimiz zaman girdi maliyetleri tam 3’te birine düşüyor” dedi. Nakliyeti kamyonla değil de Antalya’dan İstanbul’a bir raylı sistemle yapmanın ise nakliye maliyetini 3’te birine düşürdüğü bilgisini veren Tort, “Bunlar üzerinde çalışmalıyız” diye konuştu.

PESTİSİTE YILLIK 400 BİN DOLAR

Vatandaşın gıda enflasyonuna rağmen güvenilir, içeriğini bildiği gıdaya erişime verdiği öneme de dikkat çeken Tort, yıllık pestisit kontrolüne 350-400 bin dolar harcama yaptıklarını aktardı.

NİĞDE’DE PATATES HAMLESİ

Yazının Devamını Oku

Monetary Metals Ayşe Teyze’nin altınına talip

21 Kasım 2025

Küresel altın talebi bu yılın üçüncü çeyreğinde 146 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı. Jeopolitik riskler, ABD’nin gümrük vergilerinin ticarette yarattığı belirsizlik, faiz indirimi beklentileri, merkez bankalarının rezerv çeşitlendirmede altına yönelik artan talebi, bu rekorda etkili oldu. Bu talebin önemli bir kısmının da fiziki altın olması, ‘altından altın kazanma’ fikrini doğurdu. TCMB’ye göre, Türkiye’de bankacılık sistemi dışında tutulan altının miktarı 400-500 milyar dolar aralığında. Sarı metale yönelik ilginin artması da altın üzerinden kazanç sağlamak isteyen şirketleri gündeme getirmiş durumda. Bu şirketlerden biri de ABD merkezli Monetary Metals. Şirket, yastık altı altını alıp, fiziki altına ya da altın hammaddesine ihtiyaç duyan kuyumculara, rafinerilere, firmalara kiralıyor. Altının asıl sahibine de bu uygulama üzerinden bir kira bedeli ödüyor.

BAKANLIKLA GÖRÜŞECEKLER

“Yani artık araba kiralama gibi altın da kiralanabilecek” diyen şirket temsilcileri, bu uygulamayı Dubai ve ABD’den sonra Türkiye’de de hayata geçirmek için harekete geçti. Monetary Metals CEO’su Keith Weiner ile AgaOne CEO’su Gökhan Yılmaz, Dubai’de 18 Kasım’da bir anlaşma imzaladı. Buna göre şirketin Türkiye’deki faaliyetleri, İstanbul merkezli iştiraki AgaOne tarafından yürütülecek. İlerleyen dönemde bakanlıklarla resmi görüşmeler yapılarak bu uygulamanın Türkiye’de hayata geçebilmesi için gerekli regülasyonları talep edecekler. AgaOne Commodities Yatırım Ürünleri Başkanı Denis Petrakov, bu yöntemle bireylerin fiziki altınını kiraya vererek gelir elde edeceğini; altını ham madde olarak kullanan mücevher sektörünün ise yüksek oynaklık dönemlerinde öngörülebilir bir fiyattan alım yapabileceğini söyledi ve şöyle dedi: “Kuyumcular ya da firmalar altını kira ödeyerek temin edeceği için altın ithalatından çok iç kaynaklar kullanılmış olacak.”

 

Yazının Devamını Oku

Avustralyalı Quiksilver Türkiye’de üretecek

21 Kasım 2025

Güçlü bir üretim mirasına sahip olan sektörün temsilcileri, çıkışı global markaların üretimini Türkiye’ye çekmekte buldu. Halihazırda Skechers, New Balance, Puma ve Adidas’ın Türkiye’de üretim yaptığı biliniyor. Önceki gün bir grup gazeteciyle bir araya gelen SPX Sport CEO’su Barış Andırınlı, buna 1969’da Avustralya’da kurulan ve giyim, sörf, snowboard ekipmanları markası olarak da bilinen Quiksilver’ın da ekleneceğini duyurdu. “Ayakkabıda vergi, KDV hariç yüzde 60. KDV ile bu oran yüzde 70’i buluyor” diyen Andırınlı, satışını gerçekleştirdikleri markaları Türkiye’de üretim için ikna ettiklerini söyledi. Ardından bu markalardan birinin de Quicksilver olduğunu açıkladı. Andırınlı marka ile yapılan anlaşmayı, “2026’da 20 bin çift ile başlayacağız. 2027’de 100 bine çıkacak” diye özetledi.

150 MİLYON DOLARLIK YATIRIM HEDEFİ

1989’da eski milli voleybolcu ve muharip gazi kurmay bahriye subayı Güven Olgar ve eşi Kadriye Olgar’ın spora duydukları ilgi sonucu kurulan SPX, bugün 60 mağazaya ulaştı. Andırınlı, franchise markalarının ise Woult adıyla hizmet verdiğini aktardı. Önümüzdeki dönemde yeni mağaza yatırımlarına devam edeceklerini dile getiren Andırınlı, 2026’da 150-200 milyon TL’lik yatırım yapacaklarını söyledi.

Son dönemde yükselen maliyetler, Mısır başta olmak üzere üretimin yurtdışına kaymasına yol açmıştı. 120’yi aşkın markayı tüketiciler ile buluşturduklarını belirten Andırınlı, bu markalardan bazılarının üretiminin Türkiye’de yapılmasını da sağladıkları anlattı. Daha önce 1 milyon adetlik üretim yaptıkları markaların bugün sayıyı 100 bine düşürdüklerini söyleyen Andırınlı, her bir markadan yılda 120 bin adet ithalat gerçekleştirdiklerini belirtti.

SPORU TEŞVİK EDİYOR

Marka Vadistanbul’da ‘Türkiye’nin ilk yürüyüş konseptli mağazasını’ açtı. İnsanların favori yürüyüş rotalarını paylaşabilecekleri, şehir yürüyüşleri düzenleyebilecekleri ‘Walkr Topluluğu’ adını verdikleri bir platform kurduklarını belirten Andırınlı, “Eğitimler, seminerler ve saha etkinlikleriyle yürüyüş kültürünü büyüteceğiz Walkr konseptini Türkiye’nin farklı şehirlerinde de açmayı planlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Yazının Devamını Oku

"Yatırımlarımızın amiral gemisi Türkiye"

17 Kasım 2025

TÜRKİYE’de yeniden faaliyete başlama kararı alan ve iki yıl içinde 6 milyar dolarlık finansman planlayan Asya Kalkınma Bankası’ndan (AKB) ‘Türkiye’ye güven arttı, mevcut politikaların devamı önemli’ mesajı geldi.

Geçen hafta Türkiye’ye ilk resmi ziyaretini gerçekleştiren AKB Başkanı Masato Kanda, Hürriyet’in sorularını yanıtladı. Türkiye’nin güçlü büyüme potansiyeli olduğunu ve enflasyon kontrol altına alındıkça ekonominin daha hızlı büyüyeceğine inandıklarını söyleyen Kanda, Türk iş dünyasına da önemli mesajlar verdi.

BEŞ SEKTÖRE İŞARET ETTİ

Masato Kanda, Türkiye’yi ‘gerçek bir bölgesel merkez’ haline getirme planları olduğuna dikkat çekerek bunun için odaklandıkları beş  ana sektöre işaret etti. Türkiye’yi gıda güvenliği, akıllı tarım, enerji, dijitalleşme ve ulaşım alanlarında güçlendirme hedefleri olduğunu söyleyen Kanda, “2022’den bu yana Asya ve Pasifik bölgesindeki özel sektör taahhütlerimizi iki katından fazla artırdık. 2030’a kadar toplam özel yatırımları dört katına çıkararak yıllık 13 milyar dolara ulaştırmayı hedefliyoruz. Türkiye, bu genişletilmiş hedefin amiral gemisi olacak. Nihai hedefimiz, Türkiye’nin mali istikrarını korumasını ve yatırım çekmesini sağlamak. Aynı zamanda çalışmalarımızın ülke genelindeki insanlar için somut faydalar sağlamasını hedefliyoruz” diye konuştu.

‘SIKI DURUŞ GEREKLİ BİR ADIM’

Geçen yıl Türkiye’nin AKB’de ‘bölgesel üye’ statüsüne geçmesinin ardından işbirlikeri hızlanmıştı. Kanda’nın öne çıkan mesajlarından biri, enflasyona yönelik oldu.

“Türkiye’nin büyüme ve kalkınma beklentileri temelde olumlu. Ekonomi, zorlu koşullara rağmen 2015’ten 2024’e kadar ortalama yüzde 4.9’luk reel gayri safi yurtiçi hasıla büyümesi ile dikkate değer bir dayanıklılık sergiledi” diyen Kanda, “Bu, Türk halkının girişimci ruhunu ve özel sektörünüzün gelişmişliğini yansıtıyor” dedi. Uygulanan sıkı para politikasının enflasyonda belirgin bir iyileşme sağladığını belirten Kanda, “Bu, sürdürülebilir ve uzun vadeli büyüme için gerekli bir adım. Enflasyon kontrol altına alındıkça ve lira istikrar kazandıkça Türkiye ekonomisinin daha da hızlı büyüyebileceğine inanıyorum. Orta Vadeli Program’da enflasyonun 2027’ye kadar yüzde 9’a düşeceği öngörülüyor ki bu önemli bir başarı olacak” değerlendirmesinde bulundu.

‘BÖLGESEL ÜYELİK’ İÇİN DÖRT KRİTER

Yazının Devamını Oku

Yapay zekâ çarşıya çıkacak! Gözü Ayşe Teyze’nin filesinde

13 Kasım 2025

E-ticaretin perakende sektörüne getirdiği yenilikler, yapay zekâ ile birlikte farklı bir boyuta taşındı. ABD’de başlayan bir uygulamaya göre artık tüketiciler, yapay zekâ platformlarından hiç çıkmadan istediği ürünü bulup, ödemeyi de yapıp, satın alma işlemini tamamlayabiliyorlar. Böylece yapay zekâ artık sadece soru sorulan bir araç değil, alışveriş deneyimi de sunan bir platform olarak güçleniyor. Ancak dahası var: Şimdilik yeni olan, bir yapay zekâ platformu aracılığıyla kişinin kendisinin alışveriş yapması. Beş yıl içinde ise yapay zekânın tüketici adına alışveriş yapması, bir nevi ‘alışveriş asistanı’ olması bekleniyor. Örneğin, tüketicilerin istediği ürünün fiyat takibini yapması, ürün belirlenen fiyat aralığına düşerse satın alma komutunu gerçekleştirmesi, hatta havayolu ve uçak rezervasyonu yapması öngörülen detaylar arasında. Dünya genelinde yayımlanan pek çok makalede bu durum, ‘aracılı ticaret’ ya da ‘ajan yapay zekâ ticareti’ kavramlarıyla ifade ediliyor. McKinsey’in bir araştırmasına göre bu durum, 2030’a kadar sadece ABD’de 1 trilyon dolara kadar gelir yaratabilir. Bu rakamın dünya genelinde, yine 5 yıl içinde toplam 5 trilyon dolara ulaşabileceği tahmin ediliyor.

OPENAI BAŞLATTI

E-ticarette yeni dönemi başlatan bu durumun detayları ve Türkiye’deki perakende sektörüne etkileri ise şöyle:

* Söz konusu yeni dönemin fitilini ateşleyen ilk uygulama, ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI’dan geldi. Şirketin yapay zekâ platformuna getirdiği ‘Instant Checkout’ yani ‘anında ödeme’ özelliği, ABD merkezli alışveriş siteleri Etsy ve Shopify’dan alışveriş yapılabilmesinin önünü açtı. Bu özelliği kullanan tüketiciler hem ihtiyaç duydukları ürünleri sipariş verebiliyor hem de bunu yaparken farklı bir siteye yönlendirilmiyor.

* Bunun bir sonucu olarak da markaların ve reklam ajanslarının ürünlerini artık ChatGPT’nin arama sonuçlarında öne çıkarmak için modeller geliştirmeye başladığı belirtiliyor. Bunun da geleneksel platformlarda üst sıralarda görünmek için ek ödeme yapan şirketlerin, mevcut çalışma şeklini ortadan kaldırma potansiyeline sahip olduğu vurgulanıyor.

* Bir araştırmaya göre, ABD’de bu yıl sonu itibarıyla tüketicilerin yarısından fazlasının alışverişte yapay zekâ asistanlarını kullanması bekleniyor.

* Amazon’un da ürün kataloğunu yapay zekâ ajanlarına açan bir altyapı geliştirdiği belirtiliyor.

* 5 yıl içinde dünya ticaretinin yüzde 30’unu yapay zekâ ajanlarının yapması bekleniyor.

Yazının Devamını Oku

‘Enflasyonda patikadan çıkmadık’

11 Kasım 2025

AYLIK bazda beklentilerin üzerinde gelen enflasyon piyasada karamsar öngörülere yol açsa da, genel beklenti dezenflasyon sürecinin devam ettiği yönünde. Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan da geçen hafta yılın son enflasyon raporu toplantısında buna işaret etmiş ve beklentilerin üzerinde gelen eylül ayı enflasyonu sonrasında ‘dezenflasyonun durduğu yönünde bir havanın oluştuğuna’ dikkat çekmişti. Ancak, “Enflasyon konusunda karamsarlığı gerektirecek bir detay görmüyoruz” diyen Karahan, “Riskler var, evet. Ancak dezenflasyon durmadı, yavaşladı” ifadelerine yer vermişti.

Geçen hafta, bankanın daveti üzerine Gaziantep’te bir araya geldiğimiz QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan da ‘enflasyonla mücadelede önemli bir yol kat edildiğine’ dikkat çekti ve ‘sabırsızlık bu işe taş koyar’ mesajı verdi.

‘ÖNEMLİ OLAN DEVAM EDİLMESİ’

“Ciddi kat edilen bir mesafe var” diyen Tan, “Önemli olan bu patikada devam ediliyor olması. İnişler, çıkışlar olabilir ama yoldan çıkılmadı. Yavaş ya da hızlı, aynı patikada devam ediyoruz. ‘Bu iş çok gecikti’ dersek, hayatımız boyunca enflasyonla yaşamak zorunda kalırız. Sabırlı olmamız lazım, sabırsızlık bu işe taş koyar” diye konuştu.

Türkiye enflasyonla mücadele ederken küresel görünümün de bozulduğunu; ‘jeopolitik risklerin tahmin bile edilemeyecek boyutlara ulaştığını’ vurgulayan Tan, “İçeride ve dışarıda her gün bambaşka gelişmeler yaşanabiliyor. Eylülde enflasyon beklentilerin üzerinde gelince hepimiz panik olduk ama
ekim enflasyonu beklentilerin
altında kaldı. Dolayısıyla gecikmeler olabilir ama genel eğilim olumlu. Bunun yanı sıra dış gelişmeler de azımsanmayacak ölçüde” dedi. “İkinci Trump döneminin getirdiği düzen, makro trendleri başka bir noktaya getirdi” diyen Tan, “Bunun etkisiyle küresel enflasyon yukarı yönlü ivmelenmeye başladı. Dolayısıyla dünyanın çok karışık ve stresli bir dönemindeyiz” diye konuştu.

‘TCMB GEREKENİ YAPIYOR’

Yazının Devamını Oku

Enflasyona yüzde 32’lik revizyon

8 Kasım 2025

MERKEZ Bankası (TCMB) yılın son enflasyon raporunu dün İstanbul’da açıkladı. Ağustos ayında yapılan bir önceki toplantıda enflasyon tahminlerinde ‘çerçeve değişikliğine’ giden ve ara hedef uygulamasına geçen TCMB; 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 25-29 aralığında olacağı tahmininde bulunmuştu. Dünkü toplantıda ise bu tahmini aralığı yüzde 31-33’e yükseltildi. Böylece, enflasyon tahmininde orta nokta, 2025 yıl sonu için yüzde 27’den yüzde 32’ye çekildi. Banka, gelecek üç yıl sonu için enflasyon ara hedeflerini ise değiştirmedi. Enflasyon ara hedefleri 2026 ve 2027 için sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 9 ile aynı kaldı. TCMB Başkanı Fatih Karahan, enflasyonun 2027’de yüzde 9’a geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını öngördüklerini söyledi.

BİR ÖNCEKİ TAHMİNE GIDA AYARI

Karahan, yıl sonu enflasyon tahmininin yükseltilmesinin nedenlerine ilişkin ilk olarak ise gıda fiyatlarında zirai don ve kuraklık gibi iklim kaynaklı artışlara işaret etti. “Gıda enflasyonu sene geneline baktığımızda olumlu seyrediyordu ancak kuraklığın etkilerini çok hızlı bir şekilde gördük” diyen Karahan, önce işlenmemiş gıdada, sonra işlenmiş gıdada artışlar kaydedildiğini; bunun da yukarı yönlü revizede önemli etkisi olduğunu ifade etti.

EĞİTİMİN DE SINIRLI PAYI VAR

Yukarı yönlü revizeye yurtiçinde bir diğer etkinin de eğitim tarafından geldiğine dikkat çeken Karahan, “Özellikle üniversite ücretlerinde göreli fiyat artışının oldukça yüksek olduğu izleniyor. 2019 sonuyla kıyaslandığında, tüketici fiyatları geçen süre zarfında 7.8 kat artarken, üniversite ücretleri 15 kat artmış durumda. Üçüncü çeyrekte vakıf üniversitelerinde ücret artışları öngörülerimizin üzerinde gerçekleşti. Dolayısıyla, tahmin güncellemesine, sınırlı olmakla birlikte, buradan bir etki geldiğini söylemeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.

BEKLENTİLER VE HİZMET ETKİSİ

Karahan, enflasyonun TCMB’nin tahminlerinin üzerinde seyretmesinin diğer iç ve dış nedenlerine yönelik şu değerlendirmeyi yaptı:

“Küresel ticarete ilişkin belirsizlikler; sermaye akımları üzerinden, kur üzerinden ve Euro/dolar paritesi gibi çeşitli kaynaklar üzerinden enflasyon görünümünü etkileyebiliyor. Jeopolitik gerilimler, emtia fiyatlarını etkiliyor. Burada da yukarı yönlü etki gördük. Yurtiçinde öne çıkan iki unsurdan biri, beklentilerdeki iyileşmenin sınırlı kalması. Bir diğeri de hizmet fiyatlarındaki katılığın devam etmesi. Hizmet fiyatları yıllık bazda ciddi iyileşme kaydeden bir kalem ama seviye hâlâ çok yüksek. Geçmişe endeksli fiyatlama davranışı devam ediyor, bu tam olarak kırılamadı. Bunların etkisiyle enflasyon bizim tahminlerimizin üzerinde seyrediyor.”

Yazının Devamını Oku

Balda büyük tehlike

20 Ekim 2025

GIDADA taklit ve tağşişin en yoğun yapıldığı alanlardan biri, bal. Hileli üretim öyle bir hale geldi ki, dünya genelinde raflarda satılan bal ürünlerinden yüzde 80’inin sahte olduğu konuşuluyor. Nişasta bazlı şekerden sahte bal üreten de var; içine glikoz, fruktoz ya da mısır şurubunun yanı sıra bal aroması eklenerek arı bile görmeden üretim yapan da...

Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak da piyasadaki sahte ballarla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Balparmak’ın daveti üzerine sektördeki son gelişmeleri konuşmak ve Çam balı hasadını yerinde görmek için gittiğimiz Muğla’da, Altıparmak ile bir araya geldik. Altıparmak, ekonomik kazanç sağlamak amacıyla bilerek hileli üretim yapanların yanı sıra bilmeden de pestisit kalıntılı bal üretenlerin olabildiğine dikkat çekti. “Bal hem kalıntısız hem katkısız olmalı. Bir balın doğal olması, sağlıklı olduğunu göstermez. Doğal olsa da pestisit kalıntısı içerebilir” diyen Altıparmak, kalıntı olup olmadığını arıcının dahi bilemeyeceğinin altını çizdi ve bu noktada bilimsel analizin önemine işaret etti. “Arı, pestisit kalıntılı bir meyvenin çiçeğine gitmiş olabilir. Bu ancak laboratuvarda tespit edilebilir” diyen Altıparmak, gerçek bal üretimi bu kadar titiz bir analiz süreci gerektiriyorken taklit ve tağşişin geldiği son noktayı ise şöyle anlattı: “Balın benzerini yapmak için inanılmaz metotlar geliştiriliyor. Balda bulunan doğal enzimler vardır. Bu enzimler çevrimiçi ticaret platformu Alibaba’da satılıyor. Dolayısıyla bu kategoride eğer kaliteli bir duruşunuz varsa, analiz edip hile var mı tespit etmek zorundasınız.”

100 NUMUNENİN 60’I ANALİZDEN GEÇMİYOR

Peki, ülke genelinde üretilen balların ne kadarı bu analizlerden geçebiliyor? Balparmak özelinde durum şöyle: Şirket, ülke genelindeki 40 bin civarında arıcının 10 biniyle çalışıyor. Arıcılara ‘her tenekeden eşit miktarda bal al, bize numune gönder’ deniliyor. Analizden geçmeyen ballar ise geri gönderiliyor. Altıparmak’ın aktardığına göre, 100 tane numune analiz ediliyorsa 60’ı geri gönderiliyor. Durum bu kadar ciddi. Peki iade edilen ballara ne oluyor? Altıparmak’ın da söylediği gibi, “Hiçbir balın denize döküldüğünü görmedim.”

10 MİLYON DOLAR VE 4 AŞAMALI ANALİZ

Altıparmak bu kapsamda, şirket olarak bilimsel analize çok önem verdiklerini, Ar-Ge merkezlerinde çalışan personelin yüksek lisans ve doktora yapmasının teşvik edildiğini, toplam AR-GE yatırımlarının ise 10 milyon doları aştığı bilgisini verdi. Yıllık cirolarının yaklaşık yüzde 2’sini Ar-Ge yatırımlarına ayırdıklarını kaydeden Altıparmak, tedarikçileri olan arıcılardan aldıkları balları nasıl bir analize tabi tuttuklarını ise şöyle anlattı: “Her yıl bal sezonunda tedarikçimiz olan arıcılardan ön numuneler alıyoruz. Analizler sonucu balın doğal ve saf olduğu tespit edildiğinde doğru üretim yapan arıcılardan ballar alınıyor. Satın alınan ballar homojen hale getirildikten sonra bir kez daha kontrolden geçiriliyor. Ambalajlanıp piyasaya sunulmadan önce tekrar analize tabi tutuluyor ve son analiz ile birlikte her parti ürünün içeriği tam anlamıyla belgelenmiş oluyor. Böylece, ürünleri tüketiciye sunmadan önce dört aşamada analiz etmiş oluyoruz.”

Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak (sağdan dördüncü) Muğla’daki Çam Balı hasadında şirketin tedarikçisi olan bazı arıcı aileleriyle bir araya geldi.

Yazının Devamını Oku