Trene bakar gibi bakıyorlar

1dk okuma

Rıdvan Budak, Türkiye’nin freni patlamış bir kamyon gibi olduğunu belirterek, “Ama hepimiz trene bakar gibi seyrediyoruz. Deklarasyon, biraz da bu gidişi izlemek istemeyenlerin sesiydi” dedi.

Ülkenin 15 gün içinde düze çıkabileceğini, ancak gereken önlemlerin alınmadığını belirten Budak, “Vergiler inmeli, sigorta primleri düşürülmeli, enerji fiyatlarında indirime gidilmeli” diye konuştu

Parti liderlerini kızdıran bir grup milletvekili arasında DSP milletvekili eski DİSK Başkanı Rıdvan Budak’ta vardı. İmzasız yayınlanan ve heyecan fırtınası yaratan deklarasyona açıktan sahip çıkan bir kaç milletvekilinden biriydi. Kimine göre “saman alevi” gibi yanıp sönen bu çıkış, tecrübeli bir sendika örgütçüsü olan Budak’a göre çok daha güçlü bir şekilde yakında TBMM’de “patlayacak.”
Geçmişte Bülent Ecevit’e danışmanlık yapan ANAP İzmir Milletvekili Işın Çelebi ile Budak ve ön plana çıkmayan pek çok milletvekiline göre “ok yaydan çıktı.”
Budak, 2 saate yakın süren sohbetimizde kendisini bu çıkıştan sonra siyasetten silmek isteyecek, partili , partisiz, yetkili ve etkili çevrelere seslenmeyi de ihmal etmedi: “Ben gider bir sanayi kentinden yeniden bu çatı altına dönerim. Mehmet Ağar döndü, ben mi dönmeyeceğim. Ama iddia ediyorum, Meclis’te halkın sesi olacak ve daha güçlü bir şekilde gündeme gelecek deklarasyona imza atanlar kalacak, imza atmayanlar ise siyaseten bitecek”

HERKESİN MORALİ BOZUK

Budak’a göre Türkiye’de ekonomik kriz yanında, büyük bir güven bunalımı yaşanıyor.
“Hepimizin morali bozuk, işçinin, zenginin, ama herkesin morali bozuk. Başaranların kaldığı, başaramayanların gittiği bir sistem yaratamazsak, Türkiye karanlıktan kurtulamaz. Bedel ödenecek ve ödenmeli” diyen Budak kendisini milletvekillerini parti başkanın iki dudağı arasından kurtaracak kişiler arasında görüyor.
“Türkiye freni patlamış kamyon gibi” diyor Budak. Ve ekliyor: “Sonunda elbette duvara çarpacak. İşin ilginç yanı, hepimiz trene bakar gibi bakıyoruz. Kimse bir şey yapmıyor. Bu deklarasyon, biraz da bir şeyler yapmak isteyenlerin sesiydi. Bu gidişe dur diyebilmek için hareketin önünü açmak hedefindeydi.”

MUHALEFET GÜÇLENMİYOR

Budak anlatıyor:
Yanlışlık var… Bakın muhalefet de güçlenmiyor. Kabahat partilerin tüzel kişiliğinde değil, kişilerde… Parti üyesine seçme ve seçilme hakkı vermeyen bugünkü yasal alt yapıda. Halkın asabı bozuluyor. Halk “ Bunların hepsini denedik” diyor. Umarsız ve duyarsız ben merkezci siyaset yürüten parti yöneticileri başarısız olsa da yerinden gitmiyor. Bu yüzden biz milletvekilleri olarak Siyasi Partiler Yasası’nı, Seçim Yasası’nı değiştirmek, İhale Kanunu’nu değiştirmek zorundayız. Bu nedenle TBMM’de hangi partiden olursa olsun, aynı iradeyi gösterecek güç ortaya çıkmalı…
Budak, deklarasyona burun kıvıranlara da şöyle sesleniyor:
Halk sokakta, kahvede hergün hükümete siyasetcilere deklarasyon yayınlıyor. Gıda tüketimi bir ülkede yüzde 20 azalmışsa bir şeyler kötü gidiyor demektir.
Bizi duymayabilirler. Ama halk her gün bunu yapıyor ve bu sosyal patlamadır.



KUTU KUTU KUTU KUTU KUTU KUTU

Bizi boğsunlar da
görelim bakalım


Rıdvan Budak, Meclis’teki durumu özetlerken de şu görüşlerin altını çiziyor: “Kamuoyu araştırmalarına bakın. Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti’si birinci. CHP ikinci parti. Meclis’te bulunan AKP dışında hiçbir partinin barajı aşamayacağı anlaşılıyor. Halkıyla barışık olmayan bir siyasi anlayışın ortaya çıkardığı tablo bu… İşsizlerin, mutsuzların sayısı artmış. Herkes bir gün evvelini arıyor. ‘Yarın daha kötü olacak’ diye düşünülen bir ülkede, yaptığınız siyasetin doğru olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz? Peki bu tabloyu kim düzeltecek? Amerikalılar mı? Hayır, biz düzelteceğiz. TBMM’de deklarasyona katılanlar için ‘Sizi boğacağız’ diyorlar. Haydi, hodri meydan. Hiçbirinin gücü yetmez. Halkın durumu bu kadar dibe vurmuşsa bu deklarasyon hem de altında imzalarla birlikte yayınlanacak. Buna imza atanlar siyasette kalacak, atmayanlar tasfiye edilecek. Bunu hep birlikte göreceğiz. ‘Bu halk bizim’ diyen milletvekilleri yükselecek. Halkın sesini, vicdanını buraya kadar yansıtanlar, yeni ve içeriği zenginleştirilmiş bir deklarasyona imza atacaklar. Bana hiçkimse ‘Bunu yapma’ diyemez. Hele parti başkanı, bunu hiç diyemez. Dedikleri zaman onları defterden sileriz. TÜSİAD’ın söylediklerini alın, Işın Çelebi’nin söylediklerini alın, benimkileri alın, işçi sendikalarınınkini alın. Her 10 temel sorun ve çözüm önerisinin dokuzu aynı. Zengini, fakiri aynı şeyi söylerken, milletvekili olarak nasıl duyarsız kalırsınız?
Bu deklarasyonun fikir babalarından biri de benim. Deklarasyonun içinde ekonomik, toplumsal ve siyasal yaşamda olması gerekenler var. Türkiye daha iyi bir noktaya gelecek diye öneriler dizisi var. Zamanlaması iyi değildi. Önceden sızdı. Ama bu tekrar yapılacak.
Türkiye’nin bu gidişini kimse seyretmemeli. Siyasi yaşamıma son vermek pahasına farklı partilerdeki arkadaşlarla çalışmayı sürdüreceğiz. Halk bize desteği veriyor. Bizi tasfiye etmeye çalışanların kendisi tasfiye olacaktır.”

ETKİSİZLEŞTİRİLDİK

Budak, milletvekillerinin etkisizleştirildiğini iddia ederken şu çarpıcı örnekleri veriyor: “TBMM’de komisyon çalışması yapılır. Milletvekili, şahsi çabası yoksa ne olup bittiğinden haberdar olmaz. Grup yöneticileri gelip ‘Şuna oy vereceksiniz’ der. Partiler bu kadar anti-demokratik bir yapı içinde. Şunu da görmek lazım. Parti başkanları seçildiklerinde diktatör değiller. Bunları biraz da bizim insani malzememiz böyle yaptı.”
Budak’a, tüm bu olup bitenlerden ve ağır eleştirilerden sonra partiden neden ayrılmadığını soruyoruz:

ECEVİT’E YALAN SÖYLÜYORLAR

“Bir dönem düşündüm ve Bülent Ecevit’e bunu aktardım. Kabul etmedi. Bugün ise aynı fikirde değilim. Ecevit, DSP’de seçilmiş bir genel başkandır. Üyelik açısından eşitiz. O, benden bir santim bile uzakta değil. Benim de emeğim var. En azından 1974’ten beri Ecevit’in liderliğindeki partinin arkasından koştum. Bu da bir emektir. Benim DSP’nin programı ya da ideolojisi arasında bir sorunum yok. Tam tersi, programı ile bugünkü uygulamasını ters buluyorum. Ben de seçimlere girmeden altı ay evvel partiye davet edildim. Üye olduğum gün aynen şunları söyledim: ‘Geldiğim yeri unutmam, görüşlerimi söylerim. Önerilerimi yaparım. Eleştirilerimi yaparım. Kabul görürse mutluluk duyarım, görmezse partiyi terketmem.’ Bu konuşma sonrasında DSP Grubu beni 5 dakika alkışladı. Ben aynı yerde duruyorum.”
Rıdvan Budak, Ecevit’le ilgili olarak şu noktanın altını çiziyor:
“Bülent Ecevit’e, yakınları doğru söylemiyor. Bir gün evine gittik, arkadaşlar anlatıyor; ‘Efendim, üretici şöyle iyi, böyle iyi.’ Yanıbaşımızda yalan söylüyorlar. Gerçekleri yansıtmıyorlar. Bu Ecevit’e iyilik değil ki… Ben ona her gün iyilik yapıyorum.”
Haberle ilgili daha fazlası: