Kur savaşları ne anlama geliyor?

1dk okuma

Her ülkeden konuya dair farklı yorumlar gelirken aslında bu savaş piyasalar için ne anlam taşıyor?

Haberin Devamı

Kur savaşları gündemin en sıcak konusu. Her ülkeden konuya dair farklı yorumlar gelirken aslında bu savaş piyasalar için ne anlam taşıyor?

Saxo Bank FX Stratejisi Başkanı John J. Hardy son dönemde gündemin ana maddesi haline gelen kur savaşlarının ne alama geldiğini yorumladı.

DÖVİZ KURLARINDAKİ ANLIK DURUM İÇİN TIKLAYIN...

Hardy yazısında sürecin para piyasalarında yaşanacak kalıcı velatilitenin göstergesi olduğuna dikkat çekti.

DÜNYA BORSALARINDAKİ SON DURUM İÇİN TIKLAYIN...

İşte Hardy`nin yazısı:

Volatilite döviz piyasasına geri döndü ve bu sefer kalıcı olacak gibi.  Yatırım dünyası bir şeyin farkına vardı: hiçbir maden ile desteklenmeyen, karşılıksız para birimlerinin bulunduğu ve talebin zayıf olduğu bu dünyanın kazananı para birimini en çok devalüe eden ülke olacak. Aralık ayında Japonya’da LDP hükümetinin iktidara gelmesiyle birlikte, global kur savaşları patlak verdi.

2008 yılı sonlarında yaşanan muazzam yükseliş ve düşüş hareketlerinin ardından, döviz piyasasındaki volatilite yavaş yavaş dinerek, 2009-2011 yılları arasında, ara sıra oynaklıkların görüldüğü daha normal aralıklara geri döndü. Ardından, 2012 yılında piyasadaki volatilite tam anlamıyla ortadan kalktı; öyle ki, fiyat dalgalanmaları, 2006-2007 global kredi balonunun en durgun günlerinden bu yana görülmemiş düzeylere indi. GBPUSD ve USDCAD paritelerinde olduğu gibi, kimi durumlarda fiyat dalgalanmaları on yıllardır görülen en düşük seviyelere indi veya bunların yakınlarında seyretti.

Analistler hemen düşük volatilitenin faiz oranı spreadlerinin ortadan kalkmasına bağlamak, hatta G10’un en yüksek faizini ödeyen Avustralya dolarının sadece %3,00 gecelik faiz oranı sunduğuna dikkat çekmek için sıraya girdiler. Hatta gelişmekte olan ülke merkez bankaları dahi iç ekonomilerini hareketlendirmek için faiz oranlarını indirmeye başlamışlardı. Bu görüşle, merkez bankaları piyasaların herhangi bir olumsuz riske maruz kalmasını önlemek amacıyla sınırsız likidite sağlamak üzere daima her yerde olmaya yönelik çabaları ile tüm sistemsel riskleri ortadan kaldırmıştı. Derken, geçen yılın Kasım ayı ortasında, Japonya’da seçimlerin yaklaştığı haberinin gelmesi ile birlikte, tüm dikkatler muhalefetteki LDP’nin başbakan adayına ve büyük bölümü “deflasyonu alt etme”ye yönelik bir çaba kisvesi altında JPY’yi daha da zayıflatma çizgisini savunan, ortalığı karıştıran söylemine çevrildi. Hem o zamandan hem de Abe’nin göreve gelmesinden bu yana, JPY üç aydan kısa bir süre içinde ABD doları karşısında %17 ve Euro karşısında %20 gibi baş döndürücü oranlarda değer kaybetti. Bu esnada, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) bilançosunun çok büyük bir bölümünü bankaların kontrolüne vermesinin ardından, bankalar acil durum likidite karşılıklarının bir kısmını geri ödemesi için AMB’nin ödeme garantisinden yararlandı. Bu ise, Euro’nun bu yıl tam anlamıyla patlama yaşayarak yükselmesi anlamına geliyordu. Diğer yerlerde, yeni İngiliz Merkez Bankası başkanı Carney’in gelecek olması ile birlikte bu yaz parasal kıyametin yeni şekillerde çıkma ihtimali karşısında sterlin de adeta uçurumdan aşağı yuvarlanıyor. AUD ve CAD da için için kaynıyor. Ancak bu daha başlangıç: bu yıl döviz çiftlerinde çok daha fazla hareket yaşanacak.

İlk hareket eden, para birimi politikasını açık bir şekilde hayati bir ulusal çıkar mertebesine çıkaran Japonya oldu. Belki bu durum anlaşılabilir olsa da, global bir ekonomide, hele ki zayıf talep ve aşırı kapasite ile boğuşan bir global ekonomide, bu hareket beraberinde belirli sonuçlar da doğuracak bir uluslararası ekonomik saldırganlık hareketinden başka bir şey değil. Global kur savaşları patlak verdi.

Şu noktada FX volatilite riskine güç veren iki ana etken bulunuyor. Bunlardan ilkini, görüldüğü kadarıyla halihazırda Japonya’da yaşanmakta olup yakında tüm ülkelere yayılacak olan merkez bankalarının siyasallaştırılması oluşturuyor: Birleşik Krallık’ın “kurtulma hızı”nı yakalamasına yardımcı olmaya yönelik yeni radikal uygulamalara gitmesi halinde, Carney’in gelişinden bir süre sonra, İngiliz Merkez Bankası da onu takip edebilir. Siyasallaşma, ülkelerin para birimi ve ekonomisi üzerinde en büyük gücün merkez bankalarının elinde olduğu gerçeğinin gitgide daha fazla kabul edilmesinden kaynaklanıyor; bu ise, oy veren halkların siyasetçilerinden iyileştirmeler ve hesap verebilirlik talep ettiği bir dönemde, ulusal hükümetlerin kendi tasarrufları altına almak istedikleri bir güç.

Kısa dönemde FX volatilitesi açısından daha belirgin bir etken ise, Japonya’nın yakın dönemdeki dramatik hareketine gelecek olan uluslararası tepkidir. Kemerlerinizi bağlayıp döviz piyasasındaki volatilite ve dramatik oynamaların buradan yükselişini seyredin. Piyasa, merkez bankalarının ilelebet kolaylık sağlayacağı teorisi temelinde sadece tüm risk varlıklarını artırmaya dayalı eski paradigmadan rekabetçi devalüasyon temelli çamur güreşinde avantajı ele geçirebilmek için ülkelerin ardı ardına saldırgan hareketlere giriştiği bir dönemde global kur savaşları fikri temelinde hareket eden yeni paradigmaya doğru rahatsız geçişi yapma süreci içinde bulunuyor. Tek gerçek para birimi olan altın dışında, tüm para birimleri muhtemel uzun vadede değer kaybedecek. Ancak, bu esnada yaşanacak ileri ve geri hareketler seyretmeye değer olacak.

Haberle ilgili daha fazlası: