Hayatta hiç maaşınız sarktı mı?

1dk okuma

Koalisyonun MHP kanadına yakınlığı ile tanınan TEBİAT(Türkiye Bilimsel Araştırma, Tanıtım ve Ticaret A.Ş) tarafından organize edilen İstikrar Programları ve Türkiye Ekonomisi konulu 3. ekonomi zirvesi sönük bir havada başladı. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, Hazine Müsteşarı Faik Öztrak ve Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti hafta içinde yapılacak YPK toplantısına hazırlık ve hafta sonu ABD`de gerçekleşecek IMF pazarlıklarını gerekçe göstererek zirveye katılmadılar.

Üç gün sürecek zirveye geleceğini bildiren 13 bakandan sadece Devlet Bakanı Tunca Toskay ve Sanayi Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu katıldı. Bakanların katılmama gerekçesi ise Anayasa paketine Meclis çoğunluğu sağlanması zorunluluğu olarak ifade edildi. Hükümeti karşısında bulamayan işçi, işveren ve memur kesimi temsilcileri adeta IMF`ye bürokratlara patladı. Sivil toplum örgütlerinden gelen yoğun tepki karşısında dün öğle saatlerinde Antalya`dan ayrılması gereker Hazine Müsteşar Yardımcısı Ferhat Emil, uçak biletini erteletmek ve eleştirileri sonuna kadar dinlemek zorunda kaldı.

Sanayi Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu`nun ekonomik programda revizyona gidilmesi gerekitğini söyleyerek dikkatleri çektiği toplantıda IMF Türkiye Daimi Temsilcisi Odd Per Brekk, Türkiye`nin uygulanan programdan başka çıkış yolu olmadığı uyarısında bulundu. Zirvenin Güçlü ekonomiye geçiş başlıklı ilk bölümünde siyasi, bürokratik, uluslar arası ve iş dünyası cephelerinden şu görüşler ortaya kondu:

- Sanayi Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu: Önemli olan husus bir ekonomiye kendi yapısı ile ilgili uygun reçete hazırlanmasıdır. Hastaya doğru ilaç doğru dozda ve doğru zamanda verilmelidir. Bu noktada hastanın doktora gidiş zamanı hastalığı ile ilgili verdiği bilgiler ve hatta itirazları önem kazanmaktadır. Yanlış politikalar ekonomi yönetimini artık içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Türkiye`nin ödemesi gereken faiz tutarı ana parayı aşmış, milli bütçeyi tehdit eder noktaya ulaşmıştır. Yaşanan iki büyük kriz cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi kararlılığı ile uygulanan siyasi programını sabote etmiştir. Türkiye siyasi iktisadi riskleri yüksek bir ülkedir. Yapısal problemlere ilave olarak ekonomi, siyaset ve dedikoduya gereğinden fazla duyarlıdır. Ekonomik program uygulamasında bir takım toplumsal sıkıntılar olması doğaldır. Ancak program oluşturulurken kreditör kuruluşla ciddi şekilde müzakere edilmesi ve ilgili ülke şartlarına göre revizyon yapılması da gereklidir. Nitekim bu tür bir istikrar programının ülke gerçekleri ile uyumlu revizyonlarla uygulanması zorunluluğu son 6 aydır ifade ettiğimiz bir husustur. Başarılı bir program kısa vadedeki toplumsal rahatsızlıklara rağmen orta vadede Türkiye`nin önünü açacak ve ülkeyi kalkınmakta olan ülkeler liginden bir üst lige taşıyacaktır.

- Devlet Bakanı Tunca Toskay: Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Bu çok zor bir iş. Herkesin canı çok yanıyor. Zaten bu işler bu kadar kolay olsaydı bize kalmazdı. Bugün ihracatın finansmanı sadece Eximbank üzerinden yapılmaktadır. Hazine`den beklenen 300 trilyon liralık katkının ancak 186,5 trilyon lirası alınabilmiştir. Bu paranın mutlaka gelmesi lazım. Ayrıca Türkiye`nin komşuları ile ticaret, ürün ve pazar çeşitliliği konusunda da ciddi çabaları söz konusudur. Bizim tesbitlerimize göre Türkiye`nin ihracatını etkileyen öncelikli unsurların içinde dünya talebindeki gelişmeler ağırlıklı rol oynamaktadır. Önümüzdeki yıl dünya ticaretindeki büyüme oranı Türkiye`nin dış ticaretinin kaderini tayin edecektir. İhracatımızda taşıt araçları ve yan sanayi, elektrik ve elektronik ürünlerinin payı hızla artmaktadır. Dünyadaki genel trend de artık bu yöndedir. Ancak ihracatımızın bel kemiğini teşkil eden yüzde 25`lik paya sahip tekstil ve konfeksiyon sektöründe bir duraklama gözlenmektedir. Bu sektör ihracat ve istihdamdaki önemini göz ardı etmeden çözümler geliştirmek zorundayız.

- Hazine Müsteşar Yardımcısı Ferhat Emil: Kısa vadede faiz, kur ne olur gibi mucize çözümler sunmamız mümkün değil. Uygulanan program dengesiz büyüme ve kronik enflasyon sorununa çözüm getirmeyi amaçlıyor. Şimdiye kadar Türkiye, toplumun her kesimini memnun etmeye çalışan, almadan vermeyi öngören sağlıksız bir süreç yaşadı. Programın uygulama döneminde kriz senaryoları faiz, borsa, kur ne oldu gibi sorunlarla haşır neşir olduk. Yapısal reform konularına pek de önem veremedik. Oysa mali sektör telekominikasyon, tarım ve enerji alanlarında devletin kaynak tahsisini, oyunun kurallarını yeniden belirleyen bir dizi karar uygulamaya konuldu. Kararlar programın can alıcı noktası. Ekonominin işleyiş mekanizmasını değiştirmeden, faizdi, dövizdi diyerek kısa vadede ne karar alırsak alalım, sorunların üstesinden gelemeyiz. Türk halkı sürekli krizlerle uğraşan, yarınının ne olacağı endişesini yaşamaya layık bir toplum değil. Program büyüme odaklıdır. Zaman zaman yaşadığı sıkıntılar büyüme taleplerini gündeme getirse de programdan taviz verilmeyecektir.
Artık içinde bulunduğumuz şu durumda devletten kaynak aktararak sorunları çözmenin sınırına gelmiş bulunuyoruz. Geçmişte ayağımızı yorganımıza göre uzatmamanın sıkıntılarını yaşıyoruz. Acaba devlet bize nasıl yardım edebilir, ederse bu işten kurtulabilir miyiz yaklaşımına imkan yok. Bu yöntemler geçmişte denendi. Sorunlar çözülmüş gibi yapıldı. Ancak çözülmedi. Türkiye`de devlet özel sektör yapısı sağlıklı bir yapıya oturmuyor. Rekabetçi yapı kurulamıyor. Devletten daha fazla kaynak isteniyor. O zaman da devletin iki yakası bir araya gelmiyor. Türk insanının bu programa karşı çıkarak pek de kurtuluş imkanı yok. Keşke toplumsal uzlaşmayı daha önce yapabilsek ve sorunları bu kadar ağır bir şekilde yaşamasaydık.
- IMF Türkiye Daimi Temsilcisi Odd Per Brekk: İleriye baktığımızda ABD`deki olayın Türkiye`nin ekonomisini olumsuz etkileyeceğini görüyoruz. Turizm ve ihracat olumsuz etkilenecek. Uluslar arası sermaye piyasalarında Türkiye borçlanmakta zorlanabilecek. Ancak Türkiye ekonomisi eskisine oranla daha güçlü ve bu sorunları kaldırabilecek durumda. Dalgalı kur politikası, bankaların bilanço yapısı ve açık pozisyon dengesi, cari fazla verilmesi uluslar arası piyasaların olumsuz etkilerini engelleyecektir. Aslında bu noktada Türkiye`nin program stratejisine bağlı kalmaktan başka yolu da yok. Bütün Türkiye`ye teşekkür etmek ve tebriklerimi iletmek istiyorum. Uygulanan program hırslı bir programdı, Meclis hızlı çalıştı, Türk halkı destekledi. Bugün enflasyon oranı düşüyor. Krizden kaynaklanan ekonomik durgunluğun sonuna yaklaşıyor. Kapasite kullanım oranları ve vergi tahsilatında olumlu gelişmeler gözleniyor ve sendikasyon kredileri açılıyor. Ancak programın önünde bazı problemlerde bulunuyor. 2002 bütçesi çerçevesinde çok etkin şekilde enflasyon hedeflemesine geçilmesi, hedef enflasyona ulaşılması gerekiyor. Dalgalı kur politikası şu anda uygulanan programda en uygun tercih. Enflasyon hedeflemesinin mutlaka dalgalı kurla desteklenmesi gerekiyor. Bankacılık Üst Kurulu`nun ciddi çalışmalarını sürdürmesi, Telekom dahil büyük KİT`lerin özelleştirilmesi önündeki engellerin kaldırılması zorunluluğu bulunuyor. Bu ekonomik programın devam ettirilmesi halinde Türkiye istikrarlı büyümeye kavuşacaktır. Hükümetin siyasi iradesini ve ekonomi yönetimine güvenimiz tam. Bugün reel sektörün desteklenmesi için önlem alınması gerektiği söyleniyor. Bu önlemler mutlaka program çerçevesi içinde yapılmalı bütçe hedeflerini ve yapısal reformlardaki başarıyı tehlikeye sokmamalı. TÜRK-İş Başkanı Bayram Meral, Türkiye`nin mevcut sorunlarını kendisi çözmesi gerektiğini söylüyor. Biz de bu görüşteyiz. Sorunu siz çözeceksiniz. Biz de IMF olarak yardımcı olmaya çalışacağız.

- Merkez Bankası Para Politikası Kurulu Üyesi Güven Sak: Türkiye, olası olumsuz gelişmelir dev aynasında izliyor, önemli adımları iskonto ediyor. Risk artmasa da riski takip edenlerin riski algılama duyarlılığı artıyor. Sıkıştırılmış bir yeniden yalanma sürecini yaşamak zorunda kalıyoruz. Yaşanan çifte kriz aslında devlet iç borçlanma piyasasındaki sorunlardan kaynaklandı. Aynı krizin değişik süreçlerini yaşıyoruz. Kriz banka bilançolarında hasara yol açtı. Hasar şimdi reel kesime doğru yansıtılıyor. Şu anda dalgalı kura intibak önemli ölçüde tamamlandı. Taki ABD`deki olayın etkileri görülünceye kadar. Ancak Merkez Bankasından aşırı oynaklık dışında kura müdahale etmesini beklememek gerekir. Son krizde döviz kuru çıpasını kaybettik. Alternatif çıpa olarak enflasyon hedeflemesi kalıyor. Merkez Bankası önce enflasyon öngörüsünde bulunacak, daha sonra para ve kur politikasını sadece bu hedeflere ulaşmak için kullanacak.

- TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu: Türkiye`nin artık daralmaya tahammülü kalmamıştır. Bundan sonra üretimi yatırımı ve istihdamı artıracak önlemlerin uygulamaya konulması gereklidir. 2002 yılında yüzde 6,5 faiz dışı fazla ön görülmesinin ekonomi üzerinde ciddi daraltıcı etkisi olacağı açıktır. Türk ekonomisinde iç talebin belli ölçüde genişlemesini sağlayacak rasyonel tedbirler derhal alınmalıdır. Reel sektörün sorunlarının göz önüne alınmaması yeni programın çok önemli bir eksiğidir. 2002 yılı enflasyon hedefi Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu gerçek durum göz önüne alınarak inandırıcı bir seviye belirlenmelidir. IMF Türkiye ekonomisi ile ilgili önerilerini bir kez daha gözden geçirmelidir. Ayrıca döviz kuru dalgadan kurtarılmalı, bunun yerine enflasyonu esas alan esnek ve gerçekçi kur politikası uygulanmalıdır.

Ekonomik programının masaya yatırıldığı Antalya`daki ekonomi zirvesinde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, işçi işveren ayrımı olmaksızın benzeri tepkileri ile dikkati çektiler. Sivil toplum patlaması olarak tanımlanan eleştiri bombardımanından yansıyan tepkiler şöyle:

Bizler IMF senaryosunun
basit figüranları mıyız

İTO Başkanı Mehmet Yıldırım: Bu program Türkiye`ye uygun değil. İnsan yapısını bırakıp finans dediniz. Ne yaptınız? Bankaları batırdınız. Geçen yıl da bu programı bize sevdirmeye çalıştınız. Ancak duvara tosladınız. Şimdi ya vuracak duvar bulamıyorsunuz ya da daha sert duvar arıyorsunuz. Türkiye ekonomisini sadece finansa mahkum etmeyin, bu insanlar işletmelerini sokaktan bulmadı, tırnakları ile kazıyarak kurdu. Türkiye yazmadığı sadece figüranlığını yaptığı bir senaryoyu oynuyor. Baş artist ben değilim, memur değil, bürokrat değil. (Kemal Derviş`i kastedederek) gelseydi de hesap verseydi. Senaryoya rejisörlük yapan Başbakan`ın senaryodan haberi yok. Günlük çalışıyor. Senaryonun sonunu okusa belki durun diyecek. Şu an Türk özel sektörünü yok etme programı uygulanıyor. Özel sektörün desteğini alamazsanız programı yürütemezsiniz. Bu programa güvenimiz yok. Program Türk özel sektörüne uygun hale getirilmeli. IMF`nin de bundan sonra Türkiye`de büyük şansı yok.

Bunlar içkili vaaz
veren papaz gibiler


Hak-İş Başkanı Salim Uslu: Geçen yıl ekonomiden sorumlu bakan (Recep Önal) burada bize programın siyasi riskini mertçe üstleniriz dedi ama kendisi hala bakan. “Tos pembe tablo çizmek istemiyorum” dedi, ama ortalık toz duman. Ekonomi iyiye gidiyorsa işçi, sanayici niye haykırıyor. Memur niye sokaklara dökülüyor? Genç Papaz kürsüye çıkacakmış, çok heyecanlıymış. Tecrübeli peder bir kadeh içmesini önermiş. Vaazdan sonra genç papaz pedere `nasıldı?` diye sormuş. Peder `üç hata yaptın`, demiş: `Duanın sonunda hella değil amen diyecektin. Hazreti Meryem bizim kutsal anamız. Ondan kötü bir şekilde bahsetmeyecektin. Aşağı inerken trabzanları değil merdivenleri kullanacaktın.`
Tıpkı fıkradaki gibi bu programda iyi hoş ama üç eksiği var. İnsan yok, üretim yok, yatırım yok.

IMF ile hangi
ülkeye gelişti?


Kamu-Sen Başkanı Resul AKAY: Dünü arıyorsanız, bugün kötü noktadasınız demektir. Hangi ülke IMF politikaları ile gelişmiş ülke olabilmiştir. Geçen yıl bir IMF temsilcisi işçi ücretlerinin dondurulmasını istemişti. Bir başka IMF temsilcisi memur maaşlarının enflasyonun altında kalmasını istemişti. Bunu IMF belirlememeli, bunu oturup biz konuşuruz.

Acımızıdan ölmeyecek
ücrete razıyız ama..

Türk İş Başkanı Bayram MERAL: Keyfimizden değil, derdimizden konuşuyoruz. Dün biz bağırıyorduk,bugün işveren de bağırıyor. IMF programı tarımı öldürdü, işsizlik yolsuzluk arttı. Geçen yıl burada talimat veren Cotarelli de onun söylediklerini kafasını sallayarak onaylayan Hazine Müsteşarı da gitti ama sorunlarımız azalmadı arttı. Yeni IMF temsilcisi de sıkı sıkı anlatıyor. Güzel tablo çiziyor. Bir ülkede üretim yoksa bunun neresi iyi. IMF ile de Dünya Bankası ile de görüşülsün AB`ye girmek için çalışılsın ama bizler şapkayı önümüze koyalım kendi sorunumuzu çözelim. Gerekirse sizler kar etmeyin, bizler de acımızdan ölmeyecek ücretle çalışalım.



Bürokratlara vatandaşın derdini anlamıyorsunuz eleştirisi:

Hayatınızda maaşınız hiç sarktı mı?

GÜRİŞ Yönetim Kurulu Üyesi Tevfik YAMAN: Ülkede sıkıntı politikacıda değil bürokrattadır. (Müsteşar Yardımcısı Ferhat Emil`in ayrılması açıklamasına tepki olarak) Bu kadar adam boş adam mı, bir tek sizin mi işiniz var? Hazineden tek iş çıkmıyor. 81 milyar dolara hükmeden bir yabancı yatırımcı getirdik, sabıka kaydı istediler. 11 ay dış kredi onayı bekliyoruz, Hazine`nin H`si küçük yazıldı diye başvurumuz geri çevriliyor. Size yalvarıyorum, hayatımda hiçbir gün ayın 2`sinde maaş almamış insanlara buradaki kalabalığa eziyet etme hakkı vermeyin. Senenin 100 gününü otel odalarında geçiriyoruz. Neden? Size olan taahhütlerimizi yerine getirmek için. Yanlış anlamayın. Maaşınızı ödemek için. Sonra dönüp bize eziyet edeceksiniz. Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorduk. Bana sordu. Sovyetler Birliği, Çin değişiyor. Peki bu DHKP-C ne oluyor, diye. Ben de D`si, K`si, P`si ne oluyor, bilemiyorum ama H`si bizim Hazine oluyor galiba, dedim.
Haberle ilgili daha fazlası: