Sancılı deneyimler,
döviz çıpasına bağlı kurların büyük bir maliyet taşıdığını göstermeye başladı: katastrofi (büyük felaket) riski. 10 milyarlarca
dolar tutarında döviz rezervleriyle destekleniyor olsa bile, döviz çıpası spekülasyona açık bir durum arzediyor.
Dünyanın en büyük ulusları arasındaki sabit döviz kurlarını ayarlayan Bretton Woods sistemi, yoğun ekonomik ve politik baskılar altında 1970`li yılların başında çöktü. Bundan otuz yıl sonra, buna benzer bir sistem gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde yeniden başgösterdi. Döviz çıpasında bağlı kurlar bir zamanlar, gelişmekte olan ülkeler için en iyi şans olarak görüldü. Bu şekilde onların döviz kurları önde gelen dünya para birimine bağlanacak ve yatırımcılar ve ihracatçılar açısından daha güvenli bir durum oluşturulacaktı. Ancak kendi para birimlerini ve para politikalarını tayin etmeye devam edecek ve esnek olabileceklerdi.
Ama, sancılı deneyimler yavaş yavaş, döviz çıpasına bağlı kurların büyük bir maliyet taşıdığını göstermeye başladı: katastrofi (büyük felaket) riski. 10 milyarlarca dolar tutarında döviz rezervleriyle destekleniyor olsalar bile, döviz çıpası spekülasyona açık.
Ve eğer başarısızlığa uğranırsa, zarar çok büyük olacak, zira şirketler ve bankalar, döviz çıpası üzerinden iş kararları almış durumda. IMF`nin birinci genel başkan yarıdımcısı Stanley Fischer geçenlerde yaptığı bir açıklamada, bu nedenle döviz çıpasının içsel anlamda dengesiz olduğu ve şu noktada bu sistemin düşüşe geçmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. IMF`ye üye ülkelerin neredeyse üçte ikisi 1990 yılında döviz çıpası sistemi kullandı; şu anda bu sistemi kullananların oranı sadece üçte bir. Geriye kalanlar ya para birimlerini dalgalanmaya bıraktı ya da bir tür sıkı döviz çıpası anlamına gelen para birimi kurulu oluşturdu. Döviz kurları denetimi sayesinde, Asya`da gerçekleşen finans krizi sırasında döviz oranlarını sabit tutabilen Çin gibi global finansal sisteme dahil olmamış ülkeler ve deflasyonist bir süreçten geçen ve bu nedenle dış disipline ihtiyaç duyan Türkiye, geleneksel döviz çıpası sisteminin geçerli olabileceği ülkeler arasında sayılabilir.
Bu analizin IMF için yansımaları var. Kurumun en yüksek (ve en pahalı) profilli girişimleri geçen yıllarda döviz çıpasına bağlı döviz kuru sistemleri kullanan ülkelerde gerçekleşti. Likidite krizleri, sıkı döviz çıpası veya dalgalandırma rejimleri kullanan rejimlerde hala olası, ama giderek daha az ve daha az keskin görülüyor.
Eğer döviz çıpasına bağlı kurlar gerçekten geçmişte kalıyorsa, IMF`nin rolü daha da düşük profilli bir hale gelebilir. IMF borç krizlerini çözme çerçevesinde rol oynamaya devam edecek ve uygun görülen yerlere yardım sağlanacak.
Kurumun yapısal reform programları ve danışmanlık rolü önemli kalmaya devam edecek. Ancak döviz çıpası oranlarındaki düşüş, geçen 20 yılda görülen mülti milyar dolarlık kurtarma operasyonlarının sona ermeye başlaması anlamına gelebilecek. Bu, ABD`nin yeni başkanı George W. Bush için memnunluk verici bir
haber olabilir, zira o, IMF`nin kurtarma operasyonlarında Amerikan parası kullanılması konusunda o kadar arzulu değil. (FİNANSAL FORUM - FİNANCİAL TİMES)