Roma`daki ABD Konsolosluğu`nun Cuma günü kapatılması ve İtalya`daki havalimanlarıyla, Amerikan askeri üstlerindeki güvenliğin sıkılaştırılması, George W. Bush`a, ne tür bir dünya devraldığını hatırlatıyor.
Birçoklarının ABD`nin hipergücüne ilişkin söyleyecekleri olsa da, son on yılda ABD yarışması gereken bir durumda pek kalmadı. Sovyetler Birliği zamanında zaten güçlü olan uluslararası terörizm, mevcut durumda, zarar verme potansiyeli teknolojiyle hız kazanabilecek, fırsatçı bir öldürücü güç olarak yükselişe geçti.
Roma`daki elçilik personeli, Cuma günü aniden gerçekleştirilen boşaltımlara yol açan tehditin doğasına ilişkin sessiz kalmayı tercih ederken, bir sözcü güvenlik durumunun yeniden gözden geçirilmesinin dünün yeniden açılımlarına neden olduğunu söyledi. Elçiliğin çevresinde yeni bir güvenlik çiti oluşturuldu. Ne varki, İtalyan medyasının iddiaları bu yönde değil. İtalyan gazete ve televizyon haberlerinde baskın olan
haber, teröristbaşı Usama bin Laden`in, ABD elçiliğine saldırı düzenlemek üzere, biri intihar bombacısı, tamamı Cezayirli olan üç ajanı hafta sonunda yolladığı yönündeydi.
Otomatik silahlarla donanmış, askerler Milano`dan Naples`a havalimanlarını tutarken, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, Usama bin Laden bağlantısına ilişkin yorum yapmayı reddederek, yalnızca ABD`nin tehditlere ilişkin kaygılı olduğunu ve İtalyan hükümetiyle bir hayli yakın olarak çalıştığını söyledi. ABD`nin bu tehditleri ciddiye alması doğal olarak iyi bir şey, ancak, maalesef, böyle bir dikkat Clinton döneminde her zaman gösterilmedi. Örneğin Clinton yönetimi, ABD Kenya Büyükelçisi Prudence Bushnell`in, elçiliğin tehlikeye açık olduğuna ilişkin sürekli şikayetlerini ve hatta Albright`ın durumu bizzat gelerek görmesi için davet edilmesini görmezden geldi. Büyükelçinin son uyarısının üzerinden sekiz ay geçmişti ki, 7 Ağustos 1998`de patlayan bir bomba elçiliğin bir kısmını havaya uçurdu ve içlerinde 12 Amerika`lının da bulunduğu 250 kişinin ölümüne, 5,500 kişinin de yaralanmasına yol açtı.
Başkan Bill Clinton bunun üzerine sorumlu teröristlerin yakalanması sözünü verdi ve ABD hükümeti, yakalanmalarına yol açacak bilgi karşılığında 2 milyon dolarlık ödül koydu. Yıl içinde daha sonra, Clinton`ın Lewinsky skandalının en hareketli olduğu döneme kadar, misilleme gündeme gelmedi. Başkan Clinton`ın, Usama bin Laden`in kampı olduğunu söyleyerek bombaladığı Sudan`daki yapının, iyi niyetli bir ilaç fabrikası olması ihtimali de mevcut. Kısa bir süre önce, Clinton yönetiminin, Vladimir Putin Rusya`sının Usama bin Laden`in yaşadığı bildirilen Afganistan`a saldırısıyla ilişkilendirip, 17 Amerikalı`nın ölümüne yol açan USS Cole savaş gemisine karşı gerçekleştirilen saldırıya karşılık vermeyi tasarladığı bildirildi.
Eğer bu bir deneme balonuysa bile, ABD`nin Rusya`ya yardıma koşması ve - ülkelerinin işgaline karşı direnişleri sırasında geçenon yılı Afganistan`lı mücahitlere yardım ederek geçirmenin ardından - Moskova`nın Afganistan`a yeniden girmesine izin vermesi düşüncesi, geçen sekiz ay içinde Amerikalıların ülkelerindeki ve yurtdışındaki güvenliklerine ilişkin olarak verdiği ödünlerin nereye kadar gidebileceğini gösteriyor.
Usama bin Laden, saldırılardan hiç birisi için sorumluluk üstlenmedi. Ancak, geçen hafta New York`da başlayan bir duruşmada, Nairobi ve Tanzanya`daki saldırılara karıştıkları iddiasıyla Usama bin Laden tarafından yönlendirildiklerine inanılan dört kişinin yargılanmasına başlandı. Duruşma, Dünya Ticaret Merkezi`ne 1993 Şubat ayında bombalı saldırı gerçekleştiren altı kişinin de yargılandığı aynı Manhattan mahkemesinde yer alıyor. Bu saldırı da Usama bin Laden`e mal edilmişti.
Ne var ki, bu saldırıların sorumlusu tek başına davranıyor olamaz: bir ya da birden fazla ülke, teröristlerin arkasında duruyor olmalı. Yeni Başkan Bush`a yönelik mesaj açık: Clinton`ın umursamazlığından kaynaklanan, ABD askeri ve gizli servis birimlerinin uğradığı zararları tersine çevirmek için elinden geleni yapmalı. Açıkçası, kampanya sırasında Amerikalılara söz verdiği ulusal füze savunması, bu onarım işinin önemli bir etmeni olmak zorunda. (FİNANSAL FORUM - THE WALL STREET JOURNAL)