-Uzmanları birçok operasyonda görev alan hesap uzmanları kurulu başkanı Abdullah Arslan`dan Yolsuzluklar, banka vurgunları ve kayıtdışılık konusunda çarpıcı açıklamalar: -Ülkemizde sorunlara çözüm üretecek personel arama yerine, siyasilerin sorunlarını kolay çözecek bürokrat arayışının ağırlık kazanması yaşanan tabloda etkili oldu -Siyasilerin yanı sıra bürokrasinin de dokunulmaz olması ile yolsuzlukların yaygınlaştığını düşünüyorum -Önemli olan içi boşaldıktan sonra değil, izin verirken ve işlemleri sırasında bankaları takiptir -Bugün yüz milyarlar kazandığı halde rant kesiminden vergi alınmazken, asgari ücret üzerinden vergi alıyoruz, geçimini zor sağlayan küçük esnaftan vergi istiyoruz -Türkiye`de vergi oranları da çok yüksek
Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı Abdullah Arslan, Türkiye`de sistemin kamunun rant, teşvik, ihale ve kredi dağıtması üzerine kurulu olmasının yolsuzlukları yarattığını bildirdi. Arslan, Sorunlara çözüm üretecek personel arama yerine, siyasilerin sorunlarını kolay çözecek bürokrat arayışı da bunda etken diye konuştu. Son aylarda ardarda patlayan operasyonlarda çok sayıda uzmanı görev yapan ve 36 yılını bürokraside geçiren Arslan, A.A muhabirine yolsuzluk ekonomisinden bankacılık sistemine, kayıt dışılıktan vergi kaçağına kadar birçok konu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye`de sistemin hala rant dağıtır durumda bulunduğunu anlatan Arslan, ülkede şeffaflığın da sağlanamadığını vurguladı. Diğer yandan iktidar ve bakan değişikliklerinde izlenen personel politikasının da yolsuzluk ekonomisinin unsuru haline geldiğini kaydeden Arslan, İktidarların değiştiği her dönemde (Kendi ekibimle çalışacağız mantığı) ile kamu idaresinin nitelikli ve saygın personeli kolayca harcanıyor. Hatta aynı iktidardaki bakan değişikliklerinde bürokrat değiştirme ve kendi ekibini kurma anlayışı var dedi. Arslan, şöyle konuştu: Bu anlayış güzel de, öyle olaylar yaşıyoruz ki, hiç o birimin sorunlarıyla, hukukuyla uğraşmamış bir takım bürokratlar, üst düzeyde o bakanlıktan bu bakanlığa geziyor. Sorunlara çözüm üretecek personel arama yerine, siyasilerin sorunlarını kolay çökecek bürokrat arayışının ağırlıkta olduğunu ne yazıkki görüyoruz. Senin partinin adamı, benim partimin adamı. Bu da ortadaki tabloda etken.
-POLİS DEVLETİ MANTIĞI İLE DE BAKILMASIN-
Arslan, siyasilerin yanı sıra bürokrasinin de bir nevi dokunulmaz konumda oluşunun, sorgulamada, denetimde, yargılamada özel bir statüye bağlanmalarının, bunların normal yargı erkine teslimdeki gecikmelerin de yolsuzlukları yaygınlaştırdığını belirtti. Son olayları Toplumda aklanma ve şeffaflığa doğru gidiş olarak niteleyen Arslan, şöyle devam etti: Bu olaylar önlenir. Ama bunlara teftiş ve polis devleti mantığı ile de bakmamak lazım. Bütün boyutlarının hukuki altyapısını sağlıklı oluşturmak lazım. Gerek işadamı, gerek bürokrat, gerek siyasileri, toplumun gözü önüne atmaksızın, sağlıklı yönetim organizasyonları ile izlemek gerekir. Kamu görevlilerinin mal bildirimlerinin belli dönemlerde karşılaştırılması, bunların tapu kayıtlarının sağlıklı bir merkezde izlenebilmesi, banka hesaplarının sağlıklı takibi ile daha sağlıklı bir yapı kurulabilir. Yine yurtdışı transferlerinin vergi kimlik numarası belirtilerek yapılması da olayı disipline edebilir.
-EK VERGİLER ÇARE OLMAMALI-
Türkiye`nin önemli sorunları bulunduğunu, bu sorunlardan birini de vergi kaçağının oluşturduğunu belirten Arslan, bunun büyük boyutlara ulaşan kayıt dışı ekonomi, toplumda vergi bilincinin ve etiğinin yerleşmemesi, vergi idaresinin ve vergi dairelerinin yetersiz olması ile etkin bir vergi denetimi için gerekli altyapının kurulamamasından kaynaklandığını bildirdi. Mali idare ve kamu ne zaman başı sıkışsa çareyi hemen vergi kanunlarını değiştirmek, ek vergiler getirmek, mevcut mükelleflerin vergi yükünü arttırmakta buluyor. Onun dışında çare üretemiyor diyen Arslan, sözlerine şöyle devam etti: Türkiye`nin ciddi anlamda bir kayıt dışılık sorunu var. Bunu teşvik eden en önemli unsur da hala ödemelerimizi nakitle yapmamız. Çek, senet kullanımını ve banka sistemini zorlayıcı tedbir aranmıyor. Hala nakitle ödemeyi kolaylaştıracak büyük küpurlu paraları tedavüle çıkarıyoruz. Ben bunu nakitle ödemeyi kolaylaştırıcı, kayıt dışılığı teşvik edici bir unsur olarak görüyorum. Yine senetler hamiline yazılı. Kanunu çıkardık ama vergi kimlik numarasını yaygınlaştıramadık. Bankacılık sisteminde bunu uygulamaya koyamadık. Yasa ortada kaldı. Bütün bunlar kayıt dışılığı teşvik ediyor.
-GÜMRÜKLERE HAKİM DEĞİLİZ-
Kurul Başkanı Arslan, Türkiye`nin gümrük idaresine de hakim olmadığını, bunun da kayıt dışılığın bir başka unsuru olduğunu ifade etti. Vergi etiğini olumsuz etkileyen uygulamaların da toplumun gözü önünde cereyan ettiğini anlatan Abdullah Arslan, Bugünkü vergi sistemi içinde yüzmilyarlar kazandığı halde vergi vermeyen rant geliri sahipleri varken ve bunlardan vergi alınmazken, asgari ücret üzerinden vergi alınıyor. Geçimini zor sağlayan küçük esnaftan vergi istiyoruz. Bu da vergi kanunlarının ve vergi sisteminin başka bir çarpıklığı diye konuştu. Toplanan gelirlerin nasıl harcandığı ve yolsuzluğa kurban gidip gitmediğinin de tartışıldığına dikkat çeken Arslan, toplumun önemli bölümünün ödenen vergilerin hizmet olarak dönmediği inancı taşıdığını vurguladı. Vergilerin önemli kısmının rantiyeye gittiği, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik olarak dönenlerin de çok cüzi olduğunun düşünüldüğünü kaydeden Arslan, vergilerin hizmet olarak döndüğünün görülmesiyle çok daha etkin bir vergi bilinci oluşacaktır dedi.
-VERGİ ORANLARI ÇOK YÜKSEK-
Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı, kayıt dışılık nedeniyle vergilendirilmeyen kesimler olduğunu görenlerin de vergiden kaçınma gayreti içinde olduklarını anlatırken, vergi oranlarının yüksekliğinden de yakındı. Ülkede hiç vergilendirilmeyen büyük bir kesim varken, yüksek vergi oranlarıyla belli mükellefin üzerine gidilmesinin kayıp ve kaçağı arttırıcı etki yaptığını belirten Arslan, Gelir ve kurumlar vergisi oranları yüksek. Aynı şekilde KDV oranları çok yüksek. Bu da fatura-fiş pazarlıklarıyla önemli bir kaçağa yolaçıyor dedi. Vergi idaresinin kendisini yenileyemediğini, vatandaşın vergi dairelerinde bürokratik işlerle uğraşmak durumunda kaldığını savunan Arslan, diğer sorunları da şöyle sıraladı: Vergi idaresi yetersiz, donanımsız, çalışanların da eğitimi yetersiz. Özlük hakları nedeniyle denetim birimleri bir yana vergi dairelerinde dahi istikbal vadeden şef, müdür yardımcıları özel sektöre transfer ediliyor. Yetişen her eleman kaptırılıyor. Zorlukla yetiştirilen personelin kamu idaresinden ayrılması vergi idaresini de güçsüzleştiriyor. Bana göre günümüzde vergi idaresinde sağlıklı hizmet üretecek personel sayısı yüzde 15`i geçmez. Eskiden üniversitelerin başarılı öğrencileri hesap uzmanı, maliye müfettişi olmak isterdi. Şimdi yaşam zorlukları sonucunda özel kesimi, bankaları, İMKB`yi, SPK`yı tercih ediyor. Bir yandan eleman bulmakta zorlanıyoruz. Diğer yandan olanı kaybediyoruz.
-BANKALARI İŞLEM YAPARKEN TAKİP EDECEKSİN-
Arslan, geçen yıl bankacılık sektöründe başlatılan ve menkul kıymet gelirleri, off-shore hesapları, hukuka uygun olmayan masraf kayıtları ve bilançoların makyajlı olup olmadığını kapsayan incelemelerin sürdüğünü de bildirdi. 2001 denetimlerinde batık bankalardan, onların ortak ve iştirakleri ile kredilerinden, kamu kaynağını tüketen uygulamalarından hareket ederek bankacılık üzerinde daha yaygın bir denetim yapacaklarını kaydeden Arslan, şöyle konuştu: Ülkemizde bankaların ağırlıklı olarak patron bankası şeklinde, kendi firmalarını kredilendirmek için kurulmuş olduğunu görüyoruz Birçok banka böyle. Ekonomiyi finanse etmek, ekonominin gerek duyduğu kaynakları yaratma yerine kendi şirketlerine kredi sağlama amacı güdülüyor. Bunları sonra denetlemek de olmuyor. Kurarken, izin verirken, bunların kredilendirme olaylarını izlerken uygulamaya dönük tedbir alacaksın. O zaman takip edeceksin. İş işten geçtikten sonra denetim, bankanın içi boşaltılmış denetim yapıyorsun. Önce izin verirken, işlemlerini yaparken bunu izleyeceksin.