Brezilya`ya bak Türkiye`yi anla

1dk okuma

Türkiye Bankalar Birliği, 1994 yılında enflasyonu düşürme programı uygulayan Brezilya`da bankacılık sektöründe yaşananları ders alınması için rapor haline getirdi.

Türk bankacılık sektörü, ikinci yılına giren enflasyonla mücadele programının en hassas alanlarından biri. Ankara, yüksek reel faize dayanarak sağlıksız büyüyen bankacılık sisteminin en az tahribatla düzeltilebilmesi için planlar yapıyor. Sektör, programın daha ilk yılında sıkıntılı bir döneme girildiğinin sinyalini verdi. Bir zamanlar yüzde 20`lere kadar yükselen kar marjı yüzde 10`a doğru geriledi. Bankalar eski günlerdeki gibi kazanabilmek için ne yapabileceklerini düşünürken, yıl sonunda yaşanan krizle ağır bir darbe aldı. 6 büyük özel bankaya el konuldu. Hasta banka sayısı 11`e çıktı.


Gelecek sıkıntılı:

Sektörün reformu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu`nun çizdiği bir plan dahilinde ilerliyor. Banka birleşmeleri, yeni düzenlemeler gündemde...
Türkiye`de yaşanması beklenen bu sancılı sürecin örnekleri 1990`lı yıllarda özellikle Latin Amerika`da görüldü. Brezilya, enflasyonu 1994`te uygulamaya koyduğu Real Planı ile yendi. Ama istikrar ve enflasyonda düşüş bankacılık sektöründe ciddi yapısal sorunlara yol açtı. Mali sektörün içine düştüğü duruma neşter atan hükümet, devletin kasası haline gelen kamu bankalarını özelleştirmek ve enflasyonla beslenmekten sağlıksız bünyeye sahip özel bankalara müdahale etmek zorunda kaldı. 4 yıl içinde 32 banka, bin şube kapandı, sadece ilk yıl 68 bin kişi işsiz kaldı. İşte Türk mali sistemi için zaman zaman çok tanıdık gelen Brezilya bankalarının Türkiye Bankalar Birliği tarafından kaleme alınan fırtınalı hikayesi...


Banka enflasyonu vardı!

Brezilya`da 1980`lerden 1990`ların başına kadar devam eden yüksek enflasyon dönemi sırasında banka ve şube sayıları katlanarak arttı. Bu artışın nedeni, bankaların enflasyondan doğan kazançlarıydı. Bankaların çok düşük faizle vadesiz mevduat toplayabilmesi kaynak maliyetlerini geriletti. Enflasyon, yüksek faizden kredi alanların borçlarını geri ödemelerini kolaylaştırıyor, bu da bankaların likiditesini artırıyordu. Bu karlı sistem, pek çok grubu banka sahibi olmaya itti. Verilen kredilerin riski de aynı oranda attı! Enflasyondan kaynaklanan gelirlerin toplam gelire oranı yüzde 30-40 aralığına yükseldi.


Kredi verdiler, batırdılar:

1994 yılının ortalarında istikrarın sağlanmasıyla mali sistemin kârlılığı kredi faaliyetlerinden, komisyon gelirlerinden kaynaklanmaya başladı. Enflasyonun düşmesiyle birlikte mali sistemin GSYİH içindeki payı da 1993 yılında ulaştığı yüzde 15.6`dan 1995 yılında yüzde 6.94`e geriledi. İstikrarın reel ücretleri artırmasıyla tüketici kredilerine olan talep patladı. Bankalar enflasyon düşüşü ile kaybettikleri gelirleri bireysel kredi vererek karşılamaya çalıştı. Risk ve limit gibi kavramların bir kenara bırakılması pek çok banka için sarsıcı sonuçlar doğurdu.

Bu arada iç tüketim daha çok ithal mala yöneldi. Bu da yurtdışı sermaye girişi ile finanse edilen cari açığı artırdı. 1994 Meksika krizi ve 1995 yılındaki Tekila etkisiyle çok miktarda yabancı sermaye kaçışı yaşandı. Sabit kur sistemine geçen Brezilya`da Merkez Bankası parasının değerini koruyabilmek için kısa vadeli faiz oranlarını artırdı. Bu da ekonomiyi daraltırken, kredilerin geri ödenmemesine, iflaslara yol açtı.


Sistem daralıyor:

1994 yılında yüzde 5.75 olan takipteki alacakların toplam kredilere oranı 1995 yılında yüzde 17`ye fırladı. Acil gelir ihtiyacı içindeki bankaların risk ölçmeden verdikleri krediler nedeniyle donuk alacakları da yüzde 5`ten yüzde 15`e ulaştı. Bu durum likidite sıkışıklığına (credit crunch) neden oldu. Donuk alacakların artması özellikle kamu bankaları üzerinde olumsuz etki yaptı. Siyasi etki ve kötü yönetim altındaki kamu bankalarının özellikle özel bankalara verdikleri kredileri geri alamamaları, sıkıntılarını artırdı.


En büyükler bile evlendi:

Brezilya mali sistemdeki sorunu çözmek için 4 yol seçti: Tasfiye; yeniden sermayelendirme; birleşme ve devralma; yeniden yapılandırma ve bankaların satışı. 1995`in sonunda ise yabancıların banka sahibi olmalarına izin verildi. Tasfiye kapsamında, Merkez Bankası 1994`ten 1997`nin sonuna kadar 226 bankadan 43 tanesine tasfiye veya geçici özel yönetime almak yoluyla müdahale etti. Yeniden yapılandırma kapsamında iki yılda 1 tanesi kamu olmak üzere 25 banka tasfiye edildi. 4 kamu bankası geçici özel yönetime alındı. Bu kapsamdaki en çekici uygulamalardan biri de 12 milyar dolar zarara sahip bir bankaya, merkez bankasının, kamu şirketleri ve emeklilik fonlarından olmak üzere 8 milyar dolar sermaye enjekte etmesi oldu.

Birleşme ve devralmalar kapsamında 1995 yılında vergi teşviki ve kredi imkanını sağlayan bir sistem uygulamaya kondu. 6 Büyük banka 7 büyük bankayı satın aldı.
Yeniden yapılandırma ve banka satışları kapsamında ise amaç devletin kamu bankalarını elden çıkararak mali sistemdeki ağırlığı azaltmaktı. Bu müdahaleler sonucu banka sayısı 4 yıl içinde 265`ten 233`e indi. Üç yılda şube sayısı 17.300`den 16.300`e geriledi. Yüzde 66`ısı kamu bankalarında olmak üzere istihdam bir yılda 704 binden 636 bine indi. 1995`te verilen iznin ardından 1998`de yabancı banka sayısı 72`ye çıktı.


Her türlü engele rağmen kamular satıldı:

Real Planı`yla birlikte Merkez Bankası 3 büyük kamu bankasına daha müdahale etti. Ancak dönemin Devlet Başkanı Cardoso`nun ortaya koyduğu planlar, hukuki ve siyasi pek çok engele takıldı. Özelleştirmeyi savunan merkez bankası başkanının istifa etmesiyle reform darbe aldı.


1998 krizinin de yarattığı ekonomik daralma, sermaye kaçışı, yüksek faiz gibi olumsuz etkenlere rağmen, Brezilya bu dönemde bile 2 büyük kamu bankasını özelleştirdi. Bankalara 9.2 milyar dolar sermaye aktarılarak mali yapıları güçlendirildi. 4 banka özelleştirildi, 3 tanesi bu kapsama alındı. 1 banka tasfiye edildi, 1 tanesi tasfiye sürecine girdi. 4 banka federal yönetimin kontrolüne geçerek özelleştirilme programına alındı. 10 banka kalkınma kurumu şekline dönüştürülme sürecine girdi. 6 banka yeniden yapılandırıldı.


Haberle ilgili daha fazlası: