AB eşiğindeki Türkiye`de ürün ve marka taklidindeki şampiyonluğumuz artarak sürüyor. Markaların Korunması Hakkında 556 sayılı KHK`ye dayanılarak açılan marka ihlali davalarında geçtiğimiz yıl büyük bir patlama yaşandı. Dünyaca ünlü markaların İstanbul adliyesinde 2000 yılı içinde açtıkları dava sayısı bir önceki yıla göre tam yüzde 300 arttı. Adidas, Levi`s, Siemens, Burbery`s, Reebook, Mercedes, Cartier, Microsoft, Sony, Calvin Klein, Bosch, Zippo gibi ayakkabıdan, parfüme, bilgisayardan, saate, çantaya, otomobil aksesuarına, giyime, videoya ve çakmağa kadar çok geniş bir ürün yelpazesine sahip dünyaca ünlü onlarca yabancı şirketin açtığı davalarda yasayı çiğneyen kişi suç sabit görülürse 2 yıl hapis cezası ve 4 milyar 800 milyon lira para cezasına çarptırılabiliyor. Yasaya göre bu hapis cezaları ertelenemiyor. Dava açanlar arasında Vefa Bozacısı ve Fenerbahçe kulübü gibi yerli isimler de bulunuyor.
556 sayılı markalar hakkındaki KHK`ye muhalefetten açılan davaların ‘‘ihtisas mahkemesi’’ sıfatıyla görüldüğü İstanbul 3`üncü Asliye Ceza Mahkemesi`nin dosya yükü her geçen yıl katlanarak artıyor. Dünyaca ünlü markaları taklit iddiasıyla yabancı dev firmaların İstanbul`da açtıkları marka ihlali davalarının sayısı 1999 yılında 129 adet iken bu sayı geçtiğimiz 2000 yılı itibariyle yüzde 300`den fazla artışla 497 adet olarak gerçekleşti. Marka ihlallerini dünyanın her köşesinde yakın takibe alan dev firmaların üretim yelpazesi oldukça geniş. Giyimden, parfüme, bilgisayardan elektronik eşyaya, saate, çantaya, kaleme hatta çakmağa kadar dünyanın en iyi markalarını taklit etmenin, izinsiz kullanmanın cezai faturası da oldukça ağır ve bir dizi hukuki prosedürü takip etmek gerekiyor.
2 yıl hapis:
Tam adı Markaların Korunması Hakkında 556 sayılı KHK olarak geçen yasa, daha önce yürürlükte olup kaldırılan 551 sayılı Markalar Kanunu`nun yerine kabul edildi. Yerli ya da yabancı herhangi bir markayı etiket, resim, yazı, görüntü düzeyinde haksız rekabet oluşturacak şekilde taklit eden kişi ya da kurum aleyhine yasal takip, satışa sunulan şikayet konusu taklit ürünlerin üretim yeri için Cumhuriyet Savcılığı`na başvuruyla başlıyor.
Marka sahibi şirketin avukatları Savcılıktan ilgili işyeri için arama izni istiyor. Acil olan hallerde Savcılık, normal zamanda da Sulh Ceza Mahkemesi sunulan delilleri yeterli gördüğü takdirde arama izni veriyor. Müşteki avukatları yanlarında adli bir memur olduğu halde ihbar ya da tesbit edilen işyerinin bulunduğu semtin karakolundan da polis memuru talep ederek baskını gerçekleştirip marka ihlali tesbitini yapıyor. Baskınla birlikte marka ihlali niteliğindeki ürünlerin muhafaza altına alınıp adli emanete kaldırılmasından sonra cezai süreç başlıyor.
İhtisas mahkemesi İstanbul 3`üncü Asliye Ceza Mahkemesi`nde sanıklar hakkında dava açılmasıyla birlikte ilk iş olarak muhafaza altına alınan ürünlerde marka ihlali yapılıp yapılmadığının tesbiti için bilirkişi atanıyor. Bilirkişi marka ihlali tesbiti yaptığı takdirde sanık ya da sanıklar ilgili yasa uyarınca 2 yıl hapis ve 4 milyar 800 milyon lira para cezasına çarptırılabiliyor, taklit ürünler de imha ediliyor. Öngörülen hapis cezası 1 yılı geçtiği için de erteleme sözkonusu olmuyor.