Türkiye liderlik sorunu yaşıyor

1dk okuma

TÜSİAD Başkanı Özilhan, Türkiye`nin liderlik sorunu yaşadığına dikkat çekerek, inisiyatif alabecek kişilere ihtiyaç olduğunu söyledi

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Tuncay Özilhan çok kritik bir dönemden geçen Türkiye`nin liderlik sorunu yaşadığına dikkat çekerek, Türkiye`nin insiyatif alabecek kişilere her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu söyledi. Özilhan, TUSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, hükümettten ekonomi yönetimine ve cumhurbaşkanına kadar devleti yönetenlere sert eleştirilerde bulundu.

Son dönemde yaşanan ekonomik gelişmeleri değerlendiren Özilhan, sakin geçmesi beklenen yaz aylarına dövizdeki aşırı dalgalanmalar ve yüksek enflasyon oranlarının damgasını vurduğunu belirtti.

Özilhan, reel sektördeki kan kaybının hızlanarak sürdüğünü, batı ülkelerinde ise resesyonun yaygınlaşacağına ilişkin işaretlerin artmaya başladığını dile getirdi. ABD`ye yönelik terörist eylemin butün dünyayı derinden sarstığını ifade eden Özilhan, artık yeni kavramların tartışılacağı yeni bir dünyanın eşiğinde olunduğunu söyledi.

Özilhan, Ancak, ne yazık ki Türkiye daha eski gündemiyle hesabını kesebilmiş değil dedi. Ekonomik programın gidişatını eleştiren Özilhan, mali sektör reformlarının yavaş ilerlediğini, kamu açıklarını yapısal olarak azaltacak kapsamlı bir idari reformun ise gündeme alınmadığını vurguladı.

Programın reel sektör bacağının ise tamamen unutulduğunun altını çizen Özilhan, krizden çıkış için yaşamsal önem taşıyan güven ortamınının ise bir türlü tesis edilemediğini vurguladı.

Bu ortamda, turizmin de ihracatın da ekonomiyi ayağa kaldıramayacağına dikkat çeken Özilhan, ciddi kaynaklar yaratabilmek için üretime, yatırıma, krediye ihtiyaç var. Döviz kurunda istikrara gereksinim var. Ne kadar süreceği ve hangi coğrafyaya yayılacağı belli olmayan savaş ve batı ekonomilerinde derinleşen resesyon yüzünden her iki sektörümüz için de gerekli pazarları bulup bulamayacağımız ise bir başka soru diye konuştu.

Bugünün ve geleceğin savaş bölgesinde yer alan Türkiye`nin dış piyasalardan kaynak bulmada zorlanacağını söyleyen Özilhan, şöyle konuştu: Türkiye`nin, IMF`nin sıkı düzenine ihtiyacı var. Ama şartlar çok hızlı değişiyor. Değişen şartlara uygun biçimde bazı varsayımların, hedeflerin gözden geçirilmesi, programın kendi kendini boğmasına engel olunması gerekiyor.

Bugünden yarına hızlı büyüme sürecine geçilmesini beklemiyoruz. Bu konuda IMF`den çok daha gerçekçiyiz. Ama hiç değilse, üretim kaybına dur diyecek bazı mikro politikalarının acilen devreye sokulması ve reel sektördeki kanamanın durdurulması lazım. Bize kaynak yok deniyor. Biz ise programın ruhuna aykırı düşmeyecek bir şekilde kaynak yaratılabilineceğini savunuyoruz.

Bu programda milli gelirin yüzde 5.5-6`sı oranında faiz dışı bütçe fazlası öngörülüyor. Vergilendirilebilir gelir çok gerilediği için bu hedef gerçekçi olmaktan çok uzak artık. IMF ile anlaşılarak, büyüme hedeflerindeki revizyona bağlı olarak, faiz dışı bütçe fazlası aşağıya çekilmeli ve elde edilen kaynak, üretim ve istihdam artışı sağlayacak şekilde reel sektöre aktarılmalıdır.

EKONOMİ YÖNETİMİNE ELEŞTİRİ

Özilhan, Devlet Bakanı Derviş`in ve tüm ekonomi yönetiminin programın uygulanması sürecinde özel sektörün bilgi, deneyim ve uyarılarına karşı daha duyarlı davranmasını, işbirliği olanaklarını arttırmasını istedi.

Artık masa başı yönetim zamanı olmadığını dile getiren Özilhan, yaşanılan dönemi iyi analiz edebilen, ekonomik ve siyasi öncelikleri bu analize göre şekillendiren, ülkenin dinamik güçlerine yön veren, onlara hedef gösteren bir hükümete ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

LİDER EKSİKLİĞİ VAR

Türkiye`nin bir liderlik sorunu yaşadığını söyleyen Özilhan, konuşmasını şöyle konuştu: İnsanların 3`üncü dünya savaşından medeniyetler çatışmasından, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağından sözettikleri bir dünyada, nasıl bir vizyon doğrultusunda hareket ediyoruz bilen var mı? Bizi bu sıkıntının içinden çekip çıkaracak bir liderliğe sahip miyiz? Lider eksikliğinden söz ederken yalnız hükümeti düşünerek konuşmuyoruz.

Gerekli gördüğü alanlarda insiyatif alabildiğini, yetkilerini kullanabildiğini bildiğimiz, toplumum güven ve desteğini kazanmış bir cumhurbaşkanımız var. Sayın Cumhurbaşkanın yeni dünyadan Türkiye`nin kendine çizmesi gereken yön konusunda, topluma önderlik etmesini, vizyonunu ortaya koymasını beklememiz doğal değil mi?

Sokaktaki insan kaygı içinde geleceğinden endişeli. Bizi gerçekten yöneten birileri var mı, yoksa hepimiz kaderimize mi terkedildik? Türkiye`nin liderleri varsa, mevcut durumu nasıl değerlendiklerini onların agzından duymak istiyoruz. Dünyada yer yerinden oynarken Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan neden çıkıp da ulusa hitap etmezler.

Susmanın, oturmanın seyretmenin zamanı değil. Yeni dünyayı biçimlendirecek kırılmaların fay hattında yaşıyoruz. `Bizi aradılar önemsediler, Amerika`ya çağırdılar` düzeyinde kompleksi bir alınma ile yetinecekmiyiz. Yoksa Türkiye`ye sahip çıkarak hedeflerimizie ulaşmak için gerekenlerei yapacakmıyız

KAYHAN: TÜRKİYE`NİN LİDERLİĞE İHTİYACI VAR

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Muharrem Kayhan, medeniyetler çatışması tartışmalarının yaşandığı yeni ortamda Türkiye`nin öngörü, kararlılık ve liderliğe ihtiyacı olduğunu söyledi.

TÜSİAD YİK toplantısının açılışında konuşan Muharrem Kayhan, terörizmle mücadelenin askeri veya polisiye bir faaliyet olmadığını söyledi. Kayhan, terörizmin kaynaklarınının kurutulması için özgür dünyanın yaşam tarzının sürdürülmesi, farklı din, ırk ve etnikden insanların bir arada yaşaması koşullarının korunması, demokrasi ve açık toplumun korunmasının zorunluluk olduğunu dile getirdi.

Bu nedenle dünya ekonosinini canlandırarak, küreselleşmenin nimetlerinin adil biçimde bölüşülmesi gerektiğini vurgulayan Kayhan, ABD`nin ve onun müttefiklerinin benimsemesi gerektiğini söylediğimiz bu yaklaşım Türkiye için de geçerlidir dedi.

TÜRKİYE FARKLILIĞINI ORTAYA KOYMALI

Türkiye`nin gelişmiş demokratik ülkeler arasında yerini alma hedefinden vaz geçmemesi gerektiğini kaydeden Kayhan, şöyle dedi: Bugün belki yakın tarihimizin en zor dönemlerinden birini yaşamaya hazırlanıyoruz. Dünya ekonomisindeki durgunluk, savaşın yayılması, dış kaynak bulmanın dah zorlaşacak olması bunun başlıca unsurları olarak gözüküyor.

Bütün bunlardan daha vahim olmak üzere, dünyada tüm alanları kapsayacak şekilde bir kamplaşma, batı ile doğu arasına bir çizgi çekme, gelişmiş demokratik ülkeler ile ekonomik ve siyasi gelişmişlik aaçısından batı standartlarına uymayan ülkeler arasına ciddi mesafeler koyma eğilimi güçlenebilir.

Böyle bir ortamda Türkiye, İslam dünyası içinde, sanayileşmekte olan, laik, demokratik ve AB üyeliğine aday bir ülke olarak farklılığını ortaya koymak durumundadır. Kayhan, siyasi reform çalışmalarının kazandıracağı ivmeyle Türkiye`nin dünya kamuoyuna gelişmiş batı dünyası içinde yer alma kararlılığını, savaşta ABD`ye vereceği lojistik, stratejik destekten daha güçlü bir şekilde göstermiş olacağını vurguladı.

Türkiye`nin bu kez Sadık müttefik kimliğiyle yetinmemesi gerektiğini kaydeden Kayhan, Unutmayalım ki üç eksik beş fazla Suudi Arabistan da, Pakistan da savaş süresince sadık müttfefik statüsünde olacaktır. Biz farklıyız ve bunu ortaya koymak zorundayız diye konuştu.

Anayasa`nın 37`nci maddesinin değiştirilmesi ile ilgili çalışmalara da değinen Kayhan, bunun arkasından siyasal reform kapsamındaki diğer konulara da el atılmasını istedi.

TÜSİAD`a rapor hazırladığı için öğretim üyeliğinden çıkarılması istenen Prof. Bülent Tanör`e de destek veren Kayhan, böyle bir ortamda bu değişim sürecinin tamamlanmasının çok fazla önem kazandığını dile getirdi.

EKONOMİDEKİ OLUMSUZ GİDİŞAT

Ekonomideki olumsuz gidişatı da değerlendiren Kayhan, üretim ve istihdamın tehlikeli bir biçimde gerilediğini, dünya ekonomisinde de bir daralma olduğunu, bu koşullar altında IMF`den hem bazı kredilerin ertelenmesi hem de üretimdeki kanamayı durduracak önlemlerin devreye sokulmasının talep edilmesini önerdi.

Kayhan, Aksi takdirde program kendi kendini vurur hale gelecektir. Kriz öncesi koşullara bugünden yarına dönemeyeceğimizi biliyoruz. Esas olarak, sorunların tüm boyutlarıyla görülebildiğinden, hep birlikte içinde bulunduğumuz geminin layıkıyla yöneteldiğinden ve rotamızın doğru olduğundan kuşku duyuyoruz diye konuştu.

Hükümetin bazı basit gerçekleri kavramamakta ısrar ettiğini söyleyen Kayhan, reel sektörden gelen uyarılara, hükümeti programdan sapmaya zorlayan komplolor gözüyle bakıldığını kaydetti. Kayhan, oysa bugüne kadar meydana gelen sapmaların bazı hükümet üyelerinin popülist yaklaşımlarından kaynaklandığını savundu.

Türkiye`nin öngörü, kararlılık ve liderliğe ihtiyacı bulunduğunu da belirten Kayhan, Başlangıçta gördüğümüz, ekip çalışmasının izlerini artık göremiyoruz. Kaldı ki bugün asıl koordinasyonun, ekonomi, siyaset ve uluslararası ilişkiler üçgeni içinde gerçekleştirilmesi gerekiyor dedi.

Medeniyetler çatışması spekülasyonlarına ve Türkiye`nin doğu ile batının hem coğrafi hem kültürel kesişme noktasında yer aldığına işaret eden Kayhan, şöyle konuştu: Bir İslam ülkesinin kimliğini koruyarak, modern, demokratik bir sanayi toplumu olabilecek, belki de tek toplumuz.

Türkiye`nin gelişmeler içinde kendine biçeceği asıl rol burada. Bugün, gerçek anlamda bir liderliğin eksikliğini derinden hissediyorsak, asıl bu kimliğin, rolün benimsenmesi ve geliştirilmesi ile ilgili olarak hissediyoruz.

Olayları peşinden yetişmeye çalışan değil, ne yapmak istediğini bilen, toplumun önüne hedefler koyan, o hedeflere doğru yol almak için ülkenin kaynaklarını, insanını mobilize eden bir yönetimin hasretini çekiyoruz.

TÜRKİYE BORÇLARINI ÖDEMEDE BİR PROBLEM YAŞAMAZ

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ise Türkiye’nin borçlarını uzatmada da ödemede de büyük problemler yasayacağına inanmadığını belirterek, ``bu konsolidasyon (borc erteleme) söylentileri, daha ziyade böyle riskleri bertaraf ettikten sonra gelip meyveleri toplamak isteyenlerin söylentileridir`` dedi.

Özince, iş kuleleri konferans salonunda yapılan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (yık) toplantısı sırasında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

İş Bankası`nın döviz rezervleriyle ilgili soru üzerine Özince, ``cevabım, konuyu tamamıyla izah etmeye yetmez. Tasarrufların çoğununun döviz olduğu bir ortamda, bankacılık sistemi de de döviz aktifler bulmak durumundadır`` dedi.

Özince, Türk Lirası`na alternatif tasarruf aracı olarak dövizi görmenin öteden beri olduğuna işaret ederken, ``istikrarsız, güven duygusunun zedelendiği dönemlerde bu daha fazla oluyor. Ama hala Türk Lirası`nda da faizin cazibesiyle kalan yatırımcı tasarrufu var`` seklinde konuştu.

Tasarruflarda dovıze agırlık verılmesının sagduyulu bır davranıs olup olmadıgı yonundekı soruyu ıse Ersin Özince, ``tasarrufcular, kıtle halınde bunu boyle yapıyorsa sagduyu sızın sahsı gorusunuzu ıcerır. Subjektıvıte ıcerır. Ben kendı maasımla tasarrufumu turk lırası faızı seklınde degerlendırıyorum. Ama tersını yapanı da ayıplamam`` seklınde yanıtladı.


Haberle ilgili daha fazlası: