Herkes İhsanoğlu'nu konuşuyor... Peki, usta kalemler ne dedi?

1dk okuma

Haberin Devamı



Dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli ile görüşmesinin ardından cumhurbaşkanı adayı olarak İslam İşbirliği Teşkilatı eski Başkanı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'nu teklif ettiklerini açıkladı. Birçok yazar ise bugün köşesini İhsanoğlu'na ayırdı.

FOREX PİYASASI İLE İLGİLİ HERŞEY! TIKLAYIN...

Bu yazılardan en çok öne çıkanlar...



Yılmaz Özdil

ÇATI ADAYI

Tayyip Erdoğan hakikaten dünyanın en şanslı başbakanı... Ne zaman başı sıkışsa,

Yeni Chp imdadına yetişiyor.

*

Bugün, adım gibi eminim, istisnasız bütün gazeteler “Ekmeleddin İhsanoğlu kimdir?” diye bilgi kutusu yapacak. Çatı adayı’nın millet tarafından ne kadar tanındığını düşün gari!

*

“Milletin ortak adayı” diyorlar, millet google’da harıl harıl “kim bu adam?” diye arıyor.



Ahmet Hakan
Akıllıca bir hamle: Ekmeleddin İhsanoğlu

MUHALEFET adayını belirledi:
Ekmeleddin İhsanoğlu...

*

Kimdir Ekmeleddin İhsanoğlu?
Tanımlayalım:
Ailesi Yozgatlıdır.
Kendisi Kahire doğumludur.
Babası Mehmet Âkif’in en yakın arkadaşıdır. O kadar yakındır ki Âkif’le Mısır’a hicret etmiştir.
Ekmeleddin Bey’in Kahire doğumlu olması o yüzdendir.
İhsanoğlu, İslam dünyasını iyi bilir, İslam sanatını ve tarihini iyi bilir.
Osmanlı’nın bilim alanında yapıp ettiklerine en vakıf isimdir. Osmanlı’yı iyi bilir.
Ilımlıdır, diplomatik dile hâkimdir ve her çevrede saygınlığı vardır.

*

Bütün bu özellikler Ekmeleddin İhsanoğlu’nun halkoyuyla cumhurbaşkanı seçilmesini sağlar mı?
Bilmiyorum, bilemiyorum.

*

Ama bildiğim bir şey var:
Muhalefet onun isminde birleşerek çok akıllıca bir hamle yaptı.
Hatta şunu da söyleyebilirim:
Yapabileceğinin en iyisini yaptı.

Neden mi?
Anlatayım:

İhsanoğlu ismi AK Parti tabanı tarafından yadırgatıcı bulunmaz. AK Partililer, “Ay
bu ne tehlikeli bir aday, hadi hemen buna karşı konsolide olalım” demezler,
diyemezler. Çünkü İhsanoğlu, AK Parti tabanının karşısında birleşip kenetlenme
ihtiyacı duyacağı türden bir isim değil.

Milliyetçiler, muhafazakârlar, mukaddesatçılar, eskinin merkez sağcıları, Osmanlıcılar... Onlar da “Bu çok solcu, bu çok yabancı, bu çok Anadolu’dan uzak, bu çok gayrimilli” falan diyerek AK Parti’nin adayına yönelmezler. Çünkü İhsanoğlu merkez sağ kesime yakın, yerli, Anadolulu, milli bir isim.

CHP’liler, sosyal demokratlar ve ulusalcılar Ekmeleddin İhsanoğlu ismini, tıpkı Mansur Yavaş’ı ilk etapta içlerine sindiremedikleri gibi ilk etapta içlerine sindiremeyebilirler. Ama “Erdoğan mı, İhsanoğlu mu” ikilemi söz konusu olduğunda İhsanoğlu’nu seçmek dışında yapabilecekleri bir şey yok. Ayrıca kim bilir, tıpkı Mansur Yavaş’ı sevdikleri gibi belki de İhsanoğlu’nu da tanıdıkça pek bir severler.

Kürtler açısından İhsanoğlu’nun durumuna bakacak olursak: İhsanoğlu Kürtlerin antipatik bulacakları bir isim değil. Canıgönülden benimseyeceklerini söylemiyorum tabii... Şunu söylüyorum: En azından ismini duydukları anda karşısındaki adaya yönelecekleri türden bir aday değil İhsanoğlu.

İhsanoğlu’nun ‘en’leri

En büyük dezavantajı: Ahalinin kendisini yeterince tanıyıp bilmemesi... İsmini telaffuz edebileceklerin oranının bile hayli düşük olması... Bilinir olmak için çok çaba sarf etmek zorunda olması...

*

En büyük avantajı: Kişisel tarihinden esaslı bir mağduriyet öyküsü çıkarabilecek olması. Babasının ve kendisinin kişisel tarihini karıştırmaya kalkarsa “mağduriyet” cakası satacak çok malzeme bulabilir.

*

En büyük talihsizliği: Tayyip Erdoğan gibi bir hitabet ve yıpratma ustasının eline düşecek olması. Şimdiden gelmiyor mu kulağınıza “paralelci, darbeci, dış mihrak, CHP’nin peşine takılmış” türü gümbürtüler?

*

En büyük fırsatı: Erdoğan karşıtı kesimlerin, kendi ismi üzerinde birleşmelerini sağlayacak bir potansiyele sahip olması...

*

En büyük eksiği: Kendisine tam siper destek verecek bir medyadan yoksun olması... Gazetesi yok, televizyonu yok, internet sitesi yok, havuzu yok... Jakuzisi bile yok.

En büyük özelliği: Üzerinde uzlaşma sağlanabilecek uzlaşmacı kişiliği... Uzlaşmamak üzerinden değil uzlaşmak üzerinden gitmesi...

*

En büyük açmazı: Kendisini tam olarak anlatacak zamana ve imkânlara sahip olmaması...

*

En büyük üstünlüğü: Babasının Mehmet Âkif’e yoldaş olması ve kendisinin o yoldan gitmesi...

*

En büyük talihi: Ortadoğu’ya yatkın oluşu... İslam dünyasını iyi bilmesi... Tam da “Musul” meselesi gündemdeyken o konuda söyleyecek çok sözünün olması...

*

En büyük sorunu: Her ne kadar “muhafazakâr” olsa da bizim millet için biraz “seçkin” kaçması... “Muhafazakâr seçkin” bir edasının olması... Böyle bir atmosfer yayması...

*

En büyük imtihanı: Kendisini ulusalcı, Kemalist, solcu, sosyal demokrat ve Alevi seçmene benimsetip benimsetemeyeceği meselesi... Bu konuda Mansur Yavaş kadar mahir olup olmadığı meselesi...



Taha Akyol
İhsanoğlu


En büyük özelliği: Üzerinde uzlaşma sağlanabilecek uzlaşmacı kişiliği...
Uzlaşmamak üzerinden değil uzlaşmak üzerinden gitmesi...

*

En büyük açmazı: Kendisini tam olarak anlatacak zamana ve imkânlara sahip
olmaması...

*
En büyük üstünlüğü: Babasının Mehmet Âkif’e yoldaş olması ve kendisinin o
yoldan gitmesi...

*

En büyük talihi: Ortadoğu’ya yatkın oluşu... İslam dünyasını iyi bilmesi... Tam da “Musul” meselesi gündemdeyken o konuda söyleyecek çok sözünün olması...

*

En büyük sorunu: Her ne kadar “muhafazakâr” olsa da bizim millet için biraz “seçkin” kaçması... “Muhafazakâr seçkin” bir edasının olması... Böyle bir atmosfer yayması...

*

En büyük imtihanı: Kendisini ulusalcı, Kemalist, solcu, sosyal demokrat ve Alevi seçmene benimsetip benimsetemeyeceği meselesi... Bu konuda Mansur Yavaş kadar mahir olup olmadığı meselesi...

İhsanoğlu’nun akademik kariyeri, bilim tarihidir, özellikle Türk bilim tarihi. “Darülfünun” adlı büyük boy iki ciltlik eseri, bizde müspet bilimlerin ve üniversitenin başlangıcına dair en önemli kaynaktır. Diğer eserlerini burada saymıyorum.
İhsanoğlu, kütüphanelere kapanmış bir bilimadamı değil, aynı zamanda diplomattır.

BAŞARILI DİPLOMAT

Onu ilk defa ne zaman tanımıştım? Yıllar önce, 1977 yılında Başbakan Yardımcısı merhum Alpaslan Türkeş, Libya'ya resmi bir gezi yapmıştı. Bu gezide İhsanoğlu Türkeş'in tercümanı ve Ortadoğu konularında danışmanıydı.

Ben de o geziye çiçeği burnunda bir danışman olarak katılmıştım.
Sonra eserlerinden onu bir bilimadamı olarak izledim.
İslam Konferansı tarafından İstanbul’da kurulan IRCICA (İslam Tarih, Kültür ve Sanat Merkezi) adlı araştırma merkezindeki çalışmalarıyla Türk kültür tarihini öne çıkardı.

Çok saygın bir isim olduğu için, AKP hükümeti tarafından ilk defa seçimle belirlenecek olan İKÖ Genel Sekreterliği’ne aday gösterildi ve kazandı. İhsanoğlu, İKÖ, şimdi İslam İşbirliği Teşkilatı tarihinde demokratik olarak seçilen ilk genel sekreterdir. Reform çalışmalarını ve bilhassa İslam dünyasındaki kadın sorunlarını örgütün gündemine aldırmada çok aktif davrandı.

SEÇİM MEYDANLARI

Ekmeleddin Bey hiç şüphesiz şahsiyeti, bilimadamlığı ve diplomatik kariyerleriyle birinci sınıf kalitede bir insandır. Halkın seçeceği Cumhurbaşkanlığı’na aday olması, onun ilk defa karşılaştığı bir kariyer sınavı olacak: Siyaset...

Parlamenter sistemde cumhurbaşkanının aktif politikacı olması gerekmez. Fakat siyasetin pratiği, bilimden de diplomasiden de farklıdır. İhsanoğlu’nun bu yeni performansının nasıl olacağını meydanlarda ve seçim sandığında göreceğiz.

Adaylar aşağı yukarı belli; muhalefetin adayı İhsanoğlu, AKP’nin adayı tabii Başbakan Erdoğan...

BDP de kendi adayını çıkaracağını açıkladı. Saadet Partisi’yle Büyük Birlik Partisi’nin oyları, bu hassas dengelerde önemli...
Bugünkü konjonktürde ilk turda cumhurbaşkanı seçilemeyeceği, ikinci turda BDP oylarının önemli olacağı kanaatindeyim.
İnşallah sakin, olgun ve medeni bir yarış olur.



Murat Yetkin
İhsanoğlu ile CHP ve MHP Erdoğan'ın bahçesine girdi


Ummadık taş baş yarabilir. Adayı ilk açıklayan muhalefet oldu. Erdoğan'ın kararı hâlâ belli değil. Kürt oylarıysa hâlâ kilit önemde.

Cumhurbaşkanlığı seçimi için adayı ilk açıklayan iktidar değil, muhalefet oldu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye kendi adayını eski İslam İşbirliği Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu olarak açıkladı, o da destek verdi. İlk turu 10 Ağustos’ta yapılacak seçime iki aydan daha az süre kalmışken AK Parti’nin adayının Başbakan Tayyip Erdoğan mı ya da başka bir isim mi olacağı ise belirsizliğini koruyor.

Keza BDP/HDP adayı da belli değil. Zaten bu durumda Kürt oylarının AK Parti adayı, eğer Erdoğan olursa baskısının artma ihtimalinden de söz etmek mümkün.

İlk bakışta sosyal demokrat ve laik CHP’nin İslam dünyasından önemli bir ismi MHP’ye teklif etmiş olması yadırgatıcı geliyor; nitekim partinin ulusalcı isimleri
ve bazı sol kanat mensupları itirazlarını yükseltiyorlar. Ancak biraz dikkatli bakınca İhsanoğlu isminin hiç de kötü bir tercih olmadığı, ince hesaplara dayandığı ve AK Parti’de rahatsızlığa yol açtığı görülebiliyor.

Nasıl mı? Şöyle:

1-Muhalefet partilerinin ortak bir aday üretmesi fikri ilk defa Bahçeli tarafından (Hürriyet’teki Şükrü Küçükşahin mülakatıyla) ortaya atıldı. Bahçeli’nin beş
ölçütü vardı: Aday milliyetçi, muhafazakâr, maneviyatçı, laik ve demokrat olmalıydı.

2-O sıra CHP kendi adayı üzerinde duruyordu. Ancak CHP’den bir adayın CHP oy tabanını fazla genişletemeyeceği değerlendirmesi öne çıktı. Oysa eski MHP’li
Mansur Yavaş’ın Ankara’yı kıl payı kaybetse de CHP oy tabanından fazla oy aldığı test edilmişti.

3-Bahçeli’nin ölçütlerine ek olarak Kılıçdaroğlu’nun iki ölçütü daha vardı. Seçimlerde Kürt oyların kilit önemde olduğunun ve BDP’nin Kürt barış sürecindeki taleplerle Erdoğan’ı sıkıştırmaya çalıştığının farkında olarak BDP’ye CHP’ye destek çağrısı yaptı.

4-Bu teklif taktik açıdan BDP/HDP’nin de işine geldi; ellerini güçlendirme fırsatıydı. Selahattin Demirtaş’ın bu teklife “Aday bize ters gelmezse, ikinci turda neden olmasın” mealinde cevabı ve Kılıçdaroğlu’nun 'Uluslararası saygınlık' ölçütüyle aslında profili ortaya çıkmaya başladı.

Bunlara ek olarak bir de İhsanoğlu’nun AK Parti’nin entelektüel dağarcığından, deyim yerindeyse 'arka bahçesi'nden bir isim olması özelliği var. Erdoğan’ın
Başbakan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu 2004 yılında, Türkiye’nin diplomatik başarısı olarak İslam İşbirliği Örgütü’ne ilk seçilmiş
Genel Sekreter olan İhsanoğlu, bu görevi 2014’e dek sürdürdü; aslında Erdoğan ve AK Parti için bir başarı öyküsüydü.

Ancak Mısır’daki 3 Temmuz 2013 darbesi bir anda bu pembe tabloyu değiştirdi. Erdoğan, (Kahire’de doğup büyümüş olsa da Türk vatandaşı olması nedeniyle)
İhsanoğlu’dan Mısır’ı adeta AK Parti Sözcüsü gibi kınayıp İslam İşbirliği adına yaptırımlar tehdidinde bulunmasını istedi.

Oysa İhsanoğlu, başına seçildiği örgütün kararları doğrultusunda daha ölçülü bir kınamayla yetinince Erdoğan’ın ve AK Parti sözcülerinin hedef tahtası haline
geldi. Erdoğan dün övdüğünü yarın şiddetle yermekten çekinmeyen bir siyasetçi ama toplumda 'Efendi, çelebi' kişiliğiyle tanınan İhsanoğlu’na yönelik bir
karalama kampanyası AK Parti tabanında dahi taraftar bulmayabilir.

Dün İhsanoğlu’nun adaylığı açıklanınca, onun Erdoğan’ın seçim kampanyası karşısında (tabii Erdoğan aday olursa) zayıf kalacağı, siyasi yönünün zayıf olduğu konuşulmaya başladı.

Oysa İhsanoğlu’nun aday gösterilmesiyle cumhurbaşkanlığı seçimi zaten bir kampanya seçimi olmaktan çıktı ve bir cumhurbaşkanlığı modeli seçimine dönüştü.

CHP ve MHP zaten tam da bunun için partizan olmayan, siyasi iddiası yüksek olmayan bir ismi aday gösteriyor.

Ya Erdoğan’ın dediği gibi, cumhurbaşkanlığında da parti başkanı gibi davranıp hükümet işlerini de yürütmeye aday bir cumhurbaşkanı ya da Gül’ün de
sürdürmekte olduğu, partilere eşit mesafede, hükümet işlerini yürüten değil, dengeleyen bir cumhurbaşkanı adayı; tercih bu iki model arasında yapılacak.
En azından Erdoğan artık alternatifsiz değil, tabii aday Erdoğan olacaksa.

Haberle ilgili daha fazlası: