Arjantin`in kredi notunun düşürülmesiyle başlayan sürecin Türkiye`de kasımdaki krizin tetiğini çektiği ve bankalar tarafından pozisyon kapatmak amacıyla yapılan
döviz talebinin de öne çekildiği belirtildi.
DPT`ye göre Türkiye`de kasım ayında yaşanan mali krizi, Arjantin`in 14 Kasım`da kredi notunun düşürülmesiyle başlayan süreçte Türkiye`nin de risk priminin (spread) yükselmesi tetikledi. DPT, Kasım başında Arjantin`de yaşanan olumsuzluklar ve bu ülkenin kredi notunun 14 Kasım`da derecelendirme kuruluşları tarafından düşürülmesinin, gelişmekte olan tüm ülkelerin risklerini artırdığını, bunun da gelişmekte olan ülkelerin uluslararası piyasalarda işlem gören borçlanma senetlerinin faiz oranlarında artışa neden olduğunu belirledi. DPT`ye göre, ekim başında Arjantin`in borçlanma senetleri üzerinde yüzde 6.5 civarında olan spread, notun düşürülmesinin ardından hızla yüzde 9.6 seviyesine yükseldi. Bunun hemen ardından, ekim sonunda yüzde 6.0 olan Türkiye`nin spread`i de aynı biçimde yükseldi.
Krizin seyri nasıl oldu?
DPT`nin Aralık ayına ilişkin Ekonomik Gelişmeler başlıklı raporunda, Bu gelişmeler sonucu Türkiye`ye yatırım yapmış olan kurumlar, Türkiye`ye açılan kredilerin durdurularak, değerleri düşen teminatların tekrar tesisini talep etmişlerdir. Buna ek olarak, her yıl sonunda bankalar tarafından pozisyon kapatmak amacıyla meydana gelen mevsimsel döviz talebi de öne çekilmiştir. Bu gelişmeler, Merkez Bankası`nın döviz rezervlerine olan talebi artırarak bir döviz çıkışına neden olmuştur denildi.
Merkez Bankası`nın net dış varlıklarında meydana gelen daralmanın, piyasadaki TL likiditesinin de daralmasına neden olduğuna işaret edilen raporda, Piyasalarda, yurtdışı kreditörler ve yabancı yatırımcıların döviz talebinden kaynaklanan döviz talebini - para programı uyarınca - karşılamakla mükellef olan Merkez Bankası, para programı hedeflerinden sapma göstermemek için yoğunlaşan likidite talebinin giderilmesi hususunu piyasalara bırakmıştır. Bu gelişimin likidite talebini daha da yoğunlaştırması üzerine Banka, piyasaları APİ`den fonlamaya başlamıştır denildi. Raporda şöyle devam edildi:
Yaratılan likidite dövize yöneldi:
22 Kasım tarihinden itibaren piyasalara müdahaleye başlayan Merkez Bankası, bu tarihte piyasalara Açık Piyasa işlemleri (APİ) ile 1.5 katrilyon TL fon sağlamıştır. Aynı tarihte Rezerv Para`daki günlük artış miktarı ise 583.3 trilyon TL olmuştur. Merkez Bankası piyasalara ihtiyacı olan likiditeyi 22 Kasım - 30 Kasım tarihleri arasında sağlarken, yaratılan bu ek fonun dövize yöneldiği görülmüştür. Bu gelişmeler sonucunda, Merkez Bankası`nın APİ`den alacakları Kasım sonunda 17 Kasım`a göre 3.7 katrilyon TL artarak, 6.3 katrilyona yükselirken, aynı dönem itibariyle Merkez Bankası`nın Net Döviz Pozisyonu hızlı rezerv çıkışı nedeniyle 5.5 milyar
dolar gerileyerek 2.5 milyar dolar seviyesine inmiştir. Piyasalara Net İç Varlıklar hedefinden taviz verilmek pahasına sağlanan ek likiditenin döviz rezervlerindeki gerilemeyi hızlandırdığını gören Merkez Bankası, 30 Kasım`da, bu tarih itibariyle ulaşılan büyüklükler referans alınmak üzere, para programı uygulamasına geri döndüğünü açıklamış ve interbank piyasasında kotasyon üst limitlerini 30 Kasım için yüzde 400 ve 1 Aralık için de yüzde 999 olarak belirlemiştir. Bu kararı izleyen hafta içinde Merkez Bankası`nın rezervlerinde oluşan döviz kaybı yavaşlamış, IMF`nin Türkiye`ye SRF sağlayacağına dair piyasada oluşan beklentiler kur politikasının terkedilmek zorunda kalınacağına dair endişelerin düşmesine neden olmuştur.
TL 11 ayda yüzde 6.3 değerlendi:
DPT raporunda, Kasım`daki bu gelişmelere karşın, para programında çıpa rolü üstlenen ve enflasyonist bekleyişleri etkilemede kullanılan döviz sepetindeki artış oranında sapma gerçekleşmediği ve belirlenen hedeflere ulaşıldığı kaydedildi. Raporda, Ocak - Kasım döneminde de 1 dolar 0.77 eurodan oluşan kur sepetindeki değişimin program hedeflerine uyduğu ve yüzde 21.4 olduğu, reel kur endeksi hesaplarına göre de TL`nin 11 aylık dönemde yüzde 6.3 oranında değer kazandığı bildirildi.
FİSCHER: TÜRKİYE`DE BANKACILIK SORUNLUYDU:
IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, Türkiye`de yaşanan son sıkıntıların büyük ölçüde bankacılık sektörünün sorunlarından kaynaklandığını, ancak cari açığın genişlemesiyle zamanında düzeltici mali tedbirlerin alınamaması ve döviz kuru düzenlemesinin yapısının da krizde etkili olduğunu bildirdi. Fischer, IMF`nin internet sitesinde yayımlanan Ocak tarihli Döviz Kuru Sistemleri: Çift Kutuplu Bakış Doğru mu? başlıklı makalesinde, mali krizlerle döviz kuru sistemleri arasındaki ilişkileri irdeledi. Fischer, 1994`de Meksika, 1997`de Tayland, Endonezya ve Kore`de, 1998`de Rusya ve Brezilya`da, 2000`de de Arjantin ve Türkiye`de yaşanan krizlerde bir şekilde sabit kur veya sürüklenen çıpa uygulamalarının olduğuna dikkat çekti.
Fischer, Aynı zamanda, 1998`de İsrail, Güney Afrika, Meksika ve Türkiye`nin sürüklenen kur uygulaması yoktu ve bu ülkeler bu uygulamaya sahip yükselen pazarları etkileyen krize girmediler dedi. Türkiye`nin bu sistemi yeni uygulamaya başladığını, kur sistemini gelecekte daha esnek bir yapıya kavuşturmayı amaçladığını da anımsatan Fischer, Macaristan, İsrail, Polonya ve Venezüela`da sürüklenen bant uygulaması olduğunu, İsrail ve Polonya`daki sistemlerde ayrıca bantın giderek genişlediğini de anlattı. Fischer, Bu yükselen pazarlardaki döviz kuru sistemleri gelecekte daha fazla esneklik kazanacaktır dedi.