Piyasalar gerçekten iyileşti mi?

1dk okuma

Piyasalarda uzun süredir söz edilen iyileşme sürecini ikinci yılını dolduruyor peki iyileştik mi?

Haberin Devamı

Piyasalarda uzun süredir söz edilen iyileşme sürecini ikinci yılını dolduruyor peki iyileştik mi?

Özge GÜNEŞ / gazeteport

Ekonomistlerin 1930’larda yaşanan Büyük Buhran sonrasından dünyayı kasıp kavuran en büyük krizden çıkma göstergelerini ve iyileşme müjdesini ilk verdiklerini günden beri 2 yıl geçti.

DÜNYA BORSALARINDAKİ SON DURUMU GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN

ABD tarafında bakıldığında kriz sürecinin en etkili aktörleri olan istihdam ve konut piyasasından iddia edilen iyileşme emareleri sonrasında bile ekonomiyi düzlüye çıkartacak noktaya gelemedi.

Ücretler yüzde 57.5 ile tüm zamanların en düşük seviyelerine geriledi. Ülkenin borcu tarihi rakamlara yükseldi. Eyaletlerin kredi notları düştü. Kredi derecelendirme kuruluşlarından arka arkaya uyarılar alan ABD ekonomisi bu iyileşmeden bir şey anlamadı.

Buna karşılık 2009’da sona eren durgunluk ile şirket karları yarı yarıya yükseldi. Bu oran 1991 yılı resesyonu sonrasında yüzde 11 olurken 2001 durgunluğu sonrasında yüzde 28 oldu.

Verilerin iç açıcı olmadığı dönemde CEO’ların maaşı ortalama 9 milyon dolara yükseldi. Bu rakam kriz öncesi dönem rakamının 4’e katladığını gösteriyor. CEO maaşlarında uçuş başlamışken ABD’de gıda kuponu kullananların sayısına bakıldığında oradaki uçuşta dikkatlerden kaçmadı. ABD tarafında vatandaşların yüzde 55’i hala resesyonda olduklarını düşünüyor.

AVRUPA SÖZÜNÜ TUTAMADI

Avrupa tarafında daha da içler acısı bir döneme girildi. İrlanda Portekiz derken Yunanistan bombası tüm dünyayı sarstı.

Arka arkaya ülkelerin borç sorunların açığa çıkması Euro Birliğini temellerini sarsa da iş el koyan başta Almanya Fransa gibi büyük ağabeyler IMF desteği ile birliği ayakta tutmaya çabalıyor.

Avrupa’nın Euro Birliğine gitmesi sürecinde borcun GSYH’ya oranının yüzde 60’ı geçmemesi konusunda anlaşmıştı. Bugün baktığımız IMF AB desteği sonrasında Yunanistan’da borç  GSYH’nın yüzde 142’sine ulaşmışken, topun ağzındaki yeni ülke İtalya’nın borcu GSYH’nın yüzde 119’u oldu.

Aynı verilerden yola çıkarak güçlü ülkelere bakıldığında ise Almanya ve İngiltere’de borç GSYH’nın yüzde 80’ine çıkarken bir diğer ağabey olan Fransa’nın borcu GSYH’sına oranı yüzde 60’ın üzerinde.

İşsizlik tarafından bakıldığında da durum pek iç açıcı değil. Hemen hemen bütün politikacılar, yaptıkları konuşmalarda “Gençler geleceğimizdir” ifadelerini kullanır. Ancak pratikte durum çok farklı. Çoğu Avrupa ülkesinde 15 ile 24 yaşları arasındaki gençlerin çoğu işsiz. Yunanistan, İrlanda ya da İtalya’da gençlerin yaklaşık yüzde 30’u işsiz. 2010 yılının aralık ayında, 27 üyeli AB’nin 19 ülkesindeki gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 20’nin üzerindeydi.

İÇERİDE MELTEM YELLERİ

İçeriye döndüğümüzde ise yurtdışında daha olumlu bir hava esiyor. İyi gelen makro verileri, geçtiğimiz hafta yüzde 11’lik büyüme ile aynı dönemde dünyada tek çift haneli büyümenin yakalanması da eklendi.

İyi gelen veriler piyasa oyuncularını aşırı ısınma olup olmadığı yönünde tartışmaya soksa da rakamlara bakıldığında Türkiye’de dış borcun GSYH’ya oranı yüzde 31. Bu rakam IMF verilerine göre Türkiye’yi borçlu ülkeler kapsamında 23’üncü sıraya oturtuyor.

Dışarıda en büyük sorunlardan biri olan istihdam konusunda Türkiye rakamlarına bakıldığında ise Mart dönemi verilerine göre hala çift hanelerde olsa da yüzde 10.8 olarak gerçekleşti. İyileşmenin başladığı öngörülen iki yıl önceye döndüğümüzde rakamlar yüzde 15.8 olurken 2010 yılında aynı dönemde yüzde 13.7 olarak gerçekleşmişti.

Haberle ilgili daha fazlası: