Özince:Gücümüzü göstermenin zamanı geldi

1dk okuma

Özince: Sorunumuz krizden çıkmak olmamalı. Üstün olduğumuz noktalarda dünyanın en iyileri içinde yer almalıyız. Moralimizi yüksek tutup, potansiyelimizi tüm dünyaya göstermeliyiz
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ile reel sektörün sorunları ve çözüm önerileri üzerine uzun bir sohbet yaptık. Özince, kriz ortamında kamu bankalarının hızla küçültülmesinin reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerine işaret etti. Türkiye`nin acil sorunlarının IMF gibi yurtdışı kreditörlerine yeterince anlatılamadığı değerlendirmesini yaptı. Ve Türkiye neden krize girdi sorusuna anlamlı bir yanıt verdi: En önemli sorun kayıt dışı ekonomi. Reel ve sanal, orada da güreşiyor. Bugün tüm işlemlerini kayda alıp vergisini ödeyen kuruluşla, ödemeyen, aynı arenada. İşte esas kriz buradan çıktı. Kasım`da veya Şubat`ta değil! Kriz, serbest piyasa ekonomisine inanılan bir ülkede, sistemin alfabesinin A`sına ihanet edilmesiyle başladı.

Türkiye`nin artık kafasını kaldırıp dünya piyasalarında daha da güçlenmesi gerektiğini belirten Özince`nin çarpıcı mesajları şöyle:

POTANSİYELİMİZ ÇOK BÜYÜK
Terk insanının inanılmaz bir kapasitesi var. Hem üretim, hem tüketim yönünden. Bu özellikler Türkiye`yi kesinlikle uluslararası ticarette çok önemli bir yere ulaştıracak. Yöresinde hangi ülke, hangi ratinge sahip olursa olsun, Türkiye ekonomisinin dinamiği bu `rakamsal özelliklerin` çok ötesinde. Liberal piyasa kültürü, girişimcilik karakteri, demografik, coğrafi özellikler, mutlaka başarıya ulaşacağımızı gösteriyor.

KRİZDEN NE ÖĞRENDİK
Tek amacımız `krizden çıkmak` olmamalı. Dünya rekabetinde hangi mukayeseli üstünlüklerimizi ve hangi mevcut üstünlüklerimizi koruyabileceğimizi saptamalıyız. Örneğin turizm, tekstil, cam, finans sektörlerini sayabiliriz.

Bunlara hem ekonomik, hem de siyasi açıdan güçlü asılmalıyız. Siyasetsiz ekonomi veya ekonomisiz siyaset diye bir şey olamaz. Bir ülkenin en güçlü dinamiği ekonomisidir. Siyaset de en başta ekonomi için vardır.

ARTIK KAFAMIZI KALDIRMALIYIZ
Uluslararası politikada da ekonomik tavrımızı siyasetimizle çok güçlü olarak desteklemeliyiz. Örneğin Bulgaristan Başbakanı ilk ziyaretini İş Bankası`na yaptı. Çünkü ülkesindeki en büyük yabancı yatırımcı, Şişe Cam Fabrikaları`nın Belçikalılarla yaptığı ortak yatırımdır. Bugün Cam Grubu Yunanistan pazarının yaklaşık yüzde 25`ine sahip. Bunların üzerine politikalar bina etmemiz lazım. Kriz bizi körleştirmemeli. Kafamızı kaldırmamız gerekiyor.

YABANCILAR BİZİ ANLAMALI
Türkiye`nin partnerleri Türkiye`yi iyi anlamalı. Türkiye yöreye ve dünya ekonomisine gerekli bir ülke. Globalizasyon var diye ticareti daraltmak, siyaseti de daraltıyor. Ekonomiyi bu kadar krize sokmak marifet değil. Doktor hastasını iyileştirdiği ölçüde başarılı olur. İlaç yetmedi, başınızın çaresine bakın denmez.

KÂR HERŞEY DEMEK DEĞİL
Biz müşterilerimizin işyerlerinin kapatılmasından memnun değiliz. Bunların üzerimizde maddi etkisi de var. Bu çok net. Ama Türk insanının güveni ve sermayedarımızın tam desteği ile, bunların hepsinden çıkabilecek güce sahip olduğumuzu biliyoruz. Kârımız azalır, çoğalır, zarar da edebiliriz. Bunda korkulacak bir şey yok.

Doların yükselecek nefesi kalmadı
Özince`nin döviz kurları hakkındaki öngörüsu ise şöyle: Döviz çok sığ bir gösterge piyasada fiyatlanıyor. Örneğin İş Bankası 500 milyon dolarlık sendikasyon ödemesi için piyasadan dolar aldı, fiyat fırladı deniyor. Bugün 10-20 milyon dolarlık bir alım bile piyasada fiyatı yükseltiyor. Çok şükür bankaların piyasadan döviz toplamaya ihtiyacı yok. Çünkü tüm özel bankaların bilançoları dövizde güçlü. Doları olmayanın TL`si zaten yok.

Kişisel kanaatim, doların yukarı gidecek nefesi kalmadı. İzafi olarak bir yerlere götürebilirsiniz. Ama ondan sonra çerçeveletip duvara asarsınız.

Ben 1 milyon liranın altında döviz kuru ile Türkiye`nin rekabet gücünü kazanabileceğini düşünüyordum. Ama kuru oralarda tutmayı başaramadık. Ancak 1.5 milyon seviyesinin saçma sapan bir seviye olduğunu düşünüyorum. Eskisi gibi toplumun ekonomik programlara güveni olsa, fiyat 1 milyon liranın altına bile iner.

Özince: Biz krizde para değil, itibar kazanırız
İş Bankası ülkenin tüm risklerine ortak olan bir bankadır. Başka bir tercih yapamayız. 850 şube ile yurt sathına yayılmışsanız, esnafa da, işçiye de, onun fabrikasına da, o fabrikanın yaptığı ihracata da kredi vermek, destek olmak zorundasınız. Dolayısıyla reel sektörün başarılarında nasıl payımız olduysa öyle devam etmek zorundayız.

Biz 15 bin çalışanımızla sanal aleme yatırım yapmayız. Böyle yaparsak şubelerimiz işsiz kalır. Şube demek mevduat demektir. Tasarrufu da aldınız mı kredi verirsiniz. Türkiye`nin ne kadar sıkıntısı varsa, bizim de o kadar sıkıntımız olur. Biz bundan da çok memnunuz. Çünkü biz Türkiye ile büyürüz. Biz krizlerde para kazanmayız, itibar kazanırız.

Allah bizi korudu ne demek!
İleriyi görmeye gücü olmayanlar her zaman başta olsaydı, aya bile gidemezdik. Risk almadan hamle yapılamaz

Özince`ye Koç ve Sabancı dahil pek çok grubun Allah bizi korudu da 3. GSM ihalesini kazanamadık şeklinde değerlendirmeler yaptığını hatırlatıyoruz. İş Bankası, ortağıyla birlikte devlete 3 milyar dolara yakın lisans parası ödeyerek Aria`yı hizmete sunmuştu. Özince`nin konuya ilişkin değerlendirmesi şöyle: 3. GSM ihalesi için çok fazla bedel ödendiği söyleniyor. Diyelim ki ihaleyi İtalyan Telekom ile birlikte kazanan İş Bankası`da böyle düşünüyor ama söyleyemiyor!

Peki ama bu yönde bir düşünceyi İtalyan ortağımızdan duydunuz mu? Veya dünyanın herhangi bir yerinde `İtalyan Telekom Türkiye`ye değerinin üzerinde bir yatırım yaptı, başı dertte` diye bir yazı gördünüz mü?

İtalyan ortaklarımız, Türkiye`nin karamsarlığını görüp şunu diyorlar: Biz Latin Amerika`da krizin içinde büyüdük. Bizim Türkiye`de dikkate aldığımız en önemli faktör, demografik yapı. Nüfusunun yüzde 50`sinden fazlası, 9 ile 22 yaş arasında olan bir ülkesiniz. Tüketim gücünüz çok yüksek. Biz büyük şirketiz, sabredeceğiz. Belki 10 yıl düz duvara tırmanacağız. Ama sonraki 15 yıl sabrımızın sonucunu alacağız.

Biz ne kadar kısıtlı düşünüyoruz. `Allah bizi korudu` diyoruz. İtalyanların Tanrısı da aynı. Demek ki Allah onları korumadı! Yabancı sermayeyi ülkemize çağırırken bile gerçek üstü davranıyoruz. Diyoruz ki, `Bizim ülkemiz para etmez. Geçen yıl bize bu paraları verenlere yazık! Kimbilir gelecek yıl ne olacaklar...` Bu, `Gelmeyin buralara` demek! Ayrıca bu para nereye gitmiş? Devletin Hazinesi`ne. Bu bile tek başına sevindirici bir şey..

Nuh`un Gemisi gibiyiz
* Kriz öncesi kriz sonrası reel sektörün durumu ile ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Şunu söyleyebilirim: Bugün Türkiye`de cari fiyatlardan alıp, kredisini sorunsuz geri ödeyebilecek şirket sayısı, son derece azdır. Ama biz mümkün olduğu kadar müşterilerimize tolerans tanıyoruz.

* Yani kredi geri ödemelerinde sorun arttı...

Bankacılık sektöründeki rehabilitasyon, kaynak sorunu ve mevzuatın daha da katılaşması nedeniyle tahsili gecikmiş kredi oranları büyüdü.

Müşterilerimiz tüm kredi ihtiyaçlarını bizden karşılamıyorlar. Ancak müşterilerin başka bankalardan kullandıkları kredilerde değişik nedenlerle sıkıntıya düştüğünü görüyorum. Bir milli banka olarak onların bütün ihtiyaçlarını cevaplayamıyorum. Ve diğer bankalar, müşterimin kredi borcunu takibe aldığında, mevzuat nedeniyle aynı yönde hareket etmek zorunda kalıyorum.

* Kamu bankalarının küçültülmesi operasyonunun çok hızlı yapılmaması gerektiğini sık sık dile getirmiştiniz...

Kehanette bulunmuyordum. İş Bankası olarak üzerimize gelen kredi risklerini görüyordum. Müşteri oradan, buradan kovuldukça, bize geldi. Bizim de Nuh`un Gemisi gibi alabileceğimiz bir kapasitemiz var. Keşke haksız rekabet olmasaydı da, bilançomuzu daha da büyüseydik. Ziraat Bankası kadar bir bilançomuz olsaydı, o zaman daha fazla yük taşıyabilirdik.

Eğer ben sistemin tasarruflarını alıyorsam, bunu bir şekilde geri vermem gerekli. Ama kamu bankaları piyasanın yüzde 40`ına yakın tasarrufunu toplayıp, sadece kamuya verirlerse, serbest piyasa ekonomisi lafta kalır.

YARIN: Reel sektörün sıkıntıdan çıkması için alınması gereken acil önlemler...

Haberle ilgili daha fazlası: