Fed’in Uzun Vade Stratejisi

Biliyorsunuz geçen hafta Fed (ABD Merkez Bankası) bu yıl içindeki altıncı toplantısında fonlama faizinde, 25 baz puan indirime giderek, yüzde 2-2.25 aralığından yüzde 1.75-2 seviyesini hedefleme kararı aldı. Bu karar bizim de beklentimiz dâhilindeydi. Böyle bir faiz indiriminin ABD doları seviyesini zayıflatmaya yetmeyeceğini de geçen haftaki Big Para yazımda belirtmiştim. Zaten o tarihten beri dolar endeksi (DXY) 99 seviyesine kadar yükseldi.

Haberin Devamı

Fed aldığı bu karardan sonra yayımladığı yazılı beyanda, ABD ekonomisi hakkında hala olumlu bir görünümden bahsediyordu. Ancak, en çok vurguyu hedeflediği yüzde 2 enflasyon oranı için yaptı. Fed’in faiz kararlarında yüzde 2 olarak hedeflediği enflasyon oranı büyük rol oynayacak ancak açıklanan öncül büyüme ve büyüme verilerinin beklentiler dâhilinde olduğunu, hanehalkı harcamalarında canlanmayı göz önünde bulundurursak Fed faiz indirimlerinin seri bir şekilde yapılmasını beklememek gerekir.

Fed’in, toplantı kararı akabinde, para piyasalarında aldığı kararlar ve aksiyonlar aslında geçen hafta yaptığı 25 baz puan faiz indirim ile alakalı idi. Para piyasalarını yatıştırmak için repo piyasasına 105 milyar dolar likidite enjeksiyonu, aldığı 25 baz puan Fed faiz indirimi kararıyla ilintili yapılan açık piyasa işlemleriydi. Ancak bu aksiyonlar sanki Fed’in geçen hafta aldığı faiz indirim kararına ilaveten alınan kararlarmış gibi haber yapıldı.

Haberin Devamı

Buna ek olarak bir de Fed’in son toplantısından sonra ABD’de QE (quantitatative easing) söylemleri başladı. Türkçeye genelde parasal genişleme olarak çevrilen QE, merkez bankalarının ekstra tahvil satın alarak ekonomiye likidite enjekte ettiği, amacı en nihayetinde ekonomiyi canlandırmak olan, bir paket program. Ancak bu söylemler de gerçeği yansıtmıyor. Fed, 2008 finansal krizinde başvurduğu QE kararını almış değil. Zaten finansal istikrar hakkında o zamanki gibi derin bir problem de yok. Fed sadece biraz daha piyasaları canlandırma amacıyla piyasaya bir miktar likidite sağlayacak.

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

ABD’de büyümeye dair veriler hiç de öyle sinyal veren bir nitelik taşımıyor. Yılbaşından beri PMI (imalat satın alma müdürleri endeksi) hemen hemen hep diyebileceğim ölçüde beklentilerin üzerinde ve 50 seviyesinin üzerinde açıklandı. Tarım dışı istihdam, bu yıl bir iki ay dışında beklentilerin oldukça üzerinde açıklandı. İşsizlik oranı yılbaşında yüzde 4’den yüzde 3,7’e geriledi ki bu seviye çoğu zaman yapısal işsizlik oranı seviyelerinde kabul ediliyor. Toptan perakende satışlar üç aydır ciddi oranda yükseliyor.

Haberin Devamı

Büyüme tarafında çok problemli bir görünüm yok ancak enflasyon artmıyor ve Fed son açıklamasında belirttiği gibi yüzde 2 enflasyon hedefinde kararlı. Fed’in enflasyon için izlediği PCE (personal consumption expenditures- kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi) uzun süredir yüzde 2 seviyesinin altında açıklanıyor. Her ne kadar böyle bir enflasyon hedeflemesi yüzünden Fed’in faiz indirimin devamının geleceğini ve 12-13 Aralık’ta yapacağı toplantıda 25 baz puan indirime daha gideceğini bekliyor olsam da ileride bizi Fed’den agresif bir indirim sürecinin beklediği söylemlerine katılmıyorum.

Enflasyon hedefini özellikle son açıklamalarında dillendiriyor olsa da Fed para politikası gelişmekte olan ülkelerin para politikaları gibi tek bir hedefle-fiyat istikrarı hedefiyle hareket etmiyor. Her ne kadar bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarından ziyade çift görev (dual policy) güdüyor gibi görünse de Fed’in kanunda yazılı önceliği uzun vadeli büyüme görünümünü korumaktır. Burada çift görevden kastedilen maksimum istihdam seviyesine ve fiyat istikrarına kavuşmak; ancak önceliğin hep büyüme tarafında olduğunu görüyoruz. Açıklanmış olan öncül büyüme ve büyüme verileri Fed’i agresif faiz indirimleri patikasına sokmayacaktır. Bu bağlamda piyasa oyuncuları için vereceğim öngörü Dolar/TL tarafındaki düşüşün uzun sürmesini beklememeleri olacaktır.

 

Yazarın Tüm Yazıları