Fed daha ne yapsın?

2021 yılının son toplantısında ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Powell’ın tahvil geri alım programının 2022 yılının ortasından önce tamamlanacağını söylemesi ile birlikte Fed’in ilk faiz artışını mayıs ayında yapması en güçlü senaryo haline gelmişti.

Haberin Devamı

Ancak ABD enflasyonunun beklentiler dahilinde yüksek gelmeye devam etmesi ve Fed Başkanı Powell’ın hafta içi yaptığı konuşmanın da içeriği ile bu konudaki beklentiler daha da erkene çekilmeye başlandı. Öyle ki mart ayında tahvil geri alım programının tamamlanması ile birlikte şu anda en güçlü senaryo mart ayındaki toplantıda ilk faiz artırımının da gelmesi yönünde.

Fed’in faiz artışlarına başlamasının ardında daha sıkı bir para politikası uygulamak ve bu yolla enflasyondaki artışın kalıcı hale gelmesini önlemek yatıyor. Aslında iş sadece bununla sınırlı değil. Fed’in faizleri artırmasının arkasındaki diğer faktörler 9 trilyon dolar büyüklüğe ulaşan bilançosunu tahvil satışları yoluyla küçültmek ve maaş artışlarının yarattığı talep artışları kaynaklı ekonomik aktiviteyi de nispeten soğutabilmek.

Haberin Devamı

ABD ekonomisinde pandemi sonrasında yapılan mali yardımlar sonucunda birçok kişinin mevcut maaşlarda çalışmaktan ziyade bu yardımlar ile geçinmeye başladığını biliyoruz. İşverenler ücret artışlarına gitmelerine rağmen çalışacak kişi bulmakta zorlanmaya başlamışlardı. İşte Powell’ın aslında bahsettiği tam istihdam hedefine ulaşılması konusundaki çabası da belirli bir ücretler seviyesinde çalışmaya gönüllü olacak iş gücünün oluşması olarak karşımıza çıkıyor. Bunu sağlayabilmek de faizlerin artırılmasından geçiyor. Aslında Fed faiz artışının arkasındaki neden sadece basit şekilde enflasyonu dizginlemek değil gördüğünüz gibi. Enflasyon artışının ardında birçok dinamik var ve bu dinamikleri kontrol etmenin yolu da para politikasının en güçlü aracı olan faizi kontrol etmek –ve günümüzdeki yönüne bakıldığında da- yükseltmek şeklinde karşımıza çıkıyor.

Aslında Fed 2021 yılının başlarından beri dünya ekonomilerinin ilerlediği yolda adeta bir projektör tutuyor. Tamamen şeffaf bir iletişim yöntemi uyguluyor. Bunu nasıl yapıyor? Powell’ın geçen seneki şu söylemi aslında herşeyi özetliyor: “Para politikamızda bir değişiklik yapacağımız zaman bu dünya için bir sürpriz olmayacak. Bu değişikliği önceden ilan edeceğiz” Evet aynen dediği gibi de yapıyor. Şu ana kadar dünya ekonomileri Fed politikalarına ilişkin hiçbir söylemi şok bir haber niteliğinde karşılamadı ya da yapılan bir açıklamaya anlam vermekte zorlanmadı.

Haberin Devamı

2022 yılına baktığımızda işte yine bu şeffaf politika çerçevesinde Fed dünyaya diyor ki; mart ya da en geç mayıs ayındaki toplantıda faizleri artıracağım, para musluklarını kısacağım, dünyada dolaşımdaki ABD doları likidite bolluğu sona erecek ve ABD dolarının değeri de artacak. Bu net ve şeffaf politika karşısında da gelişmekte olan ülkelere için bir strateji oluşturma fırsat penceresi açılıyor. Ne için? Hem kendi yerel para birimlerinde aşırı oynaklıklar yaşanmaması için hem de yerel borsa endekslerinde sert düşüşler olmadan belirli uzun vadeli bir strateji çerçevesinde bu parasal sıkılaşmayı yönetebilmeleri için.

Tüm bu gelişmeler çerçevesinde de soruyorum Fed daha ne yapsın? Bundan daha ötesini yapmasını herhalde bekleyemeyiz. Asıl beklenti içerisinde olmamız gereken konu 2022 yılında mart ya da mayıs ayı ile birlikte başlayacak bu küresel sıkı para politikaları uygulamaları karşısında TL’nin aşırı dalgalanmalara maruz kalmaması. Şu anda kurda nispeten bir yatay hareker görünümü var. Alınan tedbirlerin şu günlerde işe yaradığını görüyoruz. Ancak diğer yandan riskler tamamen ortadan kalkmış değil. 

Yazarın Tüm Yazıları