Paylaş
Senenin sonuna yaklaşırken, şöyle genel olarak piyasaları sizinle birlikte toplamak isterim.
Neresinden bakarsak bakalım 30 yıllık borsa tarihimizin en zor senesini birlikte atlatmaya çalışıyoruz. Aslında geçen sene bu zamanlar ve şubata kadar geçen süreçte global piyasalar rüzgarı arkasına almış, birçok sorunu geride bırakıp iyi bir ralliye hazırlanıyordu.
Lakin, gördüğümüz siyah kuğuların en siyahı geçen kış sonunda ansızın karşımıza çıkıverdi ve tüm global piyasaların bilinci tamamen kapandı.
Bahar aylarına girerken piyasalar tünelin ucundaki ışığı bir daha göremeyeceklerini düşünüyordu, fakat bu tünele ışık tutan yine ve yeniden merkez bankaları oldu.
Piyasalar bilinci kapalı olmasına rağmen şuursuzca ve ne yaptığını bilmez halde gelen bol likiditenin tadını çıkarmaya başlamıştı.
Evet sevgili okurlar, aslında 2020'nin tüm özeti bu desek yanlış söylemiş olmayız.
Piyasalar 10 yıldır alışmış olduğu para enjeksiyonlarıyla adeta şımarık bir çocuğa dönüşmüşken, bu yıl gelen son dozla da bu durum zirve yapmış oldu.
Sevindirici olan bol likiditenin kısa vadeli olarak bu pandemi sürecinde moral etkisi oldu. Lakin adı üzerinde kısa vadeli gelen bu alışkanlık, ne yazık ki uzun vadeli kötü sonuçlara gebe olabilir de.
Dünyanın başındaki bu borç sarmalı, sürekli krediyle beslenme ilerleyen zamanda sonu bilinmez ekonomik sonuçlar yaratacaktır. Ve ne yazık ki sürekli borç paraya alışan bu şımarık çocuk yani piyasalar için bu sonuçlar çok hoş olmayacaktır.
Dünyada işler böyle ilerlerken, biz içeride dünyadan çok da kopuk bir resim çizmedik. Bol likidite beklentisi bizim borsamızda da özellikle BIST100 dışı hisselerde kontrolsüz rallilere yol açtı. İyi yanı bu dönem gelen yeni yatırımcı ortalamada kazandı. Kötü yanı ise ‘’sürekli kazanacağım aşısını‘’ aldı. Bu kötü alışkanlık yatırımcıların kontrol mekanizmasını kaybetmesine yol açtı ve kredi hacimleri ile kredi kullanan hesap sayıları bir senede kabaca ikiye katlandı. Finansal okuryazarlığın düşük olduğu ülkemizde bu boçlan yapılan alışveriş, borçlanmanın da tavan yaptığı dünya gerçeğinden yola çıkarak büyük bir riskide beraberinde getiriyordur. Bir risk piyasası uzmanı olmama karşın, karşı karşıya kalınan bu riskin yönetimi eldeki enstrümanlarla çok mümkün olamaz.
İşte sermaye piyasalarımızın önümüzdeki 10 yıldaki gidişatı, bu kitlenin bu alışkanlığı ne kadar kontrol edebileceğine bağlı olacaktır.
Yeterli finansal okuryazarlığa sahip olmayan kitle, rüzgar tersten estiği zaman davranış olarak nasıl bir sistem izleyecek?
2020 yılı birçok şeyi değiştirdiği gibi borsada ki 15 yıllık yerli-yabancı oranında da büyük bir değişim yaratmıştır.
15 yıldır yüzde 60 üzerinde olan yabancı oranının yüzde 50 altına gerilemesi ile birlikte borsanın genetiğinde de, davranışlarında da, verdiği reflekslerde de büyük bir değişim yaşanmıştır.
Mesela yurt dışından gelen majör verilere duyarlılıktan tutun da yıllardan beri faiz&borsa korelasyonunun değişimine kadar bir çok kalemde refleks değişmiştir.
Ölçülebililirliğin kaybolması şu an pandemi sürecinde olduğumuz için kabul edilebilir bir durum olsa da, uzun vadede rasyonellikten uzaklaşmayı getirir. Bu da bizim gibi, dünyada finans merkezi olmayı planlayan bir coğrafya için olumlu bir gelişme olmaz.
Toparlarsak, şahsen bu yılın finans piyasaları için kırılma yılı olmasından daha çok kayıp bir yıl olmasını yeğlerim. Çünkü anlatmaya çalıştığım borç para – bol likidite sanalından çıkıp bir gün makro gerçekliğe dönersek, bu yılı sadece kayıp yıl olarak bitirmiş oluruz.
Aksi halde bu bir alışkanlığa dönüşürse o zaman bir kırılma başlar ki, bu da dünya ekonomilerinin geleceği için sonun bulanık başlangıcı kadar travmatik bir durum olur.
Ben şahsen içeride, pandeminin kademeli olarak ortadan kaybolmaya başlaması ile birlikte yılın ikinci yarısından itibaren rasyonelliğe yaklaşacağımızı umut ediyorum. Bu arada umut etmek sayısal bir kaynak değildir.
Son olarak, VİOP Advisor diye bir mobil uygulama çıkmış, ne kadar mükemmel bir uygulamadır o öyle.
Sağlıkla kalın dostlarım.
Ergün TEKGÜL
Meksa Yatırım Menkul Değerler
VİOP Genel Müdür Yardımcısı
Paylaş