Daha önce yorumlarımda, danışmanlık verdiğim yabancı kurumların Türkiye’de yapılan reformlar konusunda rapor çıkarmadıklarına, daha çok BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) bölgesindeki reformlara yoğunlaştıklarını belirtmiştim. Bunun esas sebebi, yatırımcıların Türkiye’de 2011 yılından beri reformlarda yavaşlama görmeleriydi.
Şevin Ekinci Ekinci Economics Consulting
Bu hafta bu konu özellikle 28 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı olacak olan Tayyip Erdoğan’ın balkon konuşmasından sonra daha çok kesinlik kazandı. Hâlbuki öte tarafta Temmuz sonundan beri ayrıştığımız Hindistan’da, özellikle seçimlerden sonra, reformlar hız kazandı, keza Güney Kore’de.
Hindistan
Hindistan’da reformlar konusunda yavaş atılan adımlar önümüzdeki dönemde çok daha büyük reformların habercisi olarak görünüyor. Piyasaların da oldukça desteklediği bir isim olan ve bu seneki seçimlerde yeni Başbakan seçilen Narendra Modi, bağımsızlık günleri olan 15 Ağustos’ta yaptığı konuşmayla seçimlerde kazandığı zaferi taçlandırdı. Her ne kadar hükümeti üç ay önce yaptığı yemin töreninden beri henüz büyük reformlara imza atmamış olsa da, Modi toplumun gözünde özellikle sanayi sektöründe ve halk için yapılacak işler konusunda çok kararlı bir lider olarak duruyor. Örneğin imalat sektöründe özellikle yabancı şirketlerin “Hindistan markasıdır” kullanması gerektiği fikrini destekleyen, yeni mobil bankacılık ve sigorta sisteminden bahseden Modi oldu.
Modi’nin partisinin önünde, Hindistan’daki büyüme ve imalat sektöründe yapacakları atılımlar konusunda karşı çıkacak güçlü bir muhalefet yok. Yani politik bir direnmeyle karşılaşmadıkları için reformları çok hızlı bir şekilde uygulayabilirler. Ancak beklentiler bu hükümetin pragmatik bir yaklaşım uygulayacağı ve çok küçük çaptaki reformlarla işe başlayarak ülke büyümesini sürdürebilir düzeye ulaştıracağı şeklinde.
Tabii ki daha kolay reformlardan başlayarak büyümeyi sürdürebilir seviyeye taşımak daha sağlıklı olacaktır ancak burada anahtar konu bu reformların yürürlüğe girdikten sonra uygulama aşamasında olacaktır. Bu küçük çaplı reformların arasında her bir eyalet için ayrı istihdam reformu, demiryollarında, sigorta ve savunma sektörlerinde doğrudan yabancı sermaye payını arttırma, gayrimenkul yatırım ortaklıklarının Hindistan borsasında listelenmesi bulunuyor.
Hindistan’ı daha kolay iş yapılır bir ülke haline getirmek için hükümet tarafından endüstriyel ve altyapı projeleri için on-line bir mekanizma geliştirilmesi tasarlanıyor. Makroekonomik tarafta ise bütçe disiplini ve enflasyon konusunda verilen söylemler ve kararlar tüm yatırımcılar açısından şu anda inandırıcılığını koruyor.
Türkiye’yi nasıl görüyorlar?
Gelelim Türkiye’den reform beklentilerine. Burada önemli bir not vermem gerekiyor, aşağıda anlatacaklarım benim değil tamamen yabancı yatırımcının gözüyle verilen görüşlerdir.
“Tayyip Erdoğan’ın odağının reformlardan ziyade artık politikaya kaydığı düşünülüyor. Yeni kabine hem yerel hem yabancı yatırımcı için ortak bir merak konusu. Ancak özellikle Tayyip Erdoğan 28 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı olduktan sonra, onun tüm odağının başkanlık sistemini Türkiye’ye getirmeye yönelik anayasal çoğunluğa erişmek için yapılacak çalışmalar olacağı konusunda endişeler var. Her ne kadar Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı zaferi yatırımcı gözünde “devamlılık” ihtiva etse de, buna rağmen Türkiye’de politik risk olduğunu düşünenlerin sayısı arttı. Türkiye’de 2011 genel seçimlerinden beri düzenlenen reformlar yavaşladı. Erdoğan’ın dışardan görüntüsü, reformlarla ilgileneceğine düşmanlarıyla savaşan bir figüre dönüştü.
Her ne kadar Babacan ve Şimşek yeni kabinede bir süre daha kalacak olsa da gelecek yıl yapılacak seçimlerden sonra ekonomiyi yönetmeyecekler. Onların desteği olmadan Merkez Bankası Erdem Başçı’nın faizlerin düşürülmesi gerektiği konusunda gelen baskılara nasıl cevap vereceği merak ediliyor.”
Güney Kore
Güney Kore’de de hükümet büyümeyi istikrarlı hale getirmek için reformları genişletiyor. Özellikle iç talebi canlandırmak için yeni vergi reformları yapıldı. Seul hükümeti büyük şirketlerin hem temettü dağıtması hem de ücret artışına yönelebilmesi için işletmelerin vergi oranlarında yeni düzenlemelere gitti. Gelecek yıldan itibaren, Güney Kore iş piyasasında belli büyüklükteki şirketler, eğer yaptıkları karın yüzde 60-80’ini yatırım, maaş ve temettülere ayırmazlar ise ödedikleri vergi yüzde 10 oranında artacak.
Son söz benden, yukarıda örnek verdiğim diğer iki gelişmekte olan ülke üzerine görülüyor ki büyüme sadece faizi indirerek değil özellikle bazı reformları uygulayarak daha sürdürülebilir hale getirilir olarak kabul ediliyor. Bunu, büyüme oranını yükseltmek için sadece faiz konusu üzerinde duranların bilmesinde yarar var diye düşünüyorum.
Bankacılar için kurumsal yönetim
Gelişmekte olan ülkelerde reformlar konusundan bahsederken geçenlerde gördüğüm bir eğitimin konusundan bahsetmeden yazımı bitirmek istemiyorum zira bankacılık sisteminin gelişmesi için Sermaye Piyasası Lisanslama’nın önemli gördüğüm eğitimlerinden biri (http://www.spl.com.tr/) dünyaca ünlü bir isim olan Ulrich Görez tarafından 1-2 Ekim tarihleri arasında Türkiye’de verilecek. Eğitimin konusu bankacılar için en iyi kurumsal yönetim olarak belirlenmiş olsa da, kurumsal yönetimde şirketlerin yapması gerekenler de ayrıntılarıyla ele alınıyor. Türkiye’de konut balonu var mı tartışmalarının sürdüğü bugünlerde kara para aklamayı önleme ve finansal suçlar global başkanı Ulrich Görez’in bu eğitiminden geçmenin önemli olduğunu düşünüyorum.