“Fitch’den gelen açıklamalar beni 3 Ekim’de Türkiye’nin not görünümünde aşağı yönlü bir revizyona gidileceği beklentisine yöneltti”
“Fitch’den gelen açıklamalar beni 3 Ekim’de Türkiye’nin not görünümünde aşağı yönlü bir revizyona gidileceği beklentisine yöneltti”
Şevin Ekinci Ekinci Economics Consulting
Geçtiğimiz hafta Perşembe günü uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch İstanbul’da “önümüzdeki zorluklar” konulu bir toplantıyla Türkiye hakkında görüşlerini verdi. Bu toplantı, 3 Ekim’de açıklayacağı Türkiye notundan bir müddet öncesine denk gelmesi açısından önemliydi. Özellikle Fitch Kıdemli Direktörü Paul Rawkins’den gelen açıklamalar çarpıcıydı zira beni 3 Ekim’de Türkiye’nin not görünümünde aşağı yönlü bir revizyona gidileceği beklentisine yöneltti. Türkiye, şu anda dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atıfta bulunduğu dünyaca ünlü derecelendirme kuruluşları olan Moody’s ve Fitch’den, yatırım yapılabilir ülke kredi notuna sahip. Bunların arasında Türkiye’nin Moody’s notunun görünümü hâlihazırda negatif iken Fitch’deki notunun görünümü durağan.
Peki beni bu düşünceye sevk eden Fitch’in hangi açıklamaları oldu?
Öncelikle Fitch genel olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin son durumu hakkında toplantıda farklı bir tablo çizdi. Bu tabloda gördüğümüz 2014 yılında artık daha fazla gelişmiş olan ülkenin notunun yukarı doğru revize edildiği ve daha fazla gelişmekte olan ülkenin notlarının aşağı doğru revize edildiği idi. Gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkelerin ekonomileri arasındaki makas yavaş yavaş açılmaya başladı. Gelişmekte olan ülkelerdeki para politikalarının gelişmiş ülkelerdeki kadar uyumlu ve ekonomiyi destekleyici olduğuna inanmıyorlar. Zira “kırılgan beşli” (Brezilya, Hindistan, Endonezya, Türkiye, Güney Afrika) hala radarlarında. Burada Fitch’in belirtmediği ancak bilmeniz gereken bir detay da Moody’s in geçtiğimiz hafta Brezilya’nın not görünümünü negatife çektiğidir.
İkinci olarak cari açık konusu, her ne kadar montan olarak azalsa da, Türkiye için en kritik gösterge olmaya devam edecek. Fitch’in Perşembe günü yaptığı açıklamalardan bunu daha iyi anlamamız gerekiyor. Konu cari açığın ne kadar olup olmadığından ziyade, bunun ne şekilde fonlandığı ve hangi şartlarda azalarak yükseldiğidir. Her ne kadar cari açığın gayri safi yurtiçi hasılaya oranının 2013 yılında yüzde 8 seviyesinden bu yıl için yüzde 6.2 seviyesine düşmesini bekleseler de bu açığın finansmanının sağlıksız olduğuna, çoğunlukla dışarıdan gelen kısa vadeli portföy yatırımlarıyla fonlandığı üzerine not düşüldü. Bu tarz bir finansman kırılganlık yaratıcı bir faktördür çünkü olası ani bir global likidite kesintisinde ilk ve şiddetli darbeyi Türkiye finansal piyasaları (döviz-bono-hisse) görecektir.
Üçüncü olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonlanmasına ve yeni hükümet kabinesinin kurulmasına rağmen Fitch Türkiye’de politik riskin hızlanarak yükseldiğini öngörüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yeni kurulan hükümetin itibarı ve geçerliliği konusunda şüphe duyuluyor. Yine 2015 yılının Haziran ayında seçime gidecek olan Türkiye’de iktidardaki AK Parti’nin önceliğinin, o tarihe kadar, yapısal reformlardan ziyade üçte iki anayasal çoğunluğa erişme olacağı bekleniyor.
Son ve en önemli olarak, ekonomi politikaları arasındaki uyumluluk ve kredibilite açısından Türkiye’nin, aynı not görünümüne sahip olan diğer ülkelerden daha zayıf konumda olduğu kaydedildi. Burada özellikle enflasyon görünümünde bozulmaya rağmen Merkez Bankası’nın para politikasını etkin bir şekilde kullanmamasını dikkate değer buluyorlar. Fitch, süregelen parasal genişleme aksiyonlarının Merkez Bankası’nın kredibilitesini sarstığını düşünüyor. Çok daha önemli bir not, Merkez Bankası’nın hedefinin aynı anda büyüme ve enflasyon olamayacağı belirtildi. Yani bir çoklu amaç (multiple objectives) söz konusu, ki bu olası değildir.
Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uluslararası arenaya seslenerek Moody’s ve Fitch’in değerlendirmeleri konusunda bu şirketleri uyardı. Yeri gelirse bu dünyaca ünlü kredi derecelendirme kuruluşlarını tanımayacağını belirtti. Bu çıkışının arkasında Moody’s ve Fitch’den gelen, her ne kadar not değişikliğine gitmeseler de son zamanlarda yaptıkları uyarılar vardı. Ancak, nasıl bir hükümet zamanı geldiğinde aldığı yatırım yapılabilir ülke kredi notuyla övünebiliyorsa (Moody’s den 16 Mayıs 2013’de ve Fitch’den 5 Kasım 2012 tarihinde) aynı hükümet yapılan eleştirileri de göz önünde bulundurmalıdır diye düşünüyorum. Zira geçmişte de birçok ülke, 2010 yılında hazırladığım bu araştırma notunda belirttiğim gibi ( http://www.ekincieconomics.com/wp-content/uploads/Possible-Impacts-of-Investment-Grade-Rating-on-Turkey.pdf ) yatırım yapılabilir ülke notu aldıktan bir süre sonra aynı notun indirimiyle karşılaşmıştır. Gerçekleşmesi halinde, buna maruz kalan tek ülke tarihte de görüldüğü gibi sadece Türkiye olmayacaktır. Ülkenin notu düşürülse bile tekrar yatırım yapılabilir ülke notunu geri kazanma şansı vardır. Benim beklentim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seslendiği kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye notunu bir süre daha yatırım yapılabilir seviyede tutacağıdır. Ancak bu yazıda anlattığım sebeplerden dolayı Fitch’den 3 Ekim’de Türkiye’nin not görünümünü durağandan negatife revize etme hamlesinin gelme olasılığı var. Bu olasılığa dikkat etmek gerek.