ABD Merkez Bankası (Fed) geçen hafta varlık alımlarını tamamen sonlandırarak toplantı notunu açıkladığında birçok yabancı haber kaynağı Fed’in gelişmekte olan ülkeleri zor durumda bıraktığına dair not düştüler. Bunun arkasındaki gerekçeleri, Fed’in belli bir süre piyasalara likidite pompaladıktan sonra bu likiditeyi ortadan kaldırmakla gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini daha çok sarstıklarını düşünmeleriydi.
Şevin Ekinci Ekinci Economics Consulting
QE’den beri gelişmekte olan ülkelerde ne oldu?
Bahsettiğim yabancı haber kaynaklarına göre gelişmekte olan ülkeler, ABD’nin parasal genişleme (QE) hareketinden beri artık daha yüksek bir borç ve büyüme problemiyle baş başa kaldı. Gerçekten de analiz edilen 23 gelişmekte olan ülke arasından 17’si Fed’in parasal genişleme programını açıklamasından öncesine nazaran çok daha yüksek bir özel sektör borç gayrisafi yurtiçi hâsıla oranına sahip. Hong Kong’da toplam krediler gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 250’sine fırladı, Singapur’da yüzde 140’a ulaştı. Dokuz gelişmekte olan ülkede hükümetlerin borçlanma oranlarında ciddi artışlar yaşandı. Çek Cumhuriyet’inde kamu borcunun gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı ABD’nin yaptığı parasal genişleme (QE) öncesi döneme göre ikiye katladı ve yüzde 40 oldu. Malezya’nın kamu borcu gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 10’u oranında arttı. Büyüme tarafında yaşanan problemler ise 23 gelişmekte olan ülke arasında yarısının (aralarında Rusya, Tayland, Güney Afrika var) QE öncesindeki ortalama büyümesinin çok daha altında büyüme rakamıyla görüldü.
Gelişmekte olan ülkeler bu yapısal ve makroekonomik problemlerini uzun vadede kendi programlarıyla çözmeye mahkûmlar ancak ortada daha büyük bir endişe yatıyor ki o da yine geçen hafta eski Fed Başkanı Alan Greenspan’in değindiği “Fed karmaşaya yol açmadan parasal sıkılaştırmaya gidemez” konusu.
Flesch-Kincaid grade level endeksi
Tam bu konuyla ilgili aslında Fed’in ciddi bir çalışma içinde olduğunu ve bunun sonucuna göre hareket ettiğini görüyorum. En son yayımladığı toplantı özetindeki farklılığın aşağıda bahsedeceğim St. Louis Fed’in araştırma sonucundan kaynaklandığını ve buna göre şekillendirildiğini düşünüyorum.
Geçmiş tecrübeler Fed toplantı özetleri ve ya tutanakları karmaşıklaştıkça piyasaların tepkisinin arttığını göstermişti. Fed Açık Piyasa Komitesi (FOMC) gerçekleştirdiği para politikası kurulu toplantılarından sonra toplantı özetlerini açıklamaya Şubat 1994’de başladı. İlk başta bu özetler eğer politikada ciddi farklı bir karar alınmışsa yayımlanıyordu; Mayıs 1999 sonra ise FOMC her toplantısından sonra bu özetleri yayımlamaya başladı. FOMC’nin bu şekilde şeffaflaşması piyasa oyuncularının enflasyon tahminlerini ayarlamak için önemli bir araç oldu. Ancak, Fed kararları komplike hale geldiğinde piyasalarda rahatsızlıklara sebep oldu.
St Louis Fed bununla ilgili bir araştırma yaptı ve FOMC söylemlerinin tam olarak anlaşılabilirliğini ölçen Flesch-Kincaid Grade Level endeksini kullandı. Bu endeks FOMC toplantı özetlerinde karmaşıklığı ölçmek için iki ölçüt kullanıyor. Bir tanesi özetin ortalama kelime uzunluğu ikincisi de okuyucunun eğitim seviyesini ölçen cümle uzunluğu seviyesi. Bunlar okuyucunun anlama kapasitesini ölçmek için eğitim düzeyini belirleyen yöntemler.
1990’lı yıllarda toplantı özetleri 50 ila 200 kelime arası uzunluktaydı ve okuyucu sınıf (anlama) düzeyi ise 9 ile 14 arasındaydı (bu lise ilk sınıf düzeyine tekabül ediyor). Alan Greenspan zamanında toplantı özeti kelime sayısı 210 idi ve okuyucu anlama düzeyi 14 idi. Bir önceki Fed Başkanı Bernanke zamanında 2008 yılı sonuna kadar bu şekilde devam etti. Ancak finansal krizle birlikte Ocak 2009’da toplantı özeti kelime sayısı 400’ü aştı ve anlama düzeyi 16 seviyelerine yükseldi.
Yeni Fed Başkanı Yellen zamanında şu ana kadar beş toplantı yapıldı ve bu toplantılardan sonra yayımladıkları özetlerde kelime sayısı 800’ü geçerken okuyucu anlama düzeyi 18-19 seviyelerine sıçradı; bu okuyucunun üniversite derecesinin de üzerinde bir eğitim almasını gerektiren bir düzey.
Eylül ayındaki toplantı özeti 900 kelimeydi ancak okuyucu anlama düzeyi nihayet 14’e indirildi. Fed St Louis araştırmasına göre FOMC toplantı özeti ne kadar uzun olursa piyasa analistleri için anlaması o kadar komplike hale geliyor.
Fed St Louis’in yayımladığı bu araştırmadan sonra, piyasalarda yaratılan bu volatiliteyi önlemek için Fed daha net açık bir dil kullanmayı ve daha kısa bir toplantı özeti yayımlamayı seçmiş olabilir. Zira Ekim ayı toplantı özeti diğerlerinden çok farklı olarak 707 kelimeydi, daha anlaşılır bir dil kullanılmıştı. Bu bana göre Fed’in artık normalleşme yönünde adımlar atmaya başlayacağının net bir kanıtı, zaten geleneksel olmayan para politikası araçlarından bir tanesi olan varlık alımlarını sonlandırdı. Her ne kadar uzun vadeli ters repo oranları kullanılacak olsa da Fed’in önümüzdeki dönemde karmaşık para politika araçlarına başvuracağını hiç zannetmiyorum. Bundan sonra gelecek hareket faiz artırımıdır. Yapılan araştırma sonuçlarına dayanarak, son yayımladığı farklı yapıdaki toplantı özeti bunun da bir sinyali olarak algılanmalıdır. Son veriler ışığında ve toplantı özetindeki farklılıklara dayanarak (herhangi ekstra bir şok dışında) en erken Nisan en geç Eylül ayında ilk faiz artırımı beklenmelidir. O ilk faiz artırımına kadar toplantı özetleri daha net ve kısa tutulacağı için bu ilk faiz artırımı öncesi hiçbir toplantı özeti daha önce yaratılan yüksek volatilitelere sebep olmayacaktır. İlk faiz artırımında gelecek piyasa tepkisi başka bir yazımın konusu.