Paylaş
Majör merkez bankaları dediğimizde bunların başını ABD Merkez Bankası (Fed) çekiyor. Küresel piyasalar için önemli bir karar alınacaksa buna Fed öncelik ediyor ve arkasından diğer merkez bankaları geliyor. Bunu önceki yıllarda gördük. Mevcut durumda da ilk kararın Fed’den geleceğini düşünüyorum.
Enflasyon sadece ABD’de değil dünya genelinde risk unsuru olmaya devam ediyor. Gıda fiyatlarında yaşanan artışlar, faizlerin uzun süredir yüzde 0 seviyelerinde olması ve piyasaya verilen milyarlarca doların karşılığında son 20 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor. Enflasyondaki yükseliş ilk başlarda çok umursanmasa da artık Fed’i rahatsız etmeye başladı. Geçtiğimiz haftalarda başta Fed Başkanı Powell olmak üzere neredeyse tüm Fed üyeleri tahvil alımlarını azaltmaya (tapering) bir an önce başlanılması gerektiğini ifade etti. Bu açıklamalar ilk aşamada piyasaları etkilemese de gecikmeli bir fiyatlama görmekteyiz. Özellikle bu hafta ABD 10 yıllık faizlerinin yüzde 1.38 üzerine yükselmesi ve dolar endeksindeki değer kazanımları bunun sinyallerini veriyor.
22 Eylül’deki Fed toplantısı kritik olacaktır. Bu toplantıda tapering kararı çıkarsa dolar endeksi ve faizlerdeki yükselişin devamı gelecektir; diğer yandan ise riskli varlıklardan kaçışlar görebiliriz. Tabii bu öyle 1-2 günlük bir hareket olarak kalmayacaktır. Çünkü, tapering bittiğinde artık faiz artırımının ne zaman yapılacağı konuşulacaktır. Bu nedenle bu olaya geniş bir süreç olarak bakmak gerekiyor.
Bu hafta Avustralya Merkez Bankası varlık alımlarını haftalık 5 milyar Avustralya Doları’ndan (AUD) 4 milyar AUD’a düşürdü. Küresel merkez bankaları, enflasyon riskine karşılık piyasadan desteğini ufak ufak çekmeye başlıyor. Fakat asıl önemli olan Fed’in kararı olacaktır. Fed’in müdahalesi tüm piyasalar için önem taşıyor.
Bu aşamada ABD 10 yıllık faizleri benim için sinyal niteliği taşıyan önemli bir enstrüman. Mevcut görüntüde yüzde 1.50’ye kadar yükseliş potansiyeli görüyorum. Faizlerin yüzde 1.50’ye gitmesi demek, riskli varlıklar için negatif sinyal anlamı taşıyacaktır. Çünkü, libor borçlanma maliyeti arttığı sürece özellikle gelişmekte olan ülke varlıkları baskı altında kalacaktır. Diğer yandan faizlerin yükselmesi altın, gümüş gibi emtialar için de negatif etki yapacaktır. İlerleyen süreçte faizlerin yüzde 1.50 üzerinde seyretmesi ise bizleri çok farklı bir piyasa fiyatlaması (negatif anlamda) ile karşı karşıya bırakacaktır.
Önemli enstrümanlara kısaca baktığımızda, EuroDolar ve SterlinDolar paritelerindeki yükselişlerin sınırlı kaldığını ve genel resimde zayıf görünümün sürdüğünü görmekteyiz. Bu nedenle yükselişler ana resimde satış fırsatı vermeye devam ediyor.
Ons altın tarafında ısrarla aşağı yönde hareketleri savunmuştum. Cuma günü 1830 doları test ettikten sonra dün 1790 dolara doğru bir düşüş yaşadı. Faizlerdeki yükseliş devam ettiği sürece ons altın negatif kalacaktır. Dolar kurunda ise, son dönemde baskı ön plandaydı fakat bu hafta toparlanma var. Dolar kurunda kısa vadeli hareketler yanıltıcı olacaktır. Geniş resimde düşüşlerin kademeli alım fırsatı vermesini bekliyorum. Son olarak majör borsalara değinmek gerekiyor. Piyasalarda ne kadar olumsuz gelişme yaşanırsa yaşansın majör borsalarda hiçbir bozulma görmedik. Gizli bir el borsalardaki düşüşü engelliyor. Fakat bunun artık daha fazla sürdürülebilir olacağını düşünmüyorum. Buradaki kritik nokta Fed’den tapering kararı gelip gelmeyeceğidir. Eğer tapering açıklanırsa majör borsalarda da aşağı yönde ivmelenme görebiliriz.
Paylaş