Paylaş
Cumhuriyetçi adayın Beyaz Saray’daki rahat koltuğuna oturması ile beraber, ABD’nin hem içerideki dengelerinde hem de diğer ülkelerle olan ilişkilerinde ezber bozan yeni gelişmeler gündemde yerini alacak gibi duruyor.
Bu keskin görüşü, Alman Dışişleri Bakanı da net ifadelerle yineledi: “Donald J. Trump’ın ABD Başkanı olarak seçilmesi, tarihi bir an ve 20. Yüzyılın eski dünyası artık tamamen sona erdi.”
Trump’ın hayata geçirmek istediği politikalara baktığımız zaman, Bakan’ın bu görüşünü destekleyenlere hak vermemek elde değil sanırım. Literatürde “yıkıcı yenilik” olarak adlandırılan hamleler, ardı ardına tüm dünyayı kasıp kavurabilir. Şu an için politikaların yıkıcı olacağına dair şüphe olmasa da dünyaya yeni bir vizyon sunacağına dair endişeler had safhada diyebiliriz. Trump’ın popülist söylemlerine baktığımız zaman, başta ABD olmak üzere tüm dünyada sancılı değişim kasırgaları esecek gibi görünüyor. Peki Trump ne diyor, ne vaad ediyor?
• ABD’ de vergileri azaltarak gelir vergisi oranlarında sadeleşmeye gitmek istiyor,
• Alt yapı yatırımlarını artırmayı ve buna paralel ülkenin çürüyen altyapısını yeniden inşa etmeyi planlıyor,
• Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP), Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTIP) ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nı (NAFTA) kendine göre yorumlamak arzusunda,
• Çin ve Meksika’dan ithal edilen mallara yüksek gümrük vergileri uygulamayı umuyor,
• ABD halkına, büyüme odaklı ve milyonlarca yeni istihdam yaratacak politikalara öncelik vereceğine dair sözler verdi,
• Trump seçim kampanyasının başında ABD ile Meksika arasında bir duvar öreceğini ve ülkedeki yaklaşık 11 milyon kayıt dışı göçmenin sınır dışı edileceğini açıkladı
• NATO’nun onarılamaz sorunları olduğunu ve artık eskidiğini savunması ile yeni bir uluslararası askeri birliğin gündeme gelebileceğine dair güçlü mesajlar verdi.
20 Ocak tarihinde görevi devralan Trump yemin töreni sonrası; zenginliğimizi ve hayallerimizi geri getireceğiz ve muhteşem ülkemizin her yerine yeni yollar, köprüler, havaalanları, tüneller, tren yolları inşa edeceğiz şeklinde konuştu. Amerikan Rüyası v2. sürümünü halkına sunan Trump, ayrıca vatandaşlarını devlet yardımlarından kurtarıp çalışmalarını sağlayacağını söylüyor. Uygulamayı planladığı politikaların ilham kaynağını ise iki basit cümleyle özetliyor: “Amerikan malı al, Amerikalı işçi çalıştır.”
Tüm bu politikaların odak noktaları ise ABD ekonomisinin çok daha yüksek büyüme rakamlarına ulaşmasını sağlamak, istihdamı artırmak, tüm ticari ve siyasi anlaşmaları ABD lehine yeniden düzenlenmek olarak özetlenebilir.
DOLAR ENDEKSİ TRUMP SONRASI YENİ ZİRVELERE ULAŞABİLİR
Yeni Trump yönetiminin uygulayacağı tüm bu politikaların ABD’nin yıllık büyüme hedefini %4’e çekmeyi hedeflemesi, Amerika Merkez Bankası (FED) ‘nın bundan sonraki süreçte çok daha sık faiz artışı yapmasına neden olabilir. Avrupa Merkez Bankasının bölgesel kalkınmayı artırabilmek adına 2014’ün 3. çeyreğinden itibaren başladığı genişleyici para politikaları, dolar endeksindeki yükseliş hikâyesinin başladığı tarih olarak kabul edilebilir. Bu dönemde 80 seviyelerinde olan endeks bu gelişmeler sonrası hızla yükselmiş ve FED ’in uyguladığı sıkı para politikaları ile de birlikte 100 seviyesi ve üzerine geldi. Eğer ki Amerikan ekonomisi beklentilere paralel orta vadede %4 büyüme rakamına ulaşırsa, hızla yükselecek enflasyon rakamları FED ‘in daha fazla faiz artırmasını gündeme getirecektir.
BAHARDA FED RÜZGARI SERTLEŞEBİLİR
FED’in vadeli faiz artırma olasılıklarına güncel gelişmeler ışığında göz atmak gerekirse, faiz artırım olasılığı Şubat’ta %2, Haziranda %63 ve eylül ayı toplantısında ise yaklaşık %80 seviyesinde seyrediyor.
Bu tahminler bize, FED’in faiz artırma olasılıklarının bahardan sonra piyasalarda çok daha güçlü fiyatlanabileceğini ve özellikle gelişen ülke kurlarının bu dönemde güçlü dolar ile mücadele etmek zorunda kalabileceğini söylüyor.
TRUMP’IN POLİTİKALARI DÜNYA TİCARETİNİ VURABİLİR !
Trump ve kabinesinin daha korumacı ve büyüme odaklı politikaları benimseyeceğine dair beklentiler, Rusya ve İngiltere ile yeni siyasi ve ticari ilişkilerin kurulacağına dair sinyaller, NAFTA’nın gözden geçirilmesi için taraf ülkelerle yakın zamanda bir araya gelinecek olması, Çin ve Japonya gibi zayıf kur politikası uygulayan ülkelerle ticari ilişkilerin ABD lehine düzenlenmek istemesi; 2014 yılından bugüne sert gerileyen dünya ticaret hacminin daha da gerilemesine neden olabilir.
Geçtiğimiz yıldan bu yana ters sermaye akımlarından olumuz etkilenen gelişen ülke ekonomilerinin daralmaya devam eden dünya ticaret hacminden olumsuz etkilenmeleri ise kaçınılmaz olacaktır. Sermaye ihtiyacının çok daha fazla olacağı bu süreçte özellikle gelişen ülkelerin daha yaratıcı, teknoloji yoğun üretime yönelmeleri ve Merkez Bankası politikaları ile oluşabilecek olası fon çıkışlarına karşı tedbirler alması gerekir.
Paylaş