Paylaş
Kuzey Kore’nin yakın dönemde gerçekleştirdiği füze denemeleri (Temmuz’da 2 kez kıtalararası balistik füze denemesi - sonuncusu 28 Temmuz'da), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)’nin Kuzey Kore’ye yönelik yeni yaptırım kararı (5 Ağustos), Trump’ın BMGK kararını ve Rusya ile Çin’in bu kararın geçirilmesindeki desteklerinden duyduğu memnuniyeti ifade etmesi (6 Ağustos), Kuzey Kore’nin BMGK kararına rest çekerek nükleer programından vazgeçmeyeceğini ifade etmesi ve “ABD'nin okyanusun karşısında kendisini güvenli hissetmesi kadar büyük bir hata olamaz” açıklaması (7 Ağustos), Trump’ın Kuzey Kore'nin ABD'yi tehdit etmeye devam etmesi durumunda 'dünyanın daha önce görmediği bir ateş ve öfkeyle karşılık göreceğini söylemesi (8 Ağustos), Kuzey Kore resmi haber ajansında tarafından Guam'a 4 adet füze yollamak için yapılan plan ağustos ortasında hazır olacağı yönündeki açıklama (9 Ağustos), Trump Kuzey Kore'ye yönelik "ABD'nin gazap ve öfkesi ile karşı karşıya kalacaklar" şeklindeki açıklamasının yeterince sert olmadığını belirterek "Kuzey Kore, aklını başına alsın yoksa bu dünyada çok az ülkenin maruz kaldığı bir sıkıntı ile karşı karşıya kalacak."dedi (10 Ağustos), Trump sosyal medya üzerinden "Kuzey Kore akılsızca hareket ederse askeri seçenekler tamamen gündemde, atışa hazır ve hedefe kilitli. Umarım Kim Jong-un başka bir yol bulur” açıklamasını paylaştı (11 Ağustos)…
ABD ile Kuzey Kore arasındaki suların iyiden iyiye ısınmasına neden son birkaç haftalık dönemde yaşanan süreci bu şekilde özetleyebiliriz. Önceki yazılarımızda da zaman zaman bu gerginliğe değinmiş ve Trump’ın özellikle ekonomik vaatleri açısından somut bir adım atamaması ile siyaseten oldukça zorlanmakta olması nedeniyle popülizme daha fazla sarılabileceği ihtimali üzerinde durmuştuk. Gelinen durum itibariyle en ufak bir kıvılcımın çok ciddi sonuçlara yol açacak olaylara gebe olduğunun ayan beyan ortada olduğunu söyleyebiliriz.
ABD ile Kuzey Kore arasında sıcak bir çatışma çıkma olasılığı son derece yüksek görünmekle birlikte, denklemin nükleer tehdit ile Rusya ve Çin gibi aktörlerin izleyeceği yolu da içermesi nedeniyle diplomatik ve sözlü tehditler boyutunda kalması da azımsanmayacak bir olasılık olarak görülebilir.
Şu ana kadar yaşanan sürecin finansal piyasaları yansıması ise belki de en net olarak Korku Endeksi olarak bilinen VIX üzerinden görülebilir:
Yaklaşık 9 aydır piyasalarda gözlenen coşkunun etkisiyle küresel önemli hisse senedi piyasalarının tamamına yakını hem endeks hem de çarpanlar bazında tarihi zirvelerde seyrediyor. Son dönemlerde özellikle ABD piyasalarının pahalı seviyelere geldiği yönündeki söylemler ile oynaklıkların tarihi diplerde olmasının önemli bir kırılganlık unsuru teşkil ettiği yönündeki ifadeler küresel rallinin nereye kadar devam edeceği ve ne zaman sonlanacağı yönündeki merakın iyice artmasına sebep olmakta idi. Piyasalardaki coşku doruklara ulaşırken artan bu merak son gelişmelerle birlikte yerini gergin bir bekleyişe bırakmaya başladı.
Üst üste 10 günlük yükseliş ile tarihinde ilk kez 22 bin seviyesini aşan Dow Jones endeksi, VIX endeksinin 200 günlük hareketli ortalamasını kırması ile birlikte üst üste 3. günde de değer kaybetti. Bu yazının hazırlandığı esnada ABD endekslerinin henüz açılmamıştı; ancak ABD’de beklentilerin altında gelen enflasyon verilerinin ardından ABD endeksleri alıcılı bir açılışa işaret etmekte idi.
Toparlamak gerekirse, önümüzdeki günlerde küresel piyasaların seyri açısından ana yön belirleyicinin ABD – Kuzey Kore gerginliğinin izleyeceği seyir olması beklenebilir. Gerginliğin tırmanması güvenli limanlara olan talebi; azalması ise küresel risk iştahını artırıcı yönde etkide bulunacaktır.
YENİ HAFTADA BORSADA NE BEKLEMELİ?
BİST-100 endeksi bu hafta tarihi zirvesini 110.321 puana taşıdı. Böylelikle soluksuz yükselişini 9. aya taşıyan endeksin, Aralık 2016’da test edilen en düşük seviye olan 71.792’den, 8 Ağustos 2017 itibariyle test edilen 110.321’deki tarihi zirveye olan yükselişi arasındaki getiri % 53.7’yi buldu. Bu seviyenin test edilmesi sonrasında özellikle artan jeopolitik riskler endeks tarafında da önemli beri gerileme görülmesine ve yeniden 106.050 civarındaki test edilmesine neden oldu.
Endeksin geldiği seviyeler, ralli hareketini tetikleyen Trump’ın hâlen ekonomi vaatleri konusunda neredeyse hiçbir somut yol kat edememesi, ABD – Kuzey Kore gerilimi, önemli gelişmiş ülke merkez bankalarının yakın dönemde mevcut para politikası duruşlarında sıkılaştırma yönünde adımlar atmasına yönelik beklentiler, oldukça sert bir kredi büyümesi getiren KGF’nin limit anlamında doyuma ulaşıyor olması gibi gelişmeler endeksteki yükselişin nereye kadar devam edebileceğine ilişkin soru işaretlerini artırmakta. Burada işaret ettiğimiz konuların tamamı endeks adına aşağı yönlü risklerin ağır bastığı unsurlar olarak görülebilir. Ancak, BİST-100’ün hem benzer ülke piyasalarına hem de kendi tarihsel çarpanlarına göre iskontosunun sürüyor olması, payları BİST-100’de işlem gören şirketlerin kârlılık performansının genel anlamda beklentilerle uyumlu ve üzerinde sürüyor olması, 2015 yılından bu yana ilk kez 200 seviyesinin altına gerileyen 5 yıllık Türkiye CDS’lerin ülke risk priminde iyileşmeyi yansıtması gibi gelişmeler de endeksin hâlen yukarı yönlü potansiyel taşıdığını işaret ediyor.
Endeks açısından kısa vadeli en kritik destek son haftalarda 2 defa Türkiye – Almanya ilişkilerindeki gerginlik, 1 defa ABD – Kuzey Kore gerginliği olmak üzere toplamda 3 kez test edilen 106.050 seviyesinde bulunmakta. Bu desteğin kırılması durumunda ilk aşamada endeksin 105.650 desteği ile yaklaşık olarak sene başından bu yana devam eden yükseliş trendine karşılık gelen 104.800 – 105.000 civarlarına kadar gerilediği görülebilir. Sene başından bu yana devam eden yükseliş trendinin kırılması durumunda endeksteki satış baskısının önemli ölçüde artabileceğini ifade etmekte fayda var.Diğer taraftan, endeksin 106.050 desteği üzerinde tutunmaya devam etmesi durumunda sırasıyla 107.550, 108.650 ve tarihi zirve olan 110.321 dirençleri takip edilebilir.
YENİ HAFTADA DOLARDA NE BEKLEMELİ?
Dolar/TL tarafında, sene başında artan tansiyon ve son dönemde yaşanan gelişmeler dikkate alındığında, son dönemlerde gözlenen hareketlerin oldukça sakin olduğunu söyleyebiliriz. Kurun genel olarak 3.50 – 3.55 TL aralığında dengelenme eğilimine girdiğini görmüştük. Burada doların küresel önemli para birimlerine karşı olan seyri ile TCMB’nin sıkı duruşunu korumasının en önemli belirleyiciler olduğunu söyleyebiliriz. Kısa vadede olası yükselişlerde sırasıyla, 3.5595 TL, 3.5675 TL ve 3.5790 dirençlerinin izlenebileceğini söyleyebiliriz. Kur tarafında görülebilecek olası yukarı yönlü baskı da en kritik seviyenin, yaklaşık olarak sene başındaki tarihi zirveden bu yana oluşan düşüş trendine karşılık gelen 3.59 – 3.60 TL civarı olduğu söylebilir. Bu direncin aşılması durumunda kur tarafındaki yukarı yönlü hareketlerin hızlanması ve yeni dengelenme bandının 3.60 – 3.65 TL aralığına taşınması beklenebilir. Diğer taraftan, olası geri çekilmelerde sırasıyla 3.5335 TL, 3.5250 TL ve 3.5124 TL desteklerinin önem arz ettiğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki dönemde 3.50 TL altındaki seviyelerin de hâlen ihtimal dahilinde olduğunu düşünmekle birlikte; gerek enflasyon tarafındaki olumlu mevsimsel etkilerin bir süreliğine ortadan kalkacak olması ve Fed’in bilanço küçültme ile faiz artırma konusundaki arzusu göz önüne alındığında bu olasılığın giderek zayıfladığını düşünmekteyiz.
YENİ HAFTADA ALTINDA NE BEKLEMELİ?
Jeopolitik gerginliklerin tırmanması ve artan endişe güven liman talebini yeniden ön plana çıkardı. Küresel piyasalardaki düşük oynaklık ve artan risk iştahı ile Fed’in yakın dönemde bilanço küçültmeye başlayabileceği yönündeki açıklamaların etkisiyle 1204 dolar seviyelerin kadar gerileyen ons altın fiyatları son gelişmelerin ardından yeniden 1300 dolara doğru hareketlenerek 2016 yılsonundan itibaren oluşan yükselen kanaldaki seyrine geri dönmüş durumda. ABD enflasyon verilerinin beklentilerin altında kalmasının dolar üzerinde küresel olarak aşağı yönlü bir etkiye yol açması da ons altın fiyatlarını destekleyen unsurlardan biri olarak görülebilir. Önümüzdeki günlerde özellikle jeopolitik risklerin tırmanmaya devam etmesi durumunda ons altın fiyatlarında sene başından bu yana 2 defa test edilen ancak aşılamayan 1296 dolar seviyesindeki direncin kırıldığı görülebilir. Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda ons altın fiyatlarının kısa vadede 1305 – 1340 dolar aralığında dengelenme eğilimine girmesi beklenebilir. Diğer taraftan, jeopolitik gerginliklerin azalmasıyla birlikte görülebilecek olası geri çekilmelerde ise sırasıyla 1270, 1251 ve 1241 destekleri takip edilebilir.
Paylaş