Paylaş
Borsa İstanbul yüzde 10,7 haftalık kayıpla bu periyotta başı çekerken Ekim bütününde ($ bazında) yüzde 12,5 düşerek Yunanistan’ın ardından en çok değer kaybı yaşayan ikinci borsa endeksi oldu.
Satış gerekçesi şüphesiz son iki hafta yayılım hızı büyük sıçrama kaydeden Covid 19 salgını.
Başta Avrupa dünya genelinde iki haftadır vaka sayılarında sert yükseliş yaşanıyor.
Birleşik Krallıkta Eylül sonunda günlük 10.000 Ekim ortasında 19.000 olan günlük vaka sayısı geçen hafta 25.000 düzeyine ulaştı. Benzer şekilde dört hafta önce günlük 2500 vaka kaydeden Almanya’da geçen hafta 19.000 vaka tespit edildi.
Her ne kadar Ekim ayı mevsim geçişi olduğu için yayılım hızında bir kuvvetlenme bekleniyorsa da ekonomilerde yeniden kısmi kapamalara neden olacak ölçüde bir tırmanış beklenmiyordu.
İlk dalga kabul edilen Mart-Nisan döneminde günlük can kaybı/günlük vaka sayısı oranı ülke bazında yüzde 10-20 arasında değişirken şimdi bu oran yüzde 0,5 – yüzde 1 aralığına kadar geriledi. Klasik grip hastalığında da bu oran binde 1.
Ancak piyasa aktörleri can kaybı sayı veya oranı ile değil salgının kısıtlamalar kanalı ile ekonomik aktivite üzerinde göstereceği etki ile ilgileniyor.
Önceki yazılarda sizlerle yılsonundan itibaren küresel piyasalarda güçlü uzun soluklu bir ralli yaşanmasını beklediğimi ancak bunun öncesinde Kasım ayı içinde son bir ara limitli negatif akım ile karşılaşabileceğimizi paylaşıyordum.
Covid 19’un sıçrayan artış hızı ara negatif akımı hem öne çekti hem de beklediğimden daha şiddetli gerçekleşmesine neden oldu.
Virüsün yayılım hızına ve alınacak yeni kapama kararlarına bağlı olarak piyasalarda kısa bir süre daha negatif seyrin sürmesi potansiyel bir risk ancak favori senaryo değil.
Açıkçası ben Kasım ayı satıcılı bir başlangıca sahne olsa da bunun kalıcılaşmasını veya derinleşmesini beklemiyorum.
Aksine bir süre sonra aşağıdaki ajandanın varlık piyasalarında kısa vade ile sınırlı kalmayacak biçimde rotada değişikliğe neden olacağı görüşündeyim.
1- Tedbirlerin de katkısı ile Kasım ayının ilk yarısı içinde Covid yayılım hızının tepe noktaya ulaşıp hızını görece yitiremeye başlayacağını, bunun piyasalarda Aralık-Ocak döneminde ekonomik aktivite yeniden toparlanır beklentisi oluşturacağını,
2- ABD seçimlerinin geride kalmasını takiben her hastalık ilacını da beraberinde getirir gerçeğinden hareket ile Amerika’da salgın ile mücadele kapsamında güçlü bir mali teşvik paketi için hızla çalışmaların başlayacağını ve bu faktörün piyasalarda pozitif akım adına tetikleyici olacağını,
3- Avrupa’da da yeni destek paketlerinin gündeme geleceğini,
4- Kasım ayının ikinci yarısı içinde Covid 19 aşısına yönelik çalışmalarda somut sonuçlar alınacağını 2020 yılının batı kampından onay alan aşılar seti ile tamamlanacağını düşünüyorum.
İşte bu nedenlerle de finansal piyasalarda yaşamakta olduğumuz Covid 19 sarsıntısının artçı bir satış dalgası olarak kalacağını ve bir süre sonra 2021 ikinci yarısındaki ekonomik canlanmaya yönelik fiyatlamanın dünya genelinde perdelerini aralayacağını tahmin ediyorum.
2020 yılı dünya ekonomi tarihine Covid 19 Resesyonu olarak kaydedilecek.
2021 ise farklı bir dinamik akışı değiştirmediği takdirde 2024-2025 dönemine kadar sürebilecek dört beş sene süreli bir büyüme döneminin ilk yılı olmaya aday.
Bu tür büyüme döngülerinde en güçlü fiyatlama ilk sene yaşanır.
Çünkü ilk yıl hem ekonomik aktivite kuvvetlenir hem de geçiş yılı olduğu için mali teşvikler sürdürülür.
İlk ve belki en güçlü dalgası yaz aylarına kadar sürebilecek bu rallide ben daha önce de paylaştığım üzere borsa endekslerinde yüzde 35-50 arası oranlarda yükselişler yaşanabileceği görüşündeyim.
Bu nedenle yaşamakta olduğumuz artçı covid 19 sarsıntısının varlık piyasalarında önemli bir alım fırsatı olduğunu düşünüyorum.
Hepimiz haklı olarak soğuk sudan sıcak suya geçişe benzetilebilecek bu iklim değişikliğinin ne zaman gerçekleşeceğini merak ediyoruz.
Bu soruya yanıt ararken yararlanabileceğimiz önemli bir ipucu varlık piyasalarındaki dayanıklılık olacak.
Henüz bu yönde bir refleks ile karşı karşıya değiliz.
Önümüzdeki günlerde olağan şartlarda borsalarda değer kaybına neden olması gereken (yeni karantinalar vb) bir haber gelir ve hisse senedi fiyatları haberi takiben değer kaybetmemeyi başarırsa ben bunu finansal piyasalarda trend değişikliğinin yaklaştığı hatta başlayabileceği yönünde öncü bir sinyal olarak görürüm.
Türkiye ile tamamlayalım. Yukarıdaki tabloda da görebileceğiniz üzere Türk Lirası Ekim ayında en ağır darbe olan para birimi oldu ve sene başından bugüne kayıpta da Brezilya Real’ini takiben ikinci sırada.
Yükselen kur yukarı çektiği enflasyon ve gecikme ile buna reaksiyon veren faiz üçlüsü Türkiye’nin 2021 ekonomik aktivitesi üzerinde en büyük tehdit.
2018-2020 yıllarını W resesyon ile geçiren ülke ekonomisinin 2021 yılında büyümeye dönmesi hayati bir ihtiyaç.
Gerçekleşir mi ? Dış iklim önümüzdeki sene güçlü destek sağlamaya aday.
Ölçüsü üzerinde etki gösterecek çok sayıda dinamik olsa da ben Türkiye’nin bu küresel rüzgardan fayda sağlama şansını daha yüksek buluyor, bu nedenle 6-8 aylık bir vadede ıskontoya sahip Türk varlıklarının da dikkate değer prim potansiyeli olduğunu düşünüyorum.
PİYASANIN KODLARI EĞİTİMİ –BAUSEM
Hiç ekonomi –finans bilgisi olmayanların da anlayabileceği ve sonrasında kullanabileceği bir anlatımla tahmin üretirken kullandığım tüm yöntemleri beş yıldır paylaşıyorum.
14-15 ve 21-22 Kasım tarihlerinde toplam 14 saat süreli online bir eğitim ile Bahçeşehir Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi bünyesinde katılımcılar ile bir araya gelerek bunu yineleyeceğim.
Paylaş