Paylaş
Trump faktörünü yorumlayıp tahmin üretebilmek güçlü dış politika bilgisi gerektiriyor. Hep yaptığım üzere joker hakkımı kullanarak kafamdaki soruları dış politika analisti bir dostuma yönelttim.
Aldığım yanıtlar ile başlayalım.
TRUMP DÜNYAYI NE KADAR DEĞİŞTİRECEK ?
1- Trump'lı ABD 'nin Rusya ile ilişkileri güçlü bir değişim yaşamaya aday mı , ABD Ortadoğu'da nasıl bir politika izleyebilir ?
Bence ABD şimdilerde 3 bilinmezli denklem. Herkes bir fikir yürütüyor ama kesin şöyle olacaktır diyenin "erken öten horoz..." durumuna düşmesi ihtimali yüksek. Bu durumda en güvenle açıklanacak görüş "3 neticeli maç" olacaktır. Evet Cumhuriyetçiler "Şahin". Evet, müstakbel iktidar Obama yönetiminin hatalarının farkında. Amerikan seçmeni de farkındaydı ki, seçimlerde herkesi ters köşeye yatırdılar. Dolayısıyla, o hataları işlemeye devam edecek halleri yok. Yeni bir yöne, bir taktik bir strateji değişikliğine gideceklerini tahmin etmek kehanet olmayacaktır. O halde, Rusya, daha doğrusu Putin ile ilişkilerde de bir değişiklik, büyük ihtimalle -en azından diyalog düzeyinde- bir yakınlaşma olacağını tahmin ediyorum. Burada Trump faktörü belirleyici elbette. Putin ile kafalar uyuyor. Anlayacağınız, "sevgili Gasparin (Yoldaş) Vladimir" olabilir. Ama nereye gider? Bir yere gitmez.
Yine de Ruslar, özellikle Suriye denkleminde göz ardı edilemez bir faktör. Bizzat bölgedeler ve onlara rağmen bir şey yapılamaz. Çıkar yol da olabildiğince birlikte hareket etmek. Ve yeni yönetim de bunun farkında. Tüm suçu geçmiş yönetime yükleyip, bunun verdiği rahatlıkla kendilerine yeni bir manevra alanı açacaklarını düşünüyorum.
2- Trump sonrası ABD - Türkiye ilişkilerinde nasıl bir değişime şahit olabiliriz ?
Biraz evvel Trump - Putin için aklımdan geçirdiklerimin bir benzerini Trump - Erdoğan ikilisi için de kurgulayabiliriz. Hatta yukarıdaki metinde Putin'i çıkartıp Erdoğan'ı koyalım. Fazla bir ekleme çıkartma yapmaya gerek olmaz. "Sevgili Dostum Donald - Dear Mr. President Erdogan" olacağına neredeyse kesin gözüyle bakıyorum. Trump, Berlusconi'ye çok benziyor... Bence yeni dönemde muhteşem bir "Silvio Trump - Erdoğan" ilişkisi izleyeceğiz.
ABD Kürtleri satar mı? Gerekirse, satar tabi. Gerekirse... Sahadaki bir Türkiye, tıpkı Rusya gibi, bu gerekliliği sağlayacak bir faktördür bence. Fetullah'ı iade eder mi? Gerekirse, verir tabi. Komplo teorilerinde akıllardan geçirildiği gibi, CIA işin içinde değilse tabi. Öte yandan, bu koz olarak kullanabilecekleri de bir husus. Obama yönetiminden ne kadar nefret ettikleriyle de alakalı. Gülen - CIA ilişkisinin ortaya çıkmasının geçmiş yönetimi ne kadar zora sokacağını bir düşünsenize! Kazan kazan durumu. Hem Türkiye'yi geri kazan, hem de içeride (darbeci) Demokratları rezil et. Önümüzdeki Trump'lı dönem ilginç gelişmelere gebe, kanımca.
3- ABD - Avrupa ilişkileri ne ölçüde değişiklik gösterebilir , NATO 'nun dağılması riski var mı ?
Uluslararası ilişkilerde bir şeyleri analiz etmeye, anlamaya çalışırken, yapılması gereken ilk şey "kâr-zarar" hesabıdır. Kime, ne faydası olur? Kim, neden zararlı çıkar? NATO'nun dağılmasının kime ne yararı olur? Rusya'dan gayrı.. ABD (kendisi için) üç beş kuruş tasarruf edeceğim diye NATO defterini kapatır mı? NATO ve hatta BM ve hatta diğer tüm uluslararası örgütler dünyanın ağababası ABD'nin elindeki değnek. Hiçbir şekilde bundan vazgeçmek istemez; istemeyecektir de...
ABD-AB ilişkilerine gelince... Bir soğukluk olacağı iki kere iki, dört. Truva atı İngiltere de artık denklemin etkin bir parçası değil. Brexit sağolsun. Önemli olan, yine geldik aynı noktaya, Trump ile Angela Merkel'in nasıl anlaşacağı? Bknz. 1 ve 2. soruların cevapları
4- Trump rüzgarı 2017 yılında sandığa gidecek Almanya ve Fransa üzerinde etkili olur mu ? Başta bu iki ülke olmak üzere Avrupa'da AB karşıtlarının iktidara gelmesi ve AB 'nin dağılma sürecine girmesi riski var mı ?
Amerika'dan esen Trump rüzgarı büyük bir siyasi değişime sebebiyet verecek kadar "mükemmel bir fırtına" değil bence. Trump'ı küçümsediğimden değil; ABD bile olsa, nihayetinde başka bir ülkenin seçimleri Avrupa'daki seçmenin seçimlerini kökünden etkileyecek bir şey değildir. Olmamalıdır da.
Ancak... Avrupa'da bir süredir Halkçı, sağ ya da sol marjinal çıkışlarda bulunan tepkisel siyasal hareketlerin lehine esen tepki rüzgarları var. Malum, Çipras ile başlamıştı. İngiltere'de Farange - UKİP ile vücut buldu. Fransa'da Le Pen'e yeniden hayat verdi. İspanya'da Podemos oldu. İtalya'da bir şey olamadı. Olacağı da yok.
Fransa'da Le Pen mi, Sarkozy mi derken, Alain Juppe aldı başını gidiyor. Akıllı, deneyimli bir siyasetçi; herkes için kazanç olacaktır. Almanya'da Merkel (özellikle göçmenlerle alakalı politikaları nedeniyle içeride ve dışarıda) çok yıprandı, evet ama Türkiye için geçerli olan çıkarım, kanımca Almanya için de geçerli. Karşısına çıkacak bir alternatifi yok. Yanlış anlamayın, sayısal anlamda birileri yok demiyorum. O kalibrede, o liderlik kumaşına sahip birileri yok. Merkel Almanya'da (ve de AB'de) rakipsiz. Dolayısıyla, Fransa ve Almanya'da bir şey değişmez; AB'de de... Ayrıca, AB'de de Almanya ne derse o olur; çünkü AB'nin ağababası da Almanya!
Son bir not: AB, bir daha asla kendi arasında savaşmayı dilemeyen, bir başka dünya savaşını rüyasında dahi görmek istemen Avrupalılar tarafından -tam da bu amaca hizmeten- kurulmuş bir yapı. Ne kadar dırlanırlarsa dırlansınlar, ben hiçbir Avrupalı’nın -tam da bu yüzden- AB'den vazgeçeceğini sanmıyorum; hatta bundan eminim.
FED FİYATLAMASI NE ZAMAN BİTER ?
Bu keyifli röportajı takiben piyasalar ile devam edelim. ABD liderliğinde dünya genelinde tahvil faizleri yükseliyor. Dolar gelişen & gelişmiş her ülkede değer kazanıyor. Altın ve gümüş değer kaybediyor.
14 Aralık’ta ABD Merkez Bankası’nın hem faiz arttırması hem de 2017 yılına yönelik ilave artırım tahmini ikiden üç veya dörde yükseltmesi bekleniyor. Bu beklenti de gerçekleşmeden önce fiyatlanıyor.
Dejavu bir hal aslında. Benzerini 2015 son çeyrekte yaşamıştık. FED geçen yılın sonunda da hem faiz artırmış hem 2016 yılında dört artırım daha yapabileceğini açıklamıştı. Beklenti gerçekleşene kadar dolar kuvvetli kaldı. Faizler yükseldi altın değer kaybetti.
Aralık 2015 toplantısında beklentinin gerçekleşmesini takiben dolar ve tahvil faizleri düşmeye altın ve gelişen ülke borsaları yükselmeye başladı.
Eylül 2015’de Çin panik atağında 2,49 ‘u test eden 10 yıllık ABD faizi Aralık 2015’de FED faiz artırmadan önce % 2,35 ‘i test etmiş beklentinin gerçekleşmesini takiben de rotayı aşağı çevirerek 2016 ilk yarısında % 1,32’ye kadar gerilemişti.
Bugüne dönersek ABD 10 yıllık tahvil faizi iki aydır yükseliyor. Geçen haftayı % 2,34 seviyesinde tamamladı. FED beklentisini tüketmeden de önemli bir düşüş kaydetmesi güç.
Ancak 14 Aralık’ta beklentinin gerçekleşmesini takiben ben geçen yıl yaşananların yineleneceğini yani gerek faizlerin gerek USD‘nin yeni bir düşüş trendine yelken açacağını düşünüyorum.
Toplantı öncesi önümüzdeki üç hafta ne olur derseniz yukarı yönlü marjı % 2,49 ile limitli buluyor yatay bir seyre daha yüksek şans veriyorum.
Bu bakıma 2016 boyunca gelişen ülkelerde % 9 değer kaybeden ve son iki ayda bu kayıpları geri alıp sene başındaki değerine yaklaşan USD’de tahvil faizlerine paralel bir seyirle üç hafta yatay, FED sonrası ise tüm para birimlerine karşı uzun soluklu bir düşüş trendi baz senaryom konumunda.
Türkiye tarafı farklı. Tablolarda sıkça paylaştığım üzere 2016 yılında TL % 15 negatif ayrıştı. Benzerimiz ülkelerde ilk dokuz ayda dolar ortalama % 9 değer kaybedip son iki ayda ancak bu kaybı geri alabilirken Türkiye’de % 15 değer kazandı. Bu durduk yere olmadı. Lokal başlıklar & belirsizliklerin bir sonucu olarak yaşandı.
Analizi daha geniş bir perspektif ile yapar FED’in genişlemeye son vereceğini açıkladığı Mayıs 2013 öncesini referans alırsak Türkiye bu 3,5 senelik perdede doların en çok değer kazandığı ikinci ülke.
Enflasyon farkı kadar yükseliş doğal & gereklidir kuralından hareket etsek bile dolar reel olarak Türkiye’de bu parkurda % 64 değer kazandı. Oysa benzerlerimizde kaydettiği ortalama prim % 43. Aradaki farkın 5-6 puanını cari açık ve TR faiz politikası ile ilişkilendirebilir ve görmezden gelebiliriz.
Ancak hangi vade hangi pencereden baksak Dolar Türkiye’de % 15 daha pahalı. Başka bir deyişle lokal gelişmeler doların bugün Türkiye’de 2,85 olabilecekken 3,37 olmasına neden olmuş görünüyor.
Ülkemizde bugün dolara yönelenler veya var olan pozisyonu koruyanlar dünyada FED sonrası USD’nin yeniden değer kaybetmesi riskinin yanında Türkiye’de de lokal şartlarda en kötünün geride bırakılması riskini taşıyorlar.
BORSA İSTANBUL
Benzer bir aşırı iskonto Borsa İstanbul için de geçerli. 1995-2013 döneminde Alman borsasının ortalama 4 katı değerde seyreden BIST geçen haftanın kapanışı ile DAX ‘in 2 katına geriledi. Diğer ülke borsaları ile kıyaslayınca da durum benzer.
Bu güçlü göreli iskonto nedeniyle lokal şartlarda en kötünün geride kalması durumunda BIST’de yükseliş potansiyeli zannedilenin çok üzerinde. Ne kadar derseniz BIST en azından DAX ‘ın 2,7 katı olmayı başarabilse ( Ocak 2015’de 3,3 katı olmuştu ) % 35 pozitif ayrışma alanına sahip. Borsa bu aşırı iskonto nedeniyle düşmemeyi başarıyor.
Ya major bir manşet ile herkesin dikkatini çeken dolar bazı trend desteği 22.000 ( kırmızı çizgi ) aşağı geçilirse ? Bu başka bir Türkiye’ye yelken açacağımız anlamına mı gelir ?
Teknik analizde sayısız destek & direnç var. Temel perspektif ile beslenmeyen senaryolar yanıltıcı olur. Bu nedenle 22.000 $ desteği put haline dönüştürülmemeli.
BIST olur da bu trend desteğini aşağı kıracak olursa ben geniş bollinger bandının ( yeşil çizgi ) devreye gireceği ve endeksin 70.000 – 72.000 bandı içinde ( 20.500 $ ) taban oluşumunu tamamlayacağı görüşündeyim.
Son savrulma baz senaryom değil. Aksine artık borsada satıp daha düşük fiyattan almaya çalışmanın sanılandan daha riskli bir strateji olacağını düşünüyorum. 22.000 $ faktörünü çok soru geldiği için işledim.
Bir adım ileri gideyim. Her büyük ralli öncesinde karamsarlık ve umutsuzluk zirveye tırmanır. Ralli diyenin kafasına huni uzatılır. İçinden bunu geçirenler bile yazmaya söylemeye cesaret edemez.
Günümüz şartları bu tablo ile örtüşüyor ve ben kasım başında paylaştığım sat-al stratejisinin demode olduğu artık tasarruflarda hisse senedi ağırlığını artırmanın daha doğru olacağı görüşündeyim.
Neden mi ?
TÜRKİYE ADINA EN KÖTÜ BU HAFTA GERİDE BIRAKILABİLİR
22 Kasım’da Avrupa Parlamentosunda Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulması yönünde bir teklifin tartışmaya açılması ve 24 Kasım’da oylanması bekleniyor. Cumhurbaşkanın Şangay Beşlisi çıkışı bu toplantıya yönelik bir tavır. Teklifin Perşembe günü kabul edilme ihtimali yüksek.
Ancak bağlayıcılığı yok. Asıl karar Aralık ayı içinde AB liderler zirvesinde alınacak. Dış politika analisti dostum Almanya’nın tavrını referans alarak bu kararın liderler zirvesinden onay almasını çok güç bulduğunu ifade etti.
Ben bu resme 2017 ortalarında gerçekleştirilmesi beklenen kritik Cumhurbaşkanlığı referandumunu ve sandık öncesi lokal şartların yumuşamasının EVET oylarının artması için bir ihtiyaç olduğu gerçeğini de dahil ederek,
Türkiye’de önümüzdeki günlerde en kötünün geride kalabileceğini ve lokal şartların görece yumuşamaya başlayabileceği görüşündeyim.
Buradan hareket ile de Avrupa Parlamentosundan Perşembe günü gelebilecek kararın aşırı iskontolu fiyatlardan borsada belki de son alış dövizde de aşırılaşmış fiyatlardan son satış fırsatı olabileceğini düşünüyorum.
Hep hatırlattığım üzere karar alırken fiyat & şartlara eşit ağırlık vermek gerekiyor. Şartlar çok iyiden iyiye evirildiğinde fiyatların yönü aşağı çok kötüden az kötüye terfi ettiğinde de rahatlıkla yukarı olabiliyor.
ABD ile ilişkiler ve Ortadoğu denklemi Türkiye’nin terör sorununun çözümü adına büyük önem taşıyor. Yurtiçi piyasaları baskılayan kara bulutlar önümüzdeki haftalarda geri çekilmeye başlayabilir ve 2017 yılında özlediğimiz güneşli günlere yelken açabiliriz.
HİSSE SENEDİ SEÇİMİ – AKADEMİ PUSULA ANKARA
Borsada hisse senedi seçimi asgari endeksin yönünü doğru tahmin etmek kadar önemlidir. Herhangi bir bilgi & deneyimi olmayanların dahi kolayca öğrenebileceği bir anlatım ile hisse seçimi eğitimini 26.11.2016 Ctesi günü Ankara’da gerçekleştireceğim.
Eğitim programının içeriği ve kayıt için Akademi Pusula ( 0530 566 67 16 ) ile iletişime geçebilir, web sitesini inceleyebilirsiniz.
http://pusulaninotesi.com/hisse-senedi-secimi/
Haftaya bir sonraki Pusulada buluşmak dileği ile…
Paylaş