TL çift taraftan baskı altında...

Evet, başlık aslında her şeyi anlatıyor. Geçtiğimiz hafta Kabine açıklaması ve Merkez Bankası’nın beklentilerin dışına çıkmaması sonrasında görülen iyimser hava, artık yerini temkinli bir bekleyişe bırakmış görünüyor. Bunun aslında hem domestik, hem de dışsal nedenleri var.

Haberin Devamı

Sadece dolar endeksine paralel bir değerlenme olsaydı endişeye fazla mahal olmazdı elbette, ancak iç faktörlerin biraz bu baskıya katkıda bulunduğunu, ilerleyen dönemde de negatif ayrışmaya yol açabileceğini görmekteyiz. Bu da haliyle TL’nin baskı altında olduğunu gözler önüne seriyor.

Kabine ve ekonomi yönetimine ilişkin, belirsizlik döneminde de önemli endişeler vardı. Hatta bu endişenin asıl odak noktası ekonomi yönetiminde benimsenecek ekole yönelikti. Sn. Mehmet Şimşek’in yeniden Başbakan Yardımcısı olarak kabinede yer alması ilk başta olumlu karşılandı. Ancak daha sonra ortaya çıkan ayrıntılar pek piyasanın idealinde olan bir görüntü oluşturmadı. Ekonomi yönetiminde yapılan yetki değişiklikleri bir anlamda Sn. Şimşek’i ekonominin direksiyonunu elinde tutan kişi olmaktan çıkardı ve ağırlığını kaybetmesine yol açtı. Yabancı yatırımcının bu kadar tanıdığı, güvendiği, tecrübeli ve yetkin bir el olan Sn. Şimşek’in görev ve yetkilerindeki değişiklikler de elbette olumsuz bir hava oluşturdu ve geleceğe yönelik görüntünün “flu”laşmasına neden oldu.

Haberin Devamı

Bir anlamda ekonomi politikaları ve para politikalarında yine belirsiz bir hava oluştu. Bundan sonra yapısal reform anlamında da, para politikalarının proaktivitesi bakımından da belirsizlikler söz konusudur. Piyasa elbette bu soruları sormaya devam edecektir. Mesela, Fed’in faizleri artıracağının  konuşulduğu bir noktada biz faiz indirimlerinin nereye kadar gideceğini öngöremiyoruz.

Bir diğer konu da tabii siyasi gündemin sıcak olmaya edecek olması. Bu da Başkanlık sistemi ve yeni Anayasa ekseninde geçecek tartışmaların ve spekülasyonların piyasayı dalgalandırma ihtimalini önümüze koyuyor. Yabancının “kuvvetler ayrılığı” ilkesinden uzaklaşmayı olumlu karşılayacağını hiç sanmıyorum. Yatırım kararları ilerleyen aylarda bu bahsettiğim faktörlerden dolayı ciddi anlamda etkilenecektir. Bunun etkilerini reel sektörde de ciddi anlamda görme olasılığımız yüksek. Kur oynaklığı, enflasyon gibi faktörlerden bahsetmedim bile.

Ve tabii küresel anlamda doların diğer para birimlerine karşı bu kadar güçlenmesine neden olan Fed spekülasyonları. İyi gelen birkaç veri piyasayı bu anlamda coşturmuş durumda. Fed eyalet başkanlarının her bir konuşması da açıkçası bu beklentileri besleyecek düzeyde. Dolar endeksinin halen tahammül sınırları dahilinde olması da, değerlenmenin devam edeceğine yönelik bir gösterge olabilir. 15 Haziran’a kadar kuvvetli bir dolar hareketi bizi bekliyor. Sonrası? Muhtemelen Fed Nisan’a göre biraz daha şahin olacak ve Temmuz’u masada bırakacak. Oysa şimdi faizi artırıp birkaç ay bekleseler böyle bir derdimiz olmayacaktı. Algı yönetimi dedikleri, böyle bir şey olsa gerek...

Yazarın Tüm Yazıları