Paylaş
Merkez Bankası beklentilere paralel faize dokunmazken, banka politikalarına ilişkin artan kaygılar yatırımcı güvenini olumsuz etkileyerek sermaye çıkışlarının temelini oluşturabilir. Büyük umutlar ile girilen 2016 yılında, dış piyasadaki Çin ve FED endişelerinin gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde yarattığı negatif havanın TCMB hamleleri ile bir nebze olsun dağılması söz konusu olabilirdi. Ancak 50 veya 100 baz puanlık bir faiz artırımının dahi piyasaları tatmin etmeyeceği bir ortamda herhangi bir hamle de bulunulamaması dikkat çekici.
Önümüzdeki dönemde para politikası kararlarının enflasyon görünümüne bağlı olacağı, açıklanan yapısal reformların uygulamaya geçirilmesinin büyüme potansiyelini önemli ölçüde artırabileceğini değerlendirilirken, ayrıca enerji fiyatlarındaki gelişmelerin enflasyonu olumlu yönde etkilemeye devam ettiği belirtilse de, son olarak 24 Şubat 2015 tarihinde faizlerde 25 baz puan indirim yapan TCMB’nin aradan geçen zaman diliminde kurda birçok yeni tarihi zirveler görülmesine rağmen o günden bu yana faiz hamlesine başvurmaması beraberinde birçok soru işaretini getirmektedir. Nisan – Haziran arası dönemde Başkan Erdem Başçı dahil olmak üzere dört Para Politikası Kurulu üyesinin görev sürelerinin dolacak olması, enflasyonda çift hanelere oldukça yakın seyredilmesi kur tarafında da baskıları beraberinde getirebilir.
TCMB 2015 YILINDA PİYASAYA NASIL MÜDAHALE ETTİ?
Merkez Bankası 2015 yılında hangi para politikası silahlarına başvurmuştu; önce bunları bir özetleyelim.. Öncelikle hatırlayacağımız üzere kurda 2.52 seviyesi aşıldığında 27 Şubat 2015 tarihinden itibaren döviz piyasasındaki koşullara göre döviz satım ihalesi tutarı günlük olarak belirleneceği kararı alındı. Sonra bu karar aşırı oynaklık nedeniyle gerekli görülen günlerde döviz satım tutarı bir gün önceden ilan edilen asgari tutarın 30 milyon ABD doları fazlasına kadar artırılabilecek şeklinde güncellendi. Daha sonra TCMB, Türk lirası cinsinden tesis edilen zorunlu karşılıklara ödenen faiz oranlarında 50 baz puan artırıma gitme kararı aldı. Karar 8 Mayıs'tan itibaren geçerli oldu.
TCMB öte yandan 24 Nisan'dan itibaren geçerli olmak üzere ABD doları için döviz depo faiz oranlarını yüzde 4,5'ten yüzde 4'e, euro için yüzde 2,5'ten yüzde 2'ye olacak şekilde indirimlere gitti. Benzer şekilde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde ABD doları cinsinden tutulan zorunlu karşılıklara, rezerv opsiyonlarına ve serbest hesaplara faiz ödenmesi uygulaması 5 Mayıs 2015’te başladı. Ayrıca Merkez Bankası, Türkiye’de kurulmuş bankaların yurt dışı şubelerinin zorunlu karşılığa tabi yükümlülüklerinin kapsamını genişletti.
Düzenleme ile bankaların yurt dışı şubelerinin de borçlanmalarında uzun vadeyi tercih etmeleri sağlanacağı, uygulama yurt dışı şubelerin 29 Mayıs 2015 tarihinden sonra oluşacak yeni yükümlülükleri için geçerli olacağından, düzenlemenin bankaların mali durumu üzerinde kayda değer bir etkisi olmayacağının değerlendirildiği ifadelerine yer verdiler. Ağustos ayındaki toplantıda gelecek dönemde para politikası kararlarının enflasyon görünümündeki iyileşmenin hızına bağlı olacağını, faiz artışında ise FED'in hamlelerinin bekleneceğini söylendi. Yılın son aylarındaki toplantılarda ise sürekli sıkı duruşun korunduğu belirtildi. Ayrıca kalkınma ve yatırım bankaları nezdindeki müstakriz fonların tabi olacağı zorunlu karşılık oranlarının Türk lirasında yüzde 11,5, yabancı parada ise yüzde 13 olarak belirlendiği bildirildi. Bu örnekler çoğaltılabilir.. Ancak hiçbiri piyasa aktörlerini tatmin etmedi, tüketici güvenini artırmadı, kurdaki tehlikeli yüksek seyri engelleyemedi..
2016 YILI İLK ÇEYREĞİNDE USDTL FİYATLARI NE OLUR?
TCMB radikal bir karar almadığı sürece volatilite devam ederek TL’de istikrar için önümüzdeki dönemde daha fazla beklemek zorunda kalabiliriz. Çin ekonomisinin büyüme rakamlarını rayına oturtamaması riskleri beraberinde getirirken, buna karşın ABD'de enflasyonun halen beklenen ivmeyi kazanamaması kur üzerinde sınırlı da olsa olumlu bir etki yaratabilir.
Yine de baz etkisi nedeniyle yılın ilk çeyreği itibariyle ABD enflasyonunun yükselme potansiyeli barındırması, bunun yanında yüksek oranda özel sektör dolar cinsi açık pozisyonlar da gelişmekte olan ülkeler için en önemli riskler olarak izlenecektir. 2016 yılının başından itibaren kritik 3.00 seviyesi üzerinde fiyatlamalara alışkın hale geldiğimiz USDTL tarafında önümüzdeki günlerde özellikle 3.05 seviyesinin üzerinde kapanışlar görülmesi halinde yeni zirve denemeleri görmek çok sürpriz sayılmamalı. Yukarıda 3.10 – 3.15 bandında görülebilecek rekor seviyelere tanıklık edebiliriz. Tersi senaryoda, ABD enflasyonunda istenen yükselişin sağlanamaması, bununla birlikte FED’in faiz artırımını daha yavaş yapabileceği beklentilerinin artması ile kurda tekrar kritik 3.00 seviyesinin altında gerçekleşecek fiyatlamalar ile 2.90 – 2.92 bandına dek süren geri çekilmeler görülebilir.
Paylaş