Paylaş
Yapılan anketlerde çoğu zaman başa baş çıkan sonuçların, yerini AB’den ayrılma taraftarı olanların çoğunlukta olduğu anket sonuçlarına bırakmasıyla küresel çapta tedirginlikler arttı. AMB Başkanı Draghi'nin bu ihtimale hazırlıklı olduklarını belirtmesi küresel piyasalardaki tedirginliği hafifletmiş görünmemektedir. Keza, bu hafta toplantısı olan üç büyük Merkez Bankası da; ABD, Japonya ve İsviçre, Brexit risklerinden ve baz senaryolarından, hazırlıklarından ve dayanma güçlerinden bahsetme ihtiyacı duydu.
Aslında baz senaryo halen Bremain, yani İngiltere’nin birlikte kalması. İngiltere’nin birlikten çıkması durumunda ise oluşacak gerek finansal piyasa ortamı, gerek makroekonomik konjonktür, gerekse de finansal sistem ve reel sektördeki taşların yerinden oynayacak olması, ortaya çıkacak sorunlar Bremain’i daha akılcı bir sonuç olarak görüyor. Aslında aklıselim her İngiliz vatandaşının da Bremain yönünde oy vereceğini halen düşünmekteyim. Ancak Avrupa’da son dönemde yaşanan ekonomik ve demografik sorunların önemli bir patlamaya yol açması, olası sonuçlardan biridir ve aslında bu eğilim sadece İngiltere’de değil, Avrupa’nın birçok ülkesinde mevcuttur.
İngiltere’nin birlikten ayrılması tarihi bir karar olur. Ancak birçok önemli gelişmenin de ilk halkası olacağı aşikar. Avrupa Birliği’nin çatırdama süreci başlayabilir, ki birçok ülkenin birliğin şu andaki durumundan memnun olmadığı belli oluyor. Küresel kriz döneminden beri süregelen ekonomik sorunlar ve güçlülerin zayıfları sırtında taşıması olayı artık ülkeler arasındaki birlik duygusunu en azından kamuoyu nezdinde zayıflatmış, birçok ülkede AB karşıtı siyasi oluşumlar yükselişe geçmiştir.
Bu çatırdamanın en çarpıcı örneğini aslında Yunanistan’ın AB ile borç görüşmelerinde görmüştük. Ki oradaki çözümler zaten sorunları ortadan kaldırmayan nitelikte ve Yunanistan borç ödemeleri için kaynak bulamadığı takdirde yeniden alevlenecek. Syriza aslında birçok sorunlu Avrupa ülkesinde ilham kaynağı oldu. Nitekim İspanya’da yükselişe geçen bir Podemos gerçeği var ve önümüzdeki hafta gerçekleşecek İspanya genel seçimlerinde de belki düğümü çözebilecek tek parti olarak görünüyor. Benzer durumlar ilerleyen zamanlarda aynı söz konusu bu iki ülke gibi finansal sistemi sıkıntıda olan, borçluluk sorunu yaşayan ve yüksek işsizlik oranlarına sahip Portekiz, İtalya gibi ülkeler nezdinde de ortaya çıkabilir. Yani Brexit’in sonrası sırasıyla Grexit, Spexit, Prexit, Itexit şeklinde gelebilir.
Bu sorunlu ülkelerde radikal sol yükselirken, Kıta Avrupası’nın batı ve kuzeyinde de aşırı sağcı eğilimler yükseliş trendinde. Özellikle göçmen sorununun buna yol açtığını, Avrupa’da artık kendşnden olmayana tahammül edememe durumunun, buna en uyan kelime olan şovenizmin yükselişte olduğunu söylemek lazım. Geçen yıl Fransa yerel seçimleri bu konuda korkutucu sinyaller vermişti. Çalışma yasasına olan protestolar nedeniyle zor zamanlar yaşayan Hollande hükümeti çökerse, o zaman bir de başımıza “Frexit” çıkar.
Çatırdama durumu bence Birleşik Krallık için de geçerli. İskoçya 2014’te tamamen ekonomik nedenlerle İngiltere ile kalmayı seçmişti. İngiltere’nin AB’den ayrılması halinde AB’nin ayrıcalıklarından faydalanmaları imkansız olacağı için, ileri tarihli bir referandum çok farklı sonuçlar doğurur.
İngiltere ihracatının yaklaşık üçte birini AB ülkelerine gerçekleştirmektedir. Gümrük anlaşmaları ve AB ülkelerinin birbirlerine tanıdıkları imtiyazlar ortadan kalktığı takdirde bu oranda ciddi bir düşüş beklenmektedir. AB ülkeleri için de aynı senaryo geçerlidir. Birbirleri için iyi birer pazar olan AB ve İngiltere, bu pazarlarını kaybetmiş olacaklar. Bu da ekonomileri için küçülme anlamına gelmektedir. Brexit’in gerçekleşmesi durumunda reel sektörde de etkilerinin görüleceği sinyalleri mevcuttur. Bazı şirketlerin merkezlerini Londra'dan taşıyabilecekleri ve bir milyona yakın kişinin işsiz kalabileceği öngörülmektedir.
Paylaş