Dünya gazetesinden Ece Seyhun'a röportaj veren Ersin Özince, "Kredilendirme açısından bankacılık sektöründe bir sıkıntı olmadığı belli. Bugün Türk bankacılık sistemi dışarıdan aldığı fonlarla KOBİ'lerden kurumsal yapılara ve bireylerin ihtiyaçlarına hatta ülkenin uluslararası ihalelerle aldığı büyük alt yapı yatırımlarını kredilendirebilecek yetkinliği olduğunu gösterdi. Bir zamanlar, değil enerji projelerini köprü ve havaalanları gibi alt yapı projelerini bile yerli bankaların, bu şekilde, neredeyse tamamını kredilendirebileceğini düşünemezdik. Kredi karşılamada vade ve miktar açısından baktığınızda bankacılık sektörü hala rekabetçi fiyatlarla kredilendirme yapmaya devam ediyor. Burada devletin beklentisi de hemen hemen yerine geliyor diye düşünmek lazım" açıklamasını yaptı.
BU BÖLGEYE HER YATIRIMCI GELMELİ
PİYASALARDAKİ SON DURUM İÇİN TIKLAYIN...
Bankacılık sisteminde artık gelinen noktada 'bankaların şu ya da bu alanda yetersiz kalacağı kaygısını taşımak lüzumsuz' olacağı görüşünü de savunan Özince, bu noktada uluslararası düzenlemelere bir parantez açtı.
Basel prensiplerinin Türk bankalarının sermaye yeterlilik rasyolarını yüzde 20'lerden yüzde 15'lere getirdiğine işaret eden Özince, "Buralara kredi vererek ve kur artışının dövizli kredilerde yarattığı etkiyle geldik" dedi ve ekledi: "Bölgesel finans merkezi olacak bir yere her yatırımcı gelmeli" dedi ve şöyle devam etti:
"Dünya standartlarında en kaliteli yatırımcı gelmesini hedeflemeliyiz. Standartları yeterince yükseltemediğimiz sermayenin kurallarını da en yüksek standarda çekmeye çalıştıkça Türkiye ister istemez yatırımcılar için zor bir ülke haline geliyor. Basel 3 prensipleri nedeniyle bazı Türk varlıklarını değerinin yarısı kadar sayacağız. Piyasa motivasyonu vve motifleri açısından iyi olmuyor, zor oluyor"
RAMAZAN TOPUNU NEDEN ATMIYORUZ?
Özince, bankacılık sektörünün sermayesini büyütmesi gerektiğine atıfta bulunarak söze bir hikaye ile devam etti: "Adama sormuşlar, 'Ramazan topunu neden atmıyorsunuz?' cevap vermiş: 'Sayayım, birrrrr barut yok, ..... iki ....' Öteki hemen atılmış. 'Tamam; devam etme, gerisi önemli değil...' Şimdi bu açıdan baktığınızda bankacılık yapmak için en evvela sermaye gerekir. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde sermaye lazım. Sermaye için de gönüllü ve uzun vadeli para kazanacağına inanan inançlı sermayedar lazım. Bunu da ticaretin gereği olarak söylüyorum. İmkanlarımız ve iştahımız nispetinde. Havalar güzelse iştahımız artar. Ülkemiz zaten büyüme oranları, finans sektörünün gelişme imkanları, jeopolitik gelişmeler diye bakıldığında öyle çok büyük gelişmeler vaat edecek bir dönem yaşanmıyor."
ÇOK KÂRLI DİYEN KAÇ YATIRIMCI PARA KOYAR?
Bugün bankacılıkta sermayedarın 2000'lerin başında olduğu kadar istekli olmmadığına vurgu yapan Özince, "Herkesin gözünde bankacılık sektörü olarak çok karlı gözüküyoruz ama kar hissedara ulaşmıyor, hele de uluslararası banka sermayedarları açısından durum hiç de göründüğü gibi değil. Bankacılıkta sermaye getirisi 15'lerin altına geldi. TL'nin randımanını faizle hesaplasak, mevduata Türkiye riskini eklesek, kur, borç, jeopolitik risk diye ekleseniz de gelen sermaye kurallarına bakıp bu sektör çok karlı diyen kaç yatırımcı parasını koyar. Kaldı ki Türkiye'deki düzenlemeler nedeniyle kaç banka hissedarı temettüyü almış veya transfer etmiştir. Banka hissedarı yüzde 3'e 5'e karşılık nema elde ediyorsa ne ala. Ellerinde banka hissesinin değer artışı kalıyor" değerlendirmesini yaptı.
YATIRIMCI OLARAK 'AZ HASSASLAR' GELİYOR
Türkiye'de bankalar el değiştiriyor. Özince, bunun iyi bir şey olduğunu düşünmekle beraber gelen yatırımcının düşük hassasiyetli olduğu değerlendirmesini de yaptı. Özince, "Özellikle hassasiyeti yüksek olanların biraz uzaklaştığını düşünüyorum. Uluslararası kotasyonu olanların Türkiye'ye özgülenen sermayesi az karşılık ifade eder hale geliyor. Çin, Rusya ya da Körfez ülkelerinden gelen sermaye gelişmiş ülkelerdeki gibi hassas yatırımcı değil. Bunu iyi ya da kötü manasından ziyade yatırımcı penceresinin farklılığı açısından dikkat çekmek isterim" diye konuştu.
SEKTÖRÜ KATLAYACAK BİR ARİTMETİK YOK
Türk bankacılık sektörü açısından sermayedarları ikna edebilecek çok iyi bir resim olmadığını da söyleyen Ersin Özince, "Bazen sektör düzenleyicilerinden öyle beyanlar geliyor ki yabancının kalmak için düşünmesine gerek kalmıyor. Bankacılık sektörü özelinde bakıldığında kötümser değilim ama iyimser de değilim. Kötümser değilim çünkü bankacılık sektörü iyi yapılandı ve iyi regüle ediliyor. Görüldüğü gibi halen çok parası olan hissedarların ilgisi var. Ama bu sektörü büyütmek diyorsunuz, büyütmeye, katlamaya eski 10 yılda olamamalı ama bence olsa olsa yükseltilen miktar efektif geçinme endeksine göre olsa olsa kaybı düzeltmiştir. Genç çalışan nüfusa teşvik getirilmeli. Bu kadar nitelikli genç insan işsiizken Türkiye'de istihdamın teşvik edilmesi lazım. Kimsenin ekmeğinde gözüm yok da gençler işsiz, milyonla emekli çalışıyor. Belki de bunun biraz caydırılması lazım. Emekli çalışana düzenleme yapıp genç ve nitelikli insanların önünü açmak lazım. Kendi mesleğini yapana teşvik gelebilir. Daha az vergilenebilir. Kariyer yolları belli olurken gençleri motive etmek lazım. Geçtiğimiz yıllarda nitelik yönünden bakıldığında durum hiç de tahsili ihtisas mukayeseli üstünlük geliştirecek bir istihdam yaratmamışız."
YILLARDIR BÜYÜK BİR SANAYİ YATIRIMI GELMİYOR
"Biz en az 4-5 senedir adamakıllı büyük bir sanayi kredisi vermemişizdir" diyen Özince, büyük bir sanayi yatırımı gelmeyeli yıllar geçti tespitini yaparken sanayi ve finanstan çekilen sermayedarın gayrimenkule sektörüne geçiş yaptığını da hatırlattı. Özince, "Gayrimenkul piyasalarını sermaye piyasalarıyla örtüşmeyi başlatamadığımız gibi bir de gayrimenkul aldı başını gidiyor. Türkiye için olmazsa olmaz gayrimenkulün menkulleştirilmesidir. BBu kentleşmenin, bir yerde de ekonominin ihtiyacı. Türkiye'nin geleceğine çıkış bulmak için hizmet sektörüyle ilgili içeride yaptığımız işleri üretimle el ele götürmeliyiz. Gayrimenkul fiyatları, üretimi caydırıcı hale gelmiş vaziyette. Sanayiciler ile tartışıyorum. "70 euroya sanayi arsası bulursak şanslıyız" diyorlar. Bugün İstanbul içinde sanayinin imalathanelerin bulunduğu yerlerin konut rantını arzuladığını duyuyoruz. Prensip olarak ülkemizde üretimin desteklenmeye devam etmesi lazım. Bu da en kolay üretim maliyetlerini düşürerek olur. Geleceğin katma değerli üretimini hedeflemeliyiz. Geleceğin katma değerli üretimi ise sanayi 4.0'dan geçiyor. Bu genç insan potansiyelini de katma değerli alanlara yönlendirmek lazım" ifadelerini kullandı.