Çin’in ihracata destek sağlamak için Yuan para birimindeki devalüasyonu, Euro’nun son bir yılda yüzde 20’ye yakın düşüşü ve Abenomics programı başladığından beri yüzde 60’a yakın düşen Japon Yeni ile karşılaştırdığımızda, aslında çok minör olarak değerlendirilebilir. Ancak bu alınan önlemin esas etkisi, piyasaların algısında büyüme endişesi yer verdiğinden, çok daha büyük oldu. Bunun altında yatan ana sebep, Çin ekonomisinin dünya ekonomisi için ne kadar kritik olduğu, bu yazının konusu.
Piyasaları nasıl vurdu…
Çin iki hafta önce para birimini devalüe ettiğinde resmi kaynaklar bunun Çin Yuan değerinin diğer ülke para birimleriyle rekabet edebilmesi için bir adım olduğunu belirtmişti. Başka bir görüş ise Çin Merkez Bankası’nın (PBoC) bağımsız olmadığını, bu adımın arkasında politik bir motivasyon (ihracatı teşvik ederek Komünist Parti’nin kredibilitesini ve gücünü artırmak) olduğunu belirtiyordu. Her ne sebepten olursa olsun, piyasalarda sarsıntıya sebep olan aslında bu ilk devalüasyon adımı oldu. Çünkü bu adım Çin’de bir büyüme endişesi var olarak addedildi.
Çin’de en son açıklanan ticaret verisine göre Temmuz ayında ihracat yıllık bazda yüzde 8’den fazla düştü. Akabinde Temmuz ayında Çin’de sanayi üretiminin beklentilerin çok altında, yüzde 6 büyüdüğü, açıklandı. Büyüme endişeleri devam ederken ve Çin son 20 yılın en büyük devalüasyonunu gerçekleştirmesine rağmen geçen Cuma açıklanan beklentilerin altındaki PMI verisi bu büyüme endişelerine tuz biber oldu ve geçtiğimiz hafta sonu hisse senedi yatırımcıları global piyasalarda artık satışa geçtiler.
Daha sonrası?
Atılan devalüasyon adımlarının Çin ekonomisinde yavaşlama endişesine yer vermesiyle yaşanan finansal türbülans zamanında 11-20 Ağustos içerisinde TL dolara karşı yüzde 5 değer kaybetti. Ancak geçtiğimiz Cuma günü, yapılan devalüasyonlara rağmen, Çin’de büyüme endişelerini tekrar tetikleyen beklenti altı PMI rakamı piyasa oyuncularını satışa yöneltti, TL bir gün içerisinde dolara karşı yüzde 3’e yakın değer kaybetti. Bunun akabinde Çin Merkez Bankası sonunda hem faiz hem de zorunlu karşılık oranlarında indirime gitti.
Çin Merkez Bankası aynı zamanda ekonomisine 140 milyar Yuan (21.8 milyar dolar) likidite de enjekte edeceğini de açıkladı. Bu adımlar piyasaları yatıştırmaya yaradı. Dolar/TL seviyesinde bugün görülen 2.90 seviyesine geri çekilmede de bunun ciddi bir etkisi olduğunu düşünüyoruz.
Çin dünya ekonomisi için neden bu kadar kritik
Her ne kadar karanlık bir politik tablosu, inandırıcı olmayan istatistiksel verileri ve çok gizli bir karar alma süreci olmasına rağmen Çin, dünya ekonomisinin ABD’den sonra gayrisafi yurtiçi hâsıla büyüklüğü açısından ikinci büyüklüğüne sahip olan bir ülke. Bu ülkenin karanlık politikalarından kaynaklanan başörtüsü Çin ekonomisini gerçek anlamda anlamamızı zorlaştırıyor ve bu da Çin ekonomisinde görülen son yavaşlama endişelerinin neden piyasaları büyük bir telaşa ve çöküşe sürüklediğinin nedenidir. Çin’de karar alıcıların gerçekten kim olduğunu kestirmek kolay değil.
Ekonomistlerin en son Çin’de resmi olarak açıklanan yüzde 7 büyüme rakamı hakkında şüpheleri var. Çin hâlihazırda dünya ekonomisinin yüzde 15’ine tekabül ediyor, bu anlamda çok önemli bir market. Gelişmiş ve sanayileşmiş ülkeler için (Almanya, Japonya gibi) önemli bir ihracat pazarı olmasıyla beraber Brezilya ve Avustralya için de önemli bir emtia ihraç pazarı konumundadır. Batıdaki çokuluslu kurumlar ve şirketler için önemli bir kar kapısı konumundadır. Buna ilaveten, Dünya Ticaret Örgütü’nün ve IMF’in taleplerini karşılamak için Çin, gün geçtikçe daha şeffaf politikalarla hareket etmeye çalışıyor.
Büyümedeki endişelere rağmen Çin hala dünyanın en hızlı büyüyen tüketici piyasasına sahiptir. Dünyada en çok ürün ithal eden ikinci ülke konumundadır. Çin’in dünya ticaretindeki ağırlığı 2005 yılından beri (yüzde 60) düştü ancak bu pay hala yüzde 40’ın üzerindedir.
Kısa vade için değerlendirirseniz belki Çin’de hisse senedi piyasalarıyla reel ekonomi arasında ciddi bir bağ yok diyebilirsiniz. Ancak uzun vadede, hem hisse senedi piyasalarındaki kazançlar hem de Çin’deki büyüme oranı için Çin ekonomisinde farklı gruplardaki şirketlerin yoluna sağlıklı bir şekilde devam etmeleri şarttır. Hükümet hisse senedi piyasalarında düşüşe karşı piyasa-odaklı reformlar yapacağına önce piyasalara direk müdahale etmeyi tercih etti. Ancak Çin hükümetinin yapması gereken reel ekonomiye odaklanmak olmalı. Son aldığı önlemler Çin hükümetinin zaman içerisinde reel ekonomiye de yoğunlaşacağını gösteriyor. Bundan sonra Çin kaynaklı bir türbülans beklemiyoruz. Bu bağlamda ABD’den gelen makroekonomik veriler ışığında değiştirebileceğimiz kaydını düşerek Fed’den faiz artırımı beklentimizi hala Aralık ayı olarak koruyoruz.