Her ne kadar Corona, ekonomi açısından, şu an en çok finansal piyasaları etkilemiş gibi görünse de esas etkileri uzun vadede global üretim profili, üretim miktarı ve demografik yapılanmada ortaya çıkacaktır.
Türkiye de bu global dengelerdeki değişimden etkilenecektir. Kısa ve uzun vadeli etkiler tabi farklı olacaktır. Kısa vadede ancak finansal piyasalardaki etkilerini gözlemleyebiliyoruz. Genel anlamda ise corona kaynaklı global gelişmelerin Türkiye ekonomisi açısından etkisini (şimdilik) 6 başlık altında ele alabiliriz:
1) Fed’in aksiyonları; Covid-19’un salgın haline gelmesinden beri ABD Merkez Bankası (Fed) bir dizi parasal genişleme kararı aldı. Bunların ilki 3 Mart tarihinde beklenmedik acil bir olağanüstü toplantı sonucu verilen 50 baz puan faiz indirimi kararı idi. İndirimin 50 baz puan olması bile başlı başına ne kadar tedirgin olduklarını gösteriyordu. Bu karar sonrası beklenilen bir piyasa tepkisi verilmiş ve borsalarda fiyatlar yükselmişti. Ancak akabinde aldığı ve devam ettirdiği kararlar ise tam ters etki yaptı. 3 Mart tarihinde Fed Başkanı Powell salgının birçok ülkede ekonomik aktivitede verdiği zarara, küresel tedarik zincirine dair tehdit oluşturduğuna ve turizm sektöründeki olumsuz etkisinin de görülmeye başlandığına değindi. O dönem Fed faiz indirimi dışında başka bir aksiyon alınmasına gerek olmadığına da değinmişti; bu söylemi belki de sakinleştirme amaçlı idi.
Ancak olaylar hızla başka bir hal aldı ve Fed sadece faiz tarafında değil; miktarsal tarafta da karar almaya giderek geçen hafta önümüzdeki bir aylık dönem için piyasaya 5 trilyon doların üzerinde fon sağlamayı taahhüt etti. Bu bağlamda New York Fed, repo operasyonlarını arttırarak piyasaya likidite sağlayacak. Tüm bunlara ek, geçtiğimiz Pazar akşamı Fed yine beklenmedik bir hamleyle hedef faiz oranını sıfıra çektiğini açıkladı. Bu aldığı aksiyonlar ABD’nin 1929 büyük buhran travmasını ve buna bağlı davranışsal aksiyon mekanizmasını onaylar niteliktedir. Track record’da (bilinçaltlarında) 1929 büyük buhranı olması Fed’i enflasyondan ziyade büyümeye karşı çok daha agresif aksiyon almaya yöneltiyor. Önümüzde hala büyümeye önem veren bir Fed var ve son yaşananlar enflasyonu canlandırmaya yönelik attığı adımları bile unutturdu. Aldığı kararların sonuçlarının her ne kadar büyümeye yönelik olacağı beklense de küresel dış ticaretin alacağı şekil rol oynayacaktır. Fed’in bu kadar büyük miktarda faiz indirimine gitmesi ve piyasaya likidite enjeksiyonu her ne kadar ilk panik anından dolayı Dolar/TL kurunu mart ayı başında 6.08 TL seviyesinden 6.46 TL seviyesine zıplatmış olsa da uzun vadede Türk lirası gelişmiş ülke merkez bankalarının aldığı kararlardan olumlu yönde etkilenecektir. Zira, gelişmiş ülke merkez bankaları genişlemeci yönde adımlar atmamış olsaydı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bugün yaptığı 100 baz puan faiz indiriminden sonra Türk lirasının çok daha hızlı değer kaybetmesini ve Dolar/TL kurunun 6.70 TL seviyesini aşmasını beklemeliydik.
2) Üretim etkisi; Dünyada ticaret ve siparişlerin durması riski işin başka bir boyutu. Tedarik zincirleri açısından dünyada ciddi değişimlere şahit olacağız. Corona virüsü, Çin’in son on yılda gerçekleştirdiği ekonomik büyümesine darbe vururken, üretim ve ticaret potansiyelinin diğer gelişmekte olan ülkelere kaymasını sağlayacak. Bundan yaralanabilecek ülkelerden biri de Türkiye olarak duruyor. Çin, dünyanın en çok ihracat yapan ülkesi konumundaydı. Bilgisayar ve elektrik ekipmanları dışında dünyanın en büyük tekstil piyasası ve ihracatçısı idi. Sadece ABD’ye yaptığı tekstil ihracatı bile 50 milyar doların üzerinde görünüyor. Bunu Almanya (8 milyar dolar), İngiltere (7 milyar dolar), Rusya (6 milyar dolar) izliyor. Sadece üretim daralması kaynaklı değil, ihracat partnerlerinin davranışsal tercihinden dolayı da Çin ihracat pazarlarını kaybedecek. Sahip olduğu 2.4 trilyon dolarlık toplam ihracat hacmi başka ülkelere de kaymaya başlayacak ve en nihayetinde Türkiye Çin’in sahip olduğu tekstil ihracatı pazarından (270 milyar dolara yakın hacminden) , yanlış adımlar atmaz ise, nasiplenebilecektir. Çin’in ihracat partneri olan 215 ülke yeni ihracat pazarı arayışına girecektir. Özellikle giyim ve diğer sanayi ürünlerinde Türkiye’nin avantajlı konuma geçme ihtimali çok yüksek ancak bunu uzun vadede deneyimleyebileceğimiz için başka bir yazının konusu olabilir.
3) Yeni sektörlerin öne çıkması; Korona krizi ile beraber tüketim davranışlarına ve alınan önlemlere dayalı bazı sektörler öne çıkabilecektir. Temizlik, sağlık ve ilaç sektörü gibi alanlara olan ilgi bu sektörlerin ülke içindeki rekabet avantajını artırabileceği gibi, üretim dinamikleri ve istihdam açısından olumlu etkileri olacaktır. Öte yandan eğer Corona virüsü, turizm açısından rağbet gören diğer Avrupa ülkelerine yayıldığı gibi, Türkiye’de yayılmaz ise yine davranışsal bir etki yaratacak turizm sektörünün Türkiye’de rekabet avantajı kazanmasına sebep olacaktır. Bu da yine olumlu olarak değerlendirebileceğimiz bir faktördür.
4) Hammadde eksikliği ve ithalat pazarlarının kaybı; bu faktörü gelişmeleri net görmeden olumlu veya olumsuz nitelendirmek yanlış olacaktır ancak beklentim büyük resimde Türkiye makroekonomisine olumlu yansıyacağı yönündedir. Zira ithalattaki daralma yurtiçinde üretimi teşvik edecekse bunun olumsuzdan ziyade olumlu etkisi olacaktır. Türkiye toplam ithalatının yüzde 8’ini Çin’den yapıyor ve bu yaklaşık 18 milyar dolar gibi bir rakama tekabül ediyor. Bunlar arasında seramikten tutun da halılara, örme eşyaya, giyime kadar birçok ürün yer almaktadır. Bunlar Türkiye’nin Çin’den yaptığı ithalatta en yüksek orana sahip olan ürünler; öte tarafta Çin’den yaptığı elektrikli makine ve cihaz ithalatının dünya içerisindeki payı yüzde 22 seviyelerinde bulunuyor. Makine ve teçhizat açısından olmasa da birçok ürünün ithalatının alternatif pazarlara yönelmesi veya Türkiye’de üretimine, inovatif üretime, yeni üretim sahalarına odaklanılması uzun vadede üretim açısından olumlu sonuçlar doğurabilecektir.
5) Avrupa Birliği’ndeki büyüme oranları; Euro bölgesi ve Avrupa Birliği’nin tamamında bu yıl büyüme oranının sıfırın altına düşmesi ve resesyon yaşanması bekleniyor. Avrupa Birliği ekonomisinin bu yıl yüzde 2-2.5 düşüş göstermesini bekleyenlerin oranı arttı. Bu bağlamda Tükiye’nin, en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği’nden etkilenmemesi pek mümkün görünmüyor. Avrupa Birliği toplam ihracatımızda 85 milyar dolar ile ilk sıralarda yer almaktadır ve ihracatımızın yüzde 50’sini oluşturmaktadır. Sanayisinde ciddi bir daralma yaşayacak olan Avrupa Birliği’nden Türkiye’de olumsuz yönde etkilenecektir.
6) Kredilerde ve tüketimdeki artış oranları; Türkiye’de tüketici güveninde henüz bir yeşerme olmamışken Corona ile karşılaşılmış olması buradaki görünümü iyileştirmeyecek ancak bazı sektörler (özellikle yiyecek içecek, gıda sektörleri) canlanma gösterecektir. Belirsizlik tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de tüketim ve üretim davranışlarına yansıyacak, daha yeni yeni canlanmaya başlayan kredi piyasası olumsuz yönde etkilenecektir. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bugün aldığı 100 baz puan faiz indirimi kararı global resesyon endişelerinden bağımsız kalmayarak alınmış bir karardır. Para politikasında alınan bu aksiyona rağmen Türkiye için beklenen yüzde 4-5 seviyelerinde büyüme oranı artık risk altında görünmektedir.