Merkez Bankaları kararlarında ilk durak, yarın sonlanacak Fed FOMC toplantısı olacak. Piyasa beklentisi bu toplantıda faiz artırımı olmayacağı yönünde. Aşağıdaki tablo son duruma yönelik ABD faiz artırım olasılıklarını göstermektedir. 15 Haziran’a yönelik beklenti %0 iken Temmuz ayına yönelik faiz artırım olasılığı ise %15.7 oranında çok düşük bir seviyede bulunuyor. Fakat dikkat çekilmesi gereken en önemli nokta, sene sonuna kadar olan süreci temsil eden beklentilerde şimdilik %50’nin üzerinde bir beklenti bulunmaması. Diğer yandan geleceğe ilişkin beklentilerin önümüzdeki aylara ilişkin açıklanacak verilerin seyrine göre değişiklik gösterebileceğini belirtmekte fayda var. Buna karşın bilindiği üzere bu toplantıda Fed ileriye yönelik enflasyon ve büyüme gibi ABD ekonomisinin önemli yapı taşlarına ilişkin projeksiyonunu yayınlayacak.
Bununla birlikte Fed Başkanı J. Yellen’ın piyasaya aktaracağı söylemler önümüzdeki toplantılarda alınacak kararlar açısından önemli sinyaller içerebilir. Özellikle şok etkisi yaratan Mayıs ayı istihdam verilerine yapılacak vurgu oldukça kritik. ABD’de grev sonucu yaşanan istihdam düşüşü hariç tutulduğunda, Mayıs istihdam rakamları tam istihdamın düzeyinin yarattığı bir düzeltme olarak nitelendirilirse piyasalarda önümüzdeki dönemlere ilişkin bir umut yeşerebilir. Bu noktada, Haziran ayını yansıtacak olan istihdam rakamları piyasalar tarafından dört gözle beklenecektir. Diğer yandan global büyümede bozulan tablo ve 23 Haziran’da gerçekleştirilecek İngiltere BREXIT referandumu Fed’in söylemleri arasında yer alacaktır. Her ne kadar bu toplantıda faiz artırımına yönelik bir aksiyon alınması beklenmese de Temmuz ya da Eylül aylarda gerçekleştirilecek toplantılara yönelik sinyaller aranacak.
Bu hafta piyasaları harekete geçirecek bir çok detay varken, Fed ve BREXIT yansımaları hiç şüphesiz ki 10 Mart’ta aldığı genişlemeci para politikasından sonra izlemeci bir tavır takınan Avrupa Merkez Bankası (ECB) açısından kritik olacak. Euro Bölgesi ekonomisine ilişkin 2016 yılında açıklanan verilerde birlik ekonomisinin sürdürülebilir bir iyileşmeye işaret etmemesi, ECB’nin önümüzdeki dönemlerde parasal genişlemeci tavrının daha da genişlemeye gitmesine neden olabilir.
Söz konusu durumda en önemli gösterge Euro Bölgesi enflasyon oranı olarak karşımıza çıkıyor. Halen daha deflasyon kaygılarının giderilmemesi ECB’nin “ne gerekiyorsa yaparız” söylemlerini devreye sokuyor. Diğer yandan Euro Bölgesi istihdam düzeyi ılımlı seyrini korurken, özel sektörü yansıtan PMI verileri iyileşmenin kalıcı olabileceğine işaret etmiyor. Buna kaşın, bugün gelen ve Nisan ayını yansıtan Euro Bölgesi sanayi üretim verisi 2016 yılı Ocak ayından bu yana en olumlu tabloyu çizdi. Verinin detayında enerji kaleminin yansıttığı pozitif katkı oldukça dikkat çekiyor. Belirtmekte fayda var, Euro Bölgesi ve kıta ülkelerinin ekonomilerinde görülebilecek iyileşmelerin sürdürülebilir olması gerekmekte ancak şimdilik büyük fotoğrafın bu iyimserlikte olduğunu söylemek güç.