YEP’in Küresel Ekonomik Programlar ile Uyumu Nasıl?

3dk okuma

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından Yeni Ekonomik Program (YEP) açıklandı. Büyüme, işsizlik, TÜFE, cari açık/GSYİH, bütçe açığı/GSYİH gibi makroekonomik göstergelere dair hedeflerin bir önceki YEP’e göre değişimleri ile 2023 yılına dair rotanın yeni dengelenme, yeni normal, yeni ekonomi olarak 3 tane ana başlık altında belirlendiğini gördük.

Haberin Devamı

Ulusal ekonomi açısından bakıldığında, program sonunda Türkiye’nin finansal koşullarda iç ve dış dengelenmeyi sağlamış, enflasyonda kalıcı tek haneye ulaşmış ve cari işlemler dengesinde artıya geçmiş durumda olacağından bahsedildi. Sayın Albayrak’ın basın açıklamasının ardından Türkiye ekonomisine dair birçok uzman tarafından rakamsal değerlendirmelerde bulunuldu ve yorumlar yapıldı. 

Şimdi farklı olarak, siz değerli Hürriyet Bigpara okuyucuları için YEP’in küresel ekonomik politikaları ile olan uyumunu yorumlayalım.

Salgın döneminin belirsizlikleri bildiğimiz gibi tüm dünya ekonomilerini olumsuz yönde etkiledi ve bu etkiler henüz ortadan kalkmış değil. Bakan Albayrak’ın YEP sunumunun, küresel ekonomik görünüm açısından ana teması bana göre Türkiye’nin 2020 yılını birçok ülkeden pozitif yönde ayrışarak kapatacak olması ve 2023 yılı sonuna kadar olan dönemi kapsayan YEP boyunca Türkiye’nin bir stratejik dönüşüm gerçekleştirecek olmasıydı.

YEP’i şu andaki küresel ekonomik para politikalarından farklılaştıran unsur olarak ilk göze çarpan konu, Kovid-19 salgını döneminde uygulanan finansal tedbirlerin kademeli olarak kaldırılacak olması. TCMB’nin faiz artırımına gitmesi, kredilerde uygulanan azami vadelerin bazı kredi türlerinde kısaltılması, kamu bankalarının uygulamaya aldığı kredi teşvik paketlerindeki faiz oranlarının artırılması bu tedbirlere örnek olarak verildi. Bakan Albayrak bu tedbirlerin kademeli olarak kaldırılmaya devam edeceğinden ve normale dönüşün başladığından bahsetti. Şu anda dünyanın diğer ülkelerindeki ekonomilerde henüz benzer tedbirlerin bu şekilde kademeli olarak kaldırıldığını görmüyoruz.

Haberin Devamı

Türkiye tarafından alınan bu aksiyonlar aslında toparlanmanın sanayi üretimi, perakende satışlar, tüketici güven endeksi, iş güven endeksi gibi verilerde beklenen toparlanmayı sağlamaya başlamış olmasının bir sonucu. Türkiye’nin bu verilerini dünyadaki diğer ekonomiler ile karşılaştırdığımızda Kovid-19 öncesi döneme geri dönüş konusunda daha hızlı şekilde pozitif ilerlemenin olduğunu görüyoruz. Bahse konu tedbirler zaten acil durum paket içerikleri olduğu için, Türkiye açısından baktığımızda artık bu acil durum önlemlerinin kademeli şekilde rafa kaldırılmaya başlanması da doğru ve mantık çerçevesinde bir ekonomik politika olarak değerlendirilebilir.

Euro bölgesi ekonomileri ile ABD tarafında uygulanan önlem paketlerinin içeriklerine baktığımızda alınan tedbirlerin sektörel odaklı olduklarını görüyoruz. Bakan Albayrak’ın da YEP sunumunda sürekli olarak sektörel bazlı politikalardan bahsetmesi de ilgi çekici bir paralellikti. Anladık ki, yeni ekonomi başlığı altında topyekün bir hareketten ziyade özellikle seçilmiş bazı sektörlerin desteklenmesi amaçlanacak. Enerji, madencilik ve turizm de bu sektörlerin başlıcaları olarak belirtildi. Hatta turizmin 12 aya yaygın şekilde gelir üreten bir sektör olarak cari dengeyi destekleyeceği vurgulandı.
Finansal istikrar açısından baktığımızda ise özellikle ABD Merkez Bankası FED ile Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB)  uygulamaları ile birtakım önemli benzerlikler gördük. AMB Başkanı Lagarde son konuşmalarında bol parasal teşviğin halen gerekli olduğunu belirtti. Fakat bu teşviğin AMB tarafından yürürlüğe konulacak bir para politikası ile uygulanması hakkında Avrupa Birliği ülkeleri arasında bir uyum sağlamak artık pek kolay görünmüyor.

Haberin Devamı

Sürekli yakından takip ettiğimiz üzere FED Başkanı Powell da artık para politikası tarafında yapılacak çok fazla birşey kalmadığını, FED faizlerinin birkaç yıl daha şu andaki seviyede olmaya devam edeceğini, Kovid-19 etkileri tamamen ortadan kalkana kadar FED’in şu andaki pozisyonunu koruyacağını ve artık kamu maliyesi tarafından adımların gelmesi gerektiğini vurguluyor. Hatta ABD kongresinin de ek mali teşvik programını istenilen geniş kapsamda onaylamasını bekliyor. Dün yapılan YEP sunumundan da anladık ki artık önümüzdeki 3 yıl boyunca Türkiye’de para politikasından ziyade kamu maliye politikası daha baskın olacak. Özel sektörün çekimser kaldığı yerlerde kamunun daha sürükleyici olarak istihdamı destekleyecek politikalar üreteceğini belirten Bakan Albayrak, sabit sermaye yatırımlarında da kamunun öncü olacağını belirterek bu konuda önemli ipuçları vermiş oldu. Bu noktada finansal istikrar sağlanmasına dair izlenecek politikaya dair çıkan durum, çok sıradışı bir vaziyet olmaz ise, TCMB önümüzdeki 3 yıl boyunca para politikası araçları içerisindeki en kuvvetli silahı olan faiz oranını çok sık kullanmayacak. Faiz oranı temalı para politikası yerine bütçeye yansıyan maliyetlerin daha da düşürüleceği faaliyetler kapsamında etkin olan bir kamu maliye politikası göreceğiz.

Haberin Devamı

Küresel ekonomilerce uygulanan acil önlem paketleri içeriklerinde öne çıkan ve belki de en çok önemsenen konu olan istihdam hakkında da Bakan Albayrak’ın sunumunda önemli satırbaşları vardı. Benzer bir bakış açısıyla –özellikle FED politikaları da uyumlu olarak- istihdamda toparlanmanın oldukça önemsendiği bir YEP sunumu izledik. Bakan Albayrak’ın paketin istihdam boyutundan bahsederken kullandığı “beceri uyumunun artırılması” ibaresi dikkate değerdi.

Haberin Devamı

FED Başkanı Powell’ın sunumlarında istihdamı, ortalama enflasyon hedefi ile birlikte en önemli iki öncelik olarak vurguladığını hatırlayalım. İlaveten Euro Bölgesi’nin başlıca ekonomileri olan Almanya ve İtalya’da işsizlik oranlarının artmaya devam ettiğini, Fransa’nın bir nebze iyileşme kaydederek %8’in altına düşürdüğünü, Çin’de 1’er baz puanlık adımlarla iyileştirmeler olabildiğini not edelim. Eğer Bakan Albayrak’ın YEP sunumunda bahsettiği gençlere dayalı işgücü piyasası oluşturulur ve sektör odaklı çalışmalar sonuç üretilirse işsizlikte kademeli olarak da bir düşüş sağlanabilecektir. Burada da öncelikli sektörler olarak tarım sulama yatırımlarını işaret etti ve Türkiye’nin YEP süresince tarıma dayalı projeler üreteceğinin sinyalini vermiş oldu. Bu konu da yabancı yatırım fonlarının Türkiye’ye yatırım yaparak döviz girişi sağlamasını teşvik edici bir konu. Yurtdışında özellikle tarım alanında birçok yatırım fonları mevcut ve bu fonlar Türkiye’ye özellikle teknolojiye dayalı tarıma dair yatırım yapmak konusunda hevesliler. Dolayısıyla üretilecek bu tarıma dayalı projeler hem küresel fonların yatırım stratejileri ile de uyumlu hale gelmiş şekilde ülkeye döviz girişini de tetiklerken özellikle YEP’in cari denge hedefinin tutturulması konusunda katkı sağlayacak.