Bu etkilerin ekonomilerin bundan sonraki yıllarda da sergileyeceği performanslar üzerinde izleri kalacaktır. Bir yandan bu negatif etkiler yaşanırken diğer yandan da toparlanmanın ne zaman ve ne şekilde olacağına dair bir çok senaryolar çizildi. Virüs salgınının etkilerini ilk olarak yaşayan Çin, tahminler doğrultusunda bu salgından diğer ülkelere göre daha çabuk kendisini sıyırdı. ABD ve Avrupa ise şu anda vaka sayılarında henüz istenilen rakamlara düşmüş olmasa da makro ekonomik veriler açısından toparlanma sinyalleri göstermeye başladılar. Dönem olarak baktığımızda Haziran ve Temmuz aylarında daha hızlı şekilde gerçekleşen toparlanma süreci Ağustos ayı ile yavaşladı ve Eylül ayına beklentiler ise bu yavaş temponun devam edeceği yönünde.
Bu hafta hem büyümenin hem de toplam talepteki canlanmanın öncü göstergeleri olan sanayi üretim, perakende satışlar, kapasite kullanım oranı gibi verilerin sıklıkla karşılanıyor. Bu verilerin önemi şurada gizli: Makro veri olarak büyümeye dair öncü birtakım bilgiler vermekle kalmayıp para ve sermaye piyasalarındaki enstrümanların hareketlerinde önemli dalgalanmalara sebebiyet verebiliyorlar.
Öncelikle ülkemiz açısından bakacak olursak hafta başında sanayi üretim ve perakende satış verilerini karşıladık. Yıllık bazda sanayi üretimi 2019 Aralık ayında %8.6 artış seviyesine çıkmış iken, sonraki 2 ayda %7.9 ve %7.5 oldu. Kovid-19 etkisiyle nisan ayında -%31.4 oranında gerileme gösteren sanayi üretimi Mayıs ayında -%19.9 ile hafif bir toparlanma gösterirken Haziran ayında yeniden pozitif seyrine başlayarak %0.1 oranında artış gösterdi.
Temmuz ayı verisi aylık %8.4, yıllık bazda %4.4 oranında artış göstererek pozitif seyrini güçlendirdi. Yine bu hafta açıklanan perakende satış verilerine baktığımızda şöyle bir vaziyet görüyoruz. 2020 yılına oldukça hızlı şekilde giren toplam talep sonucunda Ocak ayında perakende satışlar yıllık bazda %9.6 oldu. 2019 yılının genelinde eksi olarak izlemiştik. 2020 Ocak, Şubat, Mart aylarında yıllık bazda %9.6, %10.6, -%0.2 olan veri Nisan ve Mayıs aylarında yıllık bazda -%19.3, -%16.7 şeklinde geriledi. Her ne kadar Haziran ayı verisi -%0.8 gelmiş olsa da piyasa beklentisinden daha iyi gelmiş olması moralleri nispeten düzeltti. Temmuz ayında ise yıllık bazda %11.9 oranı ile artıya geçerken, aylık bazda %9.5 ile pozitif yönde artışı devam etti ancak bir önceki aya kıyasla artış hızı yavaşlamış oldu.
Euro Bölgesi’nin yıllık sanayi üretim verileri de yine benzer seyirde hareket etti. Mart, nisan, mayıs, haziran aylarına dair yıllık bazdaki gerilemeler sırasıyla -%13.4, -%28.6, -%20.4, -%12 olurken temmuz ayında açıklanan veri yıllık bazda -%7.7 şeklinde geldi. Euro Bölgesi perakende satışları 2019 yılı genelinde artı yönde ilerlemiş iken mart, nisan, mayıs aylarına dair yıllık bazdaki gerilemeler sırasıyla -%8.8, -%19.6, -%3.1 oldu ve haziran ayı ile artıya geçerek %1.3 oldu ve temmuzda da %0.4 olarak gerçekleşti.
Çin’e baktığımızda sanayi üretim performansında pek ciddi bir bozulma gözümüze çarpmıyor. Şubat ayında -%13.5 oranında gerileyen veri, 2019 yılı geneline baktığımızda her ay yıllık bazda %5’ler seviyesinde hatta %6’nın da üzerinde oldu. Şubat ayındaki -%13.5 daralma sonrasında hızlı bir şekilde toparlanarak yine %5’e yakın şekilde yıllık bazda artışlar sergilendiğini görmekteyiz. Ancak perakende satışlar verisine baktığımızda Çin’in sanayi üretiminde göstermiş olduğu 2019 yılındaki performansı yakalayamadığını görüyoruz. 2019 yılında ortalamada yaklaşık %8’lik bir artış trendinde ilerlerken 2020 yılında henüz eksi yönde daralmalardan kurtulamadı. Şubat ayında yıllık -%20.5 daralan perakende satışlar o zamandan bugüne toparlanma gösterse de temmuz ayına geldiğimizde halen -%1.1 şeklinde negatif yönde ilerlemeye devam ediyor.
ABD’nin sanayi üretimi Kovid-19 etkisine oldukça fazla şekilde maruz kaldı. 2019 yılının ikinci yarısında her ay yıllık bazda -%1 oranında bir gerileme varken 2020 yılı nisan ayında -%15.04 şeklindeki gerilemeyi mayıs ayında -%15.27 haziran ayında ise -%10.82 gerilemeler takip etti. Temmuz ayındaki en son -%7.42 olan gerilemenin ağustos ayında da -%7.73 şeklinde geldiğini gördük. Perakende satışlar tarafında 2019 yılında %4 seviyelerinde olan yıllık bazdaki artış en büyük darbeyi nisan ayında -%21.61 gerileme ile almıştı. Sonrasındaki toparlanma ise Euro Bölgesi ve Çin’den daha iyi gerçekleşti. Haziran %1.10, temmuz %2.74 şeklinde gelen artıya geçiş ağustos ayında %2.6 ile devam etti. Bu konuda ABD’nin Euro Bölgesi ve Çin’den ayrışması da büyük ölçüde Fed’in daralan iç talebi yeniden ayağa kaldırmak için izlediği genişleyici para politikası doğrultusundaki likidite pompalaması nedeniyle.
Bu veriler sonrasında toparlayacak olursak şöyle bir özet durum ortaya çıkıyor. Sanayi üretimi Çin’de çok hızlı bir toparlanma sergilerken benzer durum ABD ve Euro Bölgesi’nde henüz aynı yönde değil. Evet buralarda da bir toparlanma var ancak henüz istikrarlı bir artıya geçiş sözkonusu değil. Ülkemiz açısından baktığımızda da bu hafta açıklanan Temmuz ayı verisi ile Türkiye bu açıdan hem ABD hem de Euro Bölgesi’nden pozitif yönde ayrışmış oldu.
Talebin canlanmasının ise sanayi üretimine kıyasla daha iyi performans sergilediğini görüyoruz. Bu da aslında mantık çerçevesinde yerini şöyle buluyor ki genişleyici para politikaları neticesinde özellikle Bankalar kanalıyla kredi olanaklarının sunularak likidite enjekte edilmesi daha çok tüketimi artırma tarafında kullanılmış. Firmalar bu kredi imkanlarını yatırım yapmaktan çok net işletme sermayesi tarafında kullanmayı tercih etmiş ve hanehalkları da zorunlu ihtiyaçlarını karşılayarak tüketim eğilimlerini artırmışlar.
Toparlanmanın başladığı, bu verilerle aslında net şekilde ortaya konulmuş oluyor. Diğer yanda net olan başka bir durum da henüz Kovid-19 öncesi performanslar yakalanabilmiş değil. Bunun daha bir miktar zaman almasını bekleriz. Ayrıca deflasyonist bir sürece girilmemesi için de toplam talebin canlılığını koruması ayrı bir önem taşıyor. Sürekli olarak gündemde varlığını sürdüren ikinci dalga endişeleri ise herkesi daha tedbirli olmaya itiyor. Eğer yeniden bu yılın mart ayında olduğu gibi bir salgın meydana gelirse bu toparlanmaların mart aylarından daha geriye mi gideceğini yoksa daha sınırlı mı kalacağını da göreceğiz. Ekonomilerin mart ayında olduğu gibi kapanma lükslerinin olmaması sanki bir daha salgın zirve yaparsa sanayi üretimi yeniden büyük oranda daralmalar yaşamayacak ancak toplam talep açısından baktığımızda insanların evlerine kapanması daha büyük daralmaların yaşanmasına sebebiyet verebilir.
İşte kritik olan konu, bir daha hanehalkları evlerine kapanır da perakende satışlar gerilerse yeniden canlandırma adımları çerçevesinde ilave genişleyici politikalar izlenmesi için ülkelerin güçleri var mı? İkinci dalga salgının olmaması için belirlenen sosyal mesafe ve maske takılması tedbirlerine uyulmasının bu açıdan bakıldığında ne kadar önemli olduğu sanıyoruz ki daha açık ve net şekilde görülüyor.