IMF satır aralarında ne söyledi?

2dk okuma

IMF’in Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’na dair, 26 Ocak Salı günü, bir güncelleme yayınladı. Ekim ayında yayınlanan raporda işlenen ana konu koronavirüs salgınının dünya ekonomileri üzerinde yarattığı olumsuz etki hakkındaydı. Son yayınlanan güncelleme raporunun odağında ise ekonomik aktivitenin yeniden canlanmasına yönelik politikalar ve aşıya dair umut vaat eden gelişmelerin ekonomiler üzerindeki etkisiydi.

Haberin Devamı

Dünya ekonomilerinin bir kısmının 2020 yılının ikinci yarısında beklenenden daha iyi bir toparlanma performansı sergilediğini belirten IMF, önceki tahminlerini bu güncelleme raporu ile revize etmiş oldu. Bir önceki rapora kıyasla gözümüze çarpan önemli farklılık, aşının bulunmasının yarattığı pozitif etki sonucunda dünya ekonomilerine dair yapılmış olan daralma tahminlerinin olumlu yönde yeniden revize edilmesiydi.

2020'de yayınlanan önceki raporunda küresel ekonomik daralmanın yüzde 4,4 olmasını öngören IMF,  yılın ikinci yarısında beklenenden daha güçlü bir ivme görülmesinin etkisiyle bu oranı yüzde 3,5 daralma tahmini olarak revize etti. Mevcut durumda halen belirsizlik ortamının sürdüğüne dikkat çeken IMF, 2021 yılına ilişkin küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 5,2'den yüzde 5,5'e çıkartırken 2022 yılına ilişkin büyüme öngörüsünü de yüzde 4.2 olarak açıkladı.

2021 yılının ikinci çeyreği ile toparlanma eğiliminin hızlanacağına ve 2022 yılının sonu itibariyle de virüsün etkilerinin minimum seviyelere ineceğini tahmin ettiğini belirten IMF; bunun tüm dünya geneli için geçerli olmadığını, bölgesel birtakım farklılıklar oluşacağını ilave etti. Bu durumun oluşabilmesini de birtakım ön koşullara bağlandığını gördük:

Haberin Devamı

- Aşıya erişilebilirliğin artması,

- İzlenen politikaların, toparlanmanın tam olarak sağlanana kadar sürekli olarak devam etmesi,

- Ülkelerarası karşılıklı koordinasyonun ve yakın çalışmaların sağlanabilmesi,

- Likiditeye erişimin genele yayılabilmesi,

- Kamu maliye politikalarının para politikalarını desteklemesi.

IMF, raporunda küresel ekonomik görünüme dair 3 tane önemli soruyu gündeme getirirken, tahminlere baz teşkil eden unsurları bu bilinmeyenleri açıklama üzerine kurguladığını belirtti.

Bunlar:

1) Virüsün etkileşimini sınırlandırmak üzere alınan kısıtlama tedbirleri, aşının genele yaygın koruma sağlanamasından önce yakın vadedeki aktiviteyi nasıl etkileyecek?

2) Aşının yayılma beklentileri ve politika destekleri aktiviteyi nasıl destekleyecek?

3) Finansal koşullar ve emtia fiyatları ne yönde gelişecek?

2020 yılı 3. çeyreğindeki yukarı yönlü hareketin bazı ülkelerde (ABD, Avusturalya, Euro Bölgesi, Hindistan, Japonya, Kore, Yeni Zelanda)  sürpriz derecede iyi olduğundan bahseden IMF bu ülkeler arasında Türkiye’yi de gösterdi. Bu ülkelerdeki toparlanmanın ana faktörünü de özel tüketimdeki artışa bağladı. 2020 için Türkiye büyüme tahminini ekim ayındaki raporunda yüzde 5 küçülme olarak öngören IMF bunu yüzde 1,2 olarak güncelledi. 2021 büyüme tahmini de ekim ayına göre 1 puan artırırak  yüzde 6’ya yükseltirken 2022 tahminini ekim ayına göre 0,5 puan düşürerek yüzde 3,2 olarak açıkladı.

Haberin Devamı

Her raporunda olduğu gibi küresel ekonomileri gelişmiş, gelişmekte olan ve düşük gelir grubu ayrımında değerlendirdiğini gördük. Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin, para politikası ve kamu maliye politikalarını uygulamaya devam etmelerinin yanısıra varlık alımlarını sürdürme yönündeki hedeflerini açık iletişim ile yapmaları gerekliliğini vurguladı. Finansal istikrarın sağlanmasına yönelik uygulanan makroekonomik stratejilerin de ülkeler arasındaki finansal piyasaların derinliği ve mali yapının sağlamlığına göre değişiklik göstereceğinden bahsetti. Özellikle finansal piyasaları derin olmayan, kırılganlığa açık ve mali yapılarında zayıflık olan ülkelere döviz akışının olmasının olumlu olacağını ve bunun enflasyon yönetiminde para politikasına destek vereceğinden bahsetti. 

Haberin Devamı

Sonuç olarak baktığımızda; IMF bu raporunda 2021 ve 2022 yılları için pozitif bir tablo çizmiş oldu. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere göre daha hızlı bir çıkış yakalayacağına dair önceki raporundaki öngörüsünün de gerçeğe döndüğünü aslında görmüş olduk. Rapor içeriğindeki pozitif görünüme dair beklentilerini de yukarıda yer alan birtakım ön koşullara bağlamasını da oldukça gerçekçi ve mantıklı olarak değerlendirdiğimizi söyleyebilirim. Nitekim ülkemiz açısından da baktığımızda kamu maliyesi ve para politikası arasındaki eşgüdüm ile açık iletişim ile sağlanan güven temasının para piyasalarına nasıl olumlu katkıda bulunduğuna şahit oluyoruz. Bu duruma, aşıya erişilebilirlik de eklenir ve fiyat istikranın sağlanması konusundaki kararlı duruşun sürekliliği de ilave edilirse Türkiye öngörülenden çok daha iyi bir performans sergileyebilir.