Aylık bazda bakıldığında tek düşüş gözlenen harcama grubu Giyim ve Ayakkabı (-%4,09); en yüksek artış Sağlık (+ % 2,57) ile Gıda ve Alkolsüz İçecekler (+% 2,24) gruplarında gözlendi. Aylık TÜFE’ye en çok katkı yapan gruplar ise Gıda ve Alkolsüz İçecekler (Ağırlık: % 23,03), Ulaştırma (Ağırlık: % 17,47) ve Konut (Ağırlık: %14,85) oldu. Aylık veride gözlenen olumsuz sürprizin gıda fiyatları kaynaklı olduğunu düşünmekteyiz.
Diğer taraftan, uzun bir süre yükseldikten sonra son aylarda yataylaşma görülen çekirdek TÜFE göstergelerinde şubat ayında sınırlı da olsa bir gerileme görülmesinin manşet rakamlar kaynaklı olumsuzluğu bir miktar sınırladığı söylenebilir. Çekirdek göstergelerde yataylaşmanın ardından aşağı yönlü görülen sinyallerin kalıcı bir düşüş eğilimine dönüşmesi orta vadeli enflasyon göstergeleri açısından oldukça destekleyici olacaktır.
Yurtiçi Üretici Fiyatları Endeksi ocak ayında aylık bazda % 2,68 oranında artış gösterirken; yıllık bazda % 12,14’ten % 13,71’e yükseldi. 12 aylık ortalamalara göre değişim ise % 15,66’dan % 15,50’ye geriledi. Ocak ayında aylık bazda en yüksek artış % 21,10 ile elektrik,gaz; % 7,57 ile ham petrol ve doğal gaz ve % 5,71 ile ağaç ve mantar (mobilya hariç) ürünlerinde gerçekleşti. Ana sanayi grupları tarafından bakıldığında ise en yüksek artışın % 12,10 ile enerji, % 1,56 ile ara malı ve yine % 1,56 ile sermaye malı gruplarında gerçekleştiği görüldü.
Ekstra negatif bir gelişme olmadıkça, olumlu baz etkilerinin katkısıyla TÜFE tarafındaki sınırlı iyileşme eğiliminin en azından birkaç ay daha devam etmesi beklenebilir. Yılın ilk yarısında kısa süreli de olsa tek haneli enflasyonun test edilmesi olasılığı masada kalmaya devam etse de; 2018 yılının 9 aylık bölümünde TÜFE’nin ağırlıklı olarak düşük çift hanelerdeki seyrini korumasını bekliyor ve son çeyrek itibariyle tek haneli seviyelerin yavaş yavaş kalıcılaşacağını öngörüyoruz. 2018 yılsonu TÜFE rakamının % 9,0 seviyesinde gerçekleşeceği yönündeki baz tahminimizi korumaya devam ediyoruz.
Dün açıklanan enflasyon verilerinin ardından TCMB’nin 7 Mart Çarşamba günü (yarın) gerçekleştireceği yılın 2. PPK toplantısı takip edilecek. Enflasyon tarafında olumlu baz etkisi kaynaklı olarak kısa vadede ekstra bir bozulma eğiliminin beklenmemesi ve kur tarafındaki hareketlerin aşırı bir strese neden olacak seviyelerde bulunmaması nedeniyle TCMB’nin faizlerde herhangi bir değişikliğe gitmeyeceğini düşünüyoruz. Piyasadaki tahminlerin tamamının da bu doğrultuda olduğu görülüyor. TCMB’nin son açıklamalarında belirttiği gibi baz etkileri ya da kısa vadeli hareketlerden bağımsız olarak sıkı duruşunu kararlı bir şekilde sürdürmesi TL varlıkları kısa-orta vadede destekleyecektir.
Son dönemlerde Fed ve ABD kaynaklı haber/veri akışlarının küresel piyasalardaki oynaklığı zaman zaman önemli ölçüde artırdığı görülmekte. Küresel hisse senedi piyasalarının 2017 yılının tamamına yakınında soluksuz olarak nitelenebilecek bir yükseliş eğilimi gerçekleştirmiş olması ve bir çok ülke endeksinin tarihi zirvelerde olması da söz konusu oynaklıkların bir anlamda stres ve paniğe yol açabilmesini de tetiklemekte. ABD tarafındaki başta enflasyon, istihdam ve büyüme olmak üzere temel makroekonomik göstergelerinin genel olarak toparlanma eğiliminde olması da kademeli faiz artırımlarına devam eden ve bilanço küçültme sürecini başlatan Fed’in faiz artırım sayısını artırabileceği endişelerini tetiklemekte. Bu kapsamdaki oynaklığın bir süre daha devam etmesi beklenebilir.
Mart ayı boyunca birçok önemli gelişmiş ülke merkez bankasının toplantısı bulunmakta. 8 Mart’ta Avrupa Merkez Bankası (ECB), 9 Mart’ta Japonya Merkez Bankası (BoJ), 20-21 Mart’ta Fed ve 22 Mart’ta İngiltere Merkez Bankası (BoE) toplantıları takip edilecek. Bu toplantılarda alınacak kararlar kadar satır aralarında verilecek mesajlarda oldukça kritik olacak. Bu ayki toplantısında faiz artırımına gitmesine kesin gözüyle bakılan ve 2018 yılı içinde 3 faiz artırımı yapması beklenen Fed tarafında, karar sonrasında yeni başkanın yapacağı basın toplantısında vereceği mesajlar ve yine kararın ardından Fed üyelerinin faiz ve temel ekonomik göstergelere ilişkin beklentilerini gösteren projeksiyonlarda bir değişiklik olup olmayacağı konuları da yakından takip edilecek. Varlık alımlarını sürdüren ECB’nin yakın dönemde mevcut politikasında radikal bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor.
Fed’in faiz artırım sayısı ve hızını artıracağı yönündeki beklentileri güçlendirecek gelişmeler doların küresel olarak değer kazanmasına; aksi gelişmeler ise güç kaybetmesine neden olabilir. Fed’in yanı sıra Trump kaynaklı haber akışlarının da doların küresel seyri üzerinde etkili olmaya devam etmesi beklenebilir.
Fed ve Trump’ın yanı sıra Cuma günü yayınlanacak olan ABD İstihdam Raporu’nda yer alan ve enflasyonun önemli öncü göstergelerinden olan aylık ortalama kazançların seyri de takip edilmesi gereken bir diğer başlık. BİST-100 endeksindeki olası yükselişlerin kısa vadeli bir harekete dönüşebilmesi açısından 118 bin direnci üzerinde tutunulması önemli.
Bu direncin aşılması durumunda 119,200 ve 121,500 dirençlerinin kısa vadede yeniden test edilme olasılığı artacaktır. Diğer taraftan, 117 bin desteği üzerinde tutunulamaması durumunda 115,950 ve 114,600 desteklerine doğru sarkma gözlenebilir. Dolar/TL’de 3,79 TL üzerinde kalındığı müddetçe 3,83– 3,85 TL civarlarına doğru bir hareketlenme görülmesi beklenebilir. 3,79 TL altında ise 3,75 – 3,77 TL aralığına doğru gerileme muhtemel görünmekte.