Mevduat faizleri de yüksek rakımlı tepelerde. Ekonominin geleceğine yönelik kaygılar arttı.
Yurtiçinde krizi ilk bilen olmaya soyunan analistler daha bir hevesli.
Yurtdışında da Türkiye’nin bir ekonomik kaza yaşamasından endişe edenlerin sayısı görece artıyor.
Özetle hava kasvetli...
KISA ÖZGEÇMİŞ
Mart sonunda USD 3,95 BIST 100 endeksi 115.000 puandaydı. Tahvil faizleri 4-5 puan kadar bugünkü seviyenin altındaydı.
Sonrası malum. İki buçuk ay içinde yurtiçi piyasalar tanınamayacak hale geldi.
Hem de dünyada önemli bir sorun yokken, dış borsalar yatay denebilecek ortaya karışık bir eğilim gösterirken BIST’de fiyatlar ekonomik kaza riskini de içermeye başlayan seviyelere çekildi.
Dolar benzerimiz ülkelere paralel bir seyir ortaya koysa 3,50 civarında olması gerekirken bu seviyenin yüzde otuz beş üzerinde.
TÜRKİYE FRENE BASTI
Öncelikle TCMB’nin gerçekleştirdiği sert faiz artırımları ile bir nevi frene basılmasını yerinde bir adım olarak görüyorum.
Tehlikeli oranlara yükselen cari açığın ve enflasyonun önümüzdeki 12-18 aylık perde içinde kontrol altına alınmasının başka bir yolu yoktu.
Türkiye ekonomisi 9-12 ay süreli bir durgunluk yaşayacak. Bir tür acı reçete bu.
Yumuşak iniş kazasız belasız başarılırsa ki zor değil 2019 yılının ikinci yarısında kısa süreli ılımlı bir canlanma mümkün.
Durgunluk elbette sevinilecek bir şey değil. Ama güven kaybının kronikleştiği öngörülebilirliğin güçleştiği günümüz şartlarında kaçınılmazdı.
Yurtiçinde ağırlıklı bir kesim bu yolculuğun ağır bir ekonomik krizle son bulmasından endişe ediyor.
Türkiye ekonomisinin yorulduğu yıprandığı inkar edilemez bir gerçek.
Nisan-Mayıs perdesi sarsıcı etki gösterdi.
Ancak dönülmez akşamın ufkunda olduğumuz da söylenemez.
Türkiye sandıktan nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın seçimleri geride bırakıp pekala güven kaybının tamiri için kolları sıvayabilir.
Yok güven kaybının yumuşatılmasına yönelik adımlar atılmaz seçim sonrası bir kargaşa hakim olur veya para - ekonomi politikalarına yönelik resim yeniden kuşkuları tetiklerse o zaman durum değişir.
2010 yılından bugüne her gök gürültüsünü uzaydan ateş açtılar diye duyuran felaket tellallarının sevinç çığlıkları dört yanımızı sarar ve Türkiye pekala ekonomik bir kaza yaşayabilir.
Bazı okurlar itiraz edecek biliyorum. Bundan ala ekonomik kaza mı olur diyecekler.
Benim ekonomik kaza veya krizden anladığım bildiğiniz her on firmadan birinin iflas etmesi tanıdığınız her on kişiden birinin işsiz kalmasıdır. Bu oran kazanın şiddetine göre değişim gösterir.
Var olan ve ciddiye alınması gereken sorunlar yüksek tansiyon ise ekonomik kaza bir nevi kalp krizidir.
Kalıcı ve aşırılaşan yüksek tansiyonun kalp krizinin tetikleyicisi olduğu bir gerçekse de Türkiye bu tansiyonu düşürme şansına sahip.
Siz bakmayın FED faiz arttırıyor gelişen ülkeler şöyle böyle diyenlere. FED’in ileride faiz indirmek zorunda kalmasından korkun. Bunlar iyi günlerimiz ve bir süre daha devam edecek.
Dış iklim halen destekleyici.
SENCE NE OLUR DERSENİZ
Ekonomik kazaların ortak bir paydası var. Bu Türkiye’nin krize sahne olduğu gerek 1994 gerek 2001 yılları için de geçerli.
Dünya ekonomisi ne zaman durgunluk veya daralma yaşıyorsa ülkeler bazında ekonomik kazalar bu evrede gerçekleşiyor.
Düz yolda kolay kolay kimse arabayı devirmiyor.
Yıpranan Türkiye ekonomisinin bir sonraki küresel durgunlukta risklerinin yüksek olacağı sizlerle uzun zamandır paylaştığım bir gerçek.
Bununla birlikte küresel durgunluğa daha zaman var.
ABD ekonomisi yeniden en iyiye dönüyor. Ekonomik aktivite hız kazanıyor.
Ticaret savaşına, İtalya vakasına rağmen benzer bir toparlanmanın önümüzdeki aylarda Avrupa ekonomisine ve gelişen ülkelere yansıyacağını düşünüyorum.
Ancak bunun uzun soluklu bir büyüme parkuru olmasını beklemiyorum.
Aksine dünya ekonomisinde bu pozitif dönemin 2009 sonrası yaşanan ekonomik büyüme serüveninde son vagon tadında 5-6 çeyrek sürebilecek bir evre olabileceği görüşündeyim.
Çünkü belki de sizleri bıktırırcasına yinelediğim üzere ben küresel bir durgunluk veya resesyonun 2020 yılında ( belki 2021 ) yaşanmasını bekliyorum.
Kaldı ki artık bunu sadece ben değil eski FED başkanı Bernanke dahil pek çok ekonomist öngörüyor.
Sonuç derseniz; Gerçek zorluklarla dolu bu parkura girmeden hemen önce Türkiye ekonomisi seçimleri takiben nefes alma, yara sarma fırsatı yakalayacak.
Bu fırsat değerlendirilirse 2020-2021 döneminin zorlukları avantaja dahi çevrilebilir.
Ancak işin bu tarafını tartışmak için erken.
BORSA İSTANBUL
Aşağıda sizlerle geçmişte de çok sık paylaştığım bir grafik var. Borsa endeksinin TUFE endeksine bölünmesi ile elde ediliyor. BIST’in enflasyondan arındırılmış reel kalp grafiği bir nevi.
Şirketlerin her yıl ödediği ortalama % 3 nakit kar payı endeks grafiklerinde dikkate alınmıyor. Bu getiri bir nevi evin kira geliri gibi.
Kar payı getirileri hariç borsada ne oluyor derseniz endeks ( 2008 mortgage krizi dışında ) on iki senedir yatay bir bantta dalgalanıyor. Bu tesadüfi bir sonuç değil.
Şirketlerimizin öz-sermayeleri kar payı ödemeleri düşüldükten sonra ancak enflasyon kadar artabiliyor.
Şartlar iyiyken fiyatlar bu bandın tepe bölgesine yöneliyor. Şartlar kötüyken taban adresine iniyor.
Kabaca aşağıdan yukarı reel % 45 yukarıdan aşağıya % 30’luk bu frekansın taban bölgesine kalan mesafe % 4 .
Başka bir deyişle endeks mortgage krizi hariç son on iki yılın dibine çok yakın.
Bekliyor muydun endeksin bu bölgeye düşmesini derseniz hayır ne BIST’in 93.000 olmasını ne de USDTL’nin 4,93 zirvesini test etmesini beklemiyordum.
Türkiye özelinde Nisan-Mayıs 2018 perdesi benim için öngörülemez türdendi. Haziran 2018 fiyatlamaları bu sıra dışı şartların bir sonucu.
Bana sorarsanız endeksin bu bölgeden aşağı kopması USDTL’nin en azından bu yıl içinde yeni rekorlara koşması Temmuz-Ağustos döneminin de sıra dışı beklenmedik gerçekleşmelere sahne olması ile başka bir deyişle Türkiye ekonomisinin pozitif dış iklime rağmen bir kazaya koşması ile söz konusu olabilir.
Birileri bunu baz senaryo alabilir. Saygı duyarım.
Ancak ben 2018 yılının bir kriz fiyatlamasına konu olmasını beklemiyor, herkes kaçarken ben alırım diyenlerin borsada yine haklı çıkacağını düşünüyorum.
Bugünün 89.000 puanı enflasyondan arındırırsanız bir sene öncesinin 79.000 puanına denk geliyor. Bu ölçüde bir iskonto da şartlar pozitifken oluşmuyor. Haftaya buluşmak dileği ile …
PUSULA – ABONELİK
Pusula Bigpara’da yayınlandığında haberdar olmak ve ücretsiz olarak tüm posta pusula gönderilerine yayınlandığı anda ulaşmak için abone olabilirsiniz http://pusulaninotesi.com/posta-pusula/