Eral Karayazıcı Yazarın Tüm Yazıları

2023 yılında Türkiye

3dk okuma

Borsalarda ilk yarısı ılımlı negatif ikinci yarısı ılımlı pozitif geçen bir haftayı geride bıraktık. BIST 100 tamamen dış marketlere paralel seyrettiği bu perdede önce 113.270 puana kadar gerileyip son iki gün rotayı yukarı çevirerek 117.521 puanda kapandı.

Haberin Devamı

Sanayi endeksinin % 2,5 değer kazandığı buna karşın banka endeksinin % 1 değer kaybettiği bu etapta ana endeksin haftalık değer artışı % 0,9 olarak gerçekleşti. 

Döviz cephesinde ise haftanın kazananı ABD dolarıydı. Euro’ya karşı % 0,9 Türk Lirasına karşı % 1,1 yükselen ABD para birimi hafta içinde 3,81 seviyesini test edip 3,79 kapandı.  

Yeni hafta nasıl bir seyre sahne olabilir sorusu yerine bugün bambaşka bir konuyu masaya yatırmak istiyorum; 2023 Yılında Türkiye ..

BEŞ YILDA NELER DEĞİŞTİ ?              
Beş ay hatta beş gün sonrasının dahi kolay tahmin edilemediği ülkemiz şartlarını göz önüne alarak beş sene nereden çıktı diyen okurlar olduğundan eminim.

Kısa - orta vadeli hamleleri yaparken mutlaka uzun vadeli potansiyel & riskleri de hesaba katmak gerekiyor.

Bu nedenle Cumhuriyetin yüzüncü yıldönümünde Türkiye’nin ne tür finansal ve ekonomik şartlar içinde olabileceğine beş yıl sonra borsanın dövizin altının değerinin nerede seyredebileceğine kafa yormakta yarar var. 

Haberin Devamı

Bunun için gelin önce beş yıl öncesine gidelim. 

Yarına senaryo yazmak için ilk iş dünü hatırlamak bugünü anlamak gerekiyor. 

Şubat 2013 itibarı ile BIST 80.000 puanda altın 91 USDTL 1,80 EURTL 2,35 civarında seyrediyordu.

2002 – 2013 döneminde ekonomik olarak büyük gelişim kaydeden Türkiye Avrupa’nın Çin’i olmaya aday gösteriliyor, enflasyon oranı % 7 olmasına rağmen hazine TL bazında on yıl vadeli borçlanmayı senelik % 6,5 iki yıl vadeli borçlanmayı % 5,7 faiz maliyeti ile gerçekleştirebiliyordu.

Aradan geçen beş yılda enflasyon yüzde 10’a yükseldi. Hazine on yıl vadeli borçlanırken % 11,5 iki yıl vadeli borçlanırken % 13 faiz ödemek zorunda kalıyor. 

BIST 120.000 puana yaklaştı ama TL ağır hasar aldı. Döviz kurları beş yılda kabaca ikiye katladı. 

Diğer ülkelere sattığımız mallar için 2013 ile kıyaslandığında daha az para almaya razı geliyor ithal ettiklerimize çok daha yüksek bedel ödüyoruz. 

Gezi, 17-25 Aralık, terör, 15 Temmuz ve batı kampı ile sarsılan ilişkiler bu hasarın temel gerekçeleri.

Türkiye peş peşe gelen bu zorluklarla mücadele ederken 2002-2013 arası kaydedilen gelişiminin yanında dış iklimin pozitif hali yani dünya ekonomisinin büyüme evresinde oluşu en büyük avantajımızdı. 

Önümüzdeki beş sene bu avantaj geçerliliğini korur mu güçlü kuşkularım olduğunu önceki yazılarda paylaşmıştım.

Haberin Devamı

2020 ( belki 2021 ) yılında dünya ekonomisinin bir durgunluk veya daralma yaşayacağını öngörüyor bu önemli perdeye yönelik fiyatlamanın da ( finansal marketler her şeyi 9-12 ay kadar önce fiyatlar ) 2019 yılının konusu olacağını düşünüyorum. 

İşte bu nedenle dış iklimin önümüzdeki yıldan ( veya 2020 ) itibaren avantaj olmaktan çıkacağı dezavantaj haline geleceği görüşündeyim. 

Ya içsel faktörler ?

Haberin Devamı

Avrupa ile ilişkilerin tamiri yönünde atılan adımları çok önemsiyorum.

Avrupa deyip geçmeyin. Ekonomik açıdan en önemli müşterimiz onlar. 

Türkiye lokal şartlarda bir dinginlik yakalar ve dış ilişkilerde de yol kat ederse dünya ekonomisinin 2019 veya 2020’de yaşayabileceği irtifa kaybından en az hasarla korunma şansı yakalayacaktır. 

Çünkü bu perdeye son derece güçlü bir avantaj ile giriyor; fiyatlar. 

Haberin Devamı

2013-2018 USD PERFORMANS           

Sizler için iki tablo hazırladım.

Yukarıdaki tabloda ülkemiz ile birlikte on beş gelişen ülkede Şubat 2013 itibarı ile doların fiyatını, aradan geçen beş senede gerçekleşen toplam enflasyonu ve referans kur sütununda ilgili ülkenin enflasyonu ile ABD enflasyonu arasındaki fark kadar kur yükselmiş olsa bugün doların hangi fiyatta olması gerektiğini hesapladım. 

Başka bir deyişle en sağda yer alan fark sütununda her ülkede ABD para biriminin bu beş yılda kaydettiği reel prim yer alıyor. 

Türkiye hariç bakarsak diğer 14 gelişen ülkede dolar reel ( enflasyon farkından öte ) olarak % 13 değer artışı gösterirken ülkemizde kaydettiği reel prim oranı % 45.
2013-2018 döneminde ülkemizde toplam enflasyon % 50 olurken ABD’de % 5 oldu.  

Haberin Devamı

USD’nin nominal olarak % 45 artış kaydetmesi bu tabelanın gereği.

Bu orana ayrıca % 13 doların dünya genelindeki primini ekleyin. FED o kadar faiz artırım yaptı & yapıyor.

Enflasyon farkı + doların dünya genelindeki reel primi ile USD’nin bugün ülkemizde 3,05 olması gerekir. 

Ancak USDTL geride kalan beş yılda 1,80’den 3,79’a yükselerek % 110 artış kaydetti.

Aynı şey euro ve altın için de geçerli. 

Geride kalan beş yılda altın 1579 $’dan % 16 değer kaybı yaşayarak 1328 $’a gerilerken ülkemizde ( TL bazında ) % 78 değer kazanarak 162 TL’ye yükseldi. 

Benzer bir kıyaslamayı borsalar için yapalım.

2013-2018 BORSA PERFORMANSLARI               
Hisse senedi marketleri hep ortak payda olarak dolar bazı değerler üzerinden karşılaştırılır. Biz şimdi doları bir kenara bırakıp söz konusu on beş ülkenin borsa endekslerini lokal para birimleri üzerinden kıyaslayalım. 

Her ülkede şirketlerin bu beş yıllık dönemde enflasyon kadar öz-sermayelerini arttırdıklarını enflasyon üzeri kazançları da nakit temettü olarak ortaklarına ödediklerini varsayalım. Genelde de böyle olur. 
 
Aslan payı Avrupa’nın gelişen ülkelerinde olmak üzere bu on beş ülkede borsa endeksleri 2013 yılından bugüne referans değerin % 27 üzerine çıktılar. Yani reel prim kaydettiler. 
 
Türkiye’de ise borsa endeksi bu beş senede ancak enflasyon kadar artış gösterebildi. 
 
Oysa dünyaya paralel bir performans kaydetmiş olsa BIST 100 endeksinin bugün 150.000 puanda olması gerekirdi. ( 3,05 kur ile yaklaşık 50.000 $ eder )  
 
TÜRKİYE’NİN AVANTAJLARI                
Türk Lirası diğer ülke paralarına paralel seyredebilmiş olsa bugün sadece USD 3,05 değil Euro 3,73 gram altın da 130 TL olurdu. 
 
Benzer hesaplamaları geçmiş yıllarda da sıkça yaptık. Ama aradaki fark kapanmadı. Aksine daha da açıldığı dönemler oldu.
 
Olmuşa ölmüşe çare bulunmuyor.
 
Ancak gerek TL gerek BIST’in göreli iskontosu ülkemize önümüzdeki beş yıl adına önemli bir avantaj sağlıyor.
 
2019-2020 perdesinde fiyatların nerede olacağını öngörmek kolay değil. 
 
Dünya sadece makul bir durgunluk mu yaşayacak yoksa bir daralma ile mi karşılaşacağız bugünden tahmin etmek güç.
 
Kritik bir sürece yaklaşıyoruz. Her veriyi ipucunu özenle takip edip bu maçı maç içinde çözmeye çalışmamız gerekiyor.
 
Makul bir durgunluğun hasar kapasitesi ile sert bir resesyonunki inanın çok farklı. 
 
Sırbistan’dan Nijerya’ya G.Afrika’dan Brezilya’ya pek çok ülke ile Türkiye ekonomisini karşılaştırıyorum.
 
Geride kalan beş yıl belirgin bir gerileme yaşanmış olsa da halen makro temellerimiz pek çok ülkeden kuvvetli. 
 
Fiyat avantajının ( ucuzluk ) yanında Türkiye en kötüyü geride bıraktı yargısını da ön plana çıkarabilecek adımlar atabilirsek 2019-2021 virajını ekonomide düşük hasarla atlatmamız pekala mümkün. 
 
2023 YILININ FİYATLARI
Sonuç derseniz; 
1- USD’nin önümüzdeki 12-18 aylık perdede değer kazanma şansı var. Bu vade adına ABD para birimini finansal bir seçenek olarak görmek bence yanlış değil.
 
2- Ancak döviz tabanlı tüm seçenekler ( euro ve altın da dahil ) diğer ülkelere kıyasla Türkiye’de yüzde yirmi kadar pahalı olduğu için her vadede örtülü riskler barındırdığı unutulmamalı.
 
3- Bireysel tasarruf sahipleri içinde önemli bir kesim dövizi uzun vadeli bir yatırım seçeneği olarak görüyor. Bugünkü yazıyı özellikle bu kesim için kaleme aldığımı itiraf etmeliyim.
 
Yıl 2022 veya 2023 olduğunda ülke olarak olağandışı yeni tatsız anılar edinmemişsek ben Türk Lirasının yüzde yirmilik reel farkı kapatmış olabileceği hatta üzerine ilave % 10-15 daha prim yapabileceği görüşündeyim.
 
Bunu açayım; 2018 içinde USD 3,90 hatta 3,98 seviyesini test edebilir. 2019 içinde 4,25 belki 4,50 gibi bir seviyeyi de görebilir.
 
Ancak gerek önümüzdeki 1-2 yıl içinde kaydedebileceği limitli primi gerek geride kalan beş yılda sağladığı reel getiriyi ben döviz cephesinin 2019 sonrasında yitirmeye başlayabileceğini ve 4-5 yıl sonra bugünlerde doların 3,80 euronun 4,65 ve gram altının 162 TL civarında seyretmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum.
 
4- Bu nedenle döviz cinsi varlıklara yönelimlerde uzun vade yerine kısa veya orta vadeli stratejileri daha rasyonel buluyorum.
 
Önümüzdeki beş yılın kümülatif enflasyonunun % 40 olacağını varsayarsak ( senelik ortalama % 7,2 ) 2023 yılı adına USDTL için referans fiyat 5,1 EURTL için 6,30 gram altın için 227 TL olur. 
 
Ancak ben bunun gerçekleşmesinin güç olduğunu aksine 2023 yılında bu üç kafadarın değerinin bugünkü fiyatlarına yakın olması riskinin seçeneklerden biri olarak senaryo analizlerine eklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
 
Borsada ise durum farklı. 2018 yılının ağırlıkla yatay geçeceği görüşündeyim. 
 
2019 yılı içinde endeksin 93.000 puana ( belki daha da altına ) gerilediğine şahit olsak da ben 2023 yılında BIST 100 endeksinin 200.000 puana ulaşmasının pekala mümkün olduğunu düşünüyorum.
 
Haftaya buluşmak dileği ile...
 
PUSULA – ABONELİK    
Hafta içi her gün saat 08:45’de Kanal B‘de ve Paranın Yolu adlı video haber serisi ile http://bigpara.hurriyet.com.tr/  de piyasaları değerlendiriyor, genel stratejiye yönelik görüşlerimi pazartesi günleri en geç saat 13:30’da yine BIGPARA ‘da yayınlanan köşe yazım Pusula ile okurlara aktarıyor, haber akışına bağlı anlık tespitlerimi twitter adresimde ( @eralkarayazici ) paylaşıyorum.      
 
Pusula yayınlandığında haberdar olmak ve ücretsiz olarak tüm posta pusula gönderilerine yayınlandığı anda ulaşmak için abone olabilirsiniz http://pusulaninotesi.com/posta-pusula/