Türkiye’de piyasa oynaklığına neden olabilecek haber akışı; hafta içi veya hafta sonu demeden hız kesmeden devam ediyor. Buna karşılık geçtiğimiz haftanın sonuna doğru Türk varlıklarındaki hareketlerin biraz daha sakinleştiğini belirtmekte fayda var. Yabancı raporlar ve kredi derecelendirme kuruluşlarının açıklamaları devam ederken, içeride ekonomi yönetimi ve para politikası yapıcılarının proaktif aksiyonları Türk varlıklarındaki stabilitenin korunması açısından önem taşımaktadır.
Hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch bir açıklama yaptı. Bir metodoloji değişikliği kapsamında birçok ülkenin kredi notunda teknik ayarlamaya giden Fitch, Türkiye’nin de yerel para cinsinden kredi notunu düşürdü. Yabancı para cinsinden kredi notumuz “yatırım yapılabilir” seviyede kalmaya devam ediyor ve Fitch’in hafta sonu yaptığı bu eylemi gerçek bir not indirimi olarak algılamamak gereklidir. Bu eylem Fitch’in 19 Ağustos’ta yapacağı değerlendirmenin de bir ön sinyali değildir.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Sn. Mehmet Şimşek, G-20 dönüşünde “Roadshow”lara başlayacağını haftasonu sosyal medya üzerinden duyurdu. Merkez Bankası da iletişim yöntemlerinde değişikliğe gitti ve bundan sonra ekonomi medyası, analistler ve reel sektör temsilcileriyle daha fazla toplantı düzenleyip fikir alışverişinde bulunma kararı aldı. Bu bakımdan ekonomi ve para politikası yönetiminin üzerine düşeni yaptığını görmekteyiz.
Morgan Stanley de, paylaştığı raporda Moody’s’in not indirimine gitmesi durumunda TCMB’nin 1 haftalık repo faiz oranını artırabileceği öngörüsünde bulundu. Bizim beklentimiz ise TCMB’nin para politikası duruşundan taviz vermemesi yönünde. Sadeleştirme politikası için matematiksel olarak halen alan var, ancak üst bantta yapılan indirimlerin sonuna yaklaşıldığını düşünüyoruz. Hali hazırda enflasyon beklentileri yüzde 8 seviyesinin hemen altında bulunmakla beraber, açıklanacak yeni datalarla bu beklentilerin yüzde 8 üzerine revize olması ihtimali söz konusu olabilir. Böyle bir durumda faizde denge noktasının yüzde 8 altında olması riskli olacaktır.
Moody’s 5 Ağustos’u pas geçebilir...
Bu durumda da Moody’s’e ilişkin senaryoları değerlendirmek gerekmektedir. Türkiye’nin anlaşması olan kredi derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody’s’dir, “yatırım yapılabilir” notumuzu vermiş olan kurumlar da bunlardır. Türkiye’nin bu kuruluşlar nezdindeki notunu kaybetmemesi daha önemlidir. Yatırım çevreleri ise; yatırım kararlarında genelde 3 reyting kuruluşundan 2’sinden “yatırım yapılabilir” notu olmasını önemli bir kıstas olarak değerlendirmektedirler. Türkiye’nin şu anda sağladığı 2/3 şartından, notlarından birini kaybederek 1/3 durumuna düşmesi önemli miktarda fon girişinin önüne set çekecektir. Açıkçası domestik piyasalar için önümüzdeki vadede karşımızda olan en önemli riskin reyting kuruluşlarına ilişkin negatif senaryolar olduğunu düşünüyoruz.
Her ne kadar olası bir not indirimini Moody’s’in yapması daha olası görünse de, daha önce Türkiye’nin notunun 1 ila 3 aylık bir sürede inceleneceğini açıklamalarına istinaden, biz takvimde yer alan 5 Ağustos tarihinin pas geçilebileceğini düşünüyoruz. Bizce, 5 Ağustos’un pas geçilmesi notun teyit edilmesi gibi pozitif bir etki yaratır, çünkü öngörülen 1 ila 3 ay Türkiye’nin kendi ekonomik hikayesini anlatması ve kendini ifade edebilmesi açısından gayet iyi bir süredir. Bu süre zarfı içinde ekonomik aktivitede ve göstergelerde bariz bir bozulma olmaması, reyting kuruluşlarının negatif beklentilerini de boşa çıkaracaktır.
İkinci ve üçüncü çeyrekte ekonomik aktivitenin bir miktar yavaşladığını biliyoruz. Yaz aylarında muhtemelen yavaşlayacak olan sanayi üretimi momentumunun etkisiyle muhtemelen çok yüksek bir ikinci çeyrek ekonomik büyümesi görmeyeceğiz. İlk çeyrekte yüzde 4,8 olarak gelen ekonomik büyümenin ikinci çeyrekte bir miktar yavaşlama göstereceğini düşünüyoruz. 2016 yılının tamamı için ise yüzde 3,5 büyüme öngörüyoruz.
Rusya gibi, Brezilya gibi, Arjantin gibi emsallere göre mali disiplin ve finansal sistem açısından daha iyi durumdayız. Merkez Bankası’nın böyle bir ortamda faiz indirecek güvene sahip olması, içeride finansal piyasaların çalışmasına herhangi bir şekilde ara verilmemesi genel olarak bakıldığında nispeten sağlam dinamiklere sahip olunduğunun da göstergesidir. Beklenmedik darbe girişiminin ardından ekonomi ve para politikası otoritelerinin son derece proaktif davranması dikkate değer gelişmelerdir.