Bu reaksiyonun neden bu kadar büyük olduğu cevabı ise aslında çok da zor değil.. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından açıklanan 2015 yılı Dünya Yatırım Raporu’na göre Çin, ABD’yi geride bırakarak 129 milyar dolar ile 2014 yılında en fazla doğrudan sermaye çeken ülke oldu. Ayrıca Çin Dünya ticaretinde birinci sırada yer almaktadır. Çin yılda AB’ye 356 milyar dolar, ABD’ye 324 dolarlık ihracat yapmaktadır.
Çin'in dünyanın en büyük üretim merkezi haline gelmesinin doğal sonuçlarından birisi de, en büyük hammadde tüketicisi konumuna gelmesi ile oldu. Çin’in küresel tüketim oranlarına baktığımızda bu tablo daha da netleşiyor. Metan kömürünün %72, alüminyumun %48, nikelin %47’sinin, bakırın %45’inin, petrolün %15’inin, doğalgazın da %7’sinin tüketicisi konumunda olması emtia fiyatlarında yaşanan aşağı yönlü baskının nedenini bizlere açıkça göstermektedir. Çin Dünya petrol tüketiminin tek başına yüzde 11’lik kısmını gerçekleştirirken, demir cevheri ve alüminyumda hem en büyük üretici hem de en büyük tüketici konumundadır.
Dünya ihracat hacminin yaklaşık %11’ini, ithalat hacminin de %10’unu oluşturan ve dünyadaki hemen hemen tüm ülkelerle dış ticaret ilişkisine sahip olan Çin’de meydana gelebilecek ani bir durgunluğun küresel ticaret dengeleri ne kadar önemli olduğunu rakamlar bize açıkça göstermektedir.
11 Ağustos’tan bu yana yuanın sergilediği performansın aslında sürpriz olmaması gerekiyor. Kısaca bir düşünüp yuanın son aylardaki performansını göz önüne aldığımızda, euro, yen ve tüm gelişen ülke para birimleri dolar karşısında deyim yerindeyse ‘boyun eğmişken’, yuan nispeten bir istikrar kazanmıştı. Bu noktada Çin’in son dönemde aldığı devalüasyon kararları ve ardından gelen faiz indirim hamlesinin ticareti artırmaya ve istikrarı sürdürmeye yönelik hamleler olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır.
Küresel olarak fikir birliğine varılan en önemli konulardan biri hiç şüphesiz doların diğer para birimleri karşısında güçlenmeye devam edeceğidir. Birçok ülke ekonomik olarak bir tembellik içindeyken, ABD tarafında adım adım FED’in faiz artırım hamlesine doğru gidiyoruz. Bu hafta Cuma günü 200.000’in üzerinde açıklanacak bir tarım dışı istihdam verisi ile ortalama ücretlerde görülecek bir artış, 17 Eylül’de FED’in 2006’dan bu yana ilk defa faiz silahını kullanmasına olanak sağlayabilir.
Diğer taraftan, devalüasyon hamleleri sonrasında gösterge faiz oranlarında Çin Merkez Bankası’nın indirime gitmesi ile piyasada yuanın bir miktar da olsa değer kaybı yaşanacağını fikri ağırlık kazanmış durumda. Aslında Çin’in para biriminin değer kaybetmesine ihtiyacı var mıydı; tartışılır.. Zayıf yuan ihracatta yaşanabilecek düşüşler ile kendini gösterecektir, ancak yuanda uzayabilecek bir değer kaybı süreci, sermaye kaçışlarını tetikleyebilir, bu durumda küresel finansal sistem zarar görerek yatırımcıların yuana olan güveninin sarsılabileceği de unutulmamalıdır.
Çin Merkez Bankası guvernörü Zhou Xiaochuan parasal gevşeme ile ilgili önümüzdeki dönemde adım atabilir. Zhou, faiz oranlarının Kasım ayından bu yana 5. kez indirilmesi ve bankaların zorunlu karşılıklarının düşürülmesinin ardından bile dünyanın en büyük ikinci ekonomisine daha fazla destek sağlaması ile ilgili baskı gördüğü bilinmektedir. Çin Merkez Bankası'nın (PBOC) 1 yıllık kredi faiz oranını 25 baz puan indirerek yüzde 4.6’ya çekmesi ve bankalar için zorunlu karşılıkları 50 baz puan düşürmesinin ardından bu gelişme yatırımcıların Çin büyümesindeki yavaşlama ile ilgili endişelerinin azalmasına yardımcı olabilir. Bu bağlamda küresel piyasalara doğru görülen bulaşıcılık da muhtemelen düşecektir.
Çin Merkez Bankası’nın son yaptığı basın konferansında yapılan hamleler ile yuanın mantıklı ve istikrarlı seviyelerde tutulmasının amaçlandığı belirtildi. Son dönemde yatırımcılar arasında yaşanan bu sert düşüşün yuanı ucuzlatacağı beklentisinin hakim olması da etkili olmuştur.
Ekonomi düşük endüstriyel üretim ve durgun bir konut piyasası ile karşı karşıyayken, 3. çeyrekte yapılabilecek bir parasal genişleme ve mali destek sabit kıymet yatırımlarını arttırabilir. Hatırlanacağı üzere ihracat Temmuz ayında Çin’de %9’a yakın bir oranda düşüş gösterdi, eğer ithalat bu dönemde daha fazla düşüş gösterirse, cari fazla görülmeye devam edecektir.
Çin bir kur savaşı vermemektedir. Çin Merkez Bankası kur revizyonu yuanı piyasa beklentileri ile uyumlu olarak daha fazla piyasanın yönlendirdiği bir para birimi yapacaktır. Başta belirttiğimiz gibi, düşük kur bu dönemde öncelikli hedef değildir, olmamıştır..