DAO’nun birçok alanda sunduğu yenilikler, elbette blockchain’in gelecek dönemde sunduklarının sadece bir kısmını oluşturuyor. Bugüne kadar ağırlıklı olarak finans, teknoloji, kültür ve sanat dünyası için konuştuklarımız aslında sürdürülebilirliği de içine alan son derece ümit verici gelişmeleri kapsıyor.
Bu haftaki yazımda, Regenerative Web3 kavramını ele alarak, sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda bizleri bekleyen heyecan verici gelişmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünya ve insanlık tarihinin zor günlerden geçtiği bu dönemde, böyle bir kavram ile karşılaşmak bir dünya vatandaşı olarak benim içime su serpti diyebilirim.
Küresel anlamda karşı karşıya olduğumuz risklere getirilen çözüm önerilerinin, tıpkı blockchain’de olduğu gibi içinde DAO'lar, NFT'ler, akıllı sözleşmeler ve kripto para birimleri gibi şeffaf ve paylaşımcı bir kültürün olduğu Web3 kavramından çıkması beni şaşırtmadı. Bahsettiğimiz ‘yenilenme’ hareketi yukarıda saydığım Web3 bileşenlerini daha ileri noktalara taşımak amacıyla önemli bir potansiyel taşıyor. Gelin bu devrimci hareket nasıl çalışıyor ona bakalım.
Bu konuda dünya üzerinde her geçen gün sayıları artan çok sayıda kurum ve kuruluş olduğunu söyleyebiliriz. Ekosistem için küresel ısınmanın sonuçlarını ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek amacıyla çalışmalar yapan söz konusu kuruluşlar, korunması gereken doğal kaynakları ve canlıları belirleyerek işe başlıyor. Tespit edilen canlılar ya da doğal alanlar için yenileme ve kurtarma senaryoları hazırlanıyor.
Yapılan çalışmalar sonunda biyoçeşitliliğe dair elde edilen çok sayıda veri, dijitalleştirilebilir, izlenebilir ve bir NFT haline getirilerek bir biyoçeşitlilik kredisi olarak satılabilecek duruma getiriliyor. NFT haline getirilerek fon toplanan her bir projede, DAO tarafından seçilen bireyler ve gruplar üzerlerine düşen görevleri yerine getirerek hem fonların karşılığını veriyorlar hem de dünyanın ilgiye muhtaç kanayan yaralarını sarıyorlar. Tüm bu veriler NFT pazarında satışa çıkarılarak aslında dünyaya ve bizlere şu soruluyor: Ekosisteme gerçekten değer veriyor muyuz? Onları ne kadar önemsiyoruz? Çünkü Regenerative Web3’ün ana odak noktası aslında tam olarak bu sorulara dayanıyor.
Bir örnek ile devam etmek isterim; özellikle hızla endüstrileşen bir dünyada biyoçeşitlilik oldukça kıymetli bir alan haline geldi. İnsanoğlunun ekosisteme her zaman olumlu bir etkisinin olmadığı ve birçok canlının yaşam alanını işgal ettiği su götürmeyen bir gerçek. Doğu Afrika’da yer alan Eritre’deki bir proje de tam olarak bu etkileri en az indirebilmek için başlatıldı. Söz konusu projede, hızla kuraklaşan alanların yeşillendirilmesi ve çevredeki hayvan türlerinin çeşitliliğinin canlandırılması planlandı. Kısaca canlıların seslerinin incelenmesi olarak açıklayabileceğimiz Biyoakustik ve eDNA datalarının NFT’lere işlenerek verilerin saklandığı bir kurguda, yapılan çalışmaların ardından bölgedeki kuş türü sayısının 20’den 250’ye çıktığı belirtildi. Eritre örneğindeki eDNA datası taşıyan NFT’ler birer biyoçeşitlilik kredisine dönüştürülerek yeni bir iş ve gelir modeli oluşturulmasını sağlıyor. Aynı zamanda da bu tarz çalışmaların kısa sürede fonlanarak yaygınlaşmasının önünü açıyor.
Sadece biyoçeşitlilik değil; dünya ekonomisini en çok etkileyen konuların başında gelen karbon salımı da benzer şekilde yenilenme hareketinin kapsama alanına giriyor. Paris İklim Anlaşması'nın taahhütlerini yerine getirmek, iklim krizine karşı geliştirilen çözümleri finanse etmek ve sermayeyi harekete geçirmek için Regenerative Web3, sürdürülebilirliğe geçiş için önemli bir güç taşıyor. Karbon kredilerini tokenize etmek için toplu NFT'lerin basılması, karbon piyasasına yönelik örneklerden birini oluşturuyor.
Ülkeler, bugün iklim değişikliğiyle mücadele için uluslararası arenada pek çok anlaşmaya imza atmış ve birtakım yükümlülükleri üstlenmiş durumda. Bu çerçevede karbon ticareti, sera gazının azaltılması amacıyla başlatılan uygulamalardan biri olarak kabul görüyor. Ülkelerin azalttığı sera gazı salımları, karbon ticareti kapsamında sertifikalandırılıyor. Bu sertifikalarla da piyasalarda alım satım yapılıyor. Kamunun sektörler ve işletmeler özelinde belirlediği limitlerin aşılması halinde, söz konusu işletme, limitlerin üstünde olan emisyon seviyesini azaltmak için çevre dostu yatırımlar yapabiliyor ya da sınırı aştığı emisyon miktarı kadar piyasadan sertifika satın alabiliyor. Emisyonu söz verdiği limitin altında tutan işletmelerse, fazla emisyon hakkını satarak gelir elde edebiliyor ve sera gazı azaltım maliyetlerini düşürüyor.
Blockchain’in bu aşamada karbon ticaretinde verilerin güvenilirliğini sağlamaya yardımcı olabileceği belirtiliyor. Hatta bu kapsamda Çin, küresel baskılarla gittikçe artan karbon emisyon oranlarını düşürme hedefi için yakın dönemde, karbon ticareti için blockchain teknolojisinin kullanılabileceğini açıkladı.
Halka açık blockchain, sayısız aktör arasındaki güveni ve küresel karbon pazarının oluşmasını; şeffaflık ve hesap verebilirliği sağlıyor. Web3 gelişirken, 2022'de, karbon piyasalarının ana itici güç olduğu, yenilenebilir bir küresel ekonomiye geçişte temel bir kilometre taşı olması bekleniyor.
Tüm bu çalışmalar, Web3’ün insanlık için son derece önemli ve hassas olan konularda gelecekte alacağı roller açısından ümit verici. Küresel anlamda çevre, biyoçeşitlilik ve iklim özelinde giderek artan hassasiyetlerin, kamu ve iş dünyasının hedeflerini de etkileyeceğine ve sürdürülebilirliği her geçen gün blockchain’in merkezine alacağına inanıyorum.