Küresel piyasalarda artan risk algısından korunmak isteyen yatırımcılar, rezerv para ekonomilerinde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve merkez bankalarının talebi altının fiyatını artıran etkenler arasında bulunuyor.
New York Fed Başkanı John Williams'ın geçen haftaki konuşmasında "güvercin" sinyallerle 50 baz puan faiz indirim beklentisinin güçlenmesi sonucu altının ons fiyatı, Mayıs 2013'ten bu yana en yüksek seviyesini gördü. Fed'in yıl sonuna kadar 3 kez faiz indirimine gideceği beklentisinin yüzde 58 civarına ulaşmış olması da altının ons fiyatını destekleyen unsurlardan biri oldu.
Geçen yılın tamamında yüzde 1,6 değer kaybeden ons altın, geçen hafta 1.453 dolar seviyesine kadar yükselerek son 6 yılın zirvesini gördü. Ons altın, 2018 kapanışına göre yüzde 11 değer kazancıyla 1.420 dolar civarında dengelendi.
Özellikle gelişmiş ülkelerin tahvil getirileri uzun süredir negatif bölgede seyrederken, merkez bankalarının faiz indirim sinyalleri tahvil faizleri üzerinde aşağı yönlü baskıyı daha da artırıyor. 2018'de 6 trilyon dolar civarında bulunan negatif getirili borç miktarının bu yıl 13 trilyon doları aşması da altına olan ilgiyi artıran unsurlardan birini oluşturuyor.
Fed'in temmuz toplantısında 25 baz puan faiz indirimine gideceğine kesin gözüyle bakılırken, düşmesi beklenen faiz getirileri altının yatırımcılar tarafından tercih edilmesine sebep oluyor. Altına talep, alternatif maliyetler nedeniyle de artıyor.
ALTIN, "GÜVENLİ LİMAN" OLMAYA DEVAM EDİYOR
Analistler, altının; yatırımcılar tarafından "güvenli liman" olarak görüldüğünü, son zamanlarda özellikle ABD pay piyasalarında test edilen rekor seviyelerin ardından hisse senedi yatırımcıları tarafından pozisyonlarını hedge etmek için kullanıldığını söyledi.
Dolar endeksi ile altın fiyatının genellikle ters orantılı hareket ettiğini belirten analistler, faiz indirimiyle birlikte dolar endeksinde bir gevşemenin görüleceği beklentisinin altının ons fiyatındaki yükselişte etkili olduğunu vurguladı. Bu arada, geçmiş dönemler incelendiğinde, doların değerinin düşmesinin, emtia fiyatlarının yükselmesinin başlıca nedeni olduğu görülüyor.
Artan jeopolitik riskler de altının ons fiyatında etkili olan diğer unsurlar arasında yer alıyor. ABD ile Çin arasında uzun süredir devam eden ticaret savaşları küresel ekonomideki belirsizlikleri artırırken, oluşan negatif havanın yatırımcıların altına olan talebini artıran bir başka etken olduğu belirtiliyor.
İran ile ABD arasında geçen aylarda başlayan restleşmeye ek olarak, İran'ın iki İngiliz gemisine el koyduğunu duyurması, altının ons fiyatını yukarı yönlü etkileyen bir başka faktör olarak değerlendiriliyor.
MERKEZ BANKALARININ ALTIN TALEBİ ARTIYOR
Dünya çapında merkez bankalarının rezervlerindeki altını artırması da altının ons fiyatındaki yükselişin nedenlerinden biri olarak görülüyor.
Dünya Altın Konseyi'nin (WGC) yayımladığı rapora göre, gelişmekte olan ülke ekonomileri merkez bankalarının yüzde 62'si, altını ödemeler dengesinde oluşabilecek şoklara karşı kullanmak istiyor. Jeopolitik ve ABD'deki siyasi riskler, merkez bankalarının rezervlerindeki altın oranını artırmasına neden oluyor.
Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin merkez bankaları, yaptıkları değerlendirmede, rezervlerini altın olarak tutmalarının sebebinin "uzun dönemli değer koruması" ve "batma riskinin bulunmaması" olduğunu belirtirken, altının "önemli bir çeşitlendirici olması" ve "tarihi pozisyonu" merkez bankalarınca dikkati çekilen diğer unsurlar olarak değerlendirildi.
Gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları ise altını öncelikle tarihi pozisyonu sebebiyle ellerinde bulundurduklarını kaydetti.
"ALTIN DENGELİ BİR PORTFÖY İÇİN GEREKLİ"
Bridgewater Associates Kurucusu Ray Dalio, geçen hafta yazdığı bir makalede, altının yatırımcılar tarafından son yıllarda göz ardı edildiğini ancak bundan sonraki süreçte altına olan talebin daha da artacağını düşündüğünü kaydetti.
Ekonomiyi dönemsel olarak yorumladığını ifade eden Dalio, gelecek 10 yıl içinde deflasyonist bir ekonomik ortamın risk algısını artırması sonucu altının önemli bir yatırım aracı haline geleceğini vurguladı. Dalio, yatırımcıların dengeli bir yatırım portföyü oluşturmaları için altının dahil edilmesi gereken bir varlık olacağını söyledi.
Genişleyici parasal politikaların uygulandığı bu dönemde insanların emtia piyasasını halen yatırım yapmak için yeterli bulmadığını belirten Dalio, "Altının hem risk azaltıcı hem de gelir artırıcı bir etkisinin olacağını düşünüyorum. Yeni başlayan parasal genişleme için yeterli manevra alanı yok ve gelecekte merkez bankaları desteklemediği takdirde tahvil ve hisse senedi gibi yatırımlar karlı olmaktan çıkabilir." diye konuştu.