Güncelleme Tarihi:
Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan afetler tarım ve gıda üretiminin önemini artırıyor. Gelecek 5 yılda da stratejik önemini koruyacak tarımda kendine yeterlilik gıda güvenliği için yeterli olmayacak
Dunya.com'dan Ali Ekber Yıldırım'ın haberine göre; 10. Kalkınma Planı çerçevesinde oluşturulan “Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu”na göre, gıda güvenliği ve kırsal kalkınma için etkin ve sürdürülebilir tarım politikasına ihtiyaç var. Bu yönüyle de tarımın stratejik önemi artarak sürecek.
Raporda tarımda tek başına kendine yeterliliğin sağlanması gıda güvenliğinin sağlanması konusunda yeterli koşul olmadığı belirtilerek, şu değerlendirmeye yer verildi: “Gıda bulunabilirliği bir dereceye kadar sağlanmış olmasına rağmen yüksek fiyat ve bunun gibi sebeplerle gıda erişilebilirliği sağlanmamış veya bozulmuş olabilir. Örneğin, sağlıklı ve dengeli beslenmede günlük alınması gereken protein miktarı açısından ele alındığında, Türkiye’de hayvansal kökenli gıda tüketiminin, özellikle et tüketimin az olduğu söylenebilir. Bu durum 9. Kalkınma Planı döneminde de devam etmiştir. Bu dönemde kırmızı et fiyatlarının yükselmesi, özellikle orta ve düşük gelirli tüketicilerin kırmızı ete ulaşımını engellemiştir. Kendine yeterliliğin bazı gıda gereksinimlerini kısıp yüksek gümrük vergileriyle sağlanmaya çalışılması gıda erişilebilirliği kavramıyla ilişkili sorunlar doğurmaktadır. Gıda güvenliğinin sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilebilmesi için en önemli noktalardan biri Türkiye’de tarımsal yapıda etkinliğin sağlanmasıyla gıda üretiminin istikrarlı bir şekilde artırılması kadar uluslararası tarımsal ticarette rekabetçiliğin elde edilmesi olarak ifade edilebilir. Bu amaca yönelik olarak, tarımsal politikalarda, kısa dönemli etkileri olan geçici kaynak aktarımlarından çok, kaynakların tarımda etkin kullanımının sağlanmasına ve istikrarlı ve sağlam bir tarımsal yapının oluşturulmasına odaklanılması gerektiği ortaya çıkmaktadır.”
Sektöre ilgi artıyor
Raporda tarıma yönelik ilginin her geçen gün arttığı belirtilerek, “Türkiye’de tarım ve gıda sektörüne yönelik ilginin artması, ülkenin refah seviyesinin artması, tüketici bilincinin artması ve piyasalara yön vermesi, gıda tüketim alışkanlıklarının değişmesi, küresel ölçekte ülke algısının olumlu yönde gelişmesi, dış pazarlara yakınlığı, potansiyel genç nüfusun olması, reel ve finans sektörlerinin tarım ve gıda sektörüne artan ilgisi tarımsal yapıda etkinliği ve gıda güvenliğini sağlamada fırsat olarak değerlendirilebilir” görüşüne yer veriliyor.
Sürdürülebilir tarım vizyonu
Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda, 10. Kalkınma Planı döneminde ülke vizyonu, “Gıda güvenliğini ve gıda güvenilirliğini esas alan, bilimsel, güvenilir verilere ve ileri teknolojiye dayalı; örgütlülüğü ve verimliliği yüksek, etkinliği artırılmış bir yapıya sahip uluslararası rekabet gücü yüksek sürdürülebilir bir tarım sektörü” olarak tanımlanıyor.
Özel sektör yatırımlarının önemi
Sürdürülebilir gıda güvenliğini yakalamış, devlete bağımlılığı azalmış istikrarlı ve sağlam bir tarım sektörü için özel sektör yatırımlarının öneminin büyük olduğuna dikkat çekilen raporda tarımsal politikalar oluşturulurken bu konunun da mutlaka dikkate alınması isteniyor. Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Raporu’nda, “Gıda güvenliğinin sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilebilmesi için en öncelikli konulardan biri Türkiye’de tarımsal yapıda etkinliğin arttırılması, böylece yurtiçinde gıdaya erişimin fiziksel ve ekonomik olarak yükseltilmesi ve uluslararası tarımsal ticarette rekabetçiliğin elde edilmesi olarak düşünülebilir. Kendine yeterliliğini koruyabilen bir tarım sektörü, sürdürülebilir bir gıda güvenliğini sağlamanın en önemli ön koşuludur. Bu amaca yönelik olarak tarımsal politikalarda, kısa dönemli etkileri olan geçici kaynak aktarımlarından çok, kaynakların tarımda etkin kullanımının sağlanması ve böylece yapısal sorunlarını aşmış, güçlü bir yapıya sahip istikrarlı üretim ve arz sağlayan ve gelişen bir tarım sektörünün oluşturulması çalışmalarına odaklanılmalıdır. Gıda güvenliği için bu bakış açısı önemli görülmektedir” bilgisine yer verildi.
Yağışlar yüzde 20 azalacak
Uluslararası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 4. Değerlendirme Raporu’na dikkat çekilen çalışmada gelecek yüzyılda Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda sıcaklığın artacağı, sıcak dalgalarının daha yoğun olacağı, yağışlarda yüzde 20’ye varan oranda azalmalar olacağı, toprak neminin azalacağı, deniz seviyesinin yükseleceği tahmin ediliyor. Akdeniz Bölgesi’ndeki yarı kurak ve suptropik alanlarda sıcaklık artışlarının, yağış rejimindeki değişikliklerin daha fazla olacağı, sel, kuraklık gibi ekstrem hava olaylarının daha yoğun ve sık yaşanacağı vurgulanarak şu bilgilere yer verildi: “2050 yılı sıcaklık ve yağış tahminleri kullanılarak yedi coğrafik bölgede ve ulusal ölçekte yapılan araştırmada, Türkiye’de ekilen alanların yüzde 85’ini kaplayan beş temel ürün olan buğday, arpa, mısır, ayçiçeği ve pamuk ele alındığında tüm bölgelerde yüzde 3 ile yüzde 13 oranında verimde azalış olacağı tahmin edilmektedir. “
Tarımın güçlü ve zayıf yönleri
Türkiye’de tarım sektörünün ekonomi içindeki azalan payına rağmen kırsal kalkınma ve gıda güvenliği açısından stratejik bir konumda olduğu belirtilen raporda ayrıca tarımın su, enerji ve toprak kullanımına dayalı olması nedeniyle, sektörde sağlanacak iyileştirmeler yeşil büyümeye de katkı sağlayacağı ifade edildi. Raporda tarım sektörünün güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditlere ilişkin şu değerlendirme yapılıyor:
“Türkiye’nin tarım arazisi, işgücü, deniz ve iç su kaynakları, iklim ve coğrafi yapı, biyoçeşitlilik açısından tarımsal üretimde yeterli varlığa sahip olmasının, küçük aile işletmeciliğinin, tarımda öğretim ve idari teşkilatlanmanın yaygınlığının, dış pazarlara yakınlığın, tarıma dayalı ve bağımlı sanayinin varlığının, geleneksel üretim kültürünün bulunmasının, belirli ürünlerde dünyada lider ülke olması güçlü yanları olduğu tespit edilmiştir. Türkiye’nin zayıf yanları olarak ise, tarımsal altyapının yetersizliği, doğal kaynakların etkin kullanılamaması ve yönetilememesi, yetersiz ve etkin olmayan örgütlenme, ürün değerlendirme ve pazarlamada eksiklik, tarımsal ürün piyasalarının etkinsizliği, bazı girdilerde dışa bağımlılık, sanayi ile entegrasyon / işbirliği düşüklüğü, üreticilerin eğitim seviyesinin düşük olması, eğitimli ara eleman eksikliği, verim ve kalite düşüklüğü olarak sıralanmıştır.”
Fırsatlar ve tehditler
Özel İhtisas Komisyonu Raporu’na göre tarımda Türkiye’nin fırsatları ve tehditleri ise şöyle sıralanıyor: “Küresel ölçekte ülke algısının olumlu yönde gelişmesi, potansiyel genç nüfusun olması, ülkenin refah seviyesinin artması, Ar-Ge ve tanıtım çalışmalarına verilen desteklerin artması, lojistik altyapısının gelişmesine verilen önem, tüketici bilincinin artması, lisanslı depoculukta sağlanan yasal gelişmeler, finans ve reel sektörlerden tarım ve gıda sektörüne artan ilgi gibi konular ise fırsatlar olarak belirlenmiştir. Türkiye’nin, AB Ortak Tarım Politikası ve Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması’nın koşullarına hazır olmaması, küresel krizlerinin olumsuz etkileri, tarım sektörünü ilgilendiren konularda yetki dağınıklığı, tarım alanlarının amaç dışı kullanımı, küresel iklim değişikliğinin olası olumsuz etkileri, gıda olarak kullanılan ürünlerden biyoyakıt üretimi, kuraklık ve önemli tarım bölgelerinde tarımsal su yetersizliği, lojistik maliyetlerinin yüksekliği, toprak ve su kaynakları ile denizlerin, sektör içi ve dışı nedenlerle kirlenmesi, kırsal alanda değişen demografik yapı ve genç nüfusun tarıma azalan ilgisi, medya kaynaklı bilgi kirliliği, bilinçsiz tüketim ve israf, tohum, tarım ilaçları ve GDO'lu ürünler konusunda küresel tekelleşme ise tehditler olarak ortaya çıkmıştır.
Tarımda dönüşüm alanları
Ayrıca, 10. Kalkınma Plan döneminde tarımda dönüşüm alanları ise şöyle belirlendi: “Sosyal yapı dikkate alınarak küçük işletmelerin büyütülmesi. Bu amaçla İşleme ve pazarlama odaklı kooperatifçiliğin geliştirilmesi, arazi toplulaştırması çalışmalarının hızlandırılması, şirketleşme ve birleşme için yasal altyapının oluşturulması, arazi bankacılığının geliştirilmesi gerekiyor. Eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin artırılması için, kamu yayımının etkinliğinin artırılması, özel tarımsal danışmanlık sisteminin geliştirilmesi, çiftçi, tarım işçisi ve teknik eleman düzeyinde ulusal mesleki yeterliliğin sağlanması şart. Pazarlama kanallarının iyileştirilmesi için ise lisanslı depoculuğun yaygınlaştırılması ve desteklenmesi, ürün ihtisas borsalarının kurularak faaliyete geçirilmesi, Hal Kanunu’nun etkin bir şekilde uygulanması, piyasada fiyat istikrarsızlığını giderecek tedbirlerin alınması, ürün fiyatlandırmasında kalite standartlarına göre fiyatın oluşmasını sağlayacak ortamın oluşturulması, ürün kayıplarının giderilmesine yönelik tedbirler alınması ve taşıma ve depolamada standartların belirlenerek uygulamaya konulması, arz zincirinde girdi sağlayıcılar, üretici, aracı ve/veya işleyici ve perakende / catering arasında (tedarik, dağıtım ve satışta etkinliğin sağlanması ve üreticinin korunması) adil paylaşıma dayalı işbirliği modellerinin geliştirilmesi, tüketici odaklı üretim modeline geçilmesi, tarım ve gıda ürünleri piyasalarının izlenme ve değerlendirilmesi sistemlerinin geliştirilmesi, ihracatta bürokrasinin azaltılması sağlanmalı. Çevreye ve sağlığa duyarlı şeff af / izlenebilir arz zincirinin sağlanması, doğal kaynakların tarımda sürdürülebilir kullanımının sağlanması, yerli gen kaynaklarının geliştirilmesi, yüksek teknolojinin tarım ve tarıma dayalı sanayide kullanımının yaygınlaştırılması, güdümlü Ar - Ge çalışmalarının artırılması. Tarımsal desteklerde dönüşüm için, fark ödeme sisteminin altyapısının hazırlanması ve uygulanması, sosyal desteklerin geliştirilmesi, desteklerin etkinliğinin ölçülmesi, desteklerde çapraz uyumun gözetilmesi, kayıtdışılığın önlenmesi gerekiyor.”