Güncelleme Tarihi:
Son yıllarda hayvancılık yatırımlarına verilen düşük faizli kredilere ve tarım destekleri içerisinde hayvancılığın payının hızla yükselmesine rağmen sektördeki dışa bağımlılık nedeniyle kırmızı et açığı kapatılamıyor
Dunya.com'dan Ali Ekber Yıldırım'ın haberine göre; kırmızı et açığının önümüzdeki 5 yılda da kapanması mümkün görülmüyor. Destekler ve düşük faizli kredilerle yatırımların artmasına rağmen hayvancılık sektöründeki dışa bağımlılık nedeniyle kırmızı et açığı kapatılamıyor. Verilen destek ve kredilerin büyük bölümü genetik materyal, canlı hayvan ve yem ithalatına gidiyor. Bu nedenle toplumun yeterli ve dengeli beslenmesi için en önemli kaynak olan hayvansal ürünlerde Türkiye, kendine yeterliliği sağlayamıyor.
Onuncu Kalkınma Planı Hayvancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu’na göre Türkiye’nin kırmızı et açığı doğru politikalarla en iyimser tahminle 2023 yılında kapanabilir.
Raporda hayvancılık ile ilgili şu değerlendirme yapılıyor: “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, hayvansal ürünler toplumun yeterli ve dengeli beslenmesindeki en önemli kaynaklardır. Alt üretim dallarıyla birlikte hayvancılık, gıda temininde olduğu kadar, kırsal alanların ve biyolojik çeşitliliğin korunması ile kırsal kesimde hayat standartlarının yükseltilmesi açısından da oldukça önemlidir. Türkiye, dünyada hayvansal ürünler açısından hem önemli bir üretici hem önemli bir tüketicidir. Onuncu Kalkınma Planı döneminde Türkiye’nin gelişen ekonomisi ile hayvancılık sektöründe de küresel üretim ve ticaretteki payını artırması için teknolojik gelişmeleri takip eden ve bilgi üreten bir sektörün varlığına ihtiyaç duyulmaktadır.”
Yerli kaynaklar etkin kullanılmalı
2011-2018 yılları için yapılan süt ve et arz ve talep projeksiyonları, Türkiye’nin artan nüfusu ve büyümeye devam eden ekonomisinin etkisiyle talebin üretimden hızlı artacağı vurgulanan raporda şu ifadeler kullanılıyor: “Türkiye’nin önümüzdeki 5 yıllık süreçte politikalarını, 2018 yılı sonuna gelindiğinde kırmızı et üretimindeki mevcut arz açığını en aza indirebilecek, yerli kaynakların en etkin şekilde kullanılmasını sağlayacak politika ve stratejilere ihtiyacı bulunmaktadır. Bu hedefe ulaşmada; mevcut hayvan varlığının artırılmasının yanı sıra, ıslah çalışmalarının hızlandırılıp, dünya standartlarına taşınmasıyla verim seviyelerinde de gerekli olan artışların sağlanması temel unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin 2018 yılına dek mevcut kırmızı et açığını kapatması, Özel İhtisas Komisyonu Raporu kapsamında çalışılan üç senaryo sonuçlarına göre de olanaklı görülmemektedir. Türkiye’de 5 yıldan daha uzun bir sürede hem hayvan sayısında ve hem de verim seviyelerinde Kırmızı et açığı 5 yıl daha kapanamayacak Son yıllarda hayvancılık yatırımlarına verilen düşük faizli kredilere ve tarım destekleri içerisinde hayvancılığın payının hızla yükselmesine rağmen sektördeki dışa bağımlılık nedeniyle kırmızı et açığı kapatılamıyor. Verilen destek ve kredilerin büyük bölümü genetik materyal, canlı hayvan ve yem ithalatına gidiyor. Kırmızı et açığının doğru politikalarla ancak cumhuriyetin 100. yılında, 2023’te kapanabileceği öngörülüyor. artış sağlanarak, arz-talep dengesini koruyabilmesi mümkün görünmektedir. Ancak özellikle kırmızı et talebinin karşılanabilmesi amacıyla yüksek verimli sütçü sürülerin artırılması, hali hazırda istikrarlı olmayan süt piyasasında daha da fazla fiyat dalgalanmaları yaşanmasına sebep olabilecektir” denilmektedir.
Kanatlı etine kayma olacak
Rapora göre, et talebinin, kırmızı etteki açıktan dolayı diğer türlere, özellikle kanatlı etine kayması olasılığı yüksek. Türkiye’nin kırmızı et açığını kapatmada diğer kırmızı et kaynaklarına yönlenmesi, koyun, keçi ve manda et üretim ve tüketiminin de teşvik edilmesi gerektiği vurgulanan raporda: “Türler arası rekabette olduğu gibi sığır varlığı içerisinde de genotipler arası rekabete sebep olacak şekilde, sektör her daim yüksek verimli süt, et veya kombine ırklara yönlendirilmekten vazgeçilmelidir. Bunun yerine çevresel koşullar kapsamında daha düşük verimli, ancak ekstansif koşullarda yetiştirilebilen, daha fazla zamanı mera ve yaylada geçirebilen yerli ırklar veya bunların kullanma melezleri de üretim stratejisinde dikkate alınmalıdır” görüşüne yer verildi.
Avrupa Birliği fırsat olabilir
Hayvan varlığı bakımından Türkiye’nin pek çok Avrupa Birliği ülkesine göre daha iyi durumda olduğu belirtilen raporda, “Türkiye; Avrupa Birliği sığır varlığının yüzde 12’sini barındıran Fransa ve Almanya’dan sonra 3’üncü, manda varlığının yüzde 25’ini barındıran İtalya’dan,koyun varlığının yüzde 22’si ile İngiltere’den sonra 2’nci sırada yer alıyor. Avrupa Birliği keçi varlığının yüzde 41’i ve arı kovanı sayısında yüzde 50 payla ilk sıradadır. Avrupa Birliği’ne üye olunduğunda Türkiye’nin hayvancılık sektöründe önemli bir yere sahip olacağı veya yerinde tedbir ve uygulamalarla hayvan varlığının fırsata dönüştürülebileceği önemli bir husustur” denildi.
İthal ürünlerle rekabet zor
Türkiye’nin 2018 olmasa da 2023'de hayvansal üretimini ve tüketimini dengeleyebilecek güce ve olanaklara sahip olduğu hatırlatılan raporda şu değerlendirmeye yer veriliyor: “Hayvansal ürün piyasası hali hazırda oldukça kırılgan bir sektör. Piyasa istikrarsızlığı üretimi olumsuz etkilemekte ve hayvancılık konu olduğunda olumsuzlukları gidermek uzun yıllar almaktadır. Bu durumdaki bir piyasada üreticinin ithal hayvan ve ürünlerle rekabet edebilmesi mümkün değildir. Bu sebeple Türkiye 2023'te hayvansal üretim ve tüketimini dengeleyebilmek için öncelikle hayvansal ürün ve özellikle yem ile genetik materyal piyasasını dış etkilere karşı korumak zorundadır.”
Sektörün rekabet gücü düşük
Sektörün rekabet gücü alt üretim dalları temelinde değerlendirildiğinde; çoğunlukla gerek genetik materyal, gerek girdi, gerekse nihai üründe dışa bağımlılık söz konusu olduğu için düşük olduğunun anlatıldığı raporda, “Büyükbaş ve küçükbaş hayvan materyalinde net ithalatçı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte kaba yemde de yetersizlik yaşanması, sektörün dış piyasa ile birlikte iç piyasada da süt ve kırmızı et alt dallarında rekabet gücü konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. Ayrıca, damızlık süt hayvancılığında, hayvan hastalıklarının bertaraf edildiği kabul edilse dahi, rekabet gücünün düşük olduğu anlaşılmaktadır. Kanatlı sektörü, hayvancılıkta Türkiye’nin dünyada rekabet edebildiği neredeyse tek alan durumunda olup, hayvancılık ihracatı yüzde 99 oranında bu sektör tarafından yapılmaktadır. Ancak, Türkiye, kanatlı sektöründe damızlık temininde büyük oranda dışa bağımlıdır. Nitekim damızlık tavuk yumurtası ile civciv ihtiyacı ithalat ile karşılanmaktadır. Türkiye’de arıcılık neredeyse her bölgede yapılan geleneksel bir tarım faaliyetidir. Dünyada bal veren bitkilerin yaklaşık olarak yüzde 70’inin bulunduğu Türkiye’de arı ürünleri üretimi, hayvansal ürünler içerisinde en yüksek rekabet gücüne sahip üretim dallarından birisidir” görüşü yer aldı.
Temel sorunlar
✔ Uzun vadeli hedef ve politika yok.
✔ Genetik materyal, canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvan, ana girdi maddeleri ve kırmızı ette ithalatçı.
✔ Hayvansal ürünlerde tüketim seviyesi gelişmiş ülkelere göre düşük.
✔ Brusellozis, tüberkülozis, şap, PPR, newcastle gibi hem ekonomik hem halk sağlığı açısından önem taşıyan hastalıklar devam etmekte ve hastalığın aşısında da dışa bağımlı.
✔ Yetiştirici ve üretici örgütleri ile kooperatifl er gelişmiş ülkelerdeki özerklik, kurumsal kapasite ve insan kaynakları ile hizmet seviyesine ulaşamamıştır.
✔ Çiftçi örgütlerinin ürünlerin pazarlanması ve işlenmesindeki payları ve pazarlık güçleri yok denecek kadar düşük ve fiyat oluşumuna etkileri bulunmamaktadır.
✔ Hayvancılık sektörüne gençlerin ilgi duyması arz sürekliliği ve sürdürülebilir bir üretim için ana koşuldur. Ancak gerek köy koşullarındaki hayat standartlarının kentlerde çok farklı ve düşük olması, gerekse ulaşımın dahi çok kolay olmaması özellikle gençlerin sektörden kopuşunu hızlandırmaktadır.
✔ Sektörde kalifiye eleman sıkıntısı her aşamada karşılaşılan ana sorunlardan bir diğeridir.
✔ Dış ticarette; hayvan hastalıkları, yüksek girdi maliyetleri, çalışma alanı genişleyen ama gelişimi ve dolayısıyla etkinliği sınırlı kalan, hedefl eri belirlenmemiş ıslah çalışmaları ve yetiştirici/üretici örgütlenmesinin yetersizliği sebebiyle rekabet edememektedir.
✔ İstikrarsız hayvansal ürün piyasası sebebiyle bitkisel üretimle rekabet edemeyen yem bitkileri üretimi, hem bu nedenle hem de sulanabilir alanların genişletilememesinden dolayı yeterince artırılamamaktadır.
Yatırım yapılması önerilen alanlar
✔ Hayvan sağlığı ile ilgili uygulamaların geliştirilmesi,
✔ Tüm hayvancılık alt sektörlerinde nüve damızlık işletmelerinin geliştirilmesi,
✔ Küçükbaş ve büyükbaş sektörlerinde et üretiminin artırılması amacıyla kullanma melezlemesi altyapısının oluşturulması ve yaygınlaştırılması,
✔Arıcılık ürünlerinin çeşitlendirilmesi ve bu konuda üretici eğitiminin sağlanması,
✔ Bitkisel üretim ve arı ürünleri üretiminde artışı sağlamak amacıyla arı-polinasyon ilişkisi unutulmadan, zirai mücadelenin arıcılığa zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesi ve arıcılığın iyi tarım uygulamaları kapsamına alınması,
✔ Hayvan gübresi yönetim sistemlerinin geliştirilmesi ve bu gübrelerin enerji üretiminde kullanım yollarının araştırılmasıgeliştirilmesi,
✔ Yumurta katkılı ürünlerin çeşitlendirilmesi,
✔Organik hayvancılığa ve iyi hayvancılık uygulamalarına desteklemelerde ağırlık verilmesi,
✔Manda yetiştiriciliğinin artırılması,
✔Geleneksel ürünlere ham madde sağlayan türlerin geliştirilmesi.
Hayvancılıkta neler olacak?
1-Türkiye, bir süre daha ete yönelik canlı hayvan ve et ithalatına devam edecek,ancak dünya fiyatlarının giderek yükselmesi ile ihtiyacını yerli kaynaklardan karşılamak zorunda kalacağı için ithalata dayalı üretim/ tüketim politikasından vazgeçilecek.
2-Avrupa Birliği’ndekine benzer şekilde kırmızı et büyük oranda sütçü ve kombine ırk sığırlardan, az bir kısmı ise etçi ırk sığırlardan, küçükbaş hayvanlardan ve özellikle koyundan elde edilecek.
3-Türkiye, 2007-2009 yıllarında süt ve buna bağlantılı olarak et sektöründe yaşanan bir krizin tekrarlanmasını önlemek için süt piyasasını kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerle düzenlemeye karar verecek, üreticilerin işleme ve pazarlamadaki etkinliklerini kesinlikle güçlendirmek yönünde adımlar atacak, ıslah çalışmalarına özel önem verecek ve bütçe ayıracak.
4-Süt fiyat istikrarsızlığı-damızlık düve kesimi-damızlık süt sığırı ve et açığı ortaya çıkması kısır döngüsünün, yeni işletmeler kurdurulması yerine mevcut işletmelerin damızlık yetiştirme kapasitelerinin geliştirilerek, hem damızlık ihtiyacının ülke içinden karşılanması hem de süt sığırcılığı işletmelerinin karlılığının artırılması sağlanacak.
5-Türkiye, mevcut işletmelerdeki büyüme potansiyelini görerek, orta vadede Avrupa Birliği’nde olduğu gibi yeni işletmeler kurulmasından ziyade, mevcut olanın geliştirilmesi üzerine yoğunlaşarak, hayvancılığın kırsal kalkınmadaki rolü de göz önüne alınarak, süt ve kırmızı et üretimi orta ölçekli aile işletmeleri tarafından üretilecek. 6-Türkiye, uluslararası pazarda kısa vadede rekabet şansı yüksek kanatlı eti, yumurta, bal ve ipek üretiminde ihracata yönelik politikalarını güçlendirecek.
7-Avrupa Birliği’ndekine benzer kalite kurallarıyla organik, geleneksel ve yöresel üretimin kırsal ve bölgesel kalkınmaya katkısını artıracak.
8-Türkiye hayvan hastalıklarıyla mücadeleye daha fazla kaynak aktararak, iç piyasayı dünya piyasasındaki dalgalanmalardan azami oranda korumaya gidecek.