Oluşturulma Tarihi: Ocak 10, 2001 00:00
AB açıkça Türklerin AB üyeliğinin cazibesine kapılıp, BM`in çizgisine uygun önerilerde uzlaşacağını beklerken, Türkiye, BM yaklaşımının Türklerin kabul edemeyeceği kadar kusurlu, noksan olduğunu AB`nin anlamasını umuyor.
Bu boşluğu birleştirmeye ilişkin süregelen hata, Kıbrıs`ın yeniden birleşmesini engelleyip, AB - Türk ilişkilerine yük bindiriyor. AB bunun yerine kaslarını daha verimli bir biçimde kullanmalı. Başlangıç olarak, Kıbrıs`da her iki tarafın da, adayı bölen tarih hatası Demir Perde yi sökmesini isteyerek, daha vaatkar bir Kıbrıs barış görüşmeleri için teşvikte bulunmalı.
Sert sözler:
AB mevcut duruma kadar Kıbrıs çözümü arabuluculuğu yükü ve sorumluluğunu, büyük ölçüde ABD ve BM`ye bıraktı. Brüksel olaylarda daha doğrudan etkili olmak istediğinde, Yunanistan`ın AB`deki nüfuzu, Türkiye`ye kabul edilemez bir engel oluşturdu.Nice zirvesine doğru durum bu şekildeydi: Brüksel taslak Ortaklık Antlaşması`nda yer verdiği yeni ve daha sert söylemiyle, Türkiye üzerindeki baskıyı arttırmak istedi. Ancak, Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit derhal, bir yıl önce Helsinki`de gerçekleşen zirvede alınan kararları AB`nin tek taraflı olarak değiştirdiğini öne sürerek, AB`yi aldatma ile suçladı. Sonuç olarak, AB`nin sözcük düzelticileri, gerçek bir pozisyon değişikliğini engellediler ve BM barış
sürecine güçlü destek çağrısında bulunan Helsinki satırlarına dönüş yaptılar.
Nice deneyimi, Brüksel ve Ankara gelişmelerindeki eksikliği teyit etti. AB, Türkiye`nin AB üyeliği adaylığına kabulüne ilişkin Helsinki kararının, Kıbrıs konusuna bir değişiklik getireceğini ne kadar beklemiş olursa olsun, Ecevit`in sert tepkisi, AB üyeliğine giden yolda şimdiden beklenen ekonomik, politik ve sosyal değişikliklere ilişkin bir çok Türk vatandaşının derin kaygılarını yansıtmış oldu.
Pazarlığa Kıbrıs`ı eklemek, çok uzak bir köprü anlamına gelebilir. Görülebilen geleceğe bakarsak, Türkiye`nin AB ilişkilerinde karşılaştığı maliyete rağmen, Yunanistan yönetiminde tek bir Kıbrıs çözümü için, Ankara, Kıbrıs`daki Türk soydaşlarından vazgeçmeyecek.
AB`nin BM barış görüşmelerine verdiği destekten de pek verimli bir sonuç çıkacağa benzemiyor. Bir dizi elçi, son yirmi yıldır birleşme önerilerini paketleyip, tekrar tekrar sundular, ancak sonuç alınamadı. Kıbrıs yavaşça AB üyeliğine doğru yol almadığı taktirde, BM görüşmelerinde Yunan tarafının uzlaşmaya yanaşması için ortada pek özendirici herhangi bir neden yok. Kıbrıs`ın da, Türkiye`nin de, AB`ye giriş kuyruğunda olduğu hesaba katılırsa, Kıbrıs anlaşmasındaki mevcut kasvetli görünümü, belki de sadece AB değiştirebilir. 25 yıllık içinden çıkılamaz köryolu değiştirmek isteyen ABD`nin bununla kıyaslanabilecek bir kaldıraçı bulunmuyor. Yine de, Washington hiç bir zaman taraflardan birisi için kabul edilemez bir çözüm önerisine ilişkin önemli baskı yaparak, Yunanistan ve Türkiye ile olan ikili ilişkilerini tehlikeye atmak istemedi.
AB ne yapmalı? Kıbrıs sorununun çözümünün, Kıbrıs`ın AB üyeliği için önkoşul olması önerilmişti, ancak Helsinki`deki bir toplantıda, Avrupalı liderler bu öneriyi kesinlikle reddettiler. Atina`nın, Kıbrıs Rum tarafı AB`ye dahil olana kadar, AB`ye yeni üye alımını veto edeceği durumda, bu gerçekçi bir opsiyon değildi.
AB için muhtemel bir alternatif, başlangıç olarak Kıbrıs`daki bölünmeye odaklanmaktır. Batılı hükümetler iki taraf arasında yıllardır beyhude yere, ekonomik ve kültürel alışveriş çağrısında bulundu. Brüksel, Batı`nın bu pozisyonunu güçlendirmek amacıyla, Kıbrıs`ın üyeliği için (daha sonra Türkiye`nin de dahil olmasıyla son bulacak), Kıbrıs`daki tarafların sınırları açmasını, karşılıklı alışverişte blunmalarını ve bir gümrük birliği oluşturmasını ön koşul olarak isteyebilir. Bu tür bir yaklaşım, ikili ilişkileri geliştirmek için geçen yıl Atina ve Ankara tarafından alınan inisiyatiflere paralel olarak seyredebilir.
Kuzey Kıbrıs`daki Türk yönetiminin yavaş yavaş tanınacağı korkularından ve Türklerin eşit statü taleplerine destek arayış olasılıklarından dolayı Yunanlıların sert direnişleriyle karşılaşılabilir. Ancak, eninde sonunda bir Kıbrıs çözümü sağlanabilir ve daha fazla kişiyle ilişkiye geçme enerjisi sağlayıp, kamunun tartışmalara katılması, sabit fikirli yetkililer üzerinde etkili olabilir.
İç karmaşalar:
Ankara ve Atina`nın muhtemelen reddedeceği tahmin edilirken, AB mevcut durumda politikalarında büyük bir değişiklik neden yapsın? Washington gibi Brüksel`in de her iki başkentte çıkarları var ve Yunanistan üyeliğinin insanı yıldıran iç karmaşaşarıyla başa çıkmak durumunda. Türkiye Kıbrıs konusunda teslim olmazsa, siz asıl o zaman görün. Ancak, AB`nin kendi etki alanı, şimdiden Türkiye ve Kıbrıs`a doğru genişliyor. Bölünmüş bir adayı AB`ye dahil etmek, birbirine karşı tavır alan iki ulusal orduyu AB`ye dahil etmek anlamına geliyor. Bu durum Kuzey İrlanda`dan bile daha tehlikeli, zira, bir İngiliz - İrlanda savaşı artık düşünülemez. Eğer, mucizevi bir değişiklik olmazsa, olayların mevcut akışı, sonunda Kıbrıs`ın bölünmesini ebedileştirecek, Türkiye`nin Avrupa`ya tamamen entegrasyonunu tehlikeye sokacak ve belki de şiddet olaylarına kapıyı bir kez daha açacak.
Morton Abramowitz ABD`nin Türkiye eski büyükelçisi ve Century Foundation`ın üst düzey üyesi; M. James Wilkinson Wilkinson, ABD`nin Avrupa İlişkilerinden sorumlu dışişleri eski bakanı yardımcısı ve Kıbrıs özel koordinatörü. (FİNANSAL FORUM - THE WALL STREET JOURNAL)