Oluşturulma Tarihi: Ocak 08, 2001 00:00
1970`lerdeki `ortanın solu` ve 1980 sonrasındaki `ulusal sol` kavramları CHP`nin ortaya koyduğu yeni projeyi hatırlatıyor. Ancak, Anadolu solu, yöntem açısından bir toplumsal barış projesi olarak diğerlerine göre bazı farklılıklar içeriyor. `Halka rağmen değil halkla birlikte` anlayışı projeyi başarıya ulaştıracak en önemli etken.
Deniz Baykal, 30 Eylül kongresi öncesinde CHP genel başkanlığına aday olurken kendisini yakından izleyenler için sürpriz karşılanmayacak çıkışlarda bulunuyordu. Açıklamasını İstanbul`da yapıyor; tercihini merkez yerine çevreden yana kullanıyordu. Sanki gizli bir el Ankara`da partileri birbirine benzetiyor. Toplum devletin değil devlet toplumun eseridir diyordu. İslam`ın bir buyruğu vardır: Emaneti ehline verin. sözleri de dikkatleri çekiyordu.
Ardından gelen açılımlar, solda yeni bir tartışma başlattı. CHP şimdi tarihî bir dönüşümün eşiğinde; 21 yy`ın başında ayağını kendi toprağına basma, toplumsal değişme ve dinamikleri okuma ve buna göre yapılanma şansını yakalamak üzere. Kendi değerlerine sahip çıkarak referansını belirleme çabasındaki CHP, bu söylemi kendini anlayacak kadrolarla pratiğe geçirmeye çalışacak.
CHP lideri Deniz Baykal, Anadolu solu konusunda kararlılıkla yoluna devam edecek. Anadolu soluyla din, dil, mezhep, sınıf farklılıkları bir kenara itilip insan öne çıkarılıyor. Toplumsal barış projesine, Türkiye`nin acil ve önemli sorunlarına yönelik çözüm önerileri ile siyasi bir kimlik kazandırılacak.
Ulusal sol, Anadolu solu:
Anadolu solu etrafındaki tartışmalar, ister istemez akıllara, 1970`lerdeki ortanın solu ve 1980 sonrasındaki ulusal sol kavramları ile CHP`nin 1992 yılında yeniden açıldığında ortaya koyduğu hedefleri getiriyor. Ortanın solu ve ulusal sol ile Bülent Ecevit başkanlığındaki partilerin başarıya ulaştığı biliniyor. Ancak, ortanın solu, CHP`nin kendisini diğer siyasi oluşumlardan farklı gösterme çabasından kaynaklanıyordu. Bu görüşü ifade eden yazar Alper Arslandaş, Ulusal sol kavramı, özellikle 80 sonrası sosyal demokratların bütünleşmemelerinin gerekçesini yaratmak için öne çıkarıldı. Oysa bugün Baykal`ın Anadolu solu yaklaşımı, bir Türkiye`yi kucaklama projesinin simgesidir; bir tarihsel ve toplumsal barışı, uzlaşıyı sağlama çabasıdır. diyor.
1992 deneyiminde Baykal`ın yanında yer alan Ertuğrul Günay ise, Anadolu solunu değerlendirirken önce tarihsel süreci özetliyor:
CHP`nin 70`li yıllardaki başarısı, bize ait değerlerin içselleştirilmesinden kaynaklanıyordu. Toplumun gelenekleriyle, inançlarıyla barışık ve onu içinden dönüştürmeyi amaçlayan bir hareket olarak başarılı olduk. 1980`lerde bir kopuş var: Yerel değerlerle bir uzlaşma, onu evrensele götürme konusunda bir anlama yok.
Önce Bosna sonra Hakkari:
1992–1993 yılbaşını Günay CHP Genel Sekreteri, Baykal CHP Genel Başkanı olarak Bosna`da geçirdiler. İki isim, bir yıl sonra terörün en şiddetle yaşandığı günlerde, Hakkari–Üzümlü sınır karakolundaydılar. Bosna gezisi, Türkiye`de düşünce kategorilerini kıran bir ilgiyle karşılandı. Günay, 90`lı yılların başındaki bu tecrübeyi anlatırken, Daha sonra bazı talihsiz olaylar yaşandı. Bildiğiniz üst yapı tartışmaları gündeme geldi. Ve herkes kendi kamplarına çekildi ve ben biraz ortada kaldım. Onun için söylüyorum ki; bir doğrultuda sebatkar olmak, fikr–i takip içerisinde olmak gerekiyor. Bunlar, içinde hissetmekle olabilir. diyor.
Günay`ın da işaret ettiği gibi başarı vazgeçmemeyle gelebilir. Parti içerisinde Baykal`ın çıkışlarına itiraz edilmiyor. Geçmişte benzer çıkışlara itiraz eden kimi genel merkez yöneticilerinin sesleri de duyulmuyor. Ancak bu, tümünün Anadolu solunu hemen benimsedikleri anlamına da gelmiyor.
CHP`nin dışardaki sahipleri!
Kendisini partinin sahibi gören parti dışı çevrelerden de fazla itiraz gelmiyor. Gelse de geçmişteki gibi CHP`ye çok fazla etkide bulunmayacak. Ancak bir de CHP`nin klasik sol çizgisinden ayrılmasını istemeyen siyaset dışı çevrelerin tutumu merak uyandırıyor. 28 Şubat deneyiminde ağır yaralar alan CHP`yi söz konusu çevrelerin artık etkilemesi eskiye göre daha güç. Geçmiş deneyimlerin ışığında CHP, bir halk hareketi olabilir ve halka rağmen değil halkla birlikte ülkenin düzenini değiştirmeyi ve özgürleşmeyi sağlayabilirse, şimdi karşıymış gibi görünen aydınların büyük bir kısmının da desteğini alacak.
Elbette başaracağız
Anadolu solunun başarıya ulaşıp ulaşamayacağı sorusuna CHP lideri Baykal`ın cevabı ise çok net: Bunun önemi anlaşılacaktır. CHP bunu elbette başaracak.
CHP`nin Türkiye`nin en yerli hareketi olduğuna dikkat çeken Baykal şöyle devam ediyor: ``Bizim çıkışımız (Müdafaa–i Hukuk) çıkışıdır. Biz bir Anadolu hareketi olarak başladık. Bizim başlangıçtaki adımız, Müdafaa–i Hukuk... Kendi kimliğimizi savunmak istiyoruz, işgal ve istilaya karşı. Bu, bir kamusal kimliğinin savunulması iddiası. Anadolu`nun bir gerçeği çağa ayak uydurmadır, çağın gerçekleriyle barışmaktır. Onun için Anadolu`da ileriye doğru sürekli bir atılım vardır. Bunlara direnenler olabilir. Bunlara parti içerisinde direnenler yok. Çeşitli ilerici çevreler kendi tarihimize biraz mesafeli bir yaklaşım içerisinde olagelmişlerdir. Ama bizim tarihimizin övünebileceğimiz, sahip çıkacağımız yönleri de var. Bu konulara gösterdiğim ilgi bazı çevrelerde şaşkınlık yarattı ben de buna şaşıyorum.`` (ZAMAN)